14 Ekim 2017

KADER (1968)

kader_1968.jpg
HUNP: 8,0







Kader


Vizyon Tarihi : 1968

Hunp : 8,0

Orijinal Dil : Türkçe

Özellik : Siyah Beyaz

Oyuncular :

Cüneyt Arkın Cüneyt Arkın Polat
Filiz Akın Filiz Akın Elif
Yıldırım Gencer Yıldırım Gencer Stefan
Talat Gözbak Talat Gözbak Ali Karaveli
Cahit Irgat Cahit Irgat Pir Ömer
Burçin Oraloğlu Burçin Oraloğlu Yusuf
Bilal İnci Bilal İnci Veli Karaveli
Müjdat Gezen Müjdat Gezen Durali Karaveli
Leman Öztürk Leman Öztürk Ayşe Kadın
Sevgi Can Sevgi Can Ayça
Reşit Çıldam Reşit Çıldam Davut
Gürbüz Tansever Gürbüz Tansever Osman
Lütfü Engin Lütfü Engin Kosta
 Talia Saltı Talia Saltı Falcı Analık
Ahmet Turgutlu Ahmet Turgutlu
Çetin Başaran Çetin Başaran
Ahmet Koç Ahmet Koç
Adnan Mersinli Adnan Mersinli
Zeki Tüney Zeki Tüney
Selahattin İçsel Selahattin İçsel
Nermin Özses Nermin Özses
Seçil Mutlu Seçil Mutlu
Ünal Gürel Ünal Gürel Bilal İnci Seslendirmesi
Zafer Önen Zafer Önen Seslendirme
Sadettin Erbil Sadettin Erbil Yıldırım Gencer Seslendirmesi
Gülen Kıpçak Gülen Kıpçak Sevgi Can/Leman Öztürk Seslendirmesi
Timuçin Caymaz Timuçin Caymaz Talat Gözbak Seslendirmesi
Agah Hün Agah Hün Reşit Çildam Seslendirmesi
Abdurrahman Palay Abdurrahman Palay  Cüneyt Arkın Seslendirmesi
Jeyan Mahfi Tözüm Jeyan Mahfi Tözüm   Filiz Akın Seslendirmesi

Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Müzik
Görüntü Yönetmeni
Eser
Tür
Özellikler
Süre
86 dk.
Ülke
Türkiye
Etiketler












Kan davalısı olduğu ailenin kızına âşık olan bir gencin yaşadıklarını konu edinir. Polat, yıllarca denizlerde seyahat etmiş, memleketinden uzak kalmıştır. Memleketine dönmeye karar veren Polat, Silifke’nin önde gelenlerinden Pir Ömer’in evine misafir olur. Ancak farkında olmadan kan davalısının evine misafir olmuştur. Polat ve Pir Ömer’in kızı Elif, birbirilerini görür görmez âşık olurlar. Ancak ne Pir Ömer ne de Polat’ın akrabaları böyle bir ilişkiyi onaylamaz. (Hasan Sakın)


Mekânlar: Mersin, Türkiye, Kuzey Kıbrıs



Replikler ve Ayrıntılar:

Rivan Koyu’ndaki evlerinde Pir Ömer ve film boyunca Polat’ın da bizim de yüreğimizi sızlatacak güzel kızı Elif.
Pir Ömer; “Karavelilerle dalaştık gene bugün.”
Elif; “Bıkmadınız hâlâ baba, usanmadınız bu kavgadan.”
Pir Ömer; “Bizimki kavga değil Elif kızım, vazife. Namus, şeref vazifesi.”
Elif; “Şeref neden kine dayanıyor da, kardeşliğe insanlığa dayanmıyor baba?”
Pir Ömer; “Sana bunu mekteplerde öğrettiler, he mi? Uyuşukluk ve de kardeşlik adı altında korkaklık… Bu kin bana babamdan kaldı. Ona da babasından, ona da dedesinden kalmış olmalı. Benim ödevim bu, onlara kan gütmek.”

1947… Kıbrıs'tan Silifke yakınlarına doğru yol alan şilebi, İsmet Nedim’in insanı nefes nefese bırakan müziği eşliğinde ve şu sözleri dinleyerek izleriz ; [Bir garip öyküdür bu… Bir aşkın, bir acının öyküsü. Bitmez bir kinin, akıtılan kanların, sevgileri gölgeleyen intikamların, çocuk kahkahalarından mutluluklara kadar her iyi şeyin mezarlaştığı bir öykü.]
Kaptan Stefan, dalgın bakışlarla Akdeniz'i seyreden arkadaşına "Hey Polat, Rivan Koyu'na 4 mil kaldı. Çeyrek saat sonra memleketindesin" diye seslenince şu karşılığı alır "Ben yıllarca memleketimden uzak yaşarken, orda neler oldu bilemiyorum. Memlekete varınca belki bir akraba kucaklaşması yerine kan düşmanımız Pir Ömer'lerden birinin kurşunu ile karşılaşırım."
Küçük yaşta babası Yunus Karaveli ile denize açılan Polat, dünyanın tüm limanlarını dolaştıktan sonra bu kez Stefan'la, doğduğu topraklara dönüyor. Çıkan fırtına nedeniyle kıyıdaki bir köşke sığınırlar. Büyük bir rastlantı sonucu, burası Pir Ömerlerin evidir. Kaptan Stefan "Koyun ötesine gidecektik. Fırtınaya tutulduk. Bu tarafa sığındık. Korkunçtu fırtına" diye konuşurken, asıl fırtına Elif ile Polat'ın yüreklerinde kopuyordu. Biraz sonra Polat'ın amcaoğulları gelince durum anlaşılır. Baba Pir Ömer "Dua edin, Karaveli de olsanız, şu çatı altında misafirim sayılırsınız. Yoksa.." diyerek onları kovar.
'Düşmanlıktan da, kinden de üstün olan aşk'la yanıp tutuşan iki genç, deniz kenarı ve ormandaki buluşmalarında hep bu zorluğa bir çözüm ararlar. "Kan davasının, hatta ardımızdaki mezarlarında ötesinde, çok ötesinde bir şey var… Gözlerin Elif… 15 yıldır denizdi sevgilim. Maceraya, kavgaya, serseriliğe âşıktım. Seni görene kadar öyleydi Elif. O gece gözlerin gözlerime deyince uyandım. İlk kere insan olduğumu hatırladım."
Soğancı İsmail Bey’in, Elif'i oğlu Sami'ye istemesi; Pir Ömer'in, kızı karşı çıkmasına karşın, 'evet' demesi; Geminin ertesi sabah gidecek olması.
Nedeni ne olursa olsun, Polat kendisinden beklenmeyen bir şey yapar; Elif’e zorla sahip olur.
"Büyük kötülük ettin bana."
"Affet beni Elif. İstersen çok uzaklara gideriz. Gemi hazır. Yarın sabah seni limanda bekliyorum. Yarın sabah."
O akşam. ‘Bana bunu nasıl yaptın//Ektiğini çekeceksin’ şarkısının çalındığı meyhane. Polat, Stefan'la dertleşmektedir "Benle gelmeye mecbur olsun diye yaptım. O da beni seviyor çünkü. Yarın sabah gelecek. Muhakkak gelecek. Gemimiz güzel bir gelinle çıkacak yola." Bu sırada meyhaneye gelen ve "Bir Karaveli kanı Pir Ömer kanı ile birleşemez" diyen amcaoğullarıyla çıkan çatışmada yaralanır. Stefan; "Durun… Ağır yaralı. Kolay kolay kendine gelemez. Hemen bu akşam Kıbrıs'a götürürüm onu. Bu mesele de burada biter."
Ertesi sabah, ardında babasına yazdığı veda mektubu ve elinde, (biraz sonra denize atacağı) küçük bir bavul ile seyretmeye doyamadığımız ahşap iskeleye gelen Elif, geminin gece yarısı demir aldığını öğrenir. "Kaçtın ha Polat. Bir anlık zevk için bir kızı ömür boyu mahvettin ha… Hani ben limanlardaki eğlencelik kadınlardan değildim. Hani ilk aşkındım. Hani beni hayatın boyunca unutamazdın."
[Dalgalar, rüzgâr ve deniz kuşları Elif'in yürekten taşan lanetlerini iletti mi bilinmez. Ama, kızcağız boğazı yanana, sesi kısılana.. kadar beddua edip durdu Polat'a. Polat'sa.. ateşler içinde kıvranarak Elif'ini sayıklamıştı günlerce. Sevgi dolu türküler, aşk masalları martı çığlıklarına karışmış ve büyük bir aşkın arasına engin denizler girmişti. Elif, eski Elif değildir artık. Pembe yüzünü felaketin sarılığı örtmüştü. Neşesizdi. Suskundu. Bir gün.. acıların en acısı oldu. Karnında Polat'ın çocuğu kıpırdamıştı. Kara kara üzereydi. Elem elem üstüne.. Günahını herkes öğrenecekti. Türküler düzmüşlerdi üzerine. Hem de Polat'ın ağzından ; “Gel Elif'im ağlama // Yaralarım dağlama // Polat gelmedi diye // İçin için ağlama //**// Bahçelere gün doğdu // Gül dalına kuş kondu // Polat gelmedi diye // Elif sana ne oldu.”]
Terk edildi zannetmenin ve dile düşürülmenin üzüntüsü ile (birkaç ay sonra) kendisini almaya gelen Polat'ı bıçakla yaralar. (Polat film boyunca ülkesine üç kez gelecek üçünde de ya bıçakla ya da kurşunla yaralanacaktır.) "Ben çok yara gördüm Elif… Çok kanım aktı Pir Ömer'in kinci kızı… Bıçak yarası geçer ama kalp yarası geçmez."
Sonraki karşılaşmaları 18 yıl sonra olacak. Amcaoğulları Karavelilerin Elif için laf dokundurmaları… Çıkan çatışmada Durali'nin ölüp Pir Ömer'in ağır yaralanması… Elif'in "Kim yaptı bunu baba?" sorusuna ölmeden önce verilen acımasız yanıt ; "Polat."
[Kan davası denen ilkel canavar bir Pir Ömer ve bir Karaveli'yi yuttuktan sonra uzun kış uykusuna yatacak ve Elif düzenini yeniden kurup oğlunu büyütürken yıllar geçecekti. Rivan'daki korkunç olaylardan sonra 7 yıl geçtiği zaman, denizin öteki yanında Kıbrıs Adası da giderek değişen bir dünyanın özgürlük haykırışlarıyla çalkalanıp hürriyetine kavuşmuştu. (İngiliz bayrakları indirilip Kıbrıs bayrakları asılır.) Polat, herkes eğlenirken, böyle neşesini yitirmiş suskun durdukça, Stefan bu umutsuz aşkın Polat'ın içinde açacağı derin yaradan endişe duyuyordu. Tek çare onu Elif'in soluk hayalinden kurtarmak, evlendirmekti. Yeni bir yaşam başlıyordu Polat için. Ayça ile yeni bir düzen kuracak ve her şeyi unutacaktı… Ancak karısı ne denli sokulursa sokulsun Polat'ın kalbindeki yara bir türlü soğumuyordu. Karşı sahilde ise serüvenci koca Polat'ın minik oğlu büyümüş, üniversiteli koskoca bir delikanlı olmuştu; Yusuf.]
İngilizlerin Ada'dan gitmesinden (acaba?) sonra, kovuldukları her yerde olduğu gibi, bu kez de Türklerle Rumlar ve Polat'la Stefan arasında gerginlik başlar.
”İşte bağımsızlık. İngilizleri kovduk, sonuç?”
”Rumlar bize saldırır mı dersin, Polat Ağa?”
”Zannetmem, cesaret edemezler.”
Ama saldırı, hem de Stefan tarafından yapılır. Bebek bekleyen karısı öldürülür. "Bana söğüş et ve tuzlu balık getir analık. Peksimet yap. Tuluma su doldur. Paslanmışız iyice… Kavgaya girelim."
Yusuf'sa bambaşka duygular içinde, 'dedesini öldüren' babası Polat'ı bulmak için Kıbrıs’a gider. Şiddetli bir çatışmada, Polat, Yusuf'un hayatını kurtarıyor.
Filmin sonunda, tekrar Rivan Koyu'na gidiş. Ali Karaveli'nin itirafıyla gerçek ortaya çıkar. Elif'in sözleri; "Sevmesem, bu nefret 20 yıl sürer miydi?"

Filmin yürek yakan sorusu. Kıbrıslı Ayça, portakal bahçesinde çalışan Polat’a yemeğini (yaprak sarma, piliç ve tulumba tatlısı) getirir.
Kocasının karşı sahile dalmış bakışlarını görünce, dudaklarından şu sözler dökülüyor; “Öğrenmek istediğim, benden üstün yanı neydi onun?”
(Yazan: Murat Çelenligil)


Kurgu
Sanat Yönetmeni
Halil Yalçın (Sanat Yönetmeni)
Yapım Ekibi
Burhan Yeşildağ (Yapım Amiri)
Yönetmen Ekibi
Bekir Demirkan (Yönetmen Yardımcısı)
Post-Prodüksiyon
Şükrü Güzel (Negatif Kurgu)

Nazım Kocainan (Negatif Kurgu)

İsmail Güzel (Negatif Kurgu)

İbrahim Güzel (Negatif Kurgu)

Semih Peköz (Laboratuar Şefi)
Ses Ekibi
Murat Tekeli (Ses Mühendisi)

Çetin İzbul (Ses Mühendisi)

Adrine Muradyan (Senkron)
Tasarım
Mehmet Bal (Teaser Afiş Tasarımı)
Firmalar
Murat Film (Yapım)

Ses Film (Film Hazırlık)

kader 1968 ile ilgili görsel sonucukader 1968 ile ilgili görsel sonucukader_1968.jpg


Hiç yorum yok: