HUNP: 7,8 Follow @filmnostalgi Tweet |
İntikam Alevi
Vizyon Tarihi
: 14 Kasım 1956
Hunp : 7,8
Orijinal Dil :
Türkçe
Oyuncular :
|
Ayhan Işık | Ekrem | |
|
Deniz Tanyeli | Necla | |
|
Kenan Pars | Hikmet Ergül | |
|
Mualla Kaynak | Suzan | |
|
Turgut Özatay | Hüseyin Gökmen | |
|
Nubar Terziyan | Usta | |
|
Mualla Sürer | Huriye | |
|
Ali Üstüntaş | Burhan (Ekrem'in Kardeşi) | |
|
Muammer Gözalan | Doktor | |
|
Feridun Çölgeçen | Avukat | |
|
Faik Coşkun | Bakkal | |
|
Ertuğrul Bilda | Ali | |
|
Fadıl Garan | Kahvehane Müdavimi | |
|
Asım Nipton | Kahvehane Müdavimi | |
|
Behzat Balkaya | Komiser Fehmi | |
|
Nuri Genç | Nasuhi Bey (Necla'nın Babası) | |
|
Hikmet Serçe | Necla'nın Annesi | |
|
Hüseyin Kaşif | ||
|
Hüseyin Güler | Polis Memuru | |
|
Osman Türkoğlu | Nakliye Patronu | |
|
O. Nuri Ergün | Balıkçı Ali | |
|
Muzaffer Akgün | Kendisi | |
|
Özel Batu | (Özel Kardeşler) | |
|
Tancan Okumuş | (Özel Kardeşler) | |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | / M.Kaynak Seslendirmesi | |
|
Reşit Gürzap | Ayhan Işık Seslendirmesi | |
|
Handan Kadıoğlu | Mualla Kaynak Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Vizyona Giriş Tarihi
|
14 Kasım 1956
|
Süre
|
120 dk.
|
Tür
|
|
Özellikler
|
Siyah Beyaz,
35 mm
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Arkadaşlarının işledikleri
suçu üzerine atması üzerine hapse giren bir adamın adalet arayışı anlatılır.
Ekrem mahallesinde delikanlılığı ile meşhur bir kamyon şoförüdür. Yakın
arkadaşlarından Hikmet ile aynı yerde çalışmaktadır. Hikmet bir kadın meselesi
yüzünden Ekrem’e düşman olur. Bir gün Hikmet patronunu öldürür ve tüm parasını
alır. Kurduğu tuzak ile suç Ekrem’e kalır. Hapishaneye giren Ekrem iki yıl
sonra firar eder. Polisin takibi altındaki Ekrem, gerçek suçluları ortaya
çıkarmak için çalışır. (Aybala Hilal Yüksel)
Ayrıntılar:
“Katil Ekrem hapisten
kaçtı. Zabıta kuvvetleri Çorum-İstanbul arasındaki bütün yolları tuttu. Dava
şahitlerinin hayatlarını korumak için tertibat alındı.”
Cihat Baban yönetimindeki Tercüman Gazetesi. 11 Eylül1956 günü birinci sayfadaki haber, mahalledeki sakin yaşantıyı allak bullak eder. Kahvede, sokakta, evde hep bu konuşuluyor. Özellikle, Suzan, (aksini söylese de) Hikmet ve Hüseyin panik içindeler. Ekrem’in, bu üç kişi kadar suçlu kardeşi Mahmut ise içkiden ne olup bittiğini anlayacak halde değil.
Robert Russell Bennett yönetimindeki RCA Victor Orchestra’nın ‘Victory At Sea’ albümündeki (1953) ‘The Song Of The High Seas’ (Richard Rodgers). Kahramanımız, alınan tüm önlemlere karşın, bazen koşarak bazen kamyonlarda saklanarak, bitkin bir şekilde İstanbul’a gelmeyi başarıyor. Kumkap ı’da balıkçılık yapan arkadaşı Ali’nin, Mendirek yakınındaki kulübesinde saklanır.
Birkaç yerdeki kontrolden tesadüfler sayesinde kurtulmuş. İki gündür aç. Yine de “Burada bulunmam seni müşkül vaziyete düşürecek. Birazdan giderim” diyebiliyor. Keşke herkesin “Ayıp ettin, arkadaş hakkı ana hakkı kadar mukaddestir. Ben senin masum olduğuna inanıyorum. Ama kaçmakla iyi etmedin galiba” karşılığını veren Ali gibi bir yakını olsa.
“Başka çarem yoktu. İnan ki hiç ümidim kalmamıştı. Öyle bir tuzağa düşürdüler ki beni, hakikati kimseye anlatamadım. Deliller, şahitler, her şey, her şey aleyhime tertiplenmişti. Her şey o alçağın (Hikmet’ten söz ediyor) başının altından çıktı. Şimdi, iş işten geçtikten sonra anlıyorum. Hiç unutmam, bundan iki sene evvel bir yaz sabahıydı.”
‘Cankurtaran’ nakliyat şirketinde, ‘İst. K. 25169’ plakalı kamyonun şoförüydü o zaman. Aynı mahalleden güzel Necla ile nişanlanmak üzere. Tek üzüntüsü, sabah akşam sarhoş gezen, işsiz güçsüz kardeşi Mahmut.
‘Herkesle düşüp kalkan’ Suzan’ın Ekrem’e tutkun olması, aynı şirkette çalışan Hikmet’in de ‘sarışın bomba’yı sevmesi olacak kötü şeyler için az çok fikir veriyor.
Suzan ağlamasınmış! “O’nu senin kucağına düşürmenin yolunu bulurum ben” diyor annesi. “Şu anan, Ekrem gibi kaç tanesini cebinden çıkarır. O’nu tez günde dize getirmezsem bana da Aynalı Tekke’nin gülü Huriye demesinler.”
Mahmut, ardı ardına uygulanacak iki insafsız planın ilkinde yer alıyor. (Ekrem, sonradan “Kendi öz kardeşim bir bardak şarap uğruna sattı beni” diyecektir). Nişan öncesi, meyhanede yapılan kutlamada içkisine ilaç katarak, abisinin bütün gece uyumasını sağlar. (Belki de bir erkeğin içkisine katılan ilk ilaç). Suzan, Ekrem’in yanına yatmadan önce ‘işi’ garantiye almak için Mahmut’la sevişiyor! Ertesi sabah, Huriye, tüm cadalozluğu ile bir baskın yaptırarak Onları aynı odada yakalatır.
‘Kaçırma ve alıkoyma’ ile suçlanan Ekrem, ya Suzan’la evlenecek ya da hapse girecektir. Evliliği kabullenir ama sonradan olanlara bakınca ‘keşke hapsi yeğleseydi’ diye düşünüyoruz. Kıskançlık krizleri geçiren Hikmet ve kumar borcu nedeniyle başı dertte olan arkadaşı Hüseyin, şirketin parasını çalıp sahibini öldürürler. Suç da, tahmin edileceği gibi Ekrem’in üstüne atılır.
Ağır Ceza’da yargılanma ve 20 yıl hapis cezası. Sırtında yumurta küfesi yok ya, Suzan da hemen Hikmet’le evlenir.
Bunca zaman sonra, kaçak olarak eski mahallesine gelmiş. Necla, Ali ve biraz da 2. Şube Cinayet Masası Tali Komiseri Fehmi Kıpçak’ın yardımı ile adını temize çıkarmaya çalışıyor.
Gerçekleşmeyecek nişandan önce, mahalle meyhanesinde yapılan kutlamadaki şaka.
“Evlilik neye benzer biliyor musun? Yumurtaya! Yumurtanın da evliliğin de tazesi makbuldür.”
Aynı espri, ikinci çevrim ‘Kan Su Gibi Akacak’ta (1969) “Evlilik ve şarap hiç birbirine benzemez. Şarap eskidikçe güzelleşir, evlilik eskidikçe berbatlaşır” şeklini alacaktır.
(Yazan: Murat Çelenligil)
Cihat Baban yönetimindeki Tercüman Gazetesi. 11 Eylül1956 günü birinci sayfadaki haber, mahalledeki sakin yaşantıyı allak bullak eder. Kahvede, sokakta, evde hep bu konuşuluyor. Özellikle, Suzan, (aksini söylese de) Hikmet ve Hüseyin panik içindeler. Ekrem’in, bu üç kişi kadar suçlu kardeşi Mahmut ise içkiden ne olup bittiğini anlayacak halde değil.
Robert Russell Bennett yönetimindeki RCA Victor Orchestra’nın ‘Victory At Sea’ albümündeki (1953) ‘The Song Of The High Seas’ (Richard Rodgers). Kahramanımız, alınan tüm önlemlere karşın, bazen koşarak bazen kamyonlarda saklanarak, bitkin bir şekilde İstanbul’a gelmeyi başarıyor. Kumkap ı’da balıkçılık yapan arkadaşı Ali’nin, Mendirek yakınındaki kulübesinde saklanır.
Birkaç yerdeki kontrolden tesadüfler sayesinde kurtulmuş. İki gündür aç. Yine de “Burada bulunmam seni müşkül vaziyete düşürecek. Birazdan giderim” diyebiliyor. Keşke herkesin “Ayıp ettin, arkadaş hakkı ana hakkı kadar mukaddestir. Ben senin masum olduğuna inanıyorum. Ama kaçmakla iyi etmedin galiba” karşılığını veren Ali gibi bir yakını olsa.
“Başka çarem yoktu. İnan ki hiç ümidim kalmamıştı. Öyle bir tuzağa düşürdüler ki beni, hakikati kimseye anlatamadım. Deliller, şahitler, her şey, her şey aleyhime tertiplenmişti. Her şey o alçağın (Hikmet’ten söz ediyor) başının altından çıktı. Şimdi, iş işten geçtikten sonra anlıyorum. Hiç unutmam, bundan iki sene evvel bir yaz sabahıydı.”
‘Cankurtaran’ nakliyat şirketinde, ‘İst. K. 25169’ plakalı kamyonun şoförüydü o zaman. Aynı mahalleden güzel Necla ile nişanlanmak üzere. Tek üzüntüsü, sabah akşam sarhoş gezen, işsiz güçsüz kardeşi Mahmut.
‘Herkesle düşüp kalkan’ Suzan’ın Ekrem’e tutkun olması, aynı şirkette çalışan Hikmet’in de ‘sarışın bomba’yı sevmesi olacak kötü şeyler için az çok fikir veriyor.
Suzan ağlamasınmış! “O’nu senin kucağına düşürmenin yolunu bulurum ben” diyor annesi. “Şu anan, Ekrem gibi kaç tanesini cebinden çıkarır. O’nu tez günde dize getirmezsem bana da Aynalı Tekke’nin gülü Huriye demesinler.”
Mahmut, ardı ardına uygulanacak iki insafsız planın ilkinde yer alıyor. (Ekrem, sonradan “Kendi öz kardeşim bir bardak şarap uğruna sattı beni” diyecektir). Nişan öncesi, meyhanede yapılan kutlamada içkisine ilaç katarak, abisinin bütün gece uyumasını sağlar. (Belki de bir erkeğin içkisine katılan ilk ilaç). Suzan, Ekrem’in yanına yatmadan önce ‘işi’ garantiye almak için Mahmut’la sevişiyor! Ertesi sabah, Huriye, tüm cadalozluğu ile bir baskın yaptırarak Onları aynı odada yakalatır.
‘Kaçırma ve alıkoyma’ ile suçlanan Ekrem, ya Suzan’la evlenecek ya da hapse girecektir. Evliliği kabullenir ama sonradan olanlara bakınca ‘keşke hapsi yeğleseydi’ diye düşünüyoruz. Kıskançlık krizleri geçiren Hikmet ve kumar borcu nedeniyle başı dertte olan arkadaşı Hüseyin, şirketin parasını çalıp sahibini öldürürler. Suç da, tahmin edileceği gibi Ekrem’in üstüne atılır.
Ağır Ceza’da yargılanma ve 20 yıl hapis cezası. Sırtında yumurta küfesi yok ya, Suzan da hemen Hikmet’le evlenir.
Bunca zaman sonra, kaçak olarak eski mahallesine gelmiş. Necla, Ali ve biraz da 2. Şube Cinayet Masası Tali Komiseri Fehmi Kıpçak’ın yardımı ile adını temize çıkarmaya çalışıyor.
Gerçekleşmeyecek nişandan önce, mahalle meyhanesinde yapılan kutlamadaki şaka.
“Evlilik neye benzer biliyor musun? Yumurtaya! Yumurtanın da evliliğin de tazesi makbuldür.”
Aynı espri, ikinci çevrim ‘Kan Su Gibi Akacak’ta (1969) “Evlilik ve şarap hiç birbirine benzemez. Şarap eskidikçe güzelleşir, evlilik eskidikçe berbatlaşır” şeklini alacaktır.
(Yazan: Murat Çelenligil)
Kurgu
|
Sezai Elmaskaya
(Kurgu)
|
Sanat Yönetmeni
|
Sami Pandir
(Sanat Yönetmeni)
|
Yapım Ekibi
|
Nubar
Terziyan (Yapım Amiri)
|
Macit
Doğudan (Yapım Amiri)
|
|
Zeki Tezcan
(Set Ekibi)
|
|
Yılmaz
Gürbüz (Set Ekibi)
|
|
Orhan
Aykanat (Set Ekibi)
|
|
İsmail
Kızıldağ (Set Ekibi)
|
|
İhsan Alpat
(Set Ekibi)
|
|
İbrahim
Birah (Set Ekibi)
|
|
Hasan
Danabaşoğlu (Set Ekibi)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
O. Nuri Ergün
(Yönetmen Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Kenan Kurt (Kamera
Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
Ziya İnsel
(Laboratuar)
|
İbrahim
Yıldırım (Laboratuar)
|
|
Işık Ekibi
|
İlhan Aslım
(Işık Ekibi)
|
Ses Ekibi
|
Yorgo
İlyadis (Ses Kayıt)
|
Özdemir
Arıtan (Senkron)
|
|
Nazmi Özer (Senkron)
|
|
Seslendirme
|
O. Nuri Ergün
(Seslendirme Yönetmeni)
|
Firmalar
|
Kemal Film
(Yapım)
|
Day Film (Seslendirme)
|
|
Day Film (Film
Hazırlık)
|
|
İnci Ofset Basımevi (Afiş Basım)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder