HUNP: 7,7 Follow @filmnostalgi Tweet |
Şehirdeki Yabancı
Vizyon Tarihi
: 1962
Hunp : 7,7
Orijinal Dil :
Türkçe
Oyuncular :
|
Nilüfer Aydan | Gönül | |
|
Göksel Arsoy | Aydın | |
|
Talat Gözbak | Mustafa Bakırcı | |
|
Reha Yurdakul | Selami Ağaçlıgil | |
|
Ali Şen | Şerafettin Toraman | |
|
Erol Taş | Nazif Usta | |
|
Hasan Ceylan | Recep | |
|
Orhan Çubukçu | Sabri | |
|
Abdullah Ataç | Rahmi Bey | |
|
İclal Genç | Selami'nin Annesi | |
|
Nusret Özkaya | Cafer | |
|
Ateş Tekin | Çetin | |
|
Çolpan İlhan | Seslendirme | |
|
Kemal Ergüvenç | Hasan Ceylan Seslendirmesi | |
|
Nezihe Becerikli | İclal Genç Seslendirmesi | |
|
Sami Ayanoğlu | Erol Taş Seslendirmesi | |
|
Abdurrahman Palay | Göksel Arsoy Seslendirmesi | |
|
Hayri Arlı | Abdullah Ataç Seslendirmesi | |
|
Sacide Keskin | Seslendirme | |
|
Ahmet Sert | Recep'in Adamı | |
|
Sadettin Erbil | Reha Yurdakul Seslendirmesi | |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | Nilüfer Aydan Seslendirmesi | |
|
Sadri Alışık | Orhan Çubukçu Seslendirmesi | |
|
Osman Alyanak | Ali Şen Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Süre
|
80 dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
Siyah Beyaz, 35 mm
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Yaşadığı topluma
yabancılaşan ve yalnızlaşan bir mühendisin öyküsü anlatılır. İngiltere’deki
eğitimini tamamlayan Aydın, memleketi Zonguldak’a döner. Maden ocağında
mühendislik yapmaya başlar. Yaptığı ilk kontrollerde kullanılan maden
direklerinin sağlam olmadığını fark eder. Yapılan işleri durdurarak gazetede bu
durumu eleştiren bir yazı yayınlar. Bunun üzerine maden ocaklarına direkleri
satan Mustafa Bey’le arası bozulur. Bir süre sonra maden ocağında bir göçük
yaşanır ve Mustafa Bey suçlu bulunur. İhale de Aydın’ı İngiltere’de okutan
Selami Bey’e verilir. Mustafa Bey, Selami Bey’in eşi Gönül’ün Aydın’ın eski
sevgilisi olduğunu öğrenir. Bu ilişkiyi kullanarak Aydın’dan intikam almaya
çalışır. (Meltem İşler Sevindi)
Ayrıntılar:
Jenerikte, ‘Fakir Bir Kız
Sevdim’ (1966) filminden anımsadığımız ‘Lohengrin Operası’nın (1848) (Richard
Wagner) 3. perde prelüdü.
Selami Ağaçlıgil ve Aydın.
Selami; “Ee, anlat bakalım, İngiltere’de, kömürün nasıl çıkarıldığından başka bir şey öğrendin mi?”
Aydın; “Öğrendim! Birlikte yaşayan insanların, birlikte mesut olabileceğini, nasıl çalışmaları ve dayanışmaları gerektiğini öğrendim.”
Selami; “Vay vay vay! Ne dediğini anlamıyorum ama herhalde iyi şeyler söylüyorsun.”
Aydın; “Beni yıllarca okutup yetiştirdiniz Selami Abi. Babam öldü bana babalık ettiniz. Size çok şey borçluyum, biliyorum.”
60’lı yıllar ve karaelmas kenti Zonguldak. Etrüsk Gemisi’nin (sonradan jilet oldu) bağlı olduğu iç liman. Maden Mühendisi Aydın, yurt dışındaki eğitimini tamamladıktan sonra doğup büyüdüğü Zon guldak'taki Maden İşletmesi'ne atanmış. Yüreği vatan ve bir genç kızın sevgisiyle dolu.
Yıllarca önce, madenci babası Reşat Usta ve Ağaçlıgillerin villasında hizmetçi olarak çalışan annesi Gülsüm ölünce, bölgenin varsıl kişilerinden Selami Bey "Bu çocuğu ben okutacağım" demiş. Yıllar sonra, genç mühendisi karşılayıp evine götürüyor. Aydın orada, hiç beklemediği bir durumla karşılaşır. Büyük aşkı Gönül, şimdi velinimeti Selami Bey’in karısı!
"Ben bir kız hatırlarım, iki örgü saçı, tebessümü gözlerimin önünden hiç silinmez. Ailesi çok fakirdi ama ne yapıp yapıp O’nu enstitüye göndermişlerdi. Babasının, O’na, siyah bir okul önlüğüyle bir kolalı yakadan daha gösterişli bir giyim yapacak kudreti yoktu. Fakat O, gene de muhitin en güzel kızıydı. Kimsenin haberi olmadan gizli gizli buluşurduk. Geleceğe dair hayaller kurardık." (İngiltere’ye, tam da 60’lı yıllara uygun “Memlekete faydalı bir insan olup döneceksin”sözleriyle uğurlanır).
Ama "Bazı şeyler insanın elinde değil”. Babası öldükten sonra yapayalnız kalmış Gönül. “Senden de haber alamıyordum. (Bunun nedenini filmden öğrenemiyoruz). Uzun müddet çok sıkıntı çektim. Mesut bir hayata hasret kalmıştım. Sonunda Selami Bey’in karısı olmayı kabul ettim. Benden yaşlıydı. Bir de çocuğu vardı. Ama başıma daha da fena şeyler gelebilirdi. Her şeye rağmen hayatıma bir kurtarıcı olarak girmişti." Ancak, filmin sonuna doğru “Aç kalmalı, dilenmeli gene de beklemeliymişim seni, ömrümün sonuna kadar. Gelmesen de beklemeliymişim” diyecektir.
‘Die Meistersingervon Nürnberg’ Operası uvertürü (1868) (Richard Wagner) ile indiğimiz Maden’deki ilk incelemelerde, destek için kullanılan direklerin uygun olmadığı anlaşılır. (Bu hatalı direkler nedeniyle, sonraki günlerde bir de göçük olacaktır). Film boyunca hep dostluğunu göreceği Nazif Usta ile İşletme Müdürü Rahmi Beye giderler. O da pek ilgilenmeden Orman İşletmesi’nden tüccar Mustafa Bakırcı’ya gönderir. Direkleri, madene O veriyormuş.
‘Die Walküre-Ride of theValkyries’(1856) (Richard Wagner).50’lerin çok bilinen ‘Willys jeep’i ile orman yolunda giderlerken Nazif Usta anlatıyor. “Ne dalavereci heriftir o bilemezsin. Kaç şikâyet oldu bu direk işinde. Ormandan aldığı iyi direkleri başka tarafa gönderir, bozukları bize. Bir ara düzeltir gibi yapar sonra gene bildiğini okur.”Aydın’ın dediği gibi “Kabahat, O’na bildiğini okutanlarda”.
Mustafa Bakırcı direk işini alışı ‘siyasi’. Partinin kuruluşu sırasında çok para sarf etmiş. Tüccar Şerafettin Toraman da bu bölgede partinin en faal elemanı. ‘Menfaatler insan canından daha üstün’. Şehir Lokali’nde gazeteci Sabri’yi de yanlarına almışlar “Demek mühendis bey tüm memleketi değiştirecekmiş” diye alay ediyorlar. Kahkahalar atarak. Aydın'ın başı bu kişiler nedeniyle çok ağrıyacak ilerde.
Direk işini kurcaladıkça ‘Aydın’ yalnızlaşıyor. (Ama Nazif Usta hep yanında).
Selami bile başka havada.Yardımcı olmayı bırakmış. “Boş veer! Bütün bunlar bana vız gelir. Balığımı avlar keyfime bakarım. Sen de rahatının kaçmasını istemiyorsan ne başkasının işine burnunu sok, ne de başkasının derdini kendine dert edin.”
Deniz kenarındaki bu ‘eğitici’ konuşmanın bire bir benzeri ‘Jennifer 8’de (1992) komiser yardımcıları John Berlin-Andy Garcia ile Freddy Ross-Lance Henriksen arasında ve toplumsal kısmı seri cinayetlere kaydırılmış olarak tekrarlanacaktır.
Şerafettin Toraman, cami yapımı ve genelev gibi insanı şaşırtan, çok farklı iki işten ‘nasipleniyor’. Bir kahveye oturup “Efendim! ‘Bir günah işlediyseniz, bir camiye taş taşıyın’ diyor Osmanı Zinnureyn efendimiz” gibi sözlerle cami için para toplanmasını hızlandırmaya çalışırken, biraz sonra adamı Recep’in “Benli Nazmiye’den” diyerek verdiği 300 lirayı (aslında 500 ama Recep 200'ünü kendine ayırmış) cebe atar.
Millet Gazetesi’nin ‘hem sahibi hem başyazarı hem de satıcısı’ olan Sabri, sonradan bin pişman olacağı bir makale yazdırır kahramanımıza; “Seçimlerde rey toplamak için cami yaptırmaktan önce çalışanların durumunu düzeltmek zorundayız.” Bu yazı çıkınca, Şerafettin ve Mustafa Beyler tarafından ‘ikna edici’ bir şekilde azarlanır; “İlan milan bir kuruş bile yok sana ‘Gastacı’.”
Aydın’la Gönül’ün geçmişteki sevgilerini kurcalayan bir yazı yazar kendisini affettirmek için. Şerafettin Beyle konuşurken “Madencilikten anlamam, siyaset konuşmak da haddimiz değil yanınızda” diye alttan alan Sabri, kahramanımızın eski ilişkisini haber yaparken, kendisini destekleyen kalantorlara güvenerek efeleniyor; “Biz gazeteciyiz, babamın oğlu olsa bakmam gözünün yaşına.” (Yediği yumruk da yanına kâr kalır).
‘Millet’ ve ‘fiskos’ gazetelerinin gayretiyle, Selami’nin, zaten pek yolunda gitmeyen evliliği iyice sarsılır.
Aydın da zor durumdadır. Bir sahnede Paul Eluard’ın ‘Karartma’ şiirini (Çeviri Sabahattin Eyüboğlu) biraz kısaltarak okuyor; “Kapılar kapanmış neylersin//Neylersin içerde kalmışız//Sevişmezsin de neylersin.”
Üzücü ve yıpratıcı olaylar. Önceleri “Böyle adam bulunmaz vallahi” diye sevgi gösterisinde bulunanlar, sonradan dedikoduların etkisinde kalıp yapmadıklarını bırakmıyorlar. Yürürken omuz atmalar, üstüne tükürmeler.
“Aydın Bey gâvuristandan dinsiz döndü. Gizlice gâvur olmuş.” Delikanlının yanında yine Nazif Usta var. “Ne nankör heriflersiniz be. Utanmıyor musunuz böyle davranmaya. Hakkınızı aradı. Belalara girdi bizim için. Aydın Bey gelince rahatı kaçanların uydurmaları bunlar. Anlamıyor musunuz?”
Sonuçta, en azından filmde, kötüler cezalarını çekiyor.
Aydın; “Hiç takdir etmediler beni. Elimden artık bir şey gelmez Nazif Çavuş. Ne yapmak istedimse önüme bir engel çıkardılar. Elimi kolumu bağlamaya çalıştılar.”
Nazif Usta; “Yok öyle bir laf. Millet, bunun için mi seni yabancı memleketlerde okuttu. Bu memlekete her hizmet etmek isteyen bu kadar çabuk bozguna uğrarsa, zoru görünce ters yüz kaçarsa bizim halimiz ne olacak. Yaşamaktan ümidi keselim mi yani. Üstünde büyüdüğün topraklara, içinde yaşadığın insanlara sevgin laftan ibaret değilse, çalışacaksın. Her şeye rağmen çalışacaksın.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Selami Ağaçlıgil ve Aydın.
Selami; “Ee, anlat bakalım, İngiltere’de, kömürün nasıl çıkarıldığından başka bir şey öğrendin mi?”
Aydın; “Öğrendim! Birlikte yaşayan insanların, birlikte mesut olabileceğini, nasıl çalışmaları ve dayanışmaları gerektiğini öğrendim.”
Selami; “Vay vay vay! Ne dediğini anlamıyorum ama herhalde iyi şeyler söylüyorsun.”
Aydın; “Beni yıllarca okutup yetiştirdiniz Selami Abi. Babam öldü bana babalık ettiniz. Size çok şey borçluyum, biliyorum.”
60’lı yıllar ve karaelmas kenti Zonguldak. Etrüsk Gemisi’nin (sonradan jilet oldu) bağlı olduğu iç liman. Maden Mühendisi Aydın, yurt dışındaki eğitimini tamamladıktan sonra doğup büyüdüğü Zon guldak'taki Maden İşletmesi'ne atanmış. Yüreği vatan ve bir genç kızın sevgisiyle dolu.
Yıllarca önce, madenci babası Reşat Usta ve Ağaçlıgillerin villasında hizmetçi olarak çalışan annesi Gülsüm ölünce, bölgenin varsıl kişilerinden Selami Bey "Bu çocuğu ben okutacağım" demiş. Yıllar sonra, genç mühendisi karşılayıp evine götürüyor. Aydın orada, hiç beklemediği bir durumla karşılaşır. Büyük aşkı Gönül, şimdi velinimeti Selami Bey’in karısı!
"Ben bir kız hatırlarım, iki örgü saçı, tebessümü gözlerimin önünden hiç silinmez. Ailesi çok fakirdi ama ne yapıp yapıp O’nu enstitüye göndermişlerdi. Babasının, O’na, siyah bir okul önlüğüyle bir kolalı yakadan daha gösterişli bir giyim yapacak kudreti yoktu. Fakat O, gene de muhitin en güzel kızıydı. Kimsenin haberi olmadan gizli gizli buluşurduk. Geleceğe dair hayaller kurardık." (İngiltere’ye, tam da 60’lı yıllara uygun “Memlekete faydalı bir insan olup döneceksin”sözleriyle uğurlanır).
Ama "Bazı şeyler insanın elinde değil”. Babası öldükten sonra yapayalnız kalmış Gönül. “Senden de haber alamıyordum. (Bunun nedenini filmden öğrenemiyoruz). Uzun müddet çok sıkıntı çektim. Mesut bir hayata hasret kalmıştım. Sonunda Selami Bey’in karısı olmayı kabul ettim. Benden yaşlıydı. Bir de çocuğu vardı. Ama başıma daha da fena şeyler gelebilirdi. Her şeye rağmen hayatıma bir kurtarıcı olarak girmişti." Ancak, filmin sonuna doğru “Aç kalmalı, dilenmeli gene de beklemeliymişim seni, ömrümün sonuna kadar. Gelmesen de beklemeliymişim” diyecektir.
‘Die Meistersingervon Nürnberg’ Operası uvertürü (1868) (Richard Wagner) ile indiğimiz Maden’deki ilk incelemelerde, destek için kullanılan direklerin uygun olmadığı anlaşılır. (Bu hatalı direkler nedeniyle, sonraki günlerde bir de göçük olacaktır). Film boyunca hep dostluğunu göreceği Nazif Usta ile İşletme Müdürü Rahmi Beye giderler. O da pek ilgilenmeden Orman İşletmesi’nden tüccar Mustafa Bakırcı’ya gönderir. Direkleri, madene O veriyormuş.
‘Die Walküre-Ride of theValkyries’(1856) (Richard Wagner).50’lerin çok bilinen ‘Willys jeep’i ile orman yolunda giderlerken Nazif Usta anlatıyor. “Ne dalavereci heriftir o bilemezsin. Kaç şikâyet oldu bu direk işinde. Ormandan aldığı iyi direkleri başka tarafa gönderir, bozukları bize. Bir ara düzeltir gibi yapar sonra gene bildiğini okur.”Aydın’ın dediği gibi “Kabahat, O’na bildiğini okutanlarda”.
Mustafa Bakırcı direk işini alışı ‘siyasi’. Partinin kuruluşu sırasında çok para sarf etmiş. Tüccar Şerafettin Toraman da bu bölgede partinin en faal elemanı. ‘Menfaatler insan canından daha üstün’. Şehir Lokali’nde gazeteci Sabri’yi de yanlarına almışlar “Demek mühendis bey tüm memleketi değiştirecekmiş” diye alay ediyorlar. Kahkahalar atarak. Aydın'ın başı bu kişiler nedeniyle çok ağrıyacak ilerde.
Direk işini kurcaladıkça ‘Aydın’ yalnızlaşıyor. (Ama Nazif Usta hep yanında).
Selami bile başka havada.Yardımcı olmayı bırakmış. “Boş veer! Bütün bunlar bana vız gelir. Balığımı avlar keyfime bakarım. Sen de rahatının kaçmasını istemiyorsan ne başkasının işine burnunu sok, ne de başkasının derdini kendine dert edin.”
Deniz kenarındaki bu ‘eğitici’ konuşmanın bire bir benzeri ‘Jennifer 8’de (1992) komiser yardımcıları John Berlin-Andy Garcia ile Freddy Ross-Lance Henriksen arasında ve toplumsal kısmı seri cinayetlere kaydırılmış olarak tekrarlanacaktır.
Şerafettin Toraman, cami yapımı ve genelev gibi insanı şaşırtan, çok farklı iki işten ‘nasipleniyor’. Bir kahveye oturup “Efendim! ‘Bir günah işlediyseniz, bir camiye taş taşıyın’ diyor Osmanı Zinnureyn efendimiz” gibi sözlerle cami için para toplanmasını hızlandırmaya çalışırken, biraz sonra adamı Recep’in “Benli Nazmiye’den” diyerek verdiği 300 lirayı (aslında 500 ama Recep 200'ünü kendine ayırmış) cebe atar.
Millet Gazetesi’nin ‘hem sahibi hem başyazarı hem de satıcısı’ olan Sabri, sonradan bin pişman olacağı bir makale yazdırır kahramanımıza; “Seçimlerde rey toplamak için cami yaptırmaktan önce çalışanların durumunu düzeltmek zorundayız.” Bu yazı çıkınca, Şerafettin ve Mustafa Beyler tarafından ‘ikna edici’ bir şekilde azarlanır; “İlan milan bir kuruş bile yok sana ‘Gastacı’.”
Aydın’la Gönül’ün geçmişteki sevgilerini kurcalayan bir yazı yazar kendisini affettirmek için. Şerafettin Beyle konuşurken “Madencilikten anlamam, siyaset konuşmak da haddimiz değil yanınızda” diye alttan alan Sabri, kahramanımızın eski ilişkisini haber yaparken, kendisini destekleyen kalantorlara güvenerek efeleniyor; “Biz gazeteciyiz, babamın oğlu olsa bakmam gözünün yaşına.” (Yediği yumruk da yanına kâr kalır).
‘Millet’ ve ‘fiskos’ gazetelerinin gayretiyle, Selami’nin, zaten pek yolunda gitmeyen evliliği iyice sarsılır.
Aydın da zor durumdadır. Bir sahnede Paul Eluard’ın ‘Karartma’ şiirini (Çeviri Sabahattin Eyüboğlu) biraz kısaltarak okuyor; “Kapılar kapanmış neylersin//Neylersin içerde kalmışız//Sevişmezsin de neylersin.”
Üzücü ve yıpratıcı olaylar. Önceleri “Böyle adam bulunmaz vallahi” diye sevgi gösterisinde bulunanlar, sonradan dedikoduların etkisinde kalıp yapmadıklarını bırakmıyorlar. Yürürken omuz atmalar, üstüne tükürmeler.
“Aydın Bey gâvuristandan dinsiz döndü. Gizlice gâvur olmuş.” Delikanlının yanında yine Nazif Usta var. “Ne nankör heriflersiniz be. Utanmıyor musunuz böyle davranmaya. Hakkınızı aradı. Belalara girdi bizim için. Aydın Bey gelince rahatı kaçanların uydurmaları bunlar. Anlamıyor musunuz?”
Sonuçta, en azından filmde, kötüler cezalarını çekiyor.
Aydın; “Hiç takdir etmediler beni. Elimden artık bir şey gelmez Nazif Çavuş. Ne yapmak istedimse önüme bir engel çıkardılar. Elimi kolumu bağlamaya çalıştılar.”
Nazif Usta; “Yok öyle bir laf. Millet, bunun için mi seni yabancı memleketlerde okuttu. Bu memlekete her hizmet etmek isteyen bu kadar çabuk bozguna uğrarsa, zoru görünce ters yüz kaçarsa bizim halimiz ne olacak. Yaşamaktan ümidi keselim mi yani. Üstünde büyüdüğün topraklara, içinde yaşadığın insanlara sevgin laftan ibaret değilse, çalışacaksın. Her şeye rağmen çalışacaksın.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
NOTLAR:
-Jenerikte filmin
1963 Milletler Arası Moskova Film Festivali'ne katılan ilk Türk filmi olduğu
bilgisi yer almaktadır.
-1963 yılında
Moskova Film Festivali filmin gösterimi yapılmıştır ve filmin başrol
oyuncularından Nilüfer Aydan "Şeref Diploması" almıştır (Özgüç, Ansiklopedik
Türk Filmleri Sözlüğü, 148).
-Jenerikte,
filmin fon müziğinin Richard Wagner'in eserlerinden derlendiği bilgisi yer
almaktadır.
Kurgu
|
Vehbi Argüden
(Kurgu)
|
Yapım Ekibi
|
Abdullah
Ataç (Yapım Amiri)
|
Danyal
Topatan (Set Amiri)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Orhan
Çubukçu (Yönetmen Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Hüseyin
Karındoyuran (Kamera Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
Ali Berkan
(Negatif Kurgu)
|
Mihail
Skarpedis (Laboratuar Şefi)
|
|
Recai
Karataş (Kopya Baskı)
|
|
Işık Ekibi
|
Erol
Batıbeki (Işık Şefi)
|
Ses Ekibi
|
Tuncer
Aydınoğlu (Ses Kayıt)
|
Vehbi
Argüden (Senkron)
|
|
Tasarım
|
Bedri
Koraman (Afiş)
|
Bedri
Koraman (Afiş)
|
|
Firmalar
|
Be-Ya Film
(Yapım)
|
Acar Film (Film
Hazırlık)
|
|
Acar Film (Seslendirme)
|
|
Apa Ofset Basımevi (Afiş Basım)
|
|
Kıral Matbaası (Lobi Basım)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder