11 Ağustos 2014

PİRE NURİ (1968)

HUNP : 7,4







Vizyon Tarihi : 1968

Hunp : 7,4

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :

Yılmaz GüneyYılmaz Güney  Karşıyakalı Pire Nuri
Nebahat ÇehreNebahat Çehre  Hacıhüsrevli Melahat
Nihat ZiyalanNihat Ziyalan  Asil Ahmet
Danyal TopatanDanyal Topatan  Bit Ahmet
Hüseyin ZanHüseyin Zan  Onsekizlik Parlak Selami
Ahmet KoçAhmet Koç Komiser
Enver DönmezEnver Dönmez  Boyacı Abdullah
Çetin BaşaranÇetin Başaran  Selami'nin Adamı
Sami TunçSami Tunç  Selami'nin Adamı
Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Görüntü Yönetmeni
Tür
Özellikler
Ülke
Türkiye
Etiketler





Pire Nuri lakaplı bir kasaba bitiriminin hikâyesini anlatır. Pire Nuri hapisten yeni çıkmıştır. Ancak çıkar çıkmaz yine uygunsuz işlere bulaşarak karakola düşer. Fakat ceza almaktan bir şekilde kurtulur. Bu arada namlı bir yankesici olan Hacıhüsrevli Melahat, Pire Nuri’nin yaşadığı mahalleye gelir. Bunu duyan Pire Nuri, Melahat’i yanına çekebilmek için peşine düşer. Oysa bu kez işler hiç de plânladığı gibi gitmez. (Ayşe Pay)


Replikler:
Adana’yı ikiye bölen Seyhan Nehri’nin kenarında oturmuş, güneşin keşke daha uzun sürseydi dedirten güzellikteki batışını seyreden üç arkadaş ; Pire Nuri, Asil Ahmet ve Bit Ahmet..
Asil ; “Ne düşünüyorsun Pire kardeş?”
Nuri ; “Hacıhüsrevli Melahat’ı bizim tarafa çekmek lazım.”
Bit Ahmet ; “Tanır mısın ki?”
Nuri ; “Tanımam.”
Asil ; “Lan kardeşim, tanımadığın avrat gelir mi sana?”
Nuri ; “Bir çaresi vardır elbet. Şimdi, bu avradı biri getirdi buraya. Önce, kimin yanında onu bulmalı.”
Bit Ahmet ; “Olsa olsa Çapırt Mehmet’in yanındadır. Veya, Malatyalı Sabri’nin.”
Nuri ; “Hepsini düşüneceğiz. Bu gece, bu karıyı bulmalı.”
Asil ; “Bulsak bile, verirler mi bi ze? İnsan nafakasını kolay kolay kaptırır mı?”
Nuri ; “Önce tatlılıkla, güzellikle isteyeceğiz. Verdi, verdi. Vermedi, çökeceğiz tepesine. Zora dağ bile dayanamamış.”
Yılmaz Güney’in askerliği öncesindeki son filmi. 1972 yılında Aykut Düz yönetiminde tekrar çevrilecektir ; ‘Kadersizler’.
60’lı yılların Adana’sı.. Hadırlı Köyü (Sarıçam semtindeki gecekondu mahallesi). Geçen taşıtların ayırtına bile varmadan, yol kenarındaki çöp yığınlarında [yoksa Manila (Filipinler) yakınlarındaki ‘Smokey Mountain’ adlı devasa çöplüğe benzediği için,‘dağlarında’ mı demek lazım] bir şeyler arayan çoluk çocuk onlarca insan.
[‘Gitmesek de bizim’ dediğimiz bu yerlerde, okyanusun ötesinde kurulan Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps), iyiliksever(!) pek çok çalışma yapmıştır mutlaka.] Biraz içerlerde, tek katlı, basık, büyük olasılıkla bir odalı, sahipleri gibi eğri büğrü evler. Her tarafta çamur, çocuk, çamaşır. Biraz uzakta Yılmaz Güney filmlerindeki umut ; Beyaz yaka ve siyah önlükleriyle okula giden iki kardeş. Her seyredişte başka bir ayrıntısını gördüğümüz film, bu mahalleden üç arkadaşı, İstanbullu Parlak Selami’nin Hacıhüsrev’den getirdiği, ‘piyasa’ya her çıkışında en az 3-4 cüzdanla dönen Melahat’ı (ve daha nice kişiyi) anlatıyor.
(Rıza Tüzün’ün sesi ile) Bit Ahmet.. Pire ve Asil’den farklı olarak, karısı, dört çocuğu ve filmin başında kucağından indirmediği horozundan oluşan bir ailesi var. Belli ki, Sıtkı’nın Horozcular Kahvesi’ndeki dövüşlerden para kazanıyor.
(Sadettin Erbil’in sesi ile) Asil Ahmet.. Resul’ün (açık hava) Kahvesi’nde, mahalle kemancısının ‘müziği’ ile bir tepsi halka tatlısını hapur hupur yerken tanıdık onu. Kemancıya, teşekkür için, yarısı yenmiş bir tatlı
veriyordu. Bit Ahmet’in, içinden çıktığı eve benzeyen giysileri gibi Asil Ahmet’inkiler de önadıyla uyumlu. Çok eski ama ona yakışan bir palto. Ceketinin göğüs cebinde bir mendil. Arkasına basılı pabuçlar ve beyaz çoraplar. Uzun ve beyaz bir atkı. Doyduktan sonra, elini ve ağzını sürahideki suyla yıkayıp bu atkı ile kurulamıştı. Hep, çok sevdiği ama hiç olmamış ve olmayacak ‘dost’undan söz ediyor.
(Nedret Güvenç’in sesi ile) Melahat.. ‘İş’e çıktığı zamanlar ‘mutaassıb’. Cüzdanların saklanması için çarşaf giyiyor. Keçi ve koyun dolu hayvan pazarında, o giysiyle bile ne kadar alımlıydı. Filmin sonlarına doğru söyledikleri ; “Benim bir babalığım vardı. Anamın üçüncü kocası. Çok akıllı bir adamdı, tımarhanede öldü. Rahmetli derdi ki ‘Arkadaşlarından kuvvetli olduğun zaman onlardan kork, onlardan bir kötülük bekle’ derdi. Günlerin sayılı artık Nuri. Seni ya öldürürler ya deliğe tıkarlar. Tetikte ol. Leblebiden nem kapman lazım.”
(Abdurrahman Palay’ın sesi ile) Pire Nuri.. Lastik çizmeli ve parkalı. Kendisini, Selami’ye şöyle tanıtmıştı ; “Bana Adanalı Pire Nuri derler. 19 senem var. Diyarı gurbet gezmişim, mekân tutmamışım. Bir bıçakla adamı ikiye bölerim.” Filmin başında, sokakta bir iskemleye oturmuş davul zurna eşliğinde sakal tıraşı yaptırıyordu. Hapisten ‘tahliye olduğu’ gün, dış dünyaya uyum gösterip Arabacı Cabbar’dan 300 liralık ‘olmayan alacağını’ istemiş, direnince de ‘iki zumzuk atarak’ sorunu çözümlemiş. Eskiistasyon Karakolu’nda Komiser’in Cabbar’la ilgili olarak yaptığı konuşma sırasında Hacıhüsrevli Melahat’ın Adana’da olduğunu öğreniyorlar. Pire ilk değil ama ikinci denemesinde Melahat’ı İstanbullu’nun elinden alır almasına ancak başlarına da gelmedik kalmaz.
Sonradan “Seni kaçırdık ama yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Bir hayal uğruna hayatımızı felç ettik” diyecektir.
Filmden, güzel bir türkü ; “İnsanoğlu bir binadır // Dokunmayın taşına // İnsanoğlu yaşayamaz // Dünyada tek başına //**// Mert isen namerdin yeme // Ekmeğini aşını // Düşersen kaldıran olmaz // Taşa vursan başını.”
Uçsuz bucaksız sahil (Karataş Plajı) ve soluğumuzu sıklaştıran deniz..
Asil ; “Denize mi bakıyorsun?”
Melahat ; “Hayır, denize bakıyorum.”
Asil ; “Deniz iyidir, ha.”
Melahat ; “Bir şey mi diyeceksin?”
Asil ; “..Benim canım sana çok ısındı be. Niye dersen, benim bir dostum var tıpkı sen..”
Melahat ; “Öyle mi? (Uzaklardaki Pire Nuri’ye bakarak) Çok mu seviyorsun dostunu?”
Asil ; “Çok da söz mü yani?”
Melahat ; “(Hâlâ Nuri’ye bakarken) O da seni seviyor mu?”
Asil ; “Abov, hiç sevmez olur mu bacım? Beni görmediği gün ölür kahrından. Beni hep tertemiz yataklarda yatırır. Kokular, esanslar sürer. Başımı, ayaklarımı yıkar. Beni çocuğuymuşum gibi sever. (Bit Ahmet gelince toparlanır) Diyeceğim deniz iyidir ha. Ben çok severim denizi. Bir defasında ırmağa düştüm ben.. Ehh, bana müsaade.”
Bit ; “Ne anlatıyordu bizim Asil?”
Melahat ; “Dostu bana çok benziyormuş”
Bit ; “Kimin? Asil’in mi? Onun dostu yoktur ki. Ama, Asil öyle zanneder. Yalanına kendi de inanmıştır. Biz beraber büyüdük. Bütün arzusu ‘dost’ sahibi olmaktı. Olamadı.”
Melahat ; “(Bakışları hep çok uzaktaki Pire’de) Nuri’nin dostu var mı?”
Bit ; “Yok. Hapislerde yatmaktan karılara vakit ayıramadı.”  (
Murat Çelenligil)

Yapım Ekibi
Selahattin Geçgel (Set Amiri)

İbrahim Uğurlu (Set Ekibi)

Erol Su (Set Ekibi)

İhsan Söğüt (Set Ekibi)
Yönetmen Ekibi
Şeref Gedik (Yönetmen Yardımcısı)

Aykut Düz (Yönetmen Yardımcısı)

Arif Erkuş (Yönetmen Yardımcısı)
Kamera Ekibi
Fikret Temizer (Kamera Asistanı)

Necdet Taşçıoğlu (Set Fotoğrafları)
Işık Ekibi
Cengiz Arlı (Işık Şefi)
Ses Ekibi
Yorgo İlyadis (Ses Kayıt)
Firmalar
Güney Film (Yapım)

Ender Işık Servisi (Işık)





 TESBİHNAME.COM

1 yorum:

Murat Çelenligil dedi ki...

Sayın Yönetici, SinemaTürk'teki yazımı kullanmışsınız. Teşekkür ederim, Murat Çelenligil.