HUNP : 7,7 Follow @filmnostalgi Tweet |
Vizyon Tarihi : 1955
Hunp : 7,7
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
Muzaffer Tema | Dr. Ferit | ||
Gülistan Güzey | Leyla | ||
Leyla Altın | Nevin | ||
Agah Hün | Prof. Kemal Engin | ||
Renan Fosforoğlu | Ferhat | ||
İbrahim Delideniz | Yargıç | ||
Osman Alyanak | İsmail Yakar | ||
Alev Koral | Hasta | ||
Mina Kazmira | |||
Özkan Gürol | |||
Reşit Gürzap | M. Tema Seslendirmesi | ||
Jeyan Mahfi Tözüm | L. Altın Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Vizyona Giriş Tarihi
|
02 Mart 1953
|
Süre
|
96 dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Bir ruh doktoruyla bir
genç kızın aşkını konu edinir. Fırtına nedeniyle bir dağ evine sığınan Ferit,
soğuktan donmak üzere olan Nevin'le karşılaşır. Kızın iyileşmesine yardım eder.
İkisi o gece beraber olur. Ertesi gün Ferit'in evli olduğunu öğrenen Nevin, bir
mektup yazarak oradan ayrılır. Ferit, yıllar sonra bir kaza sonucu eşini ve
hafızasının bir kısmını kaybeder. Ruh doktoru olarak çalışmaya devam eder ve
hastası Leyla ile ilişki yaşamaya başlar. Ancak bu ilişki unuttuğu anılarını
tekrar hatırlatmaya başlayacaktır. (Koray Sevindi)
Replikler:
‘Because of Rain’ (1951)
(Cole / Harrington / Pole) şarkısı ve Büyükada’da (o zamanların modasına uygun
olarak beyaz çoraplı) iki arkadaş..
Ferhat ; “Bu gece de gidecek misiniz? Tam bir aydır her gün her gece. Artık Leyla Hanıma kızmaya başladım. Sizi tamamıyla inhisarı altına aldı.”
Ferit ; “Tatlı bir esaret bu Ferhat. Bu kadın benim arzu ettiğim, yıllardır beklediğim kadın.”
Ferhat ; “Vallahi, bilmiyorum ne olacak bu hikâyenin sonu.”
Birkaç gün önce Ferit’in Taksim’deki evinde..
Ferhat ; “Hastalığı, cinsi ihtiraslarının tatmin edilmemiş olmasından ileri geldiğine göre nasıl tedavi edeceksiniz?”
Ferit ; “Sevme hislerini uyandıracağım. Kadınlığını tekrar duyurmaya çalışacağım.”
Ferhat ; ̶ 0;Tehlikeli bir iş bu. Eğer muvaffak olursanız, o zaman, deli gibi sevecek bu kadın sevdiği adamı.”
‘La Primavera (: Allegory of Spring)’ (1482) (Sandro Boticelli). Jenerikteki bu tablonun ‘Three Graces’ ayrıntısını izlerken ‘Kadın Severse’ (Asım Güzey) melodisini İstanbul Bandosundan (sonra Şehir Armoni Orkestrası oldu) dinliyoruz.
Aynı adlı eserin (Esat Mahmut Karakurt) (İkinci basım-1941) (İnkılâp Kitabevi) (İlk basım-1939) ‘o yıllarda sansasyon yaratan’ ilk çevrimi.
‘Froyd’ ve Ferid. Yazar, Freud ile Ferid (filmde ‘Ferit’ olmuş) arasındaki benzerliği yalnız meslek olarak değil isimlerindeki ses uyumu olarak da vermiş.
1948. Uludağ..‘Görülmemiş bir kar fırtınası hüküm sürüyor’. Bodur dağ (filmde çam) ağaçları arasında ‘yayvan, yassı bir bina’. Belediyenin kazazedeler için yaptırdığı sığınak. ‘Uzun boylu, geniş omuzlu, kıvırcık saçlı bir adam’ kendini güçlükle içeri atıyor. Birazdan imdat çığlığını duyduğu bir kadını içeriye taşıyacak.
Dr. Ferit Kunt. “Ruh doktoruyum. İstanbulluyum. Hayatta yapayalnızım.” Ama genç kız birkaç saat sonra onun evli olduğunu, ne yazık ki ‘iş işten geçtikten sonra’ öğrenecek.
Nevin. 15-16 yaşlarında. Yabancı bir adamla ilk kez yalnız kalıyor. Önce istemez ama Ferit’in, üstelik bir doktor olarak ısrarları sonucunda ıslak giysilerini çıkarır. (Kahramanımızın kendininkileri çıkarmayıp, genç kızınkiler için ısrarcı olması da ilginçti.)
Sonra genç kız uyurken dakikalar boyu ‘Froydizm’ adlı kitabı okur ; “İnsanları bir açlık bir de aşk (aslında cinsellik ama film buna ‘aşk’ diyerek olası tepkileri yumuşatmaya çalışmış) idare eder..”
Nevin’in güzelliği ile ‘kemiklerinin içine kadar titrediğini hisseden’ Ferit, ‘aklıselimin ve eğitiminin yardımıyla arzularına mukavemet etmeye çalışır ama artık bu akışın önünde duracak kuvveti kalmıyor’. Sonrasında yaptıklarını, yine Sigmund Freud mazur göstermeye çalışır ; “Her şeyi irade hakimiyetine bağlamak yanlış bir düşünüştür. İnsanı bütün zaaflarıyla, sadece insan olarak kabul etmek lazım.”
Nevin, ‘Froydizm’ kitabı arasındaki resimde Ferit’i karısıyla görünce oradan kaçıyor.
5 yıl sonra..Dr. Ferit, Beyoğlu’ndaki muayenehanesinde. İki (romanda bir) sene önce ‘feci bir otomobil kazasında karısını ve hafızasının bir kısmını kaybetmiş’. Hastalarından biri de Prof. Kemal Engin’in güzel karısı Leyla. Onu ilk kez gördüğünde ‘sanki evvelden tanıyormuş hissine kapılır’. Nedenini sonra anlayacağız. Genç kadın uyuyamıyor, sinir buhranları geçiriyor. 37 yaşında ve 20 yıllık evli. Londra’da eğitimini sürdüren yetişkin bir kızı var. Konuşmaları sırasında kocasını, evliliklerinin ilk yılında, üstelik çocuklarının beşiği dibinde (romanda Alman) hizmetçi/dadı ile yakaladığını anlıyoruz.
Yakınlıkları doktor hasta ilişkisini aşıyor. Büyükada’daki karşılaşma Sedef Adasında birbirlerinin olmalarıyla sonuçlanır.
O günlerde Leyla’nın kızı uçakla (romanda trenle) İstanbul’a gelir. Onu görünce şaşırıyoruz. Çünkü bu genç kız filmin başında gördüğümüz Nevin.
Sonrası aile için çok zor. Kemal Bey, karısının ilişkisini öğrenir. Boşanmaya karar verirler. Nevin, annesinin ‘aşığı’ ile konuşmaya gidince başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi olur. Ama ‘kısmi hafıza kaybı nedeniyle’ Ferit onu ‘hatırlamıyor’. Her şeyi anımsaması için genç kızın onu Çamlıca tepelerine (filmde Uludağ’daki kulübeye) götürmesi gerekecektir.
“Hakikati şimdi anlıyorum. Kalbimde yaşayan meğer o değil senmişsin. Annen sadece senin bir gölgenden ibaretmiş.” Bu sözleri bir rastlantı sonucu duyan Leyla, Ferit’in onu aylar önce “Sizi sonsuzluğa götürüyorum. Ebediyete kadar gider bu yol” diyerek götürdüğü Sedef Adasında [‘Akasyalar Açarken’ (1963) filminde yapacağına benzer şekilde] yaşamına son verir.
Leyla’nın mahkemedeki konuşması ; “Muhterem Hakim bey, biraz da aile dediğiniz müessesenin en bedbaht azası olan kadınlarla meşgul olun..Erkekler hodkâmdırlar (bencildirler). Kendi zevklerini, arzularını her şeyin üstünde tutarlar. Yavaş yavaş ihmal etmeye başlarlar. Bir zaman gelir ki, artık düşündükleri bile yoktur sizi..O zaman cildinizle ruhunuz arasında bir yol açılır. Bütün ıstıraplarınızı bu yoldan dökmeye başlarsınız. İnanın bana muhterem Hakim bey, günah bizim değil kocalarımızındır.” (Benzer şekilde Ferit, Şoför İsmail’e “..Yoldan çıkan kadınların günahı biraz da söz dinlemeyen kocalarındır” demişti.)
Ferhat ; “Bu gece de gidecek misiniz? Tam bir aydır her gün her gece. Artık Leyla Hanıma kızmaya başladım. Sizi tamamıyla inhisarı altına aldı.”
Ferit ; “Tatlı bir esaret bu Ferhat. Bu kadın benim arzu ettiğim, yıllardır beklediğim kadın.”
Ferhat ; “Vallahi, bilmiyorum ne olacak bu hikâyenin sonu.”
Birkaç gün önce Ferit’in Taksim’deki evinde..
Ferhat ; “Hastalığı, cinsi ihtiraslarının tatmin edilmemiş olmasından ileri geldiğine göre nasıl tedavi edeceksiniz?”
Ferit ; “Sevme hislerini uyandıracağım. Kadınlığını tekrar duyurmaya çalışacağım.”
Ferhat ; ̶ 0;Tehlikeli bir iş bu. Eğer muvaffak olursanız, o zaman, deli gibi sevecek bu kadın sevdiği adamı.”
‘La Primavera (: Allegory of Spring)’ (1482) (Sandro Boticelli). Jenerikteki bu tablonun ‘Three Graces’ ayrıntısını izlerken ‘Kadın Severse’ (Asım Güzey) melodisini İstanbul Bandosundan (sonra Şehir Armoni Orkestrası oldu) dinliyoruz.
Aynı adlı eserin (Esat Mahmut Karakurt) (İkinci basım-1941) (İnkılâp Kitabevi) (İlk basım-1939) ‘o yıllarda sansasyon yaratan’ ilk çevrimi.
‘Froyd’ ve Ferid. Yazar, Freud ile Ferid (filmde ‘Ferit’ olmuş) arasındaki benzerliği yalnız meslek olarak değil isimlerindeki ses uyumu olarak da vermiş.
1948. Uludağ..‘Görülmemiş bir kar fırtınası hüküm sürüyor’. Bodur dağ (filmde çam) ağaçları arasında ‘yayvan, yassı bir bina’. Belediyenin kazazedeler için yaptırdığı sığınak. ‘Uzun boylu, geniş omuzlu, kıvırcık saçlı bir adam’ kendini güçlükle içeri atıyor. Birazdan imdat çığlığını duyduğu bir kadını içeriye taşıyacak.
Dr. Ferit Kunt. “Ruh doktoruyum. İstanbulluyum. Hayatta yapayalnızım.” Ama genç kız birkaç saat sonra onun evli olduğunu, ne yazık ki ‘iş işten geçtikten sonra’ öğrenecek.
Nevin. 15-16 yaşlarında. Yabancı bir adamla ilk kez yalnız kalıyor. Önce istemez ama Ferit’in, üstelik bir doktor olarak ısrarları sonucunda ıslak giysilerini çıkarır. (Kahramanımızın kendininkileri çıkarmayıp, genç kızınkiler için ısrarcı olması da ilginçti.)
Sonra genç kız uyurken dakikalar boyu ‘Froydizm’ adlı kitabı okur ; “İnsanları bir açlık bir de aşk (aslında cinsellik ama film buna ‘aşk’ diyerek olası tepkileri yumuşatmaya çalışmış) idare eder..”
Nevin’in güzelliği ile ‘kemiklerinin içine kadar titrediğini hisseden’ Ferit, ‘aklıselimin ve eğitiminin yardımıyla arzularına mukavemet etmeye çalışır ama artık bu akışın önünde duracak kuvveti kalmıyor’. Sonrasında yaptıklarını, yine Sigmund Freud mazur göstermeye çalışır ; “Her şeyi irade hakimiyetine bağlamak yanlış bir düşünüştür. İnsanı bütün zaaflarıyla, sadece insan olarak kabul etmek lazım.”
Nevin, ‘Froydizm’ kitabı arasındaki resimde Ferit’i karısıyla görünce oradan kaçıyor.
5 yıl sonra..Dr. Ferit, Beyoğlu’ndaki muayenehanesinde. İki (romanda bir) sene önce ‘feci bir otomobil kazasında karısını ve hafızasının bir kısmını kaybetmiş’. Hastalarından biri de Prof. Kemal Engin’in güzel karısı Leyla. Onu ilk kez gördüğünde ‘sanki evvelden tanıyormuş hissine kapılır’. Nedenini sonra anlayacağız. Genç kadın uyuyamıyor, sinir buhranları geçiriyor. 37 yaşında ve 20 yıllık evli. Londra’da eğitimini sürdüren yetişkin bir kızı var. Konuşmaları sırasında kocasını, evliliklerinin ilk yılında, üstelik çocuklarının beşiği dibinde (romanda Alman) hizmetçi/dadı ile yakaladığını anlıyoruz.
Yakınlıkları doktor hasta ilişkisini aşıyor. Büyükada’daki karşılaşma Sedef Adasında birbirlerinin olmalarıyla sonuçlanır.
O günlerde Leyla’nın kızı uçakla (romanda trenle) İstanbul’a gelir. Onu görünce şaşırıyoruz. Çünkü bu genç kız filmin başında gördüğümüz Nevin.
Sonrası aile için çok zor. Kemal Bey, karısının ilişkisini öğrenir. Boşanmaya karar verirler. Nevin, annesinin ‘aşığı’ ile konuşmaya gidince başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi olur. Ama ‘kısmi hafıza kaybı nedeniyle’ Ferit onu ‘hatırlamıyor’. Her şeyi anımsaması için genç kızın onu Çamlıca tepelerine (filmde Uludağ’daki kulübeye) götürmesi gerekecektir.
“Hakikati şimdi anlıyorum. Kalbimde yaşayan meğer o değil senmişsin. Annen sadece senin bir gölgenden ibaretmiş.” Bu sözleri bir rastlantı sonucu duyan Leyla, Ferit’in onu aylar önce “Sizi sonsuzluğa götürüyorum. Ebediyete kadar gider bu yol” diyerek götürdüğü Sedef Adasında [‘Akasyalar Açarken’ (1963) filminde yapacağına benzer şekilde] yaşamına son verir.
Leyla’nın mahkemedeki konuşması ; “Muhterem Hakim bey, biraz da aile dediğiniz müessesenin en bedbaht azası olan kadınlarla meşgul olun..Erkekler hodkâmdırlar (bencildirler). Kendi zevklerini, arzularını her şeyin üstünde tutarlar. Yavaş yavaş ihmal etmeye başlarlar. Bir zaman gelir ki, artık düşündükleri bile yoktur sizi..O zaman cildinizle ruhunuz arasında bir yol açılır. Bütün ıstıraplarınızı bu yoldan dökmeye başlarsınız. İnanın bana muhterem Hakim bey, günah bizim değil kocalarımızındır.” (Benzer şekilde Ferit, Şoför İsmail’e “..Yoldan çıkan kadınların günahı biraz da söz dinlemeyen kocalarındır” demişti.)
Kurgu
|
İsak Dilmen (Kurgu)
|
Sanat Yönetmeni
|
Sohban
Koloğlu (Sanat Yönetmeni)
|
Yapım Ekibi
|
Abdullah
Ataç (Yapım Sorumlusu)
|
Abdullah
Ataç (Yapım Amiri)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Nejat
Saydam (Yönetmen Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Çetin
Gürtop (Kamera Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
Alis
Serabyan (Negatif Kurgu)
|
Nihat
Sevinç (Laboratuar)
|
|
İbrahim
Üstüner (Laboratuar)
|
|
Fuat Akömer (Laboratuar)
|
|
Işık Ekibi
|
Konstantin
Psaras (Işık Şefi)
|
Erol
Batıbeki (Işık Asistanı)
|
|
Ses Ekibi
|
Esat
Toroğlu (Ses Kayıt)
|
Mustafa
Kent (Senkron)
|
|
Firmalar
|
Lale Film
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder