5 Ekim 2017

ÇILDIRTAN ARZU (1967)

HUNP: 8,3







Çıldırtan Arzu - Adem ile Havva


Vizyon Tarihi : 29 Şubat 1968

Hunp : 8,3

Orijinal Dil : Türkçe

Özellik : Siyah Beyaz

Oyuncular :

Fikret Hakan Fikret Hakan Adem Kaptan
Sevda Ferdağ Sevda Ferdağ Deniz
Tanju Gürsu Tanju Gürsu Kâmil
Salih Güney Salih Güney Hasan
Turgut Özatay Turgut Özatay Rüstem
Baki Tamer Baki Tamer Kumandan
Suzan Avcı Suzan Avcı Gül
Devlet Devrim Devlet Devrim Nilgün
Tanju Şarman Tanju Şarman Serseri
Atilla Ergün Atilla Ergün Osman
Alp Aslan Alp Aslan Ali
Handan Adalı Handan Adalı Neriman
Muammer Gözalan Muammer Gözalan Tahir
Ergün Köknar Ergün Köknar Damat
Sami Ayanoğlu Sami Ayanoğlu Turgut Özatay Seslendirmesi
Cüneyt Türel Cüneyt Türel Atilla Ergün Seslendirmesi
Arap Celal Arap Celal Lunaparkçı
Erdoğan Esenboğa Erdoğan Esenboğa Baki Tamer Seslendirmesi
Jeyan Mahfi Tözüm Jeyan Mahfi Tözüm   Sevda Ferdağ Seslendirmesi
Sadettin Erbil Sadettin Erbil Fikret Hakan Seslendirmesi
Hayri Esen Hayri Esen Anlatıcı/Tanju Gürsu Seslendirmesi
Fuat İşhan Fuat İşhan Salih Güney Seslendirmesi
Rıza Tüzün Rıza Tüzün Muammer Gözalan Seslendirmesi
Ali Demir Ali Demir Savcı
Kazım Kartal Kazım Kartal İmam
Orhan Çoban Orhan Çoban Garson
Nermin Özses Nermin Özses Seyirci
Selahattin İçsel Selahattin İçsel Gardiyan
Suna Pekuysal Suna Pekuysal Suzan Avcı Seslendirmesi
Ergun Köknar Ergun Köknar Damat

Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Görüntü Yönetmeni
Vizyon Tarihi
29 Şubat 1968
Süre
86 dk
Tür
Ülke
Türkiye
Özellikler
35 mm, Siyah-Beyaz
Ekip
Tuncer Aydınoğlu (Ses Ekibi)
Firmalar
Acar Film (Yapım)
Etiketler











Adem Kaptan, kaptanlığı bırakınca hayatı birden değişiyor oğulları ise birer sorunlu evlat haline geliyor. Bir kaptanla iki oğlunun öyküsü.



Replikler ve Ayrıntılar:

‘Charade’deki (1963) (Henry Mancini) ‘The Happy Carousel’.
Kasabadaki Lunapark (ama filmde ‘Panayır’ olarak geçiyor) ve içki, kumar, cinsellik eşiğindeki genç.
Gül; “Gel, çadırıma gidip rakı içelim.”
Kâmil; “Ben rakı içmem.”
Gül; “Ben seni alıştırırım. Gel şekerim.”

Adı önce ‘Âdem ile Havva’ olarak düşünülen ‘Çıldırtan Arzu’nun tanıtım yazısında ‘cennetten kovulmayla ilgili bir tavan resmi’ (1510) (Michelangelo) var.
[Kamil’i de seslendirecek olan Hayri Esen: “Âdem için bir dünya yaratıldı//Ve Havva ile temeli atıldı//Gam, kasavet çıktı acısıyla//Yaşamın tadına tat katıldı.”]
Erkekleri öne çıkaran bu sözlerden sonra Âdem Reis’i tanıyoruz. Saçları kırlaşmış, öfkesi burnunda bir Kaptan. Daha görüntüye ilk geldiğinde Şirket Müdürü-İlhan Hemşeri’nin odasını altüst ediyordu. Gemi kaz asında kusurlu bulunduğu için ‘Milletlerarası Denizcilik Teşkilatı’nın kararıyla artık kaptanlık yapamayacakmış. “Yaparım lan! Kimse kaptanlığımı elimden alamaz” diye yırtınıyor ama yolun sonuna geldiği belli.
Denizci giysilerini filmin büyük kısmında, hatta yüzerken bile çıkarmayacaktır.
‘İkizler’ dediği oğulları Hasan ve Kâmil, ‘leyleğin yuvadan attığı yavrular’. Karısının doğum sırasında ölmesini Onlardan biliyor. Bir arkadaşının dağ köyündeki çiftliğinde senelerdir dünyadan habersiz büyümüş gösterişli iki delikanlı. Habil ve Kâbil gibi, Hasan ne kadar yaşatmak isterse Kâmil o kadar öldürüyor.
Âdem kararını vermiş yeni bir başlangıç yapacaklar. Birinin üzüntüsü başkası için kurtuluş olabiliyor. ‘O uğursuz deniz kazası’ olmasa gençler ‘ömürleri boyunca Allah’ın dağında hayvanlar gibi yaşayacaklardı’.
‘Cennet Sahili’ (çekimler Karacabey, Boğazköy’de yapılmış). Kulübelerini kuracakları yer burası. Artık kimse Onlara karışamayacak. ‘Hiç sonu yokmuş gibi, bulutlar gibi uçsuz bucaksız bir deniz’. Bembeyaz, köpük köpük dalgalar.
Yiyecek almak için indiği Dereköy’de bir kadını dövüyorlardı. Dünya güzeli Döne, açlıkla bir tavuk çalmış. “Peki, niçin açsın” sorusunun yanıtı çok çaresiz; “Bu köyde herkes bana düşman. Anam ‘kötü’ oldu. Babam da O’nu vurdu, mapusta. Bana ‘kötünün kızı’ diye bir lokma ekmek veren yok. Hırsızlık yapmasam açlıktan gebereceğim.”
Önce adını Deniz olarak değiştirir. Evlenirler.
‘İkizler’ zaten ‘ilk kez gördükleri deniz’ nedeniyle şaşkınken şimdi bir de ‘üvey ana Deniz’ var. Çiftlikte ‘biri topal diğeri kör üç beş köylü karısından başka kimseyi görmemişlerdi’.
Aralarında hır gür eksik olmaz. Âdem, bir kavga sırasında Kâmil’i biraz fazla okşayınca(!) jandarma kumandanının yanına, kasabaya gitmek zorunda kalırlar. Burada baba ve iki oğlu farklı şeyler yaşıyor. Kâmil, Lunapark’taki Gül’ün eline düşer. Zaten ‘kötü’ydü, burada öğrenmediği fenalık kalmaz. Hasan, Armatör Tahir Bey’in kızı Nilgün ile beraber olur.
Filmin ‘şeytan’ı Rüstem, Deniz’i gördüğünde arkadaşları Osman ve Ali ile sahilde çay içiyordu. Dudaklarından dökülen sözler genç kızın güzelliği için fikir verebilir; “Vay, vay, vay, vay! Bu ne Allahım, bu ne?” Bu kıza sahip olamazsa kendimi yiyip bitirirmiş. “Ne afet bu Allahım!”
Meğer bizimkilerin kulübe kurdukları sahil, babasına aitmiş. Hemen kira parası için ‘moruğu morfinliyor’! Âdem’in, seneliği beş bin liradan iki senelik para bulması gerek! Peşin! Oysa 3-5 kuruş tekaüt maaşından başka bir şeyi yok. O da ancak boğazlarına yetiyor.
Kaptanlıktan kalma birkaç ‘ıvır zıvır’ı Rehinci Kazım’a vermeye gittiklerinde Rüstem’in ikinci oyunu başlar. Kasa açık ve para doluydu. “Al ordan, para al. Bu kadar çok paranın içinden senin aldığın parayı kim anlayacak.” Deniz’in söylediklerini yapınca hapishanenin yolu görünür!
[Agâh Hün’ün sesi; “Sen, ey Havva! Ağrı ve meşakkatle çocuk doğuracaksın. Her işinde kocana mahkûm kalacaksın. Ve O sana hükmedecek.”]
Korumasız kalan genç kıza, Zeynep Teyze sahip çıkıyor(!). “Benim evim fakir fukara yuvasıdır. Kocanın evi gibi yer, içer, yatarsın.” Bu tatlı sözleri, Rüstem’in verdiği 500 lira hatırına söylediğini anlayacağız. Deniz, çorbasına konan uyku ilacıyla uyutulacak, ‘şeytan’ da emeline ulaşacak! Neyse ki, çok hoş bir şekilde, üç arkadaş birbirlerini uyutunca plan gerçekleşmiyor! Meyhanedeki garson Orhan Çoban şaşkınlık içinde; “Bu akşam da önüne gelen uyuyor.”
Asıl kötülük ailenin içinden gelir. Kâmil iyice dağıtmış. Artık gündüz de içiyor. Bu sahnede filmin sürprizi ile karşılaşıyoruz. Nejat Saydam, işlerden yakınan Lunapark Müdürü Ahmet rolünde. Gül’den bıkmış, ‘yenilik ve körpe güzeller istiyormuş’. Kâmil’in aklına Deniz gelir. Kaçırıp, “Atlas Okyanusu’nda Yakalanan Denizkızı” diye çadır tiyatrosunda şarkı söyletirler. Kardeşiyle çıkan kavgada Kâmil ölür. Hasan tutuklanır. 450. maddeden ipe gitmek üzere!
‘Nihansın Dideden’ (Hacı Faik Bey) ile sarhoşlaşan Gül’ün itirafıyla suçsuzluğu anlaşılıyor.
Son yazısından önce Âdem, Deniz, Hasan ve Nilgün neşe içinde Cennet Sahili’nde koşuyorlardı.
Mutluluklarına, biraz olsun ailedeki ölünün gölgesi düşmemiş midir?

“Dalgalarda şarkı var//Rüzgârda sızı//Kumlar üzerinde//Bir denizkızı//**//Engin denizlerde//Bir kalp hırsızı// Seni bekler durur//Rüyalarında//**//Gelme gelme ne olur//İstesen bile//Her şeyde sen varsın//Yosunda bile//**//Garip denizkızı//Gelmişse dile//Seni bekler durur//Kıyılarında.”
(Yazan: Murat Çelenligil)




Hiç yorum yok: