HUNP: 8,1 Follow @filmnostalgi Tweet |
Kartalların Öcü
-Severek Ölenler-
Vizyon Tarihi
: 1965
Hunp : 8,1
Orijinal Dil :
Türkçe
Oyuncular :
|
Fatma Girik | Güner | |
|
İzzet Günay | Üsteğmen Kemal | |
|
Süleyman Turan | Üsteğmen Samim | |
|
Serpil Gül | Gül | |
|
Muzaffer Tema | Yüzbaşı Turan Özbek | |
|
Cahit Irgat | ||
|
Kadir Savun | Başçavuş Kadir | |
|
Mümtaz Ener | Doktor | |
|
Nubar Terziyan | Hadi Bey | |
|
Mehmet Ali Akpınar | Rum | |
|
Faik Coşkun | Samim'in Babası | |
|
Zeki Tüney | Rum | |
|
Erdoğan Seren | Rum Çeteci | |
|
Kazım Kartal | Astsubay | |
|
Lütfü Engin | Niko | |
|
Ali Seyhan | Rum | |
|
Hüseyin Güler | ||
|
Muzaffer Yenen | Kurs Hocası | |
|
Ergül Buharalı | ||
|
Faruk Panter | Rum Çeteci | |
|
Nevin Akkaya | Fatma Girik Seslendirmesi | |
|
Süha Doğan | Muzaffer Tema Seslendirmesi | |
|
Muhip Arcıman | Cahit Irgat Seslendirmesi | |
|
Handan Kadıoğlu | Serpil Gül Seslendirmesi | |
|
Hayri Esen | İzzet Günay Seslendirmesi | |
|
Sadettin Erbil | Süleyman Turan Seslendirmesi | |
|
Kemal Ergüvenç | Kadir Savun Seslendirmesi | |
|
Rıza Tüzün | Nubar Terziyan Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Tür
|
|
Özellikler
|
Siyah Beyaz, 35 mm
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Aynı kadına âşık olan iki
arkadaşın hikâyesi konu anlatılır. Üsteğmen olan Kemal ile Samim,
çocukluklarından beri yakın arkadaştır. Kıbrıs'taki gizli bir operasyon için
görevlendirilip İstanbul'a eğitime gönderilirler. Samim, operasyon ekibini
nişanlısı Güner'in evine davet eder. Ziyaret esnasında babasının hastalandığını
duyar ve onu ziyarete gider. Bu sırada Kemal, Güner'in Samim'den ayrılmak
istediğini öğrenir. Bunun üzerine Güner'i kararından vazgeçirmeye çalışır.
Ancak bir süre sonra ikisi arasında bir yakınlık oluşmaya başlayacaktır. (Koray
Sevindi)
Ayrıntılar:
Frank Chacksfield’in
‘Immortal Serenades’ albümündeki (1958) ‘Serenade (Stándchen From Schwanengesang)’(1826)
(Franz Schubert).
Güner’in mezarı başındaki Kadir Başçavuş. “Rahat uyu kızım. Sana Onların selamını getirdim. İkisi de senin gibi kara toprak altında yatıyor. Vatanları için dövüşerek öldüler. Bayrakları için çarpışarak, seve seve öldüler. Seni severek öldüler!”
Ankara’daki Hava Kuvvetleri Komutanlığı.
Gizli bir görev, denizci üç eski arkadaşı (Ütğm. Kemal, Ütğm. Samim ve Bçvş. Kadir) tekrar buluşturmuş. “Bu kadar tesadüf olmaz canım. Kim derdi ki bunca zaman sonra üçümüz aynı vazife başında bir araya geleceğiz.”
Sert görünüşlü komutan Cahit Irgat, Kıbrıs haritasında bilgi veriyor. “Bütün vazifenizin süresi iki saat. Bu müddet içinde, bize düşmanın ikmal yolları hakkında is tediğimiz bilgiyi göndereceksiniz. Soydaşlarımızın geleceği ve kurtuluşu için gönderiyoruz sizi. Vazifenizin sonunda üçünüzü de mutlak bir ölüm bekliyor. Bu vazifeden dönmeniz imkânsız. İki saat içinde yerinizi tespit edecekler. Gideceğiniz yer düşman hatlarının tam ortası. Etrafınızı çevirip sizi şehit etmeleri muhakkak. Ancak bir mucize ile kurtulabilirsiniz. Bu hususta ne Mücahitlerin ne de bizlerin en ufak bir yardımını bile göremeyeceksiniz!” (70’li yıllardaki televizyon dizisi ‘Görevimiz Tehlike’ gibi).
Üç arkadaş, Yzb. Turan Özbek’in komutasında, görevleri ile ilgili bir kurs için İstanbul'a gelirler. Burada Samim’in nişanlısı Güner ile tanışırız.
Denizciler için sözü edilen mucize, genç kız için de gerekli! Çünkü hasta, hem de milyonda bir rastlanan cinsten. ‘Kökü tamamıyla ruhi’. Doktor-Mümtaz Ener “Sizi aldatmak istemem Hadi Bey” diyor. “Kızınız ölüme mahkûm. Belki bir mucize olur.” Şimdiye kadar bu tip hastalıktan kurtulan 1-2 kişiye rastlanmış. Hepsinin de ‘mucizesi’ aynı; Yaşama sevinci! Bilhassa aşk!
Samim’in ‘aşkı’ böyle bir ‘mucize’ için yetersiz. Üstelik babası-Faik Coşkun ağır hasta. Görev gereği İzmir’e gideceği için nişanlısı ile ilgilenemiyor.
Doktor’un konuşmasına kulak misafiri olmuştu Güner. Ayrılık kararı için Kemal’in yardımını ister. Nişan yüzüğünü vererek “Bunu Samim’e iade etmenizi rica edeceğim. Böylesi bizim için daha iyi olacak. Biliyorum çok acı çekecek ama (‘ölümünü’ kastederek) kısa bir süre sonra beni anlayacak, affedecek” diyor.
‘Hastalık’ ve ‘gizli görev’ nedeniyle bu ‘kısa bir süre’ sonrasının’ hiçbir önemi yok!
Fausto Papetti’nin ‘4a Raccolta’ uzunçalarındaki (1964) ‘Sole Spento’ (1963) (Fausto Papetti / Francesco Franco Cassano). Kemal’in taş attığı deniz kıyısında, oluşan halkalar tıpkı hatıralara benziyor. ‘Oluştukları yer o günkü yaşantılar’. Sonra uzaklaştıkça, büyüdükçe kuvvetlerini kaybediyor, başka ve daha kuvvetli bir akımın içinde kayboluyorlar. Tıpkı Güner ile Samim gibi. “Bir zamanlar sevdiğimi zannetmiştim O’nu ama şimdi halkaları uzadı, eridi, kayboldu.”
Belgrat Ormanı, İstanbul tepeleri, ‘Summertime’ı (1936) (George Gershwin) dinlediğimiz gece kulübü. Kemal’le aralarında, engel olunamayan büyük bir aşk başlıyor. Mucize gerçekleşmiş, genç kız iyileşmekte!
Bu arada İzmir’den dönen Samim durumu anlamış. Biraz gerginlik yaşansa da, Kıbrıs’taki görevin önemi ve Güner’in amcakızı Gül'ün yazdığı açıklayıcı mektup ortada hiçbir kırgınlık bırakmaz.
‘Die Walküre (The Valkyrie)’deki (1856) (Richard Wagner) ‘Hojotoho! Heiaha! (Ride Of Valkyries)’. Kıbrıs görevi başarı ile yerine getirilir. Ama düşman o kadar kalabalık ki denizaltıya, bir tek Kadir Başçavuş, bir ayağını kaybettirecek yara ile dönebiliyor!
Kemal’in, Kıbrıs’a giderken yazdığı veda mektubu da Güner’deki mucizenin sonu olmuş!
“Sen yanımda oldukça hiç ölüm yokmuş, dünyaların sonuna kadar hep seni severek yaşayacakmışım gibi geliyor bana.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Güner’in mezarı başındaki Kadir Başçavuş. “Rahat uyu kızım. Sana Onların selamını getirdim. İkisi de senin gibi kara toprak altında yatıyor. Vatanları için dövüşerek öldüler. Bayrakları için çarpışarak, seve seve öldüler. Seni severek öldüler!”
Ankara’daki Hava Kuvvetleri Komutanlığı.
Gizli bir görev, denizci üç eski arkadaşı (Ütğm. Kemal, Ütğm. Samim ve Bçvş. Kadir) tekrar buluşturmuş. “Bu kadar tesadüf olmaz canım. Kim derdi ki bunca zaman sonra üçümüz aynı vazife başında bir araya geleceğiz.”
Sert görünüşlü komutan Cahit Irgat, Kıbrıs haritasında bilgi veriyor. “Bütün vazifenizin süresi iki saat. Bu müddet içinde, bize düşmanın ikmal yolları hakkında is tediğimiz bilgiyi göndereceksiniz. Soydaşlarımızın geleceği ve kurtuluşu için gönderiyoruz sizi. Vazifenizin sonunda üçünüzü de mutlak bir ölüm bekliyor. Bu vazifeden dönmeniz imkânsız. İki saat içinde yerinizi tespit edecekler. Gideceğiniz yer düşman hatlarının tam ortası. Etrafınızı çevirip sizi şehit etmeleri muhakkak. Ancak bir mucize ile kurtulabilirsiniz. Bu hususta ne Mücahitlerin ne de bizlerin en ufak bir yardımını bile göremeyeceksiniz!” (70’li yıllardaki televizyon dizisi ‘Görevimiz Tehlike’ gibi).
Üç arkadaş, Yzb. Turan Özbek’in komutasında, görevleri ile ilgili bir kurs için İstanbul'a gelirler. Burada Samim’in nişanlısı Güner ile tanışırız.
Denizciler için sözü edilen mucize, genç kız için de gerekli! Çünkü hasta, hem de milyonda bir rastlanan cinsten. ‘Kökü tamamıyla ruhi’. Doktor-Mümtaz Ener “Sizi aldatmak istemem Hadi Bey” diyor. “Kızınız ölüme mahkûm. Belki bir mucize olur.” Şimdiye kadar bu tip hastalıktan kurtulan 1-2 kişiye rastlanmış. Hepsinin de ‘mucizesi’ aynı; Yaşama sevinci! Bilhassa aşk!
Samim’in ‘aşkı’ böyle bir ‘mucize’ için yetersiz. Üstelik babası-Faik Coşkun ağır hasta. Görev gereği İzmir’e gideceği için nişanlısı ile ilgilenemiyor.
Doktor’un konuşmasına kulak misafiri olmuştu Güner. Ayrılık kararı için Kemal’in yardımını ister. Nişan yüzüğünü vererek “Bunu Samim’e iade etmenizi rica edeceğim. Böylesi bizim için daha iyi olacak. Biliyorum çok acı çekecek ama (‘ölümünü’ kastederek) kısa bir süre sonra beni anlayacak, affedecek” diyor.
‘Hastalık’ ve ‘gizli görev’ nedeniyle bu ‘kısa bir süre’ sonrasının’ hiçbir önemi yok!
Fausto Papetti’nin ‘4a Raccolta’ uzunçalarındaki (1964) ‘Sole Spento’ (1963) (Fausto Papetti / Francesco Franco Cassano). Kemal’in taş attığı deniz kıyısında, oluşan halkalar tıpkı hatıralara benziyor. ‘Oluştukları yer o günkü yaşantılar’. Sonra uzaklaştıkça, büyüdükçe kuvvetlerini kaybediyor, başka ve daha kuvvetli bir akımın içinde kayboluyorlar. Tıpkı Güner ile Samim gibi. “Bir zamanlar sevdiğimi zannetmiştim O’nu ama şimdi halkaları uzadı, eridi, kayboldu.”
Belgrat Ormanı, İstanbul tepeleri, ‘Summertime’ı (1936) (George Gershwin) dinlediğimiz gece kulübü. Kemal’le aralarında, engel olunamayan büyük bir aşk başlıyor. Mucize gerçekleşmiş, genç kız iyileşmekte!
Bu arada İzmir’den dönen Samim durumu anlamış. Biraz gerginlik yaşansa da, Kıbrıs’taki görevin önemi ve Güner’in amcakızı Gül'ün yazdığı açıklayıcı mektup ortada hiçbir kırgınlık bırakmaz.
‘Die Walküre (The Valkyrie)’deki (1856) (Richard Wagner) ‘Hojotoho! Heiaha! (Ride Of Valkyries)’. Kıbrıs görevi başarı ile yerine getirilir. Ama düşman o kadar kalabalık ki denizaltıya, bir tek Kadir Başçavuş, bir ayağını kaybettirecek yara ile dönebiliyor!
Kemal’in, Kıbrıs’a giderken yazdığı veda mektubu da Güner’deki mucizenin sonu olmuş!
“Sen yanımda oldukça hiç ölüm yokmuş, dünyaların sonuna kadar hep seni severek yaşayacakmışım gibi geliyor bana.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Sanat Yönetmeni
|
Yüksel Tanık (Sanat
Yönetmeni)
|
Yapım Ekibi
|
Hasan Nurdan
(Yapım Sorumlusu)
|
Adnan İrkut
(Yapım Sorumlusu)
|
|
Cemil Paskap
(Yapım Asistanı)
|
|
Fikret
Güryalçın (Set Ekibi)
|
|
Özer
Korkmazlar (Set Ekibi)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Fevzi Tatbak
(Reji Ekibi)
|
Işık Ekibi
|
İlhan Aslım
(Işık Ekibi)
|
Ses Ekibi
|
Tuncer
Aydınoğlu (Ses Kayıt)
|
Müzik ekibi
|
Fecri
Ebcioğlu (Müzik Yönetmeni)
|
Firmalar
|
Kemal Film
(Yapım)
|
Kemal Film
(Plato)
|
|
Acar Film (Seslendirme)
|
|
Yılmaz Ofset (Afiş Basım)
|
|
Afiş Prodüksiyon
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder