HUNP: 8,0 Follow @filmnostalgi Tweet |
Yılların Ardından
Vizyon Tarihi
: 1964
Hunp : 8,0
Orijinal Dil :
Türkçe
Oyuncular :
|
Göksel Arsoy | Yılmaz | |
|
Türkan Şoray | Berna Ekmekçigil | |
|
Gürel Ünlüsoy | Coşkun | |
|
Erkan Yolaç | Suat | |
|
Suphi Tekniker | İlhan | |
|
Mine Sun | Füsun | |
|
Meral Sayın | Gündüz Akıncı | |
|
Nur İnsel | Nedret | |
|
Ayşegül Devrim | Canan | |
|
Gülen Kıpçak | Şirin/Sevim | |
|
Nubar Terziyan | Doktor | |
|
Hakkı Kıvanç | Ali | |
|
Toron Karacaoğlu | Göksel Arsoy Seslendirmesi | |
|
Adalet Cimcoz | Türkan Şoray Seslendirmesi | |
|
Hayri Esen | Erkan Yolaç Seslendirmesi | |
|
Erdoğan Esenboğa | Suphi Tekniker Seslendirmesi | |
|
Rıza Tüzün | Nubar Terziyan Seslendirmesi | |
|
Faik Coşkun |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Tür
|
|
Özellik
|
Siyah Beyaz, 35 mm
|
Süre
|
81 dk. |
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Sevdiği erkek tarafından
terk edilen Berna’nın yeniden birine âşık olması konu edilir. Berna, anne ve
babasını fırtınalı bir günde trafik kazasında kaybeder. Ağır bir şok geçirir.
Doktoru, hava değişiminin iyi geleceği kanaatindedir. Biraz toparlandığında
geri dönecek, nişanlısı Coşkun ile evlenecektir. Evinden uzak geçirdiği günler,
Suat ile tanışana kadar kitaplar ve resimlerle doludur. Yeni arkadaşı, ona
kaybettiği yaşama sevincini yeniden kazandırır. Kalbinde Coşkun değil, Suat
vardır artık. Üstelik bir de bebekleri olacaktır. Ancak Berna’nın mutluluk
hayalleri bir anda yıkılıverir. Suat aniden ortadan kaybolmuştur. Berna, gönül
defterini büyük bir hayal kırıklığı ile kapatır. Yıllar sonra tanışacağı Yılmaz’ın
ona unuttuğu duyguları hatırlatacağının farkında değildir. (Ayşe Adlı)
Ayrıntılar:
‘Caravan’
(1937) (Juan Tizol). İngilizce sözler Irving Mills; “You are so exciting, this
is so inviting//Resting in my arms//As I thrill to the magic charm.”
Canan’ın yaş günü. Berna, ‘dansta kavalye değiştirme’ cingözlüğü ile Yılmaz’ın kollarında.
Berna; “Gelin bu gece sizinle bir anlaşma yapalım Yılmaz Bey.”
Yılmaz; “Nasıl bir anlaşma efendim?”
Berna; “Bu gecelik Zümrütova Çiftliği’yle ilgili sözleşmeyi unutalım diyorum. Yani birbirimiz için iki dost, iki arkadaş olalım… Aramızdaki iş münasebetini bir an için aklımızdan çıkaralım… Hatta birbirimize isimlerimizle de hitap edebiliriz.” (‘Siz’li, ‘Bey’li konuşma harika bir öpüşle sonlanıyor.)
Aynı adlı romanın (Muazzez Tahsin Berkand) (Birinci basım 1960) (Inkılâp Kitabevi) siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması.
“Night and day, you are the one//Only you beneath the moon or under the sun.” Tanıtım yazısındaki ‘Night and Day’ (1932) (Cole Porter) ile Berna Ekicigil’i (kitapta ‘Ekmekçigil’) tanımaya başlıyoruz. (Bu melodi, Yılmaz ve Ali ile fidanlığı gezerken de var.)
İsviçre’de geçen ‘yılların ardından’ ülkesine dönmüş. “Birkaç saat içine sığan muazzam değişiklik…” İstanbul, Köprü (Galata). ‘Kendi dili, kendi insanları’. Vapurla, Yalova’ya babadan kalma ‘Zümrütova Çiftliği’ne (romanda ‘Yeşil Çiftlik’) yolculuk. “Bu sular, bir gün evveline kadar gördüğü göl suları değil, Marmara’nın beyaz köpükleriydi.” Ama güzel yüzündeki keder niye? Bunu anlamamız için çok geriye gitmemiz gerekiyor.
Berna’nın (filmde adları söylenmeyen) ‘ziraat tahsilli’ babası Turhan Bey ve annesi Nükhet Hanım 20 küsur yıl önce bu çiftliği almışlar. ‘Yeni fen bilgileriyle toprak canlanacak (sf. 98)’. Komşu çiftliğin sahibiyle söz kesilmiş çocukları ilerde baş göz edecekler. Berna, Coşkun’u bir arkadaş, bir dost gibi gördüğünü ancak liseyi bitirdiği yıl ve ‘o ilk müthiş felaket’ten sonra anlıyor.
‘The Rite of Spring’ (Le Sacre du Printemps) (1913) (Igor Stravinsky); VI. ‘Glorification of the Chosen One’. Genç kız, Nişantaşı’nda yatılı okuduğu liseyi bitirip çiftliğe gelmiş. Daha dün bir bugün iki, anne ve babasını kaybediyor. Filmde ‘fırtınalı havadaki kaza’, romanda ise ‘eski bir binanın yıkılması (sf. 8)’ sonucu.
Henüz 17 yaşında ve ‘dünyayı tanımaya başlaması bu muazzam şokun ardından’. Aile dostları Doktor Nubar Terziyan’ın (kitaptaki adı ‘Ahmet’) önerisi ile ‘bir hava değişimi’ için [‘Beyaz Güvercin’deki (1963)] Kirazlıyayla’ya gider. “Bol bol uyur, kitap okur, resim yaparsın.” ‘Yalnız kalıp kendini toparlamak’ için geldiği sanatoryumdan, yeni bir yıkım yaşayıp ‘iki kişi’ olarak dönecektir.
“I’ve Got You Under My Skin” (1936/46) (Cole Porter); “I’ve got you deep in the heart of me//So deep in my heart that you’re really a part of me.” Suat Doğan ile karşılaştığında bu swing duyuluyor. “Berna’nın hayatını mahveden, O’nu felakete sürükleyen alçak.” Delikanlının yaklaşımı önceleri çok romantik. Ancak neler olacağı gene şarkıda var; “I said to my self this affair never will go so well.” Tek amacı genç kızı elde etmek. ‘Hedef için her yolu mubah’ gören ve ağzı laf yapan biri. Kaderden; Hayatın bir mum alevi gibi güvenilmez ve dünyanın boş olduğundan söz ediyor. Ormanda geziler, (Uludağ’da nerden buldularsa) gölde balık tutmak, hep bu ‘amaç’la.
‘Moliendo Café’ (1958) (Hugo Blanco) ile dans sonrasında arzusu gerçekleşir.
“…Yıldızların şahitliğinde onun olduğum gecenin üzerinden bir ay geçti. Daha sonra da baş başa geçirdiğimiz çok saatlerimiz oldu… Suat’a, aramızdaki bağlılığa yeni bir düğüm olacak müjdeyi, onun kolları arasında geçirdiğim dakikaların sonucunu haber vereceğim; Bir çocuğumuz olacak.” Bu ‘müjde’yi öğrenen delikanlının ortadan kaybolması ışık hızıyla. İlerde, genç kızın varsıllığını öğrenince “Hata etmişim… Arkama bakmadan kaçtım. Bu yüzden hem bu güzel kadını, hem de bu muhteşem serveti elimden kaçırdım” diyecektir.
[Benzerini ‘Kahveci Güzeli’nden (1968) anımsadığımız] Öneri, yine Doktor Nubar Terziyan’dan gelir; “Şirin’le birlikte İsviçre’ye gidecek, çocuğunu orda dünyaya getireceksin. Herkes çocuğunun anası olarak seni değil Şirin’i bilecek.”
Sütkardeşi Şirin, İsviçre’den ‘kızı’ Kumru ile dönüyor. Berna’nın geri gelişi ise Ziraat Mühendisliği diplomasını aldıktan sonra.
Artık 23 yaşında. “Uzun pantolonu, kısacık saçları, ince vücuduyla çok cazip”. Romandaki sarı saçlı. ‘Aşka Tövbe’ demiş bir genç kadın. Kalbi sevgiye kapalı (sf. 139 ve 114). ‘Çalışmak, çalışmak’ başka bir şey düşündüğü yok. ‘Bernacığım’ demeyi beceremeyip ‘bacım’ diyen ‘yeğeni’ Kumru ile karşılaşması iç burkucu.
Arkadaşları Coşkun Sipahi ve İlhan Sarp’a anlattığına göre ‘Taze Şeftali’ adlı bir konserve fabrikası için kolları sıvamış. “Amerika’da ziraat ve konservecilik ihtisası yapmış Yılmaz Tan” (kitapta ‘Tanoğlu’) gazete ilanı ile bulunur. İlhan’ın dediği gibi ‘mühendisten çok artiste benziyor’. Ancak Berna, ‘sütten ağzı yandığı için’ önlemini baştan alır; “Beraber çalışmamızın iyi sonuçlar vermesi için önce şu hususu aklınızdan çıkarmayın. Bana, salon iltifatları yapmaya mecbur değilsiniz… Beni daima bir erkek arkadaş gibi göreceksiniz.”
Suat’la yaşadıklarından sonra erkekler konusunda ‘birbirine zıt fikirler (sf. 35)’ ve ‘tezatlarla dolu (sf. 47)’. Ancak Coşkun’un ablası Sevil’in dediği gibi ‘kalbin sesi böyle peşin kararlarla boğulmuyor’.
‘Brazil (Aquarela Do Brasil)’ (1939) (Ary Barroso). İlhan ve Nedret’in evlenme yıldönümündeki samba. Berna, Akkavaklar Çiftliği sahibi Gündüz Akıncı ile Bezik oynuyor. Ama gözü, Canan ile dans eden Yılmaz’da. ‘Patron’ ve ‘Müdür Bey’ birbiriyle yarış edercesine mağrur.
Aslında kitaptaki Yılmaz da pek öyle ‘sütten çıkmış ak kaşık’ değil. Çiftliğe gelirken ‘iş saatlerinin dışında eğlenmek ve hatta dilerse, flört etmek imkânını bulacağını (sf. 47)’ düşünüyordu. ‘Rumeli muhaciri bir ailenin çocuğu’. Annesi ve kardeşi Oya’dan başka kimsesi yok. ‘Kendini beğenmiş kadınlardan nefret ediyor’.
Aralarında bir sevgi, olur gibi değildi. Oysa ‘kaprislerle dolu bir küçükhanım’ olan Berna ile “Ondan daha güzel kadınlar benim elimden geçmiştir” diyen Yılmaz birbirlerini, hem de büyük bir aşkla severler. Kızılay ve ‘Çocuk Esirgeme Derneği’ balolarında hep başkalarıyla ilgili gibi gözüküyorlar. Aslında dünyada Berna için Yılmaz’dan, Yılmaz için Berna’dan başka kimse yok. Ayrı oldukları dakikalar, günler ‘ikisi için de çok uzun ve ağır geçmekte (sf. 88)’.
Delikanlı, kardeşinin nişanı için İstanbul’a gittiğinde “O’nun huysuzluklarını ve kaprislerini bile özlediğini” fark eder.
Genç kadın duygusal yönden böylesine çalkantı içindeyken bir şok daha yaşıyor; ‘Zevk avcısı’ ile tekrar karşılaşır. Bir otomobil kazasında yaralanan karı kocayı çiftliğe getiriyorlar. Bayan olanı, Berna’nın okuldan arkadaşı Hale (romanda ‘Sera’). Erkeği görmesi bir çığlıkla; Suat.
Bu Don Juan’ın her şeyi ‘çıkar’ üzerine. Hale ile evlenmesi, kayınpederinin yardımıyla ‘bankaya girip yükselmek için’miş. Fakat şimdi, ölüm döşeğindeki karısı umurunda bile değil. ‘Obur bir iştiha ile’ Berna’ya bakıyor (sf. 94). Kumru’nun kızları olduğunu anlayınca da şantaja başlamış. Bunun, yaşamındaki kaçıncı ‘felaket’ olduğunu genç kadın bile bilmiyordur herhalde. Saldırısından kurtulması ‘son anda’ yetişen Yılmaz sayesinde. Suat’ın attığı kurşun sevdiği erkeği korumaya çalışan Berna’nın omzuna geliyor (romanda böyle bir şey yok).
Suat, her zor durumda kalışında yaptığı gibi, oradan kaçar. Genç kadın artık sevdiğine kavuşmuş. Umarız, yaralanması yaşamındaki son ‘felaket’tir.
Yılmaz; “Kâbus sona erdi artık. Hem ben Kumru’yu çok seviyorum… Sana söyleyecek o kadar çok şeyim var ki.”
‘Cuando Calienta El Sol (En Masachapa)’ (1958/61) (Rafael Gastón Pérez). ‘Love Me With All Of Your Heart’ (İngilizce sözler Michael Vaughn / Sunny Skylar); “When we are far apart//Or when you’re near me//Love me with all of your heart//As I love you.”
Coşkunların evindeki yemek. Sevgi dolu ama kıskançlıkla kolay kırılan iki kalp.
Sevil; “Anlayalım Berna, bu akşam Yılmaz Bey’i kimseye bırakmıyorsun. Bir bezik partisi çıkardın, kavalyemizi elimizden aldın… Baksana Canan O’nu bekliyor.”
Berna; “Canan’ın Yılmaz Bey’le dans etmesi şart mı? Mamafih, sıkılıyorsanız oyunu bırakalım Müdür Bey.”
Yılmaz; “Estağfurullah, sıkılmak ne demek.”
Canan; “Yılmaz Bey’e hepimiz artık ismiyle hitap etmeye hazırlanırken senin O’na hâlâ ‘Müdür Bey’ demekte ısrar etmen manasız şey doğrusu.”
Berna; “Yılmaz Bey sizin ahbabınız olabilir. O’na dilediğiniz dostluğu gösterebilirsiniz, karışmam. Fakat benim için Yılmaz Bey ‘Çiftlik Müdürü’dür.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Canan’ın yaş günü. Berna, ‘dansta kavalye değiştirme’ cingözlüğü ile Yılmaz’ın kollarında.
Berna; “Gelin bu gece sizinle bir anlaşma yapalım Yılmaz Bey.”
Yılmaz; “Nasıl bir anlaşma efendim?”
Berna; “Bu gecelik Zümrütova Çiftliği’yle ilgili sözleşmeyi unutalım diyorum. Yani birbirimiz için iki dost, iki arkadaş olalım… Aramızdaki iş münasebetini bir an için aklımızdan çıkaralım… Hatta birbirimize isimlerimizle de hitap edebiliriz.” (‘Siz’li, ‘Bey’li konuşma harika bir öpüşle sonlanıyor.)
Aynı adlı romanın (Muazzez Tahsin Berkand) (Birinci basım 1960) (Inkılâp Kitabevi) siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması.
“Night and day, you are the one//Only you beneath the moon or under the sun.” Tanıtım yazısındaki ‘Night and Day’ (1932) (Cole Porter) ile Berna Ekicigil’i (kitapta ‘Ekmekçigil’) tanımaya başlıyoruz. (Bu melodi, Yılmaz ve Ali ile fidanlığı gezerken de var.)
İsviçre’de geçen ‘yılların ardından’ ülkesine dönmüş. “Birkaç saat içine sığan muazzam değişiklik…” İstanbul, Köprü (Galata). ‘Kendi dili, kendi insanları’. Vapurla, Yalova’ya babadan kalma ‘Zümrütova Çiftliği’ne (romanda ‘Yeşil Çiftlik’) yolculuk. “Bu sular, bir gün evveline kadar gördüğü göl suları değil, Marmara’nın beyaz köpükleriydi.” Ama güzel yüzündeki keder niye? Bunu anlamamız için çok geriye gitmemiz gerekiyor.
Berna’nın (filmde adları söylenmeyen) ‘ziraat tahsilli’ babası Turhan Bey ve annesi Nükhet Hanım 20 küsur yıl önce bu çiftliği almışlar. ‘Yeni fen bilgileriyle toprak canlanacak (sf. 98)’. Komşu çiftliğin sahibiyle söz kesilmiş çocukları ilerde baş göz edecekler. Berna, Coşkun’u bir arkadaş, bir dost gibi gördüğünü ancak liseyi bitirdiği yıl ve ‘o ilk müthiş felaket’ten sonra anlıyor.
‘The Rite of Spring’ (Le Sacre du Printemps) (1913) (Igor Stravinsky); VI. ‘Glorification of the Chosen One’. Genç kız, Nişantaşı’nda yatılı okuduğu liseyi bitirip çiftliğe gelmiş. Daha dün bir bugün iki, anne ve babasını kaybediyor. Filmde ‘fırtınalı havadaki kaza’, romanda ise ‘eski bir binanın yıkılması (sf. 8)’ sonucu.
Henüz 17 yaşında ve ‘dünyayı tanımaya başlaması bu muazzam şokun ardından’. Aile dostları Doktor Nubar Terziyan’ın (kitaptaki adı ‘Ahmet’) önerisi ile ‘bir hava değişimi’ için [‘Beyaz Güvercin’deki (1963)] Kirazlıyayla’ya gider. “Bol bol uyur, kitap okur, resim yaparsın.” ‘Yalnız kalıp kendini toparlamak’ için geldiği sanatoryumdan, yeni bir yıkım yaşayıp ‘iki kişi’ olarak dönecektir.
“I’ve Got You Under My Skin” (1936/46) (Cole Porter); “I’ve got you deep in the heart of me//So deep in my heart that you’re really a part of me.” Suat Doğan ile karşılaştığında bu swing duyuluyor. “Berna’nın hayatını mahveden, O’nu felakete sürükleyen alçak.” Delikanlının yaklaşımı önceleri çok romantik. Ancak neler olacağı gene şarkıda var; “I said to my self this affair never will go so well.” Tek amacı genç kızı elde etmek. ‘Hedef için her yolu mubah’ gören ve ağzı laf yapan biri. Kaderden; Hayatın bir mum alevi gibi güvenilmez ve dünyanın boş olduğundan söz ediyor. Ormanda geziler, (Uludağ’da nerden buldularsa) gölde balık tutmak, hep bu ‘amaç’la.
‘Moliendo Café’ (1958) (Hugo Blanco) ile dans sonrasında arzusu gerçekleşir.
“…Yıldızların şahitliğinde onun olduğum gecenin üzerinden bir ay geçti. Daha sonra da baş başa geçirdiğimiz çok saatlerimiz oldu… Suat’a, aramızdaki bağlılığa yeni bir düğüm olacak müjdeyi, onun kolları arasında geçirdiğim dakikaların sonucunu haber vereceğim; Bir çocuğumuz olacak.” Bu ‘müjde’yi öğrenen delikanlının ortadan kaybolması ışık hızıyla. İlerde, genç kızın varsıllığını öğrenince “Hata etmişim… Arkama bakmadan kaçtım. Bu yüzden hem bu güzel kadını, hem de bu muhteşem serveti elimden kaçırdım” diyecektir.
[Benzerini ‘Kahveci Güzeli’nden (1968) anımsadığımız] Öneri, yine Doktor Nubar Terziyan’dan gelir; “Şirin’le birlikte İsviçre’ye gidecek, çocuğunu orda dünyaya getireceksin. Herkes çocuğunun anası olarak seni değil Şirin’i bilecek.”
Sütkardeşi Şirin, İsviçre’den ‘kızı’ Kumru ile dönüyor. Berna’nın geri gelişi ise Ziraat Mühendisliği diplomasını aldıktan sonra.
Artık 23 yaşında. “Uzun pantolonu, kısacık saçları, ince vücuduyla çok cazip”. Romandaki sarı saçlı. ‘Aşka Tövbe’ demiş bir genç kadın. Kalbi sevgiye kapalı (sf. 139 ve 114). ‘Çalışmak, çalışmak’ başka bir şey düşündüğü yok. ‘Bernacığım’ demeyi beceremeyip ‘bacım’ diyen ‘yeğeni’ Kumru ile karşılaşması iç burkucu.
Arkadaşları Coşkun Sipahi ve İlhan Sarp’a anlattığına göre ‘Taze Şeftali’ adlı bir konserve fabrikası için kolları sıvamış. “Amerika’da ziraat ve konservecilik ihtisası yapmış Yılmaz Tan” (kitapta ‘Tanoğlu’) gazete ilanı ile bulunur. İlhan’ın dediği gibi ‘mühendisten çok artiste benziyor’. Ancak Berna, ‘sütten ağzı yandığı için’ önlemini baştan alır; “Beraber çalışmamızın iyi sonuçlar vermesi için önce şu hususu aklınızdan çıkarmayın. Bana, salon iltifatları yapmaya mecbur değilsiniz… Beni daima bir erkek arkadaş gibi göreceksiniz.”
Suat’la yaşadıklarından sonra erkekler konusunda ‘birbirine zıt fikirler (sf. 35)’ ve ‘tezatlarla dolu (sf. 47)’. Ancak Coşkun’un ablası Sevil’in dediği gibi ‘kalbin sesi böyle peşin kararlarla boğulmuyor’.
‘Brazil (Aquarela Do Brasil)’ (1939) (Ary Barroso). İlhan ve Nedret’in evlenme yıldönümündeki samba. Berna, Akkavaklar Çiftliği sahibi Gündüz Akıncı ile Bezik oynuyor. Ama gözü, Canan ile dans eden Yılmaz’da. ‘Patron’ ve ‘Müdür Bey’ birbiriyle yarış edercesine mağrur.
Aslında kitaptaki Yılmaz da pek öyle ‘sütten çıkmış ak kaşık’ değil. Çiftliğe gelirken ‘iş saatlerinin dışında eğlenmek ve hatta dilerse, flört etmek imkânını bulacağını (sf. 47)’ düşünüyordu. ‘Rumeli muhaciri bir ailenin çocuğu’. Annesi ve kardeşi Oya’dan başka kimsesi yok. ‘Kendini beğenmiş kadınlardan nefret ediyor’.
Aralarında bir sevgi, olur gibi değildi. Oysa ‘kaprislerle dolu bir küçükhanım’ olan Berna ile “Ondan daha güzel kadınlar benim elimden geçmiştir” diyen Yılmaz birbirlerini, hem de büyük bir aşkla severler. Kızılay ve ‘Çocuk Esirgeme Derneği’ balolarında hep başkalarıyla ilgili gibi gözüküyorlar. Aslında dünyada Berna için Yılmaz’dan, Yılmaz için Berna’dan başka kimse yok. Ayrı oldukları dakikalar, günler ‘ikisi için de çok uzun ve ağır geçmekte (sf. 88)’.
Delikanlı, kardeşinin nişanı için İstanbul’a gittiğinde “O’nun huysuzluklarını ve kaprislerini bile özlediğini” fark eder.
Genç kadın duygusal yönden böylesine çalkantı içindeyken bir şok daha yaşıyor; ‘Zevk avcısı’ ile tekrar karşılaşır. Bir otomobil kazasında yaralanan karı kocayı çiftliğe getiriyorlar. Bayan olanı, Berna’nın okuldan arkadaşı Hale (romanda ‘Sera’). Erkeği görmesi bir çığlıkla; Suat.
Bu Don Juan’ın her şeyi ‘çıkar’ üzerine. Hale ile evlenmesi, kayınpederinin yardımıyla ‘bankaya girip yükselmek için’miş. Fakat şimdi, ölüm döşeğindeki karısı umurunda bile değil. ‘Obur bir iştiha ile’ Berna’ya bakıyor (sf. 94). Kumru’nun kızları olduğunu anlayınca da şantaja başlamış. Bunun, yaşamındaki kaçıncı ‘felaket’ olduğunu genç kadın bile bilmiyordur herhalde. Saldırısından kurtulması ‘son anda’ yetişen Yılmaz sayesinde. Suat’ın attığı kurşun sevdiği erkeği korumaya çalışan Berna’nın omzuna geliyor (romanda böyle bir şey yok).
Suat, her zor durumda kalışında yaptığı gibi, oradan kaçar. Genç kadın artık sevdiğine kavuşmuş. Umarız, yaralanması yaşamındaki son ‘felaket’tir.
Yılmaz; “Kâbus sona erdi artık. Hem ben Kumru’yu çok seviyorum… Sana söyleyecek o kadar çok şeyim var ki.”
‘Cuando Calienta El Sol (En Masachapa)’ (1958/61) (Rafael Gastón Pérez). ‘Love Me With All Of Your Heart’ (İngilizce sözler Michael Vaughn / Sunny Skylar); “When we are far apart//Or when you’re near me//Love me with all of your heart//As I love you.”
Coşkunların evindeki yemek. Sevgi dolu ama kıskançlıkla kolay kırılan iki kalp.
Sevil; “Anlayalım Berna, bu akşam Yılmaz Bey’i kimseye bırakmıyorsun. Bir bezik partisi çıkardın, kavalyemizi elimizden aldın… Baksana Canan O’nu bekliyor.”
Berna; “Canan’ın Yılmaz Bey’le dans etmesi şart mı? Mamafih, sıkılıyorsanız oyunu bırakalım Müdür Bey.”
Yılmaz; “Estağfurullah, sıkılmak ne demek.”
Canan; “Yılmaz Bey’e hepimiz artık ismiyle hitap etmeye hazırlanırken senin O’na hâlâ ‘Müdür Bey’ demekte ısrar etmen manasız şey doğrusu.”
Berna; “Yılmaz Bey sizin ahbabınız olabilir. O’na dilediğiniz dostluğu gösterebilirsiniz, karışmam. Fakat benim için Yılmaz Bey ‘Çiftlik Müdürü’dür.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Yapım Ekibi
|
Semih Sarıoğlu
(Yapım Amiri)
|
Yönetmen Ekibi
|
Mehmet Aslan
(Yönetmen Yardımcısı)
|
Yücel
Çakmaklı (Yönetmen Yardımcısı)
|
|
Kamera Ekibi
|
Ferhat Bakır
(Kameraman)
|
Post-Prodüksiyon
|
Sezai
Elmaskaya (Negatif Kurgu)
|
Hilmi Başcan
(Laboratuar Şefi)
|
|
Ses Ekibi
|
Yorgo
İlyadis (Ses Kayıt)
|
Seslendirme
|
Hayri Esen (Seslendirme
Yönetmeni)
|
Firmalar
|
Melek Film
(Yapım)
|
Erman Film
(Hazırlanma)
|
|
Kervan Film
(Yapım)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder