17 Eylül 2014

YAKILACAK KİTAP (1968)

yakilacak _kitap_1968.jpg
HUNP: 7,7




Vizyon Tarihi : 1968

Hunp : 7,7

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :

Nazan ŞorayNazan ŞorayVicdan
Ekrem BoraEkrem BoraNecdet
Tanju GürsuTanju GürsuÖmer
Muzaffer TemaMuzaffer TemaBaba
Fatma KaranfilFatma KaranfilFeride
Ali ŞenAli ŞenSalih Baba
Müjdat GezenMüjdat GezenSami
Naşide YılmazNaşide YılmazNezihe
Kayhan YıldızoğluKayhan YıldızoğluAvukat
Metin YalçınkayaMetin YalçınkayaKamil
Mualla SürerMualla SürerFatma Nine
Mümtaz EnerMümtaz EnerHidayet
Reşit ÇildamReşit ÇildamKemal
Leman ÖztürkLeman ÖztürkSabiha
Talia SaltıTalia SaltıKasabalı
Mustafa YavuzMustafa Yavuz
Sadettin ErbilSadettin ErbilT. Gürsu Seslendirmesi
Jeyan Mahfi TözümJeyan Mahfi Tözüm  N. Şoray Seslendirmesi
Rıza TüzünRıza TüzünA. Şen Seslendirmesi
Toron KaracaoğluToron KaracaoğluE. Bora Seslendirmesi
Alev KoralAlev KoralL. Öztürk Seslendirmesi
Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Görüntü Yönetmeni
Eser
Süre
82 dk
Tür
Özellikler
Ülke
Türkiye
Etiketler
Firmalar
Duru Film (Yapım)





Vicdan (Nazan Şoray) kimsesiz bir çocuktur. Babası tarafından terk edilen annesi onu doğururken  ölür. Vicdanı  boynuna bir madalyon takarak Fatma Nine (Mualla Sürer) adında yaşlı bir kadına emanet eder. 8, 9 yaşına gelince boynundaki madalyonu alarak para karşılığı onu bir aileye satar.   Çocuk yaşta evin oğlu  Ömer (Tanju Gürsu) tarafından tecavüze uğrayan vicdan büyüdüğü evi terk ederek yatılı okur. Okul arkadaşlarından Nezihe'nin (Naşide Yılmaz) düğününde tanıştığı Necdet'e (Ekrem Bora) aşık olur. Evde yalnız kaldıkları bir sırada  Ömer tarafından da bir tecavüz girişimi ile karşılaşınca erkelere olan güvenini kaybeder ve İstanbul'u terk eder. Yıllar geçer Vicdan doktor olmuş, bir Anadolu kentinde görev yapmaktadır. Kader Ömer'i bu kentte yeniden karşısına çıkarır. Hem de bir katil olarak...


Replikler:
‘Tenderly’ (1946) (Walter Gross / Jack Lawrence); “Asıl anamla babam bir sis perdesinin ardında saklı kalırken aradan 7 yıl geçti. 7 yılda çok serpilmiş ve güzelleşmiştim.Yeni ebeveynimin beni verdikleri okulda sınıflarımı başarıyla geçtim. Analığım, babalığım beni o kadar çok seviyorlardı ki. Tek üzüntüm Ömer ‘Abi’min kaba ve sert davranışlarıydı. Sanki beni kıskanıyordu.”
Keşke yalnızca kıskansaydı.
Aynı adlı romanın (1927) (Suhulet Kitabevi) (Etem İzzet) (Beşinci basım 1944-İnkılâp Kitabevi) (Etem İzzet Benice) ikinci Yeşilçam çevrimi.
Jenerikte İsmet Nedim’in film için yaptığı beste.
“İnsanları hayat ağacının yeşil yapraklarına benzetirim. Zaman gelince sararırlar, kururlar ve düşerler. Hatıra defterimdeki çocukluk yıllarım kara sayfalardı benim için. Annem, kaderin çizdiği dikenli ve ıstırap dolu bir yolda beni yalnız bırakıp göçüp gitti.”
İstanbul civarında bir köy yolu. ‘Genç irisi, uzun boylu... zayıf ve mecalsiz bir kadın’ bayılıp kalmış. Buralara yabancı, üstelik doğum yapmak üzere. En yakın ev Fatma Nine’nin. Oraya götürürler. Kızı Vicdan’ı dünyaya getirdikten sonra durumu daha da fenalaşır. ‘Doktora haber salınmış ama zavallının işi artık Allah ile’. Son bir gayretle yazdığı mektubu, kimse görmeden, boynundaki madalyonun içine saklıyor. ‘Bebeğini emanet etmek istediği’ aç gözlü Fatma “Benim kendime bakacak halim yok. İyi olursun da çocuğuna kendin bakarsın” diye nazlanmıştı ama parayı görünce söylediklerini unutuverir.
“Annem benden daha talihliymiş. Hiç olmazsa bir kerecik yüzümü görebilmiş. O günden sonra tek arkadaşım madalyon oldu.”
4-5 sene sonra. Vicdan itilip kakılarak büyümüş. ‘Anası’ zannettiği Fatma Nine de pek sevecen(!); “Seni uğursuz seni. Başıma bela oldun. Anne deme bana. Ben senin annen değilim.”
Vicdan; “Peki ben kime anne diyeceğim? Benim annem ne oldu?”
Fatma; “(Çocuğu ıssız bir yerdeki mezara götürerek) İşte anan. Ne idiği belirsizin biri. Günahlarının cezasını seni doğururken çekti.”
Bir müddet sonra da “40 yıl sana bakacak değilim ya. Ananın bıraktığı iki kuruş çoktan bitti” diyerek küçük kızı bir köylüye ‘satar’. Kolyesini bile alıyor. “Annemden de, O’nun tek hatırası olan madalyondan (da) ayrılmam böyle oldu.”
Vicdan artık bir ‘kaz çobanı’. Sığıntı olduğu bu ailenin yanında çok barınamaz. Annesi ile ilgili kötü sözler edilince kavga çıkarır. Sonu kovulmak.
“En mukaddesatıma dil uzatan bu insanlardan kaçmak, karanlığa karışmak, karanlığın içinde erimek istiyordum.”
Perişan bir şekilde geldiği yol kenarında ‘yorgunluktan ve açlıktan bayılır’. Yardım etmek için duran ‘İstanbul H. 44 760’ plakalı otomobildekiler yeni ailesi olacaktır. Gerçi 20-25 yaşlarında bir oğulları var ama ‘senelerce bir kız çocuğunun hasretini çekiyorlarmış’. Bu durum Ömer’in pek hoşuna gitmez. ‘Miras meselesi’.
Romanda “Fındıklı’da bir Konak (sf. 36)”, filmde Armatör Suat Sadıkoğlu’nun Ortaköy’deki Yalısı. Vicdan’ın şimdi kendine ait bir odası var. Hidayet Bey ve eşi gerçek bir ana baba gibi. Yakında okula başlayacak. “O günün heyecanıyla sabaha kadar uyuyamamıştım. Çok uzaklarda kalan öz annem benim için acı bir masaldı artık.”
Yıllar geçmiş. Posbıyıklı, fularlı, fötr şapkalı, hali vakti yerinde biri Fatma Nine ile konuşuyor. Adı Selim Bey. Yaşlı kadının boynundaki madalyonun sahibini, ‘sevdiği kadını’ arıyormuş. Öldüğünü, kızının ise kayıp olduğunu öğrenir. Onlardan kalan tek hatıra madalyon için avuç dolusu para veriyor.
Vicdan başarılı bir öğrenci. Feride adlı iyi bir arkadaşı var. Lise bitmek üzere. “Tatlı günlerimizi kedere boğan olay analığımın hastalığı olmuştu.”
‘Analığı’ tedavi için kocası ile Londra’ya gider. Bunca yıl genç kıza ilgi göstermeyen Ömer’in bakışları şimdi ‘bir başka’. Vicdan’ı gazinoya götürür. ‘Bugüne kadar yapmadığı ‘abilik’ vazifelerinin acısını bir günde çıkarmaya çalışacakmış’.
‘Till’ (1957) (Charles Danver / Carl Sigman ve Pierre Buisson). ‘Abi’nin zorlamasıyla içilen içki, müzik. Sabah uyandığında olan olmuştu. Ağlamak, çığlık atmak yararsız. Üstelik ‘Abisi’ “Kes sesini. Olan oldu bir kere. Aramızda geçenlerden tek kelime konuşursan öldürürüm seni” diye tehdit ediyor.
“Ömer hayatıma paslı bir çivi gibi girmişti. Bu acıyı içimden yıllarca atamayacaktım. İçimde yeşeren huzur ağaçlarının dalları arasındaki güneş parlamaz olmuştu artık.”
Ama felaket bu kadarla kalmaz. 25 Mart 1968 tarihli Hürriyet; “Bir İngiliz yolcu uçağı 61 kişi ile denize düştü.” Hidayet Bey ve eşi de uçaktaydı.
Neyse ki gitmeden “Manevi evlat Vicdan’ın tahsil ve sair masrafları için bankaya para yatırmışlar”. Köşk ve diğer gayrimenkuller Ömer’e kalmış. Ama ‘Abi’ bu kadarına razı değil. Avukat Kayhan Yıldızoğlu’na bağırıyordu; “O uğursuz kız bir daha bu eve gelirse ayaklarını kırarım. Gelmesin, defolsun.”
“Korkunç hakikati öğrendiğim zaman çok üzüldüm. Susuz kalmış bir fidan gibiydim artık. Ya kuruyup gidecek ya da rüzgârın önüne kattığı bir kuru yaprak misali, kaderin bana çizdiği kötü yolda düşe kalka gidecektim.”
Liseyi birincilikle bitirir. Tıp Fakültesine yazılacak. “Doktor olacağım. Kendimi insanlara adayacağım. Kimsenin gitmek istemediği yerlere gidecek, kimsesiz terk edilmiş sefil çocuklara kucağımı açacağım.”
Fausto Papetti’nin ‘1a Raccolta’ albümündeki (1960) ‘Sleep Walk’ (1959) (Farina). Liseden arkadaşı Nezihe evleniyor. Orkestra ‘Vokal Yankılar’. Böyle sahnelerin değişmez oyuncuları Silvana Panpani ve Ahmet Koç da orada. Burada Vecdet ile karşılaşır. Ertesi gün Amerika’ya gidiyormuş. Vicdan’la çok ilgili ama genç kız soğuk davranıyor. Sami de Feride’ye tutulmuş.
Tekrar karşılaşmaları 4 yıl sonra. Vicdan-Vecdet ve Feride-Sami. “Dördümüz de bir girdabın baş döndüren çalkantısına tutulmuştuk. Döne döne, seve seve birbirimize yaklaşıyorduk.”
Ekrem Bora’ya ait [ve ‘Kadın Severse’ (1968), ‘Bir Kadın Kayboldu’ (1971), ‘Emine’ (1971) filmlerinden anımsadığımız] ‘34 HR 007’ plakalı Mercedes’le Belgrat Ormanı’nda dolaşıyorlar.
Fakülteyi bitirip doktor olduğunda bir olay Vicdan’ın erkeklere olan ‘inancını tümden yıkar’. Vecdet’in doğum günü. Toplantı var numarasıyla genç kızı Bebek’teki evine götürmüş. Burada ‘sadece şehvete tapınan biri gibi davranıyor (sf. 97)’. Saldırıp öpmek ister. Feride ile Sami tam zamanında yetişmese neler olacaktı kimbilir.
“Vecdet’in insafsız davranışı, Ömer’in hançeriyle açtığı, küllenmeye yüz tutmuş yaramı yeniden deşmişti. Kaçtım. Anadolu’nun küçük bir kasabasına gidip şehrin ikiyüzlü insanlarından kurtulmak istedim.”
Sonrasında kahramanımızı duman içindeki bir trenle Anadolu’ya giderken görüyoruz. Yolda uğradığı Fatma Nine’den ‘gerçek babası’nın varlığını öğrenir.
Dr. Vicdan Hidayet. Kasabalılar ‘melek gibi kız’ diyorlar. Bazı erkeklerin fiskoslarını, imalı bakışlarını hoş görüyor. Okul müdürü Salih Baba kendisine kol kanat germiş. Sarıcalıların oğlu Kamil, Vicdan ile evlenmek istiyor.
Ömer’in gelişi o günlerde. Bir kavga sırasında Kamil’i öldürür. Kasabalı Vicdan’ı suçluyor. Filmin burası ‘Vurun Kahpeye’ gibi. Genç doktoru koruyan, azgın ahaliyi sakinleştiren yine Salih Baba.
Bu sırada [Süreyya Duru’ya ait ve ‘Siyahlı Kadın’da (1966) gördüğümüz] ‘34 FU 933’ plakalı araba ile gelenler var. Selim Bey ve Vecdet. İnanılmaz ama baba oğulmuşlar. Delikanlı Vicdan’ın adresini ‘yalvar yakar’ Sami’den almış. Özür dilemeye gelmiş. Babasına da ‘gelinini’ gösterecek.
Gençler evlenmeye karar verirler. Düğün gecesi Selim Bey ‘manevi değeri çok büyük olan madalyonu’ Vicdan’a vermek isteyince ‘kaderin bir başka sillesi gerçekleşir’.
Selim Bey ‘babası’ ve Vecdet ‘kardeşi’!
‘Duvaklı Mezar’ denen uçurumun kenarındayken yine Salih Baba yetişir; “Durun çocuklar, beni dinleyin. Kardeş değilsiniz!”
Madalyondan çıkan mektup tüm gerçeği açıklıyor; “Yavrum, sana ait bir sırrı mezara gömmeye gönlüm razı olmadı. Baban gemiciydi. Karnımda seni taşırken gittiği bir seferden geri dönmedi. Selim Bey karşıma çıktı. Birbirimizi sevdik. O’nu kendime bağlayabilmek için ‘karnımda çocuğun var’ diye yalan söyledim. Evli olduğunu öğrenince kaçtım. Günahkâr ananı affet.”
Romanın başlangıcı 1 Temmuz 1915. “Rutubet kokan, loş, basık, çıplak bir oda (sf. 3).” Merhum Posta Memuru Cemil Efendi’nin karısı Şaziment kendisini yakıyor. Fakirliğe, sefalete dayanamamış. 2-3 yaşındaki kızı Vicdan’ın hayatı ‘(sf. 90) ıstırapla kardeş, talihsizlikle eş, vefasızlıkla arkadaş, mihnetle yoldaş’ geçecektir. Birkaç hafta Muhtar Halil Efendi’nin evinde; 2 yıl Darülaceze’de; Bir buçuk sene bir evde besleme olarak kalır. Sonunda Gümrük Müdürü Hidayet Beylerin evlatlığı oluyor. Ebeveynin ölümünden sonra en büyük kötülük ‘üvey abisi’ Ömer’den gelir. 11-12 yaşındayken tecavüze uğrar. O kadar çocuk ki bunun ne olduğunu yıllar sonra anlayacaktır. ‘Nim bakire Vicdan’. Kitabın 13 yerinde kendisinden ‘yarı bakire’ diye söz diyor.
Yatılı Kız Öğretmen Okulu’nu birincilikle bitirip tayinini beklerken Vecdet ile karşılaşır. Delikanlıyı sevmiş ama Onun ‘şehvet beklentisi içindeki davranışlarından’ rahatsız olur. “Vicdan, bir turna; Vecdet, kovalayan bir kartal (sf. 28)”
Öğretmen olarak İskilip’e kaçar gibi gidiyor. ‘Gülcemal Vapuru’ ile Samsun. Atlı araba ile 4 günde Çorum. Sonra Karaburun Köyü ve İskilip.
Kötü talihi burada da karşısına çıkar. Ömer’le karşılaşır. Yakınlardaki Sungurlu’da ticaret yapıyormuş. Tam kasabaya alışmışken bir başka sarsıntı; Yeni tayin olan kaymakam Selim Bey, Vecdet’in babası.
Bin bir türlü engelden sonra evlenirler. Fakat Selim Bey’in, ölürken oğluna söyledikleri zavallı kızın sonunu hazırlıyor; “Bundan 25-26 sene evvel, ki sen o zaman 2-3 yaşında idin... Anneni ve seni Kayseri’de bıraktım İstanbul’a gittim... Kader ve gençlik beni affedilmez bir günaha sürükledi... Aksaray’da Posta memuru iken pek genç ölen Cemil Efendi’nin karısı Şaziment Hanım ile tanıştım... Seviştim, kalbini çaldım, 4 ay beraber yaşadım. Sonra da bir hırsız gibi koynundan sıyrıldım kaçtım. Bir sene sonra çocuğum olduğunu haber verdi, onu da inkâr ettim... Fakat O benim çocuğum. Senin öz kardeşin... O’nu ara bul...”
(Sf. 258) Ertesi gün Zabıta raporundan; “...Vecdet Bey’in zevcesi, Selim Bey merhumun gelini Vicdan Hanım bu sabah Meydan Çayı’nın kıyısında ölü bulunmuştur... Tahkikata devam edilmektedir.”
Neyse ki film mutlu biter. Vicdan ve Vecdet, İsmet Nedim’in muhayyer kürdi şarkısıyla neşe içinde koşuyorlar. “Unutmak mümkün değil//Geçen mesut günleri//Sevmiyorsun beni sen//Anladım zalim seni//**//Nasıl ihanet ettin//Şu ilahi aşkıma//Bırakıp gittin zalim//Beni yalnız başıma//**//Gülme, gülme artık yüzüme//Girme, girme sakın rüyama.”



 TESBİHNAME.COM

Hiç yorum yok: