HUNP: 8,4 Follow @filmnostalgi Tweet |
Katilin Kızı
Vizyon Tarihi
: 1964
Hunp : 8,4
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
|
Ayhan Işık | Ayhan | |
|
Parla Şenol | Oya | |
|
Hülya Koçyiğit | Gül | |
|
Kadir Savun | Yarımbardak Süleyman | |
|
Hulusi Kentmen | Hulusi Örmen | |
|
Serpil Gül | Oya'nın Annesi Ayten | |
|
Senih Orkan | Necmi | |
|
Sadettin Erbil | Hilmi Koray | |
|
Nubar Terziyan | Rüknettin | |
|
Muammer Gözalan | Doktor | |
|
Muzaffer Yenen | Doktor | |
|
Hüseyin Güler | Komiser | |
|
Selahattin İçsel | Salatalık Amca | |
|
Nezihe Güler | Sakızlı Raziye | |
|
Talia Saltı | Komşu | |
|
Ahmet Koç | Polis Memuru | |
|
Hüseyin Salıcı | Hakim | |
|
Afif Yesari | ||
|
Orhon M. Arıburnu | Avukat | |
|
Osman Alyanak | Nubar Terziyan Seslendirmesi | |
|
Kemal Ergüvenç | Kadir Savun Seslendirmesi | |
|
Abdurrahman Palay | Ayhan Işık Seslendirmesi | |
|
Sami Ayanoğlu | Hulusi Kentmen Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Süre
|
94 dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
Siyah Beyaz, 35 mm
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Eşini kaybeden bir adamın
yaşadıkları konu edilir. Ayhan, patronu Hulusi Bey’in kızı Ayten ile aşk yaşar.
Ancak Hulusi Bey kızını Ayhan’a vermek istemez. Bu yüzden Ayhan, Ayten’i
kaçırır ve evlenirler. Bir süre sonra Oya adında bir kızları dünyaya gelir. Ne var
ki Ayten doğum esnasında hayatını kaybeder. Kızının ölümünden Ayhan’ı sorumlu
tutan Hulusi Bey, torununun vekâletini almaya çalışacaktır. (Meltem İşler
Sevindi)
Ayrıntılar:
‘Romance-Jeux Interdits’
(‘Forbidden Games’ için düzenleme Narciso Yepes-1952) Gül’e çok yakışmış.
Ayhan, (bir kadeh rakının yardımı ile) Süleyman’a; “Yahu, çok tatlı be! Ya samimiyeti. Ah, nasıl anlatayım sana! O baktıkça Ayten’i görmüş gibi oluyorum. İçime öylesine tatlı, öylesine ılık bir şeyler doluyor ki. Hele gözleri! Güneş gibi parlıyor yahu” diyor.
Ayten’in resmine de “Elimde olmayan bir kuvvet sürüklüyor beni. Kurtulmak istiyorum bu badireden. Ama nihayet ben de insanım! Ne olur beni affet. Ne yapayım seviyorum, O’nu da seviyorum” demişti!
‘Nights in the Gardens of Spain (Noches en Los Jardines de Espana); I. In the Generalife (En el Generalife)’ (1916) (Manuel de Falla).
“Şerefinize!” İlk sahnede, Süleyman’ın rakısına eklediği su gibi, yaşantılarına karışıveriyoruz kahram anlarımızın.
“Her gece yarım bardaklık bir tayınım var ya, arkadaşlar, Yarımbardak Süleyman derler bana. Doğrusu, bu adı Ayhan taktı. 6-7 sene oluyor, o zamanlar ikimiz de Hulusi Bey’in fabrikasında çalışırdık. Ben Garaj Amiri’ydim, Ayhan da nakliyata bakardı. Hani, yüreğine bileğine sağlam, aslan gibi delikanlı. İlk görüşte O’na abayı yakmayan hatun yoktu muhitte. Ehli namustu kerata. Patron Hulusi Bey’in kızı Ayten’le birbirlerini seviyorlardı.”
Kızını istemiş, Hulusi Bey de cevap olarak işten çıkarmış bizimkini! Ayten ise yürekli kız, kaçmayı O teklif etmiş.
“Baktım olacak gibi değil, sıvadık kolları. Bizim evin sahibi Sakızlı Raziye, ucuz fiyatla iki oda kiraladı Ayhan’a. Eksik olmasınlar eş dost da dayadılar döşediler.”
Milyonların sahibi genç kız, ‘ufacık bir bavulla’ Ayhan’a kaçar.
“Hey güzel Allahım, ne severlerdi birbirlerini. Aytencik evini görünce (sevinçten) çılgına döndü. Ee, iki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş derler ya, doğruymuş. Bu dalga fena koydu bizim patrona. Koskoca Hulusi Bey sanki yıkıldı gitti. Hani, yalnız O’na kalsa eş dost araya girip tatlıya bağlarlardı işi.” Ama etrafındaki yağcılar rahat vermemişler.
Evlatlıktan reddeder kızını. Ayhan’a mirasından hiçbir şey koklatmayacakmış!
“Ayten’in kılı bile kıpırdamadı. Ne kızdı be yahu. Sen, koskoca milyonerin evinden kalk gel, fabrika önlerinde kocanla işe git, tezgâh başı yap, geceleri dikiş dik, zeytin ekmek ye, gene de yüzündeki gülüş solmasın!”
Hamileliği sırasında mahallenin tecrübeli ihtiyarları bir araya gelmişler. “Dikiş diktiler, yün ördüler küçük misafire. Sonra, doğum yaklaştı, yaklaştı geldi çattı.”
Hastanede çocuğun kız olduğunu öğrendiğinde, hiç beklemediği bir durumla karşılaşır Ayhan. “Maalesef eşinizi, çok uğraştık ama kurtaramadık!”
Bu zor günlerde, Süleyman, en büyük desteği. Hulusi Bey ise kızının ölümünden sorumlu tutmakta. Mezarlıkta tokatlar O’nu!
“Kaldık mı üç günlük yavru ile yapayalnız. Aytencik, ‘çocuk kız olursa adını Oya koyarız’ demişti. El ele verdik, Oya’yı büyütmeye ahdettik… Gece bastımı bir efkâr çökerdi içimize. Beşikte sallanan ufacık bir yavru, köşede çiçekler arasında anasının resmi, sabahlara kadar resme bakan bir genç!”
Ayten için hazırladığı bu köşeye her gün taze bir gül bırakıyor Ayhan. Yıllar sonra bambaşka bir ‘Gül’ ile resmin önüne gelecektir.
“Gün dediğin ayları, aylar seneleri kovaladı. Sonra bir gün baktık, 7 yaşına basmış Oya kız.”
Bu günlerde Hulusi Bey, Avrupa’dan, ne olduğunu öğrenemeyeceğimiz eğitimini bitirip geri gelen yeğeni Gül’ü Hilmi ile nişanlanmaya zorluyor. Gırtlağına kadar kumar borcu içinde olduğunu bilmediği damat adayına işlerinin idaresini de bırakmayı planlamaktaydı üstelik. Dolduruşuna gelip, torununu yanına almak için dava bile açar.
Oya’yı ziyarete gelişleri sırasında Gül ile Ayhan arasında bir yakınlık başlıyor. Bir seferinde “Siz çöle düşen yağmur gibisiniz” diyebilmişti delikanlı. ‘Oya kız’ ise çok mutlu. Bu yakınlaşmayı sezinlediğini hissettiren sözlerle Onları utandırmaktan geri kalmaz.
Hulusi Bey de bir zamanlar çok kızdığı Ayhan’a karşı artık daha anlayışlı.
Bir gün (‘Yarımbardak’ takma adını duyup çok güldüğü) Süleyman’la dertleşir; “Torunumu iyi yetiştirmiş. O’nu benden esirgemesin. Davaya gelince, hata etmişim özür dilerim.”
Milyonlara konma hayali suya düşen Hilmi, kumar borcu için sıkıştıran Necmi ile bir plan hazırlıyor; Fabrikatörü öldürüp suçu Ayhan’ın üzerine atacak!
Ancak mahalledeki çocukların yardımı ile bu tuzak da tutmaz.
Filmin sonunda, Oya, dedesinden “Allahın emri Peygamber efendimizin kavli ile” Gül’ü babasına istiyor!
Ağaçlı tepedeler.
Gül; “Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin. Oya’yı, evinizi, her şeyinizi her şeyinizi. Hiçbir zaman kalbinde Ayten’in yerini tutmaya çalışmayacağım. Sadece seni mesut etmeye çalışacağım.”
Ayhan; “Bu fakir halimle mi?”
Gül; “Sen benim için dünyanın, kâinatın bütün hazinelerinden daha kıymetlisin.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Ayhan, (bir kadeh rakının yardımı ile) Süleyman’a; “Yahu, çok tatlı be! Ya samimiyeti. Ah, nasıl anlatayım sana! O baktıkça Ayten’i görmüş gibi oluyorum. İçime öylesine tatlı, öylesine ılık bir şeyler doluyor ki. Hele gözleri! Güneş gibi parlıyor yahu” diyor.
Ayten’in resmine de “Elimde olmayan bir kuvvet sürüklüyor beni. Kurtulmak istiyorum bu badireden. Ama nihayet ben de insanım! Ne olur beni affet. Ne yapayım seviyorum, O’nu da seviyorum” demişti!
‘Nights in the Gardens of Spain (Noches en Los Jardines de Espana); I. In the Generalife (En el Generalife)’ (1916) (Manuel de Falla).
“Şerefinize!” İlk sahnede, Süleyman’ın rakısına eklediği su gibi, yaşantılarına karışıveriyoruz kahram anlarımızın.
“Her gece yarım bardaklık bir tayınım var ya, arkadaşlar, Yarımbardak Süleyman derler bana. Doğrusu, bu adı Ayhan taktı. 6-7 sene oluyor, o zamanlar ikimiz de Hulusi Bey’in fabrikasında çalışırdık. Ben Garaj Amiri’ydim, Ayhan da nakliyata bakardı. Hani, yüreğine bileğine sağlam, aslan gibi delikanlı. İlk görüşte O’na abayı yakmayan hatun yoktu muhitte. Ehli namustu kerata. Patron Hulusi Bey’in kızı Ayten’le birbirlerini seviyorlardı.”
Kızını istemiş, Hulusi Bey de cevap olarak işten çıkarmış bizimkini! Ayten ise yürekli kız, kaçmayı O teklif etmiş.
“Baktım olacak gibi değil, sıvadık kolları. Bizim evin sahibi Sakızlı Raziye, ucuz fiyatla iki oda kiraladı Ayhan’a. Eksik olmasınlar eş dost da dayadılar döşediler.”
Milyonların sahibi genç kız, ‘ufacık bir bavulla’ Ayhan’a kaçar.
“Hey güzel Allahım, ne severlerdi birbirlerini. Aytencik evini görünce (sevinçten) çılgına döndü. Ee, iki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş derler ya, doğruymuş. Bu dalga fena koydu bizim patrona. Koskoca Hulusi Bey sanki yıkıldı gitti. Hani, yalnız O’na kalsa eş dost araya girip tatlıya bağlarlardı işi.” Ama etrafındaki yağcılar rahat vermemişler.
Evlatlıktan reddeder kızını. Ayhan’a mirasından hiçbir şey koklatmayacakmış!
“Ayten’in kılı bile kıpırdamadı. Ne kızdı be yahu. Sen, koskoca milyonerin evinden kalk gel, fabrika önlerinde kocanla işe git, tezgâh başı yap, geceleri dikiş dik, zeytin ekmek ye, gene de yüzündeki gülüş solmasın!”
Hamileliği sırasında mahallenin tecrübeli ihtiyarları bir araya gelmişler. “Dikiş diktiler, yün ördüler küçük misafire. Sonra, doğum yaklaştı, yaklaştı geldi çattı.”
Hastanede çocuğun kız olduğunu öğrendiğinde, hiç beklemediği bir durumla karşılaşır Ayhan. “Maalesef eşinizi, çok uğraştık ama kurtaramadık!”
Bu zor günlerde, Süleyman, en büyük desteği. Hulusi Bey ise kızının ölümünden sorumlu tutmakta. Mezarlıkta tokatlar O’nu!
“Kaldık mı üç günlük yavru ile yapayalnız. Aytencik, ‘çocuk kız olursa adını Oya koyarız’ demişti. El ele verdik, Oya’yı büyütmeye ahdettik… Gece bastımı bir efkâr çökerdi içimize. Beşikte sallanan ufacık bir yavru, köşede çiçekler arasında anasının resmi, sabahlara kadar resme bakan bir genç!”
Ayten için hazırladığı bu köşeye her gün taze bir gül bırakıyor Ayhan. Yıllar sonra bambaşka bir ‘Gül’ ile resmin önüne gelecektir.
“Gün dediğin ayları, aylar seneleri kovaladı. Sonra bir gün baktık, 7 yaşına basmış Oya kız.”
Bu günlerde Hulusi Bey, Avrupa’dan, ne olduğunu öğrenemeyeceğimiz eğitimini bitirip geri gelen yeğeni Gül’ü Hilmi ile nişanlanmaya zorluyor. Gırtlağına kadar kumar borcu içinde olduğunu bilmediği damat adayına işlerinin idaresini de bırakmayı planlamaktaydı üstelik. Dolduruşuna gelip, torununu yanına almak için dava bile açar.
Oya’yı ziyarete gelişleri sırasında Gül ile Ayhan arasında bir yakınlık başlıyor. Bir seferinde “Siz çöle düşen yağmur gibisiniz” diyebilmişti delikanlı. ‘Oya kız’ ise çok mutlu. Bu yakınlaşmayı sezinlediğini hissettiren sözlerle Onları utandırmaktan geri kalmaz.
Hulusi Bey de bir zamanlar çok kızdığı Ayhan’a karşı artık daha anlayışlı.
Bir gün (‘Yarımbardak’ takma adını duyup çok güldüğü) Süleyman’la dertleşir; “Torunumu iyi yetiştirmiş. O’nu benden esirgemesin. Davaya gelince, hata etmişim özür dilerim.”
Milyonlara konma hayali suya düşen Hilmi, kumar borcu için sıkıştıran Necmi ile bir plan hazırlıyor; Fabrikatörü öldürüp suçu Ayhan’ın üzerine atacak!
Ancak mahalledeki çocukların yardımı ile bu tuzak da tutmaz.
Filmin sonunda, Oya, dedesinden “Allahın emri Peygamber efendimizin kavli ile” Gül’ü babasına istiyor!
Ağaçlı tepedeler.
Gül; “Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin. Oya’yı, evinizi, her şeyinizi her şeyinizi. Hiçbir zaman kalbinde Ayten’in yerini tutmaya çalışmayacağım. Sadece seni mesut etmeye çalışacağım.”
Ayhan; “Bu fakir halimle mi?”
Gül; “Sen benim için dünyanın, kâinatın bütün hazinelerinden daha kıymetlisin.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Sanat Yönetmeni
|
Yüksel Tanık (Sanat
Yönetmeni)
|
Yapım Ekibi
|
Adnan İrkut
(Yapım Sorumlusu)
|
Hasan Nurdan
(Yapım Amiri)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Uğur İnan (Yönetmen
Yardımcısı)
|
Ses Ekibi
|
Tuncer
Aydınoğlu (Ses Kayıt)
|
Firmalar
|
Kemal Film
(Yapım)
|
Acar Film (Seslendirme)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder