HUNP: 8,2 Follow @filmnostalgi Tweet |
Sevgili Babam
Ayşecik: Sevgili Babam
Vizyon Tarihi
: 1969
Hunp : 8,2
Orijinal Dil :
Türkçe
Oyuncular :
|
Cüneyt Arkın | Sedat Ersoy | |
|
Sema Özcan | Nevin Ersoy | |
|
Zeynep Değirmencioğlu | Ayşe | |
|
Salih Güney | Murat | |
|
Önder Somer | Orhan | |
|
Figen Han | Leyla | |
|
Münir Özkul | Mahalle Çalgıcısı | |
|
Ömer Dönmez | Ömer | |
|
Kamuran Akkor | Kezban | |
|
Vasfi Uçaroğlu | Osman | |
|
Güzin Özipek | Minnoş | |
|
Aydın Tezel | Hapishane Müdürü | |
|
Nezihe Güler | Orhan'ın Annesi | |
|
Necdet Tosun | Mahalle Çalgıcısı | |
|
Sami Hazinses | Mahalle Çalgıcısı Veli | |
|
Mehmet Büyükgüngör | Tamirci Nazım Usta | |
|
Muzaffer Yenen | Tamirhane Müşterisi | |
|
Vahit Volkan | Mahalleli | |
|
Faruk Çimen | ||
|
İbrahim Şirin | Muratın Arkadaşı | |
|
İbrahim Belkıs | ||
|
Sadettin Erbil | AydınTezel Seslendirmesi | |
|
Toron Karacaoğlu | Cüneyt Arkın Seslendirmesi | |
|
Ayşegül Devrim | Figen Han Seslendirmesi | |
|
Suna Pekuysal | Güzin Özipek Seslendirmesi | |
|
Gülen Kıpçak | Kamuran Akkor Seslendirmesi | |
|
Osman Alyanak | M. Büyükgüngör Seslendirmesi | |
|
Sacide Keskin | Nezihe Güler Seslendirmesi | |
|
Birsen Kaplangı | Ömercik Seslendirmesi | |
|
Bülent Koral | Önder Somer Seslendirmesi | |
|
Fuat İşhan | Salih Güney Seslendirmesi | |
|
Zafer Önen | Sami Hazinses Seslendirmesi | |
|
Nevin Akkaya | Sema Özcan Seslendirmesi | |
|
Timuçin Caymaz | Vasfi Uçaroğlu Seslendirmesi | |
|
Nursan Alçam | Z. Değirmencioğlu Seslendirmesi | |
|
Hamiyet Dönmez | Tamirhane Müşterisinin kızı |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Tür
|
|
Özellikler
|
Renkli,
35 mm
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Yıllar önce dağılan bir
ailenin tekrardan birleşmesi konu edilir. Sedat cinayet suçundan hapse girer.
Bu yüzden karısı Nevin’den boşanır. Nevin, çocukları Ayşe ve Murat’ı yalnız
büyütür. Onlara babalarının öldüğünü söyler. Çocukları büyüyünce Nevin maddi olarak
zorlanmaya başlar. Kocasını hâlâ sevmesine rağmen ünlü fabrikatör Orhan ile
evlenmeye karar verir. Böylece çocuklarının daha rahat yaşayacağını düşünür.
Yıllarca hapiste müzisyenlik yapan Sedat ise tahliye olur. Bir ses sanatçısı
olmak isteyen Ayşe ile arkadaşlık kurar. Sedat ve Ayşe arasındaki yakınlaşma,
bütün gerçeklerin ortaya çıkmasına sebep olacaktır. (Meltem İşler Sevindi)
Ayrıntılar:
Franck Pourcel
Orkestrası’nın “Un’Orchestra Nella Sera Vol. 4” albümündeki (1965) ‘Ma Vie’
(1964) (Alain Barriére).
Ayşe; “Anne, Orhan Bey’le evlenmeyi düşünmüyorsun değil mi? Evlenmeyeceksin değil mi anne?”
Nevin; “Bilmiyorum, kararsızım. Evlenirsem üzülür müsün?”
Ayşe; “Evet!”
Nevin; “Hoşlanmadın mı O’ndan?”
Ayşe; “Mesele Orhan Bey veya bir başkası değil. Senin evlenmen. Hislerimi nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Her kadının hayatında ‘bir’ erkek olmalı bence. Ölse bile ‘sadece o erkeğe’ bağlı kalmalı kadın.”
Nevin; “Baban öleli çok oldu Ayşe. Bunca yıl O’na bağlı kaldım.”
Ayşe; “Bundan sonra da kalabilirsin.”
Nevin; “Kalmak isterdim. Ama izah edemeyeceğim birçok sebep var evlenmem için. Yalnız şunu iyi bil. Günün birinde evlenirsem asla bir aşk izdivacı olmayacak bu. Ben hayatta y alnız babanı sevdim. Ve ölünceye kadar da yalnız O’nu seveceğim.”
Jenerikte Paul Mauriat Orkestası’nın ‘Chitty Chitty Bang Bang’ uzunçalarındaki (1969) ‘Those Were The Days’ (1968) (Gene Raskin) ve Ayşe’nin Kamuran Akkor’un sesiyle söylediği ‘Beyaz Kelebek’ var; “Şarkı söylüyorum bak//Senin hatırın için//Bütün yıldızları yak//Beni coşturmak için//**//Bülbüller gibiyim//Neşeli şarkılar//Söylerim hiç durmadan//Beyaz bir kelebeğim.”
60’ların sonunda İstanbul, Bebek’teyiz. (Aralarında Dursune Şirin’in oğlu İbrahim Şirin’in de olduğu) 10-20 genç bisikletle dolaşıyor.
‘Ağlayan Bir Ömür’de (1968) Şerminlerin olan ‘Villa Hanzade’. Köprüden sonra hemen soldaki Güvercin Sokak’taymış. Nevin Ersoy, oğlu Murat ve kızı Ayşe kalıyor burada. Kocası Sedat 13 sene önce bir kan davası nedeniyle ‘iki kişiyi birden öldürüp’ 30 yıl ceza almış. Şimdi İmralı Cezaevi’nde 266 numaralı mahkûm. Genç kadın ‘çok acı verdiği için’ akordu bozuk piyano dışında O’na ait hiçbir şey bırakmamış evde. ‘Bir resim bile’. Çocuklar öldü biliyorlar. ‘Lekeli bir adam olarak karşılarına çıkmaktansa dürüst bir baba olarak hayallerinde yaşamayı tercih etmiş’ Sedat. Dahası karısından da boşanmış. ‘Belki tabiat kanunlarına yenileceğinden, nikâhı altında yaşarken yanlış bir adım atıp şerefini lekeleyeceğinden korkmuş’. Oysa genç kadın ‘ömrü boyunca sadık kalabilirdi’. Mektup ve hapishane ziyaretleriyle ilişkisini sürdürmeye devam ediyor.
Küçükken neyse de çocuklar büyüdükçe ‘ihtiyaçları, dertleri çoğalıyor’. Başa çıkmak zorlaşıyor. Murat yakışıklı, tam bir erkek olmuş. O sene fakülteye başlayacaktı. Şimdilik harçlığını çıkarmak için Balıkçı Osman’ın yanında çalışıyor. Ayşe de annesi gibi çok alımlı. Piyano çalıyor. Sesi de güzel. Belki Ankara’daki konservatuvara göndereceklermiş.
Ev işlerine yardım eden bir yardımcıları var; Minnoş. Çocukların yaramazlığı ile baş edemiyor. ‘Bir gün yüreğine inecek’miş. “Yettiyse yetti be” deyip duruyor. 7-8 yaşlarındaki torunu da oradaydı. Ömer ayaklı gazete gibi. Olan biteni O’ndan öğreniyoruz. Diğer adı ‘dedikoducu velet’.
Hemen hemen her gün gördüğümüz biri daha var. Milyoner fabrikatör Orhan. O da Sedat’ı öldü zannediyor. ‘Kültürlü, iyi bir insan’. Her gelişi kırmızı güllerle. Ayrıca gençlere hediyeler. ‘Ne istediği belli’. Nevin’le evlenmek. Henüz olumlu bir yanıt alamamış ama ‘ümitliymiş’. Genç kadın, Ayşe ve Murat için endişeliydi. “Hayatımıza yabancı bir erkeğin karışmasını istemeyebilirler. Ne olursa olsun Onların huzursuz ve bedbaht olmalarına tahammül edemem” diyor. Orhan ise sabırlı. ‘Çocukları seviyor ve Onların da kendisini sevmesi için ne lazımsa yapacakmış’. Anne Nezihe Güler’e göre bu gayret boşuna; “Dünyayı bağışlasan bu çocukları memnun edemezsin.”
İşadamının evdeki adı ‘Sarı Çıyan’. Ayşe ile Ömer takmışlar bu ismi. Murat’a göreyse ‘genç, yakışıklı üstelik zengin bir adam’. Böyle düşünmesinde ‘gıcır gıcır bir deniz motoru ve [‘Sevemez Kimse Seni’den (1968) anımsadığımız] 57 model Cabriolet Bel-Air Chevrolet’ etkili olmuştur belki. Delikanlının, Leyla adında ‘nefis’ bir sevgilisi var. Oranın kabadayılarından Cemil de aynı kıza tutkun. Bir tatsızlık çıkacağı belli.
Sedat kır saçlı, yakışıklı bir müzisyen. Hapiste çile doldururken boş durmamış. Mahkûmlara müzik dersi veriyor. Dört keman, klarnet, darbuka, ut, cümbüş, kanun, tef ve akordeondan oluşan bir orkestra kurmuş. Nevin görüş için geldiğinde son bestesini çalışıyorlardı; ‘Zalimin Zulmü Varsa’ (1969) (Suat Sayın). Hapishane müdürü Aydın Tezel’e göre şarkının adı ‘Aşkların En Güzeli’. Sözlerini de biraz değiştirmiş; “Daha benden ayrılmadan//Başka sevgili buldun//Saadet hiç belli olmaz//Sevgilim mesut olsun.”
[Sema Özcan, bu sahnedeki elbiseyi ‘Ağlayan Bir Ömür’de (1968) alışveriş yaparken giymişti.] Sedat, nasıl olduysa affedilmiş. ‘Bu güzel haberi’ söyleyip sürpriz yapacaktı. Ancak Nevin ‘kendisi ile evlenmek isteyen birisi olduğunu’ söyleyince vazgeçer. ‘Böylesi çocuklar için daha iyi olacakmış’. Sevdiğini yanağından öperek yolcu eder.
Tahliye olurken ‘mümkün olduğu kadar uzaklara, çok uzaklara gideceğini’ söylüyordu müdüre.
Franck Pourcel Orkestrası (1965); “Scating Waltz (The Skater’s Waltz) (Les Patineurs)” (1882) (Emile Waldteufel-plakta N. Glazberg). Nereye vardığı belli olmayan bir tren yolculuğundan sonra otele yerleşmesi bu melodi ile.
Erwin Halletz Orkestrası’ndan ‘Die Fünfte Kolonne’. Nazım Usta’nın oto tamirhanesinde çalışmaya başlamış. Ama orada fazla kal(a)maz. Müşterilerden Muzaffer Yenen’in 15 yaşındaki kızını görünce Ayşe’yi anımsamış. Harput Turizm otobüsüyle ver elini İstanbul. Bebek’te herkes müzisyen. Başar Tamer’in söylediği ‘Ayşe’ ile sokakta dans ediyorlar. “Sen gül dalında goncasın//Bir gün de açacaksın//Ne yazık ki en sonunda//Sararıp solacaksın//**//Hey Ayşe! Gel bana//Neden böyle hırçın bir kızsın//Böyle çapkınsın//Bir öpücük verir misin bana?”
Balıkçı Osman-Vasfi Uçaroğlu, klarnet; Banka odacısı Veli-Sami Hazinses, keman; Manav-Münir Özkul, flüt; Osman-Necdet Tosun, tef çalıyor. Kahramanımıza yardımcı olmak için yarışıyorlar.
‘Şöyle ucuz tarafından bir yer arıyordu’. Osman’ın ‘müstakil, tek odalı’ bir evi varmış. Ortaya yerleşir. Balıkçı candan bir arkadaş. Adlarını karıştırdığı (ve altısını öğrenebildiğimiz) sekiz çocuğu var. Mustafa, Hüseyin, Saliha, Veysel, Ahmet, Mehmet. Sadece isimlerini değil sayılarını da karıştırmış. Hamile karısını gösterip “Sekizinci de yolda” diyor. Niyeti “12’yi tamamlamak”. Daha sekizle dokuzu karıştırdığı için bunu başardı mı bilemiyoruz. Kezban ‘çok becerikli, sağlam, hamarat bir kadın’. Bütün aileyi çekip çeviriyor.
Sedat, çocuklara müzik derslerine başlar. Esnafla birlikte ‘fakir çocuklar yararına bir konser vereceklermiş’.
Sonrasında olaylar çok hızlı. Ayşe’nin ‘Çayır Çimen Geze Geze’yi söylediği gün piyanoyu akort eder. Kızıyla konuşurken Nevin, Orhan ve anne Nezihe Güler [‘Mazimdeki Kadın’da (1969) gördüğümüz ve Sema Özcan’a ait ‘34 KL 920’ plakalı araba ile] gelince, gizlice ordan uzaklaşır.
Yine Franck Pourcel’den ‘Una Lacrima Sul Viso’ (1964) (Lunero / Mogol). Osman’la dolaştığı bir gün oğluyla da ‘tanışıyor’. Delikanlı arabasıyla arkadaşlarını gezdiriyordu. “Yeni babalık müsaade etmiyor. Balığa çıkmayacağım senle. Haberin olsun” diyor balıkçıya.
Paul Mauriat’nın ‘Blooming Hits’ 33’lüğündeki (1967) ‘Penny Lane’ (1967) (Lennon/McCartney). Diğer yandan Leyla ile ilişkisi ilerlemiş. Genç kız kendisini öpücüklere boğuyor. Bizimkinin yüzü hep ‘ruj izi dolu’. Beraberken çok mutlu olmalarına karşın evlenmeyi düşünmüyorlar. Tek sorun Cemil’in kıskançlığı. Bir gün birbirlerine gireceklerken Sedat yetişip ayırır Onları.
Ayşe’nin yaş gününde ufak bir tatsızlık yaşanır. [Sema Özcan bu sahnedeki giysiyi ‘Hayatımın Erkeği’nde (1969) Mümtaz Ener ile ve ‘Aşk Bu Değil’de (1969) Turgut Özatay ile dans ederken giyecektir.] Minnoş iki katlı pasta yapmış. Orhan Bey de yepyeni bir piyano almış. Ancak odada bir eksiklik var. ‘Çok kıymet verdiği ve babasından hatıra olan piyano eskiciye satılmış’. Annesi “Yenisi alındığına göre satmakta bir mahzur yok diye düşündüm” diyor. Aynı gün Balıkçı Osman, doğum günü için bir kitap göndermiş Ayşe’ye; ‘Memleket Türküleri’ (1964-Hakan Yayınevi) (Neriman Tüfekçi-Nida Tüfekçi).
‘Vivre Pour Vivre’ (1967) (Francis Lai). Genç kız teşekkür etmek için gittiğinde Sedat ile karşılaşır. Daha da ilginci eskiciye satılan piyanoyu, nereden para bulduysa, kahramanımız satın almış. Genç kız, son bestesi ‘Zalimin Zulmü Varsa’yı öğrenir O’ndan.
Şarkıyı öğreten kişiyi ‘biraz yaşlıca, şakakları kırlaşmış ama gene de çok yakışıklı’ diye anlatınca Nevin, Sedat’ın oralarda olduğunu anlar.
‘La Playa’ (1964) (Georges Joseph Van Wetter / Pierre Barouh). ‘Eski kocası’ ile karşılaşması, Franck Pourcel’den dinlediğimiz melodi ile. Affedildiğini öğrenmiş, beraber olmaları için yalvarıyor. Kahramanımız hâlâ “Hapishanede her şeyi konuştuk, karar verdik. Yollarımız tamamen ayrıldı” havasında. Gelmemek ve çocukları görmeden yaşamak için çok mücadele etmiş kendisiyle. “Elinde görme imkânı yokken acı da olsa insan hasrete dayanıyor. Fakat istediğin an görebileceğini düşününce mesafeler kısalıyor.” Sonrasında buradan ayrılamamış. Gelmenin de kalmanın da çok büyük hata olduğunu düşünüyor. “Bir an evvel hatamı tamir edeceğim, merak etme. Hemen gideceğim, hemen şimdi” diyor. ‘Edeceğim’ ve ‘gideceğim’, Toron Karacaoğlu’nun seslendirmesinde ‘edicim’ ve ‘gidicim’ olmuş.
Albinoni’nin Sol minör Adagio’su. Nevin’in ordan ayrılışı sırasında bu melodi var.
Orhan’a her şeyi anlatır. ‘O serbestken, buradayken başkasıyla evlenemezmiş’. İşadamı evlilikte yine de ısrarcı. ‘Birkaç gün düşünüp öyle karar vermesini’ istiyor.
Ayşe gerçeği annesinden değil Sedat’ın odasında bulduğu gazeteden öğrenir. Bu sahnede eski tarihli değil, filmin çekimleri sırasındaki 24 Temmuz 1969 günkü Son Saat kullanılmış. “Kan davası yüzünden iki kişiyi birden öldüren Sedat Ersoy müebbet hapse mahkûm edilmiş fakat bazı hafifletici sebepler göz önüne alınarak cezası 30 yıla indirilmiştir.” Aynı sayfada ‘Apollo 11’in dönüşte ineceği yer köpek balıkları dolu’ haberi var.
‘My Way’ (1967/69) (Claude François / Paul Anka). ‘Ayaklı Gazete’ Ömer son gelişmeleri anlatıyor Ayşe’ye. ‘Annesi 2-3 gün içinde evlilik konusunda karar verecek ve kendisi Ankara’ya konservatuvara gönderilecekmiş’. Bunu duyunca babası ile kaçmaya karar verir. Münir Özkul ‘Akdeniz’e gideceğini’ söylüyor. Osman, motoruyla vapura kadar götürecekmiş.
‘A Taste Of Honey’ (1960) (Bobby Scott / Ric Marlow) ve ardından ‘Hatari!’deki (1962) ‘The Sounds Of Hatari’ (Henry Mancini). Bu arada Murat, Leyla ile el ele yürürken karşısına çıkan Cemil ile dalaşır. Sustalı bıçak çekildiğine göre iş ciddi. Eski Hangar’daki kavgaya Sedat ve tüm mahalleli karışıyor.
‘The Night Of The Generals’daki (1967) ‘On The Bridge’ (Maurice Jarre). Ayşe, olan bitenden habersiz, babasına yetişmeye çalışıyordu. Ama kullandığı deniz motorunun ‘direksiyonu işlemiyormuş’.
‘The Night Of The General’daki (1967) ‘Lieutenant General Tanz’ (Maurice Jarre). Genç kızın kurtarılması bu melodi ile.
Denize açılırken üzerinde sarı bir elbise vardı. Dönerken abisinin mavi tişörtünü giymiş. Sahildeki espri çok güzel. Münir Özkul “Hazır ol Veli. Seni kurban adamıştım. (Ayşe, sağ salim geri gelirse) ‘Veli’yi kurban ederim’ demiştim kendi kendime” diyor.
Franck Pourcel Orkestrası’nın “Un’Orchestra Nella Sera Vol. 4” (1965) uzunçalarındaki “Que C’est Triste Venise (Venecia Sin Ti)” (1964) (Françoise Dorin). Durumu gören Orhan “Bir şey söylemene lüzum yok. Anlıyorum seni. Lütfen O’na her şeye rağmen benden çok daha şanslı bir insan olduğunu söyleyin. Saadetler dilerim” diyerek Nevin’in yaşamından çekilir. Ömer’in söylediğine göre, giderken ‘kafasına balyoz yemiş gibi bir hali varmış’.
Ersoy ailesi artık beraber. ‘Yıllarca bekledikleri, hayal ettikleri saadete’ kavuşmuşlar.
Ömer de ‘bir Dede istermiş’. Hem de yakışıklı bir Dede. Minnoş’un yanıtı harika; “Aah, Ah! Nerde o günler, nerde!”
‘Angeli Negri’ (1946/48) (Manvel Alvares Maciste / Andres Eloy Blanco).
Piyano çok güzel. Epey eski olmalı. “Gül ağacından yapılmış. Maalesef şimdi böyleleri yapılmıyor.” Sedat biraz uğraştıktan sonra akordu bitirir.
Ayşe; “Borcum ne kadar?”
Sedat; “Muhakkak ödemen lazımsa bir şarkı söyle yeter.”
Ayşe; “Yüzünü hiç hatırlamadığım ama sevgisini asla kalbimden silemediğim babam için küçük bir şarkı besteledim. Onu söyleyeyim size.”
Sevgili Babam; “Yetim kalan bir yavrunun//Feryadı yükseliyor//İçimdeki bir his bana//‘Belki de döner’ diyor//**//Artık yeter bu ayrılık//Dön bana babacığım//Sen her zaman kalbimdesin//Sevgili babacığım//**//Herkes seni sorunca ben//Gizlice ağlıyorum//Belki bir gün döneceksin//Ümitle bekliyorum.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Ayşe; “Anne, Orhan Bey’le evlenmeyi düşünmüyorsun değil mi? Evlenmeyeceksin değil mi anne?”
Nevin; “Bilmiyorum, kararsızım. Evlenirsem üzülür müsün?”
Ayşe; “Evet!”
Nevin; “Hoşlanmadın mı O’ndan?”
Ayşe; “Mesele Orhan Bey veya bir başkası değil. Senin evlenmen. Hislerimi nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Her kadının hayatında ‘bir’ erkek olmalı bence. Ölse bile ‘sadece o erkeğe’ bağlı kalmalı kadın.”
Nevin; “Baban öleli çok oldu Ayşe. Bunca yıl O’na bağlı kaldım.”
Ayşe; “Bundan sonra da kalabilirsin.”
Nevin; “Kalmak isterdim. Ama izah edemeyeceğim birçok sebep var evlenmem için. Yalnız şunu iyi bil. Günün birinde evlenirsem asla bir aşk izdivacı olmayacak bu. Ben hayatta y alnız babanı sevdim. Ve ölünceye kadar da yalnız O’nu seveceğim.”
Jenerikte Paul Mauriat Orkestası’nın ‘Chitty Chitty Bang Bang’ uzunçalarındaki (1969) ‘Those Were The Days’ (1968) (Gene Raskin) ve Ayşe’nin Kamuran Akkor’un sesiyle söylediği ‘Beyaz Kelebek’ var; “Şarkı söylüyorum bak//Senin hatırın için//Bütün yıldızları yak//Beni coşturmak için//**//Bülbüller gibiyim//Neşeli şarkılar//Söylerim hiç durmadan//Beyaz bir kelebeğim.”
60’ların sonunda İstanbul, Bebek’teyiz. (Aralarında Dursune Şirin’in oğlu İbrahim Şirin’in de olduğu) 10-20 genç bisikletle dolaşıyor.
‘Ağlayan Bir Ömür’de (1968) Şerminlerin olan ‘Villa Hanzade’. Köprüden sonra hemen soldaki Güvercin Sokak’taymış. Nevin Ersoy, oğlu Murat ve kızı Ayşe kalıyor burada. Kocası Sedat 13 sene önce bir kan davası nedeniyle ‘iki kişiyi birden öldürüp’ 30 yıl ceza almış. Şimdi İmralı Cezaevi’nde 266 numaralı mahkûm. Genç kadın ‘çok acı verdiği için’ akordu bozuk piyano dışında O’na ait hiçbir şey bırakmamış evde. ‘Bir resim bile’. Çocuklar öldü biliyorlar. ‘Lekeli bir adam olarak karşılarına çıkmaktansa dürüst bir baba olarak hayallerinde yaşamayı tercih etmiş’ Sedat. Dahası karısından da boşanmış. ‘Belki tabiat kanunlarına yenileceğinden, nikâhı altında yaşarken yanlış bir adım atıp şerefini lekeleyeceğinden korkmuş’. Oysa genç kadın ‘ömrü boyunca sadık kalabilirdi’. Mektup ve hapishane ziyaretleriyle ilişkisini sürdürmeye devam ediyor.
Küçükken neyse de çocuklar büyüdükçe ‘ihtiyaçları, dertleri çoğalıyor’. Başa çıkmak zorlaşıyor. Murat yakışıklı, tam bir erkek olmuş. O sene fakülteye başlayacaktı. Şimdilik harçlığını çıkarmak için Balıkçı Osman’ın yanında çalışıyor. Ayşe de annesi gibi çok alımlı. Piyano çalıyor. Sesi de güzel. Belki Ankara’daki konservatuvara göndereceklermiş.
Ev işlerine yardım eden bir yardımcıları var; Minnoş. Çocukların yaramazlığı ile baş edemiyor. ‘Bir gün yüreğine inecek’miş. “Yettiyse yetti be” deyip duruyor. 7-8 yaşlarındaki torunu da oradaydı. Ömer ayaklı gazete gibi. Olan biteni O’ndan öğreniyoruz. Diğer adı ‘dedikoducu velet’.
Hemen hemen her gün gördüğümüz biri daha var. Milyoner fabrikatör Orhan. O da Sedat’ı öldü zannediyor. ‘Kültürlü, iyi bir insan’. Her gelişi kırmızı güllerle. Ayrıca gençlere hediyeler. ‘Ne istediği belli’. Nevin’le evlenmek. Henüz olumlu bir yanıt alamamış ama ‘ümitliymiş’. Genç kadın, Ayşe ve Murat için endişeliydi. “Hayatımıza yabancı bir erkeğin karışmasını istemeyebilirler. Ne olursa olsun Onların huzursuz ve bedbaht olmalarına tahammül edemem” diyor. Orhan ise sabırlı. ‘Çocukları seviyor ve Onların da kendisini sevmesi için ne lazımsa yapacakmış’. Anne Nezihe Güler’e göre bu gayret boşuna; “Dünyayı bağışlasan bu çocukları memnun edemezsin.”
İşadamının evdeki adı ‘Sarı Çıyan’. Ayşe ile Ömer takmışlar bu ismi. Murat’a göreyse ‘genç, yakışıklı üstelik zengin bir adam’. Böyle düşünmesinde ‘gıcır gıcır bir deniz motoru ve [‘Sevemez Kimse Seni’den (1968) anımsadığımız] 57 model Cabriolet Bel-Air Chevrolet’ etkili olmuştur belki. Delikanlının, Leyla adında ‘nefis’ bir sevgilisi var. Oranın kabadayılarından Cemil de aynı kıza tutkun. Bir tatsızlık çıkacağı belli.
Sedat kır saçlı, yakışıklı bir müzisyen. Hapiste çile doldururken boş durmamış. Mahkûmlara müzik dersi veriyor. Dört keman, klarnet, darbuka, ut, cümbüş, kanun, tef ve akordeondan oluşan bir orkestra kurmuş. Nevin görüş için geldiğinde son bestesini çalışıyorlardı; ‘Zalimin Zulmü Varsa’ (1969) (Suat Sayın). Hapishane müdürü Aydın Tezel’e göre şarkının adı ‘Aşkların En Güzeli’. Sözlerini de biraz değiştirmiş; “Daha benden ayrılmadan//Başka sevgili buldun//Saadet hiç belli olmaz//Sevgilim mesut olsun.”
[Sema Özcan, bu sahnedeki elbiseyi ‘Ağlayan Bir Ömür’de (1968) alışveriş yaparken giymişti.] Sedat, nasıl olduysa affedilmiş. ‘Bu güzel haberi’ söyleyip sürpriz yapacaktı. Ancak Nevin ‘kendisi ile evlenmek isteyen birisi olduğunu’ söyleyince vazgeçer. ‘Böylesi çocuklar için daha iyi olacakmış’. Sevdiğini yanağından öperek yolcu eder.
Tahliye olurken ‘mümkün olduğu kadar uzaklara, çok uzaklara gideceğini’ söylüyordu müdüre.
Franck Pourcel Orkestrası (1965); “Scating Waltz (The Skater’s Waltz) (Les Patineurs)” (1882) (Emile Waldteufel-plakta N. Glazberg). Nereye vardığı belli olmayan bir tren yolculuğundan sonra otele yerleşmesi bu melodi ile.
Erwin Halletz Orkestrası’ndan ‘Die Fünfte Kolonne’. Nazım Usta’nın oto tamirhanesinde çalışmaya başlamış. Ama orada fazla kal(a)maz. Müşterilerden Muzaffer Yenen’in 15 yaşındaki kızını görünce Ayşe’yi anımsamış. Harput Turizm otobüsüyle ver elini İstanbul. Bebek’te herkes müzisyen. Başar Tamer’in söylediği ‘Ayşe’ ile sokakta dans ediyorlar. “Sen gül dalında goncasın//Bir gün de açacaksın//Ne yazık ki en sonunda//Sararıp solacaksın//**//Hey Ayşe! Gel bana//Neden böyle hırçın bir kızsın//Böyle çapkınsın//Bir öpücük verir misin bana?”
Balıkçı Osman-Vasfi Uçaroğlu, klarnet; Banka odacısı Veli-Sami Hazinses, keman; Manav-Münir Özkul, flüt; Osman-Necdet Tosun, tef çalıyor. Kahramanımıza yardımcı olmak için yarışıyorlar.
‘Şöyle ucuz tarafından bir yer arıyordu’. Osman’ın ‘müstakil, tek odalı’ bir evi varmış. Ortaya yerleşir. Balıkçı candan bir arkadaş. Adlarını karıştırdığı (ve altısını öğrenebildiğimiz) sekiz çocuğu var. Mustafa, Hüseyin, Saliha, Veysel, Ahmet, Mehmet. Sadece isimlerini değil sayılarını da karıştırmış. Hamile karısını gösterip “Sekizinci de yolda” diyor. Niyeti “12’yi tamamlamak”. Daha sekizle dokuzu karıştırdığı için bunu başardı mı bilemiyoruz. Kezban ‘çok becerikli, sağlam, hamarat bir kadın’. Bütün aileyi çekip çeviriyor.
Sedat, çocuklara müzik derslerine başlar. Esnafla birlikte ‘fakir çocuklar yararına bir konser vereceklermiş’.
Sonrasında olaylar çok hızlı. Ayşe’nin ‘Çayır Çimen Geze Geze’yi söylediği gün piyanoyu akort eder. Kızıyla konuşurken Nevin, Orhan ve anne Nezihe Güler [‘Mazimdeki Kadın’da (1969) gördüğümüz ve Sema Özcan’a ait ‘34 KL 920’ plakalı araba ile] gelince, gizlice ordan uzaklaşır.
Yine Franck Pourcel’den ‘Una Lacrima Sul Viso’ (1964) (Lunero / Mogol). Osman’la dolaştığı bir gün oğluyla da ‘tanışıyor’. Delikanlı arabasıyla arkadaşlarını gezdiriyordu. “Yeni babalık müsaade etmiyor. Balığa çıkmayacağım senle. Haberin olsun” diyor balıkçıya.
Paul Mauriat’nın ‘Blooming Hits’ 33’lüğündeki (1967) ‘Penny Lane’ (1967) (Lennon/McCartney). Diğer yandan Leyla ile ilişkisi ilerlemiş. Genç kız kendisini öpücüklere boğuyor. Bizimkinin yüzü hep ‘ruj izi dolu’. Beraberken çok mutlu olmalarına karşın evlenmeyi düşünmüyorlar. Tek sorun Cemil’in kıskançlığı. Bir gün birbirlerine gireceklerken Sedat yetişip ayırır Onları.
Ayşe’nin yaş gününde ufak bir tatsızlık yaşanır. [Sema Özcan bu sahnedeki giysiyi ‘Hayatımın Erkeği’nde (1969) Mümtaz Ener ile ve ‘Aşk Bu Değil’de (1969) Turgut Özatay ile dans ederken giyecektir.] Minnoş iki katlı pasta yapmış. Orhan Bey de yepyeni bir piyano almış. Ancak odada bir eksiklik var. ‘Çok kıymet verdiği ve babasından hatıra olan piyano eskiciye satılmış’. Annesi “Yenisi alındığına göre satmakta bir mahzur yok diye düşündüm” diyor. Aynı gün Balıkçı Osman, doğum günü için bir kitap göndermiş Ayşe’ye; ‘Memleket Türküleri’ (1964-Hakan Yayınevi) (Neriman Tüfekçi-Nida Tüfekçi).
‘Vivre Pour Vivre’ (1967) (Francis Lai). Genç kız teşekkür etmek için gittiğinde Sedat ile karşılaşır. Daha da ilginci eskiciye satılan piyanoyu, nereden para bulduysa, kahramanımız satın almış. Genç kız, son bestesi ‘Zalimin Zulmü Varsa’yı öğrenir O’ndan.
Şarkıyı öğreten kişiyi ‘biraz yaşlıca, şakakları kırlaşmış ama gene de çok yakışıklı’ diye anlatınca Nevin, Sedat’ın oralarda olduğunu anlar.
‘La Playa’ (1964) (Georges Joseph Van Wetter / Pierre Barouh). ‘Eski kocası’ ile karşılaşması, Franck Pourcel’den dinlediğimiz melodi ile. Affedildiğini öğrenmiş, beraber olmaları için yalvarıyor. Kahramanımız hâlâ “Hapishanede her şeyi konuştuk, karar verdik. Yollarımız tamamen ayrıldı” havasında. Gelmemek ve çocukları görmeden yaşamak için çok mücadele etmiş kendisiyle. “Elinde görme imkânı yokken acı da olsa insan hasrete dayanıyor. Fakat istediğin an görebileceğini düşününce mesafeler kısalıyor.” Sonrasında buradan ayrılamamış. Gelmenin de kalmanın da çok büyük hata olduğunu düşünüyor. “Bir an evvel hatamı tamir edeceğim, merak etme. Hemen gideceğim, hemen şimdi” diyor. ‘Edeceğim’ ve ‘gideceğim’, Toron Karacaoğlu’nun seslendirmesinde ‘edicim’ ve ‘gidicim’ olmuş.
Albinoni’nin Sol minör Adagio’su. Nevin’in ordan ayrılışı sırasında bu melodi var.
Orhan’a her şeyi anlatır. ‘O serbestken, buradayken başkasıyla evlenemezmiş’. İşadamı evlilikte yine de ısrarcı. ‘Birkaç gün düşünüp öyle karar vermesini’ istiyor.
Ayşe gerçeği annesinden değil Sedat’ın odasında bulduğu gazeteden öğrenir. Bu sahnede eski tarihli değil, filmin çekimleri sırasındaki 24 Temmuz 1969 günkü Son Saat kullanılmış. “Kan davası yüzünden iki kişiyi birden öldüren Sedat Ersoy müebbet hapse mahkûm edilmiş fakat bazı hafifletici sebepler göz önüne alınarak cezası 30 yıla indirilmiştir.” Aynı sayfada ‘Apollo 11’in dönüşte ineceği yer köpek balıkları dolu’ haberi var.
‘My Way’ (1967/69) (Claude François / Paul Anka). ‘Ayaklı Gazete’ Ömer son gelişmeleri anlatıyor Ayşe’ye. ‘Annesi 2-3 gün içinde evlilik konusunda karar verecek ve kendisi Ankara’ya konservatuvara gönderilecekmiş’. Bunu duyunca babası ile kaçmaya karar verir. Münir Özkul ‘Akdeniz’e gideceğini’ söylüyor. Osman, motoruyla vapura kadar götürecekmiş.
‘A Taste Of Honey’ (1960) (Bobby Scott / Ric Marlow) ve ardından ‘Hatari!’deki (1962) ‘The Sounds Of Hatari’ (Henry Mancini). Bu arada Murat, Leyla ile el ele yürürken karşısına çıkan Cemil ile dalaşır. Sustalı bıçak çekildiğine göre iş ciddi. Eski Hangar’daki kavgaya Sedat ve tüm mahalleli karışıyor.
‘The Night Of The Generals’daki (1967) ‘On The Bridge’ (Maurice Jarre). Ayşe, olan bitenden habersiz, babasına yetişmeye çalışıyordu. Ama kullandığı deniz motorunun ‘direksiyonu işlemiyormuş’.
‘The Night Of The General’daki (1967) ‘Lieutenant General Tanz’ (Maurice Jarre). Genç kızın kurtarılması bu melodi ile.
Denize açılırken üzerinde sarı bir elbise vardı. Dönerken abisinin mavi tişörtünü giymiş. Sahildeki espri çok güzel. Münir Özkul “Hazır ol Veli. Seni kurban adamıştım. (Ayşe, sağ salim geri gelirse) ‘Veli’yi kurban ederim’ demiştim kendi kendime” diyor.
Franck Pourcel Orkestrası’nın “Un’Orchestra Nella Sera Vol. 4” (1965) uzunçalarındaki “Que C’est Triste Venise (Venecia Sin Ti)” (1964) (Françoise Dorin). Durumu gören Orhan “Bir şey söylemene lüzum yok. Anlıyorum seni. Lütfen O’na her şeye rağmen benden çok daha şanslı bir insan olduğunu söyleyin. Saadetler dilerim” diyerek Nevin’in yaşamından çekilir. Ömer’in söylediğine göre, giderken ‘kafasına balyoz yemiş gibi bir hali varmış’.
Ersoy ailesi artık beraber. ‘Yıllarca bekledikleri, hayal ettikleri saadete’ kavuşmuşlar.
Ömer de ‘bir Dede istermiş’. Hem de yakışıklı bir Dede. Minnoş’un yanıtı harika; “Aah, Ah! Nerde o günler, nerde!”
‘Angeli Negri’ (1946/48) (Manvel Alvares Maciste / Andres Eloy Blanco).
Piyano çok güzel. Epey eski olmalı. “Gül ağacından yapılmış. Maalesef şimdi böyleleri yapılmıyor.” Sedat biraz uğraştıktan sonra akordu bitirir.
Ayşe; “Borcum ne kadar?”
Sedat; “Muhakkak ödemen lazımsa bir şarkı söyle yeter.”
Ayşe; “Yüzünü hiç hatırlamadığım ama sevgisini asla kalbimden silemediğim babam için küçük bir şarkı besteledim. Onu söyleyeyim size.”
Sevgili Babam; “Yetim kalan bir yavrunun//Feryadı yükseliyor//İçimdeki bir his bana//‘Belki de döner’ diyor//**//Artık yeter bu ayrılık//Dön bana babacığım//Sen her zaman kalbimdesin//Sevgili babacığım//**//Herkes seni sorunca ben//Gizlice ağlıyorum//Belki bir gün döneceksin//Ümitle bekliyorum.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Kurgu
|
Teni Filmeridis
(Kurgu)
|
Sanat Yönetmeni
|
Stavro
Yuanidis (Sanat Yönetmeni)
|
Yapım Ekibi
|
Semih
Sarıoğlu (Yapım Amiri)
|
Hamit Akçay
(Set Ekibi)
|
|
Yusuf
Yıldırım (2) (Set Ekibi)
|
|
Halit
Becerik (Set Ekibi)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Yılmaz
Korkut (Yönetmen Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Tuna Tunçay
(Kamera Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
Sezai
Elmaskaya (Negatif Kurgu)
|
Selahattin
Hoşses (Laboratuar)
|
|
Selahattin
Erbil (Laboratuar)
|
|
Işık Ekibi
|
Kenan
Eryılmaz (Işık Şefi)
|
Makyaj Ekibi
|
Titi (Makyaj)
|
Ses Ekibi
|
Yorgo
İlyadis (Ses Kayıt)
|
Müzik ekibi
|
Turgut Dalar
(Müzik Yönetmeni)
|
Kamuran
Akkor (Şarkılar)
|
|
Suat Sayın
(Beste)
|
|
Turgut Dalar
(Vokal)
|
|
Berç Kanak
(Vokal)
|
|
Erol Sıdal
(Vokal)
|
|
Ali üstüner
(Vokal)
|
|
Faruk Akel
(Vokal)
|
|
Başar Tamer
(Vokal)
|
|
Varujan
Aksırap (Vokal)
|
|
Vasfi
Uçaroğlu (Vokal)
|
|
Seslendirme
|
Zafer Önen (Seslendirme
Yönetmeni)
|
Firmalar
|
Melek Film
(Yapım)
|
İpek Film (Film
Yıkama)
|
|
İpek Film (Film
Baskı)
|
|
Kervan Film (Yapım Şirketi)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder