HUNP: 7,6 Follow @filmnostalgi Tweet |
Gençlik Hülyaları
Vizyon Tarihi
: 1962
Hunp : 7,6
Orijinal Dil :
Türkçe
Oyuncular :
|
Göksel Arsoy | Fikret | |
|
Nilüfer Aydan | Necla | |
|
Pervin Par | Gönül | |
|
Kenan Pars | Kenan | |
|
Reha Yurdakul | Suphi | |
|
Erol Taş | Ahmet | |
|
Hüseyin Baradan | Çetin | |
|
Necdet Tosun | Tosun Usta | |
|
Suzan Avcı | Durnev | |
|
Fuat İmer | Ağır Ceza Üyesi | |
|
Afif Yesari | Avukat | |
|
Feryal Altınbaş | ||
|
Abdullah Ferah | Mübaşir | |
|
Atilla Engin (2) | Çetin'in Çocukluğu | |
|
Mahmure Handan | Kenan'ın Annesi | |
|
Selahattin İçsel | Kenan'ın Babası | |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | N. Aydan ve P. Par Seslendirmesi | |
|
Abdurrahman Palay | Göksel Arsoy Seslendirmesi | |
|
Rıza Tüzün | Fuat İmer Seslendirmesi | |
|
Sadettin Erbil | Hüseyin Baradan Seslendirmesi | |
|
Sami Ayanoğlu | Erol Taş Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Süre
|
85 dk.
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Oğlunu arayan bir adamın
yıllar sonra oğluna kavuşması konu edilir. Kenan ile Gönül birbirlerine
âşıktırlar. Kenan üniversite tahsilini tamamlayınca memleketine döner.
Ailesinden izin alıp Gönül’le evlenmeyi planlamaktadır. Fakat babası bu
evliliğe müsaade etmez. Gönül ise Kenan’ın dönmesini beklerken hamile olduğunu
öğrenir. Kenan’a mektup yazmaya karar verir. Ancak Kenan'a mektup yazamadan
Kenan’ın ayrılık mektubu eline ulaşır. Çalıştığı iş yerinden ayrılarak oğlu
Fikret’i doğurur. Daha sonra bir fabrikada çalışmaya başlar ve iş arkadaşı
Ahmet ile evlenir. Gönül bir gün Kenan’ın en yakın arkadaşı Suphi ile
karşılaşır ve yaşadıklarını anlatır. Suphi ise Kenan’a bir çocuğu olduğunu
haber verir. Kenan, çocuğunu almak için İstanbul’a gelir. Ancak Kenan’ın oğluna
kavuşması kolay olmayacaktır. (Meltem İşler Sevindi)
Diğer:
8.10.1962 pazartesi Şan, Suatpark,
Melek, Yeni Atlas, Çeliktaş, Balıkesir Yeni, Samsun Yıldız, Merzifon Şan, Çorum
Turan sinemalarında gösterime girmiş.
Ayrıntılar:
Boğaz’ı gören ahşap
pansiyonda bir oda.
Gönül; “Burada çok rahatım. Ayda 40 lira veriyorum. Güzel değil mi odam? Bak, penceresi denize bakıyor. Annem, ‘denize bakan odalara sabaha karşı melekler gelir’ derdi. Eskiden beri merak ederim ama bir türlü sabaha karşı uyanık olamıyorum.”
Kenan; “(Genç kızın gözlerine bakarak) Burada da bir melek var.”
Gönül; “Beni ayıplama. Kocaman kız masallara inanıyor deme.”
Kenan; “Aynı şeyi ben de duymuştum. Bizim de bahçe içinde bir evimiz olacak. Öyle bir ev ki pencerelerinden melekler girsin. Seni ortalarına alsınlar. Saçlarını tarayıp alnına portakal çiçeklerinden taç oturtsunlar.”
Gönül; “…”
‘Le Coupable’ın (1896) (François Coppèe) bir Yeşilçam uyarlaması.
Jenerikte, ‘101 Strings In A Symphony For Lovers’ albümündeki (1957) “Rachmaninoff’s Pi ano Concerto No. 2 (Excerpt)” (1901) (Sergei Rachmaninoff) var.
Önce, birbirini çok seven iki genci tanıyoruz. Gönül (romanda ‘Perrinette Forgeat’), İmrahor Işık Eczanesi’nde kasiyer. Kimsesi yok. Hacer Teyze’nin evinde bir oda kiralamış.
Kenan (kitapta ‘Chrètien Lescuyer’) ise avukat çıkmak üzere. Sonradan savcı olarak göreceğiz.
Doktora imtihanını (babasıyla konuşmasında ‘avukatlık stajı’) vermesine bir ay kalmış. Ailesinin yanına kısa bir seyahat yapıp durumu anlatacak, Sonrasında evlenecekler. “Bizim dede yadigârı çiftlik, çiftlik olalı inan senin gibi güzel bir gelin görmemiştir.” Gönül de her zaman bir çiftlikte yaşamayı ‘tahayyül ederdi’. Hatta rüyalarında hep bunu görürmüş. Delikanlı “Bütün rüyalarımız hakikat olacak. Babam serttir ama iyi bir insandır. Seni evlatları gibi sevecekler eminim. Zaten annemin de tek emeli benim evlenmemdir. Yalnız bir şartı var, en az 7 çocuk istermiş” diye şakalaşıyor.
Yağmurlu bir gece ikisi de iyice ıslanmıştı. Genç kız, sevdiğini bu halde göndermez ve odasına alıp elbiselerini kurutur. Birbirlerinin olurlar.
Günler sonra Haydarpaşa Garı. Kenan, durumu konuşmaya gidiyor. Arkadaşı Suphi ile Gönül yolcu etmeye gelmişler. Aklımız hep “Babam serttir ama iyi bir insandır” cümlesi!
Korktuğumuz gibi de olur. Adını öğrenemeyeceğimiz babası ‘münasip’ bir kız bulmuş, aile büyükleri anlaşmışlar bile. Öylesine dediğim dedik ki, delikanlının cılız karşı çıkışları ile ‘kalp krizi geçirip felç olur’! “Benim bulduğum kızla evlenmezse, reddederim. Babalık hakkımı helal etmem” diyormuş.
Kenan’ın veda mektubunu aldığında Gönül de bir bebek beklediğini yazıyordu; “Mühim bir haberim var. Pencereleri denize bakan evimize başında portakal çiçekleriyle taç örülmüş hakiki bir melek geliyor.”
Sonrasında ne ‘portakal çiçekleri’ ne ‘denize bakan pencere’ var. O çevreden uzaklaşıp Yün İplik Fabrikası’nda bir iş buluyor.
Bir oğlu olur, Fikret (romanda ‘Chrètien Forgeat’). Gündüz tezgâh, gece dikiş makinesi başında geçen zor yıllar. Brahms’ın Ninnisi, bir damla gözyaşı.
Fabrikadaki Ustabaşı Ahmet’le (Dülger ustası ‘Prosper Aubry’) evlenir. Oğlu ve üvey baba arasındaki gerginlik çocuğu evden kaçırır. Peşinden koşan Gönül, bir kamyonun altında (kitapta ‘kızıl humması’ nedeniyle) can veriyor. Suphi’nin mektubundan durumu öğrenen Kenan, İstanbul’a gelir ama çok geç.
Fikret artık köprü altlarında, bir sokak çocuğu. Oralarda tanıştığı Çetin de arkadaşı. Bir polis baskınıyla götürüldüğü ıslahevinden 18 yaşını doldurunca çıkabilecektir.
Daha o gece mutsuzluk ve mutluluğu birbiri ardınca yaşıyor. Bir kavga sırasında Çetin’i kurtarmak isterken birinin ölümüne neden olur. (Daha doğrusu kendisi böyle sanıyor. İşin aslı, adamı Çetin öldürmüş ama bunu söylemez. İlerde bu durumu çıkarı için kullanacaktır). Aynı gece Necla ile karşılaşıyor. Suçluluk duygusuyla kaçarken arabasına sığınmıştı.
Genç kız, Suphi’nin kızı. Delikanlıya babasının fabrikasında bir iş bulur. Sonraki günlerde bakışmalarından birbirlerini ne kadar sevdiklerini anlıyoruz. (Romanda Necla yok).
Çetin’in ortaya çıkıp delikanlıdan 10 bin lira istemesi ile gelişen olaylar, kavgalarına ve kendi bıçağı ile ölümüne neden olur.
Ağır Ceza’da 450. maddeden yargılanır, Fikret. “İpe gidiyor.”
Kaderin cilvesi, Savcı da Kenan!
Neyse ki karar okunurken, Çetin’in karısı Durnev her şeyi açıklayıp kurtarıyor kahramanımızı.
Orada olmayı çok istediğimiz kır lokantası.
Necla; “Burasını çok seviyorum.”
Fikret; “Ben de. Aslını istersen seninle beraber olduktan sonra her yeri seviyorum!”
Birkaç masa ötede, Tosun Usta’nın tek hamlede bütün bir dolmayı yutması görülmeye değer!
(Yazan: Murat Çelenligil)
Gönül; “Burada çok rahatım. Ayda 40 lira veriyorum. Güzel değil mi odam? Bak, penceresi denize bakıyor. Annem, ‘denize bakan odalara sabaha karşı melekler gelir’ derdi. Eskiden beri merak ederim ama bir türlü sabaha karşı uyanık olamıyorum.”
Kenan; “(Genç kızın gözlerine bakarak) Burada da bir melek var.”
Gönül; “Beni ayıplama. Kocaman kız masallara inanıyor deme.”
Kenan; “Aynı şeyi ben de duymuştum. Bizim de bahçe içinde bir evimiz olacak. Öyle bir ev ki pencerelerinden melekler girsin. Seni ortalarına alsınlar. Saçlarını tarayıp alnına portakal çiçeklerinden taç oturtsunlar.”
Gönül; “…”
‘Le Coupable’ın (1896) (François Coppèe) bir Yeşilçam uyarlaması.
Jenerikte, ‘101 Strings In A Symphony For Lovers’ albümündeki (1957) “Rachmaninoff’s Pi ano Concerto No. 2 (Excerpt)” (1901) (Sergei Rachmaninoff) var.
Önce, birbirini çok seven iki genci tanıyoruz. Gönül (romanda ‘Perrinette Forgeat’), İmrahor Işık Eczanesi’nde kasiyer. Kimsesi yok. Hacer Teyze’nin evinde bir oda kiralamış.
Kenan (kitapta ‘Chrètien Lescuyer’) ise avukat çıkmak üzere. Sonradan savcı olarak göreceğiz.
Doktora imtihanını (babasıyla konuşmasında ‘avukatlık stajı’) vermesine bir ay kalmış. Ailesinin yanına kısa bir seyahat yapıp durumu anlatacak, Sonrasında evlenecekler. “Bizim dede yadigârı çiftlik, çiftlik olalı inan senin gibi güzel bir gelin görmemiştir.” Gönül de her zaman bir çiftlikte yaşamayı ‘tahayyül ederdi’. Hatta rüyalarında hep bunu görürmüş. Delikanlı “Bütün rüyalarımız hakikat olacak. Babam serttir ama iyi bir insandır. Seni evlatları gibi sevecekler eminim. Zaten annemin de tek emeli benim evlenmemdir. Yalnız bir şartı var, en az 7 çocuk istermiş” diye şakalaşıyor.
Yağmurlu bir gece ikisi de iyice ıslanmıştı. Genç kız, sevdiğini bu halde göndermez ve odasına alıp elbiselerini kurutur. Birbirlerinin olurlar.
Günler sonra Haydarpaşa Garı. Kenan, durumu konuşmaya gidiyor. Arkadaşı Suphi ile Gönül yolcu etmeye gelmişler. Aklımız hep “Babam serttir ama iyi bir insandır” cümlesi!
Korktuğumuz gibi de olur. Adını öğrenemeyeceğimiz babası ‘münasip’ bir kız bulmuş, aile büyükleri anlaşmışlar bile. Öylesine dediğim dedik ki, delikanlının cılız karşı çıkışları ile ‘kalp krizi geçirip felç olur’! “Benim bulduğum kızla evlenmezse, reddederim. Babalık hakkımı helal etmem” diyormuş.
Kenan’ın veda mektubunu aldığında Gönül de bir bebek beklediğini yazıyordu; “Mühim bir haberim var. Pencereleri denize bakan evimize başında portakal çiçekleriyle taç örülmüş hakiki bir melek geliyor.”
Sonrasında ne ‘portakal çiçekleri’ ne ‘denize bakan pencere’ var. O çevreden uzaklaşıp Yün İplik Fabrikası’nda bir iş buluyor.
Bir oğlu olur, Fikret (romanda ‘Chrètien Forgeat’). Gündüz tezgâh, gece dikiş makinesi başında geçen zor yıllar. Brahms’ın Ninnisi, bir damla gözyaşı.
Fabrikadaki Ustabaşı Ahmet’le (Dülger ustası ‘Prosper Aubry’) evlenir. Oğlu ve üvey baba arasındaki gerginlik çocuğu evden kaçırır. Peşinden koşan Gönül, bir kamyonun altında (kitapta ‘kızıl humması’ nedeniyle) can veriyor. Suphi’nin mektubundan durumu öğrenen Kenan, İstanbul’a gelir ama çok geç.
Fikret artık köprü altlarında, bir sokak çocuğu. Oralarda tanıştığı Çetin de arkadaşı. Bir polis baskınıyla götürüldüğü ıslahevinden 18 yaşını doldurunca çıkabilecektir.
Daha o gece mutsuzluk ve mutluluğu birbiri ardınca yaşıyor. Bir kavga sırasında Çetin’i kurtarmak isterken birinin ölümüne neden olur. (Daha doğrusu kendisi böyle sanıyor. İşin aslı, adamı Çetin öldürmüş ama bunu söylemez. İlerde bu durumu çıkarı için kullanacaktır). Aynı gece Necla ile karşılaşıyor. Suçluluk duygusuyla kaçarken arabasına sığınmıştı.
Genç kız, Suphi’nin kızı. Delikanlıya babasının fabrikasında bir iş bulur. Sonraki günlerde bakışmalarından birbirlerini ne kadar sevdiklerini anlıyoruz. (Romanda Necla yok).
Çetin’in ortaya çıkıp delikanlıdan 10 bin lira istemesi ile gelişen olaylar, kavgalarına ve kendi bıçağı ile ölümüne neden olur.
Ağır Ceza’da 450. maddeden yargılanır, Fikret. “İpe gidiyor.”
Kaderin cilvesi, Savcı da Kenan!
Neyse ki karar okunurken, Çetin’in karısı Durnev her şeyi açıklayıp kurtarıyor kahramanımızı.
Orada olmayı çok istediğimiz kır lokantası.
Necla; “Burasını çok seviyorum.”
Fikret; “Ben de. Aslını istersen seninle beraber olduktan sonra her yeri seviyorum!”
Birkaç masa ötede, Tosun Usta’nın tek hamlede bütün bir dolmayı yutması görülmeye değer!
(Yazan: Murat Çelenligil)
Kurgu
|
İzak Dilman (Kurgu)
|
Yönetmen Ekibi
|
Tunç Başaran
(Yönetmen Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Kaya Ererez
(Kamera Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
İbrahim
Üstüner (Laboratuar Şefi)
|
Ses Ekibi
|
Necip
Sarıcıoğlu (Ses Kayıt)
|
Firmalar
|
Efe Film (Yapım)
|
Lale Film (Film
Hazırlık)
|
|
Apa
Ofset Basımevi (Afiş Baskı)
|
|
Apa
Ofset Basımevi (Lobi Kart Baskı)
|
|
Lale Film (Seslendirme)
|
|
Sine-Reklam (Reklam)
|
|
Arzu Film (Dağıtım)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder