HUNP: 8,2 Follow @filmnostalgi Tweet |
Vurun
Kahpeye
Vizyon Tarihi
: 1949
Hunp : 8,2
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
|
Sezer Sezin | Aliye | |
|
Kemal Tanrıöver | Tosun | |
|
Settar Körmükçü | Hacı Fettah | |
|
Vedat Örfi Bengü | Uzun Hüseyin | |
|
Temel Karamahmut | Düşman Subayı | |
|
Arşavir Alyanak | Ömer Efendi | |
|
Mahmure Handan | Gülsüm Hala (as Mahmure Erki) | |
|
Saide Ogan | Hatice | |
|
Semih Evin | Salih | |
|
Vedat Şimaer | Recep | |
|
Şevket Aktunç | Süleyman | |
|
Mürüvvet Ağlatan | Fatma | |
|
Rabia Güler | Hüseyin'in Karısı | |
|
Şakir Parla | Latif Ağa | |
|
Adnan Kutluer | Em.Subayı | |
|
Nuri İmren | Binbaşı | |
|
Nail | Maarif Müdürü | |
|
Fahri Güneş | 1. Adam | |
|
Mübeccel Tüzün | 1.Adamın Karısı | |
|
Enveriye Akdoğan | 2 .Ana | |
|
Hüseyin Tuncalı | Satıcı (as Hüseyin) | |
|
Nurdoğan Öztürk | Küçük Durmuş | |
|
Necil Ozon | ||
|
Ali Rıza Şenel | ||
|
Eyyubi Ali Rıza Şengel | Mevlut Sahnelerini hazırlayan | |
|
Kemal Gürses | Mevlüthan | |
|
Adalet Cimcoz | Sezer Sezin Seslendirmesi | |
|
Kemal Ergüvenç | Seslendirme |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Süre
|
112 dk.
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
İstanbul’dan bir Anadolu kasabasına öğretmenlik yapmaya giden Aliye’nin Milli Mücadele’ye verdiği destek anlatılır. İdealist bir öğretmen olan Aliye, Anadolu’da başlayan Kuvâ-yi Milliye hareketini desteklemektedir. Kasabanın zenginlerinden Uzun Hüseyin Efendi ile cami imamı Hacı Fettah, Kuvâ-yi Milliye’ye karşıdır. İkili, Yunan komutanıyla işbirliği yaparak Aliye’ye iftira atıp kasabalıyı kışkırtır. Kuvâ-yi Milliye, kasabalılar ve düşman askerleri arasında kalan Aliye’yi zorlu bir süreç beklemektedir. (Celil Civan)
‘Do Minör 5 Numaralı Senfoni Op. 67; II.
Andante con moto’ (1808) (Ludwig Van Beethoven).
Kurtuluş Savaşımızın ilk yılları. ‘Muallime’ Aliye ve kumaş satıcısı Yakup.
Yakup; “İşte aradığınız kırmızı atlas budur.”
Aliye; Evet, tam istediğim renk.”
Yakup; “Dayanıklı ve solmaz bir kumaş. Ne kadar istiyorsunuz?”
Aliye; “İki arşın. Borcum ne kadar?”
Yakup; “Beş lira Hocanım. (İkinci çevrimde ise satıcının adı Mehmet ve kumaşın bir arşını 5 lira).”
Aliye; “Param çıkışmayacak galiba. Karşılık olarak şu yüzüğü versem. Kıymetli bir şey değil ama kumaşı fazlasıyla karşılar. Annemden kalan biricik yadigârdır.”
Yakup; “Âdetim değil ama hocanım, hatırınız için alacağım. Kusura bakmayın pek merak ettim. Bu kumaşı ne yapacaksınız?”
Aliye; “Bayrağımızı işleyeceğim.”
Yakup; “Bayrak mı? Hocanım öyl eyse bu yadigârı geri alın. İçim razı olmuyor.”
Aliye; “Kalsın Yakup Efendi. Böyle bir günde ana yadigârı, Bayrak için feda edilebilir.”
(Sondaki ‘Vurun Kahpeye’ cinnetinin ardından bu kumaştan yapacağı Bayrak örtülecektir üzerine).
Aynı adlı eserin (Akşam Gazetesinde günlük yayını–1923/Kitap olarak basımı–1926) (Halide Edib Adıvar) (Özgür Yayınları) (Dördüncü Basım–1999) ilk çevrimi.
Menekşe gözlü Aliye… Suriye’de şehit düşmüş bir yüzbaşı olan babasından ‘iç kudretini’, çok küçükken kaybettiği veremli anasından da duyarlığı almış. Kız Öğretmen Okulu’nu bitirince “Toprağınız toprağım, eviniz evim” diyerek Anadolu’daki bir kasabaya gelir. ‘Buradaki çocuklara bir ana, bir ışık olacak’. Ve hiçbir şeyden korkmayacak. “Vallahi ve Billahi.”
Ömer Efendi ve Gülsüm Ananın yanında kalıyor. O’nu ‘rahmetli’ kızlarının yerine koymuşlar. “Burası evim, siz de annemle babamsınız.” Emine’nin ölmüş olması Mualliminin en büyük şansı! Evden çıktığında ise ‘aslanların önüne atılmış’ gibi. Başkent İstanbul, görev için gönderdiği öğretmeni korumaktan bile aciz.
“Bu eşraf çocuklarını intizama sokmak kimsenin haddi değil.” İkinci muallime Hatice’nin sözlerinden işinin ne denli zor olduğu belli. Kantarcılar’ın Uzun Hüseyin’in oğlu Sabri, sınıfa öğretmenden sonra ve sanki ‘lütfen’ giriyor. İkinci çevrimde (1964) sakız çiğneyecektir. Üçüncüde ise (1973) sigara içiyor. Ama sorun, keşke yalnızca ‘çocukların intizama sokulması’ olsa. ‘Eşraf’ da saldırmaya hazır. Kavga çıkaran Sabri’yi ‘uslanması için eve gönderince’ bu kez amcası (romanda ‘babası’) Uzun Hüseyin dalıyor sınıfa. Aliye’ye ‘haddini bildirecek’. İncecik, genç öğretmenin ‘zaaf, gözyaşı, korku göstermeyen’ sözleriyle (sf. 15) süklüm püklüm çekilip gider. Üstelik kimbilir kaçıncı ‘karısı olarak almaya karar vererek’. Kendisini Ömer Efendi’den isteyecek ve gerekli yanıtı alacaktır. “Kızımızın evlenmede gözü yok. O kendini bu kasanın çocuklarına vakfetti. Evlenecek kız arıyorsan başla kapı çal.”
“Fa Majör 6 Numaralı Senfoni, Op. 68 (‘Pastoral’): V Allegretto” (1808) (Ludwig Van Beethoven) duyulurken izlediğimiz öğrencilerin ‘el-tırnak’ muayenesi ne güzeldi.
Hacı Fettah. ‘Bir nevi Bolşeviklik’ olarak gördüğü Kuvayı Milliye için “Kanı, kâfir kanı gibi helaldir” diyor. Kantarcılarla birlik olup Ömer Efendi’ye ait bağın birkaç dönümüne el koymuş. Gözü tümünde.
Ama Aliye’ye, O’nun deyişiyle ‘yüzü gözü açık kahpe’ye olan nefretinin nedenini anlamak zor. Çocuklara söyletilen marş bile ‘erkeklerin kalbini fesada vermek için’miş. Aklı fikri, bir gün ‘Kahpe’yi kasaba meydanında (diğer iki sahnede ‘cami avlusunda’) parçalatmakta. Her türlü sıkıntılı durumdan kolaylıkla sıyrılıyor. Filmdeki, gerçek yaşamdaki kadar başarılı değil; Sonunda yakayı ele verir.
Adı, ikinci çevrimde (1964) Fuat, üçüncüde (1973) Tahsin olan Tosun Bey. ‘Karadeniz sahillerinin yetiştirdiği kartal yüzlü, güzel bakışlı bir genç Yüzbaşı’. Şimdilerde dağa çıkıp kendisini ülkenin kurtarılmasına adamış. Ancak Aliye ile göz göze geldiğinde ‘İkibin Yılın Sevgilisi’ndeki (1973) Barsimon’un dediği oluyor; “Aşk ne harp dinler ne zelzele. Öylesi için daima vakit vardır.”
Hacı Fettah ve Uzun Hüseyin, hem de şehitler için mevlit okutulduğu gece düşmanın kasabaya girmesini sağlıyorlar. Aliye’nin güzelliği Kumandan’ın (romanda Binbaşı Damyanos) da başını döndürüyor. Genç kız bu durumdan cephaneliğin patlatılması sırasında yararlanacaktır. En büyük yardımı öğrencisi Durmuş yapar.
‘La Majör 7 Numaralı Senfoni, Op. 92; II. Allegretto’ (1812) (Beethoven). Kuvayı Milliyecilerin, kaba kuvvetle evlerinden toplandıkları sahnede bu melodi var.
“Fa Majör 6 Numaralı (‘Pastoral’) Senfoni, Op. 68: IV Allegro (Sturm/Thunderstorm) (Attaca)” (1808) (Beethoven). İnsanı nefes nefese bırakan notalarla Aliye’nin götürülüp öldürülmesi öylesine incitici ki, Yazar sanki Hacı Fettah aracılığı ile aslında Mustafa Kemal’e vuruyor.
Keşke Türk Ordusunun kasabaya girişi ve genç öğretmene saldırı aynı zamana denk getirilip hiç olmazsa belirsizlikle bitirilseydi. Romanın sayfalarında, zaten, Hacı Fettah tarafından, en azından sözle, defalarca öldürülmüştü.
Aliye’nin anımsadığı kuzu (sf. 168) ‘The Silence of the Lambs’ (1991) filmindeki Clarice’in kuzusuna benziyor. Umarsız bir çırpınış.
Tosun; “Aliye, Senin gibi sevmeye, senin gibi fedakâr olmaya, senin yaptığın şeyleri yapmaya hayatımı vakfedeceğim. Sen nasıl muhabbetin, rahmetin, iyiliğin timsali oldunsa, bu güzel abidesinin hilekârlar elinde yıkılmasına karşı nasıl cesur oldunsa ben de senin gibi korkmayacağım. Senin aziz hatıranı bu vatan için şehit düşmüş bütün Türk kadınlarıyla beraber ölünceye kadar kalbimde saklayacağım. Çektiğin azabın, yaptığın fedakarlığın derecesini tekrar edecek olan dudaklar artık ebediyen susmuştur. Fakat bana yemin etmiştin. Yeminin herkesinkinden büyük bir yemin.”
Aliye; “Toprağınız toprağım, eviniz evim. Burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım. Ve hiçbir şeyden korkmayacağım.”
‘1 Numaralı Sol minör Keman Konçertosu, Op 26; II. Adagio’ (1866) (Max Bruch).
Göz göze geldikleri ‘uzun ve sonsuz dakika’. Öfkenin yerini aşka bıraktığı konuşma.
Tosun; (Dingin ve sevgi dolu) “Ne istiyorsun, onu söyle. Seni, kederi ile ağlatacak kadar kalbini alan bu kasabadan bir şey almayacağım. Beni her zaman için kulun kölen addet. Yalnız benim eşim olmaya, karım olmaya razı ol.”
Aliye; “Bu toprak benim toprağım. Bu kasaba benim kasabam. Burasını sev, muhafaza et. İstediğin zaman, istediğin yolda yürürüm.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Kurtuluş Savaşımızın ilk yılları. ‘Muallime’ Aliye ve kumaş satıcısı Yakup.
Yakup; “İşte aradığınız kırmızı atlas budur.”
Aliye; Evet, tam istediğim renk.”
Yakup; “Dayanıklı ve solmaz bir kumaş. Ne kadar istiyorsunuz?”
Aliye; “İki arşın. Borcum ne kadar?”
Yakup; “Beş lira Hocanım. (İkinci çevrimde ise satıcının adı Mehmet ve kumaşın bir arşını 5 lira).”
Aliye; “Param çıkışmayacak galiba. Karşılık olarak şu yüzüğü versem. Kıymetli bir şey değil ama kumaşı fazlasıyla karşılar. Annemden kalan biricik yadigârdır.”
Yakup; “Âdetim değil ama hocanım, hatırınız için alacağım. Kusura bakmayın pek merak ettim. Bu kumaşı ne yapacaksınız?”
Aliye; “Bayrağımızı işleyeceğim.”
Yakup; “Bayrak mı? Hocanım öyl eyse bu yadigârı geri alın. İçim razı olmuyor.”
Aliye; “Kalsın Yakup Efendi. Böyle bir günde ana yadigârı, Bayrak için feda edilebilir.”
(Sondaki ‘Vurun Kahpeye’ cinnetinin ardından bu kumaştan yapacağı Bayrak örtülecektir üzerine).
Aynı adlı eserin (Akşam Gazetesinde günlük yayını–1923/Kitap olarak basımı–1926) (Halide Edib Adıvar) (Özgür Yayınları) (Dördüncü Basım–1999) ilk çevrimi.
Menekşe gözlü Aliye… Suriye’de şehit düşmüş bir yüzbaşı olan babasından ‘iç kudretini’, çok küçükken kaybettiği veremli anasından da duyarlığı almış. Kız Öğretmen Okulu’nu bitirince “Toprağınız toprağım, eviniz evim” diyerek Anadolu’daki bir kasabaya gelir. ‘Buradaki çocuklara bir ana, bir ışık olacak’. Ve hiçbir şeyden korkmayacak. “Vallahi ve Billahi.”
Ömer Efendi ve Gülsüm Ananın yanında kalıyor. O’nu ‘rahmetli’ kızlarının yerine koymuşlar. “Burası evim, siz de annemle babamsınız.” Emine’nin ölmüş olması Mualliminin en büyük şansı! Evden çıktığında ise ‘aslanların önüne atılmış’ gibi. Başkent İstanbul, görev için gönderdiği öğretmeni korumaktan bile aciz.
“Bu eşraf çocuklarını intizama sokmak kimsenin haddi değil.” İkinci muallime Hatice’nin sözlerinden işinin ne denli zor olduğu belli. Kantarcılar’ın Uzun Hüseyin’in oğlu Sabri, sınıfa öğretmenden sonra ve sanki ‘lütfen’ giriyor. İkinci çevrimde (1964) sakız çiğneyecektir. Üçüncüde ise (1973) sigara içiyor. Ama sorun, keşke yalnızca ‘çocukların intizama sokulması’ olsa. ‘Eşraf’ da saldırmaya hazır. Kavga çıkaran Sabri’yi ‘uslanması için eve gönderince’ bu kez amcası (romanda ‘babası’) Uzun Hüseyin dalıyor sınıfa. Aliye’ye ‘haddini bildirecek’. İncecik, genç öğretmenin ‘zaaf, gözyaşı, korku göstermeyen’ sözleriyle (sf. 15) süklüm püklüm çekilip gider. Üstelik kimbilir kaçıncı ‘karısı olarak almaya karar vererek’. Kendisini Ömer Efendi’den isteyecek ve gerekli yanıtı alacaktır. “Kızımızın evlenmede gözü yok. O kendini bu kasanın çocuklarına vakfetti. Evlenecek kız arıyorsan başla kapı çal.”
“Fa Majör 6 Numaralı Senfoni, Op. 68 (‘Pastoral’): V Allegretto” (1808) (Ludwig Van Beethoven) duyulurken izlediğimiz öğrencilerin ‘el-tırnak’ muayenesi ne güzeldi.
Hacı Fettah. ‘Bir nevi Bolşeviklik’ olarak gördüğü Kuvayı Milliye için “Kanı, kâfir kanı gibi helaldir” diyor. Kantarcılarla birlik olup Ömer Efendi’ye ait bağın birkaç dönümüne el koymuş. Gözü tümünde.
Ama Aliye’ye, O’nun deyişiyle ‘yüzü gözü açık kahpe’ye olan nefretinin nedenini anlamak zor. Çocuklara söyletilen marş bile ‘erkeklerin kalbini fesada vermek için’miş. Aklı fikri, bir gün ‘Kahpe’yi kasaba meydanında (diğer iki sahnede ‘cami avlusunda’) parçalatmakta. Her türlü sıkıntılı durumdan kolaylıkla sıyrılıyor. Filmdeki, gerçek yaşamdaki kadar başarılı değil; Sonunda yakayı ele verir.
Adı, ikinci çevrimde (1964) Fuat, üçüncüde (1973) Tahsin olan Tosun Bey. ‘Karadeniz sahillerinin yetiştirdiği kartal yüzlü, güzel bakışlı bir genç Yüzbaşı’. Şimdilerde dağa çıkıp kendisini ülkenin kurtarılmasına adamış. Ancak Aliye ile göz göze geldiğinde ‘İkibin Yılın Sevgilisi’ndeki (1973) Barsimon’un dediği oluyor; “Aşk ne harp dinler ne zelzele. Öylesi için daima vakit vardır.”
Hacı Fettah ve Uzun Hüseyin, hem de şehitler için mevlit okutulduğu gece düşmanın kasabaya girmesini sağlıyorlar. Aliye’nin güzelliği Kumandan’ın (romanda Binbaşı Damyanos) da başını döndürüyor. Genç kız bu durumdan cephaneliğin patlatılması sırasında yararlanacaktır. En büyük yardımı öğrencisi Durmuş yapar.
‘La Majör 7 Numaralı Senfoni, Op. 92; II. Allegretto’ (1812) (Beethoven). Kuvayı Milliyecilerin, kaba kuvvetle evlerinden toplandıkları sahnede bu melodi var.
“Fa Majör 6 Numaralı (‘Pastoral’) Senfoni, Op. 68: IV Allegro (Sturm/Thunderstorm) (Attaca)” (1808) (Beethoven). İnsanı nefes nefese bırakan notalarla Aliye’nin götürülüp öldürülmesi öylesine incitici ki, Yazar sanki Hacı Fettah aracılığı ile aslında Mustafa Kemal’e vuruyor.
Keşke Türk Ordusunun kasabaya girişi ve genç öğretmene saldırı aynı zamana denk getirilip hiç olmazsa belirsizlikle bitirilseydi. Romanın sayfalarında, zaten, Hacı Fettah tarafından, en azından sözle, defalarca öldürülmüştü.
Aliye’nin anımsadığı kuzu (sf. 168) ‘The Silence of the Lambs’ (1991) filmindeki Clarice’in kuzusuna benziyor. Umarsız bir çırpınış.
Tosun; “Aliye, Senin gibi sevmeye, senin gibi fedakâr olmaya, senin yaptığın şeyleri yapmaya hayatımı vakfedeceğim. Sen nasıl muhabbetin, rahmetin, iyiliğin timsali oldunsa, bu güzel abidesinin hilekârlar elinde yıkılmasına karşı nasıl cesur oldunsa ben de senin gibi korkmayacağım. Senin aziz hatıranı bu vatan için şehit düşmüş bütün Türk kadınlarıyla beraber ölünceye kadar kalbimde saklayacağım. Çektiğin azabın, yaptığın fedakarlığın derecesini tekrar edecek olan dudaklar artık ebediyen susmuştur. Fakat bana yemin etmiştin. Yeminin herkesinkinden büyük bir yemin.”
Aliye; “Toprağınız toprağım, eviniz evim. Burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım. Ve hiçbir şeyden korkmayacağım.”
‘1 Numaralı Sol minör Keman Konçertosu, Op 26; II. Adagio’ (1866) (Max Bruch).
Göz göze geldikleri ‘uzun ve sonsuz dakika’. Öfkenin yerini aşka bıraktığı konuşma.
Tosun; (Dingin ve sevgi dolu) “Ne istiyorsun, onu söyle. Seni, kederi ile ağlatacak kadar kalbini alan bu kasabadan bir şey almayacağım. Beni her zaman için kulun kölen addet. Yalnız benim eşim olmaya, karım olmaya razı ol.”
Aliye; “Bu toprak benim toprağım. Bu kasaba benim kasabam. Burasını sev, muhafaza et. İstediğin zaman, istediğin yolda yürürüm.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Kurgu
|
Özen Sermet (Kurgu)
|
Lütfi Ö. Akad
(Kurgu)
|
|
Yura Negiz
(Kurgu)
|
|
Yapım Ekibi
|
Basri
Büyükcan (Set Amiri)
|
Yönetmen Ekibi
|
Selahattin
Küçük (Yönetmen Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Nedim
Akanlar (1. Kamera Asistanı)
|
Mustafa
Bünyamin Elele (Set Fotoğrafları)
|
|
Işık Ekibi
|
Orhan
Akdemir (Işık Şefi)
|
Sanat Ekibi
|
Hayguyi
Tanıkyan (Kostüm Ekibi)
|
M. Özakıncı
(Dekor Uygulama)
|
|
Makyaj Ekibi
|
Mustafa
Okyay (Kuaför)
|
Ses Ekibi
|
Sadettin
Erbil (Ses Mühendisi)
|
Müzik ekibi
|
Fatih
G.Pasiner (Müzik Koordinatörü)
|
Sadi Işılay
(Müzik Yönetmeni)
|
|
Mustafa
Çağlar (Şarkılar)
|
|
Kemal Gürses
(Şarkılar)
|
|
Mediha Fidan
(Şarkılar)
|
|
Mustafa
Kovancı (Şarkılar)
|
|
Firmalar
|
Erman Film
(Yapım)
|
İpek Film (Laboratuar)
|
|
İpek Film (Seslendirme)
|
|
Gala Film (DVD)
|
|
Adapazarı Stüdyoları (Plato)
|
|
M. Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi (Telesine)
|
|
Klişecilik ve Matbaacılık Anonim Şirketi (Afiş Basım)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder