HUNP : 7,7 |
Vizyon Tarihi : 1968
Hunp : 7,7
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
Cüneyt Arkın | Sedat Tüzer | |
Sevda Ferdağ | Meral | |
Süha Doğan | Atıf | |
Sunay Sun | Züleyha | |
Cahit Irgat | Orhan | |
Mine Soley | Leyla | |
Kayhan Yıldızoğlu | Komiser | |
Hasan Ceylan | Haydar | |
Necati Er | Ahmet | |
Hüseyin Güler | Atıf'ın Adamı | |
Talat Gözbak | Savcı | |
Bilal İnci | Kaçakçı | |
Lütfü Engin | Kaçakçı | |
Kudret Karadağ | Kaçakçı | |
Asım Nipton | İsmail | |
Necdet Tosun | Meyhaneci Hüsnü | |
Mehmet Ali Akpınar | Kiralık Katil | |
Orhan Çoban | Necmi | |
Zeki Tüney | Kumarhane Müdürü | |
Kudret Şandra | Dans Hocası | |
Nusret Özkaya | ||
Behçet Nacar | ||
Adnan Mersinli | ||
Haydar Karaer | ||
Yaşar Şener | ||
Abdurrahman Palay | C. Arkın Seslendirmesi | |
Nevin Akkaya | S. Ferdağ Seslendirmesi | |
Sadettin Erbil | S. Doğan Seslendirmesi | |
Gülen Kıpçak | S. Sun Seslendirmesi | |
Timuçin Caymaz | M. Ali Akpınar ve H. Ceylan Seslendirmesi | |
Zafer Önen | Necati Er Seslendirmesi | |
Ayton Sert | A. Nipton Seslendirmesi | |
Esen Günay | K. Yıldızoğlu Seslendirmesi | |
Hayri Arlı | L. Engin, N. Tosun ve O. Çoban Seslendirmesi | |
Vala Önengüt | T. Gözbak Seslendirmesi | |
Devrim Parscan | B. İnci Seslendirmesi | |
Osman Alyanak | Seslendirme |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Süre
|
79 dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Sedat kaçakçı
Atıf'ın adamıdır, Ahmet'le birlikte yakalanır 4 yıl hapis yer ama
Atıf'ı ele vermez, çıkar Atıf'ın peşini bırakmaz. Ahmet öldürülünce kız kardeşi
intikam için Atıf'ın gazinosunda çalışmaya başlar.
Hayalindeki zengin olma
hırsı yüzünden mahallesini terk eden Sedat karanlık işler çeviren Atıf’ın yanında
çalışmaya başlar. Arkadaşı Ahmet’le birlikte her türlü kaçakçılık işlerini
yapmaya başlarlar. Polis şüphe üzerine bunları sorguya çekince Atıf, Ahmet’i
polise gammazladı diye öldürür. Bu durum Sedat’ın aklını başına getirir, mahalleye
babasının yanına döner, Ahmet’in kız kardeşi Meral bütün bu olayların sorumlusu
olarak Sedat’ı görür. Bunun içinde Sedat’ın tek amacı suçsuz olduğunu ispat
etmesidir.
Yapım Ekibi
|
Sadri Karan (Yapım
Amiri)
|
Aydın Uslu (Yapım
Asistanı)
|
|
Mustafa
Oğuz (2) (Yapım Asistanı)
|
|
Erol Kesler (Set
Amiri)
|
|
Ercan
Akyıldırım (Set Ekibi)
|
|
Kahraman
Kongür (Set Ekibi)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Emel Işık (Reji
Ekibi)
|
Kamera Ekibi
|
Mehmet Ali
Özdemir (Kamera Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
Osman Koşkan (Negatif
Kurgu)
|
Hikmet
Kuyucu (Negatif Kurgu)
|
|
Kemal Gök (Laboratuar)
|
|
Hüseyin
Özer (Laboratuar)
|
|
Yaşar Gök (Laboratuar)
|
|
Abdullah
Akdeniz (Laboratuar)
|
|
Ses Ekibi
|
Aleko
Aleksandru (Senkron)
|
Müzik ekibi
|
Nesrin Sipahi (Şarkılar)
|
Firmalar
|
Er Film (Yapım)
|
Replikler :
‘El Cid’ (1961) için
yapılan ‘Battle Preparations-The Battle Of Valencia’ (Miklós Rózsa) (5.20-7.00
dakikalar arası).
Hapisten çıkan Sedat, ‘babasının elini öpmek, sonra sıkıca bir sarılmak, bir daha da hiç ayrılmamak’ için gelmiş. Ancak…
Rıfat; “Babanım ne çare ama sen oğlum değilsin. Senin gibi oğlum yok artık, yok yok. Yaptığın değil beni asıl yalanın yıktı. Boş yere sevindirişin, kendine inandırışın yıktı. İyi çektim, iyi dayandım ha! Kaçmadım. Kaçsam zaten ne faydası olurdu ki. Dünyanın neresine gitsem ipin ilmiği boynumdaydı. Göğsümde de sen yazılıydın.”
Silah kaçakçısı bir çete için çalışan delikanlının pişman olup kurtulmaya çalışmasının öyküsü.
Jenerikte ‘(Old) Batman Theme’ (1966) (Neal Hefti) ve sigara dumanı içinde bir kumarhane. Zeki Tüney masalar arasında dolaşıyor. Ara p Celal ‘tarassut halinde’. Yine de hilenin bini bir para.
Pırıl pırıl İstanbul. Sedat Tüzer, ‘34 FS 127’ plakalı ‘Şevrole’ ile eski mahallesine gelmiş. Herkes, özellikle Bakkal İsmail pek saygılı. Kahramanımız çok formda görünüyor. Beyaz kaşkol, koyu renk eldiven. ‘İşleri yolunda, cebi banknot dolu’. Tek derdi ‘hâlâ manav dükkânında çalışıp çabalayan sonra da içkiden medet uman babası’.
Yaşlı adamı Hüsnü’nün meyhanesinde bulmuş.
Rıfat; “Çırak mı söyledi?”
Sedat; “Dükkânda göremeyince anladım.”
Rıfat; “Tembih de etmiştim o serseme.”
Sedat; “Bir de kendine tembih et babacığım. ‘İçme, yeter’ de. ‘Gündüzleri de içmeye başladın, halini hiç beğenmiyorum’ de.”
‘Yaşlı gününde babasını rahat ettirmek istiyor’. “Bir kat tutacağım sana. Dayayıp döşeyeceğim. Emrine bir de adam vereceğim, sırt üstü yat.”
Ne var ki Rıfat ‘işinden, semtinden ve kadehinden ayrılmazmış’. Oğlunun ‘başarıları’ ile mutlu. Bu yetiyor. “Sen beni nice zamandır bahtiyar ettin. İt kopuk alayına karışmadın. Başmüdür oldun. İftiharım oldun.”
Delikanlı oradan ayrılırken Meyhaneci Hüsnü’yü “Başka şişe isterse verme. Yoksa bu dükkânı satın alır sana da dondurma [ikinci çevrim ‘Şeytanın Kurbanları’nda (1973) ‘sütlaç’] sattırırım” diye şaka yollu uyarıyor.
Arabasına giderken eski göz ağrısı ile karşılaşır.
Züleyha; “Koptun gittin buralardan. Hani baban da olmasa hiç gelmeyeceksin değil mi?”
Sedat; “Gelmeyeceğim.”
Züleyha; “Ya! Benim için de mi?”
Sedat; “Kırılma Züleyha, içlenme hemen. O bir zamanlardı. Sahilde, arsada yolunu gözlemek, elini tutmak yetiyordu.”
Züleyha; “Fazlasını istemedin ki.”
Sedat; “İstemedim, isteyemem… Ben evlenemem bu ara. İşim gücüm, istikbalim.”
Züleyha; “O işler, paralar seni ayırdı zaten. Şurda manavlık etseydin de bak ayrılır mıydık? Gözün benden başkasını görür müydü? Tabii şimdi oralarda zenginler, boya güzelleri…”
Gazinocu Atıf’ın yanında çalışmaya başlayana kadar fakirmiş Sedat. Sonra ‘bütün hayatı değişir.’ Kervansaray Night Club’a müdür olmuş. Apartman katı, özel araba, kadınlar. En güzeli de Mine Soley.
Polis Müdürü Kayhan Yıldızoğlu “Bütün bunlar o gazinodaki müdürlük maaşıyla mı oluyordu” diye soracaktır. Sedat’ın, kanun dışı işlere neden ve nasıl bulaştığı senaryoda işlenmemiş.
Atıf, gazino dışında, kumarhane ve silah mermi kaçaklığı dâhil her türlü pis işle ilgili. Kahramanımızı bunlara da bulaştırmış. “Kısa zamanda işin her inceliğini öğrendin. Üstelik kuvvetli, kudretli, zekisin de. Böyle gidersen sırtımız yere gelmez” diye iltifatlara boğuyor. Sağ koluymuş. Adamları Ahmet, Haydar ve Hüseyin Güler ‘her emrini Patron söylemiş gibi dinleyeceklermiş’.
Çalışma şekli çok sade.
‘Dawn Raid On Fort Knox’ (John Barry). Bentlerin dışında buluşmaya gelirken ‘Goldfinger’daki (1964) melodi var. Bilal İnci [‘Serseri Âşık’tan (1965) anımsadığımız] kapısında Akyüz Kardeşler yazılı ‘34 DV 719’ plakalı Dodge kamyonet ile gelmiş.
Silah sandıklarının indirilişi ‘The Arrival Of The Bomb And Count Down’ (1964) (John Barry) (1.20-2.05 dakikalar arası) ile. Sonra bunlar bilinmeyen bir yere ‘sevk edilir’.
İş, hep böyle tıkırında gidecek gibiydi. Ancak bir gün talihleri döner. Bu kez yanına Ahmet’i almış.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Dawn Raid On Fort Knox’ (John Barry). Kaçak silah ve kurşunları almak için Bentler’e gelişlerindeki melodi aynı.
‘The Spy Who Came In From Cold’daki (1965) ‘The Compound’ (Sol Kaplan). Sandıkların taşınması bu gerilimli notalarla. Murdar-Lütfü Engin ve Bilal İnci paralarını alıp gittikten sonra polis gelir. Kahramanımız mahkemede “Belamızı bulduk” diyecektir.
Savcı Talat Gözbak’ın tüm ısrarına rağmen çeteyi ele vermez. Sonuçta kendisi 8, “Masumdur, hiçbir suçu yoktur” diye korumaya çalıştığı Ahmet 2 yıl ceza alıyor. (İkinci çevrimde cezaları 8’er yıl).
‘Goldfinger’daki (1964) “Auric’s Factory” (John Barry). Ahmet’in kız kardeşi İstanbul Cezaevi’ne gelmiş, Sedat’a demediğini bırakmaz. Şimdi nefretle baktığı delikanlıyı bir süre sonra deliler gibi seveceğini bilemezdi tabii.
Meral; “..Geberirsin inşallah! Başkalarını da zehirleyemeden geberirsin de kurtuluruz. Bize ettiklerini kimbilir kimlere de etmişsindir.”
Sedat; “Ettim, ettim ya! Birine, hem de nasıl birine. O senden de beterdir şimdi.”
Mahallede boynu bükük kalan babasını kastediyor.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Death Of Tilley’ (John Barry). 4 yıllık çilenin ardından bir afla hapisten kurtulmuş. Mahallelinin davranışı şimdi bambaşka. “Çıktın mı delikten” diye küçümseyen Mehdi Amca; “Öyleyse yakında gene paran da olur araban da. Alıştın bir kere duramazsın” diye tekrar ‘kötülüğe bulaşacağını’ dokunduran Cevat Uz; “Semtimizin itibarını arttırdın. Gazetelerde resimlerini gördükçe babana da gösterip okurduk. İftiharından gözleri dolardı” diye kafa bulan İsmail Abi; “Senden sonra çok tövbe dedim Allahıma. İyi ki beni sana kısmet etmemiş” diye şükreden Züleyha.
‘El Cid’deki (1961) ‘Battle Preparation-The Battle of Valencia’ (6.30’dan itibaren) (Miklós Rózsa). En acısı Rıfat’ın davranışı. Yine meyhanedeydi. Şişeleri dizmiş karşısına. Oğlunu “Ne var, ne için geldin? Ne istiyorsun?” diye tersler önce. ‘Hükümet affetmiş’ ama yaşlı adam henüz değil. “Yaptığın değil beni asıl yalanın yıktı. Boş yere sevindirişin, kendine inandırışın yıktı.” Bir defa inanmış, bağrında torpil patlamış. “Hele zaman geçsin. Göreyim, inanayım. Aklım kessin iyice.”
Diğer yandan Polis Müdürü Kayhan Yıldızoğlu, Sedat’ın ensesinde. Çeteyi kıstırmak, suçüstü yapmak için yardımını istiyor. Aldığı yanıt; “Ben gammaz değilim. Ne olursa olsun kimseyi ihbar edemem. Öyle görmedim, alışmadım.”
Atıf da yanına dönmesi için bastırıyor.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Bond Back In Action Again’ (2.56-3.05 arası) (John Barry). Yıllar sonra karşılaşmaları bu kısa melodi ile. Çete ‘yeni işler için zemin yoklamak’ amacında. Oysa Sedat ‘bu işlerin cümlesine çaprazı çekmişti’. Hem de ‘silinmemecesine’. Ölüm tehdidine bile direnir ancak yelkenleri suya indirmesi uzun sürmez. Atıf nereden vuracağını iyi biliyor; “Babana acı bari. O’nu da yaşatmam bilesin.”
Araba konusunda iğneli laflar söyleyen mahalleli Cevat Uz haklı çıkıyor. Kahramanımız sonraki sahnede ‘34 HA 588’ plakalı arabadaydı.
‘Goldgfinger’daki (1964) ‘The Laser Beam’ (1.36-2.06 arası) (John Barry). Bu arada Ahmet de çete ile çalışmaya başlamış. Ancak davranışları biraz tedirgin. Nedeni kısa sürede anlaşılıyor. Haydar, kendisini Emniyet Müdürlüğü’nden çıkarken görmüş. Omerta Kuralı gereğince ‘dili kesilir, kulağı parçalanır’.
Sedat’ın, bu işi çetenin yaptığını anlaması çok sonra.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Teasing The Korean’ (0.40-1.07 arası) (John Barry). Yardımsever(!) Atıf “Yapayalnız, teselliye muhtaç” diyerek Meral’e gazinoda iş verir. (Böylesine güzel olmasa aynı şekilde davranır mıydı?) Ölen abisinin intikamını almak isteyen genç kız gazinoda şarkıcılığa başlamış.
Nesrin Sipahi’nin sesi ile ‘Azize’yi (1968) (Suat Sayın) söylüyor.
‘Lawrence Of Arabia’daki (1962) ‘The Miracle’ (İlk dakika) (Maurice Jarre). Daha da ileri giderek, Atıf’ın kolye hediye ettiği gece, çetenin ‘diğer işlerine’ de katılmak istediğini söylüyor. “Abimin bıraktığı işe devam etmek, sizden olmak istiyorum. Aynı kandanım. İşinize yarayabilirim.”
Sedat ile yakınlaşması bu sırada. Babası ile aralarındaki sorunu öğrenmiş. Düzeltmek için mahalleye gider. Oğlunun, çeteye neden boyun eğdiğini öğrenen yaşlı adam, Atıf ‘a ileri geri konuşunca kendi ipini çekmiş olur. Beşiktaş, Yıldız Asfaltı yakınında bir araba kazasında(!) ölüyor.
‘El Cid’ (1961) filmindeki ‘The Twins’ (Miklós Rózsa). Sedat, hâlâ durumu anlamamış, ‘beni affetmeden gitti’ diye kahroluyor. Meral’in ziyaretini, babasının Atıf ile konuşmaya geldiğini öğrenince ‘tek kişilik ordu’ gibi çetenin icabına bakıyor. Polise, yaralıları tevkif etmekten başka iş bırakmamış.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) ‘Portrait Of My Mother’ (Manos Hadjidakis) ve ‘Goldfinger’daki (1964) ‘Alpine Drive’ (John Barry). ‘Son’ yazarken Meral’e sarılmış, oradan uzaklaşıyor.
Yıllar öncesine dönebilse bu yaşadıklarını mı yoksa Züleyha’yı ve mahallesinde ‘manavlık etmeyi’ mi seçerdi?
‘The Barn-Love Theme’ (Miklós Rózsa). ‘El Cid’deki (1961) melodi.
Baba oğlu barıştırmaya gelmiş. Yanakta bir öpücükle sonuçlanan konuşma.
Rıfat; “Demek bütün bu itoğluitliklerin altında Atıf denen o cellât var.”
Meral; “Evet, Abim de öyle söylemişti.”
Rıfat; “Yalan söylemediğine nasıl inanayım?”
Meral; “Ne sizi tanırım ne Sedat’ı. Barışırsanız ne kazancım olur, hiç. Önce ben de sizin gibi düşünüyordum ama halini gördüm oğlunuzun, utandım. Her suçun bir cezası olur. Daha fazlasını çektirmeye hiçbirimizin hakkı yok. Hele sizin.”
Rıfat; “Seviyor musun?”
Meral; “Kimi?”
Rıfat; “Sedat’ı.”
Meral; “Ben mi? Niçin soruyorsunuz?”
Rıfat; “Hiiç! Farkında değilsen haberin olsun diye sordum.”
Hapisten çıkan Sedat, ‘babasının elini öpmek, sonra sıkıca bir sarılmak, bir daha da hiç ayrılmamak’ için gelmiş. Ancak…
Rıfat; “Babanım ne çare ama sen oğlum değilsin. Senin gibi oğlum yok artık, yok yok. Yaptığın değil beni asıl yalanın yıktı. Boş yere sevindirişin, kendine inandırışın yıktı. İyi çektim, iyi dayandım ha! Kaçmadım. Kaçsam zaten ne faydası olurdu ki. Dünyanın neresine gitsem ipin ilmiği boynumdaydı. Göğsümde de sen yazılıydın.”
Silah kaçakçısı bir çete için çalışan delikanlının pişman olup kurtulmaya çalışmasının öyküsü.
Jenerikte ‘(Old) Batman Theme’ (1966) (Neal Hefti) ve sigara dumanı içinde bir kumarhane. Zeki Tüney masalar arasında dolaşıyor. Ara p Celal ‘tarassut halinde’. Yine de hilenin bini bir para.
Pırıl pırıl İstanbul. Sedat Tüzer, ‘34 FS 127’ plakalı ‘Şevrole’ ile eski mahallesine gelmiş. Herkes, özellikle Bakkal İsmail pek saygılı. Kahramanımız çok formda görünüyor. Beyaz kaşkol, koyu renk eldiven. ‘İşleri yolunda, cebi banknot dolu’. Tek derdi ‘hâlâ manav dükkânında çalışıp çabalayan sonra da içkiden medet uman babası’.
Yaşlı adamı Hüsnü’nün meyhanesinde bulmuş.
Rıfat; “Çırak mı söyledi?”
Sedat; “Dükkânda göremeyince anladım.”
Rıfat; “Tembih de etmiştim o serseme.”
Sedat; “Bir de kendine tembih et babacığım. ‘İçme, yeter’ de. ‘Gündüzleri de içmeye başladın, halini hiç beğenmiyorum’ de.”
‘Yaşlı gününde babasını rahat ettirmek istiyor’. “Bir kat tutacağım sana. Dayayıp döşeyeceğim. Emrine bir de adam vereceğim, sırt üstü yat.”
Ne var ki Rıfat ‘işinden, semtinden ve kadehinden ayrılmazmış’. Oğlunun ‘başarıları’ ile mutlu. Bu yetiyor. “Sen beni nice zamandır bahtiyar ettin. İt kopuk alayına karışmadın. Başmüdür oldun. İftiharım oldun.”
Delikanlı oradan ayrılırken Meyhaneci Hüsnü’yü “Başka şişe isterse verme. Yoksa bu dükkânı satın alır sana da dondurma [ikinci çevrim ‘Şeytanın Kurbanları’nda (1973) ‘sütlaç’] sattırırım” diye şaka yollu uyarıyor.
Arabasına giderken eski göz ağrısı ile karşılaşır.
Züleyha; “Koptun gittin buralardan. Hani baban da olmasa hiç gelmeyeceksin değil mi?”
Sedat; “Gelmeyeceğim.”
Züleyha; “Ya! Benim için de mi?”
Sedat; “Kırılma Züleyha, içlenme hemen. O bir zamanlardı. Sahilde, arsada yolunu gözlemek, elini tutmak yetiyordu.”
Züleyha; “Fazlasını istemedin ki.”
Sedat; “İstemedim, isteyemem… Ben evlenemem bu ara. İşim gücüm, istikbalim.”
Züleyha; “O işler, paralar seni ayırdı zaten. Şurda manavlık etseydin de bak ayrılır mıydık? Gözün benden başkasını görür müydü? Tabii şimdi oralarda zenginler, boya güzelleri…”
Gazinocu Atıf’ın yanında çalışmaya başlayana kadar fakirmiş Sedat. Sonra ‘bütün hayatı değişir.’ Kervansaray Night Club’a müdür olmuş. Apartman katı, özel araba, kadınlar. En güzeli de Mine Soley.
Polis Müdürü Kayhan Yıldızoğlu “Bütün bunlar o gazinodaki müdürlük maaşıyla mı oluyordu” diye soracaktır. Sedat’ın, kanun dışı işlere neden ve nasıl bulaştığı senaryoda işlenmemiş.
Atıf, gazino dışında, kumarhane ve silah mermi kaçaklığı dâhil her türlü pis işle ilgili. Kahramanımızı bunlara da bulaştırmış. “Kısa zamanda işin her inceliğini öğrendin. Üstelik kuvvetli, kudretli, zekisin de. Böyle gidersen sırtımız yere gelmez” diye iltifatlara boğuyor. Sağ koluymuş. Adamları Ahmet, Haydar ve Hüseyin Güler ‘her emrini Patron söylemiş gibi dinleyeceklermiş’.
Çalışma şekli çok sade.
‘Dawn Raid On Fort Knox’ (John Barry). Bentlerin dışında buluşmaya gelirken ‘Goldfinger’daki (1964) melodi var. Bilal İnci [‘Serseri Âşık’tan (1965) anımsadığımız] kapısında Akyüz Kardeşler yazılı ‘34 DV 719’ plakalı Dodge kamyonet ile gelmiş.
Silah sandıklarının indirilişi ‘The Arrival Of The Bomb And Count Down’ (1964) (John Barry) (1.20-2.05 dakikalar arası) ile. Sonra bunlar bilinmeyen bir yere ‘sevk edilir’.
İş, hep böyle tıkırında gidecek gibiydi. Ancak bir gün talihleri döner. Bu kez yanına Ahmet’i almış.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Dawn Raid On Fort Knox’ (John Barry). Kaçak silah ve kurşunları almak için Bentler’e gelişlerindeki melodi aynı.
‘The Spy Who Came In From Cold’daki (1965) ‘The Compound’ (Sol Kaplan). Sandıkların taşınması bu gerilimli notalarla. Murdar-Lütfü Engin ve Bilal İnci paralarını alıp gittikten sonra polis gelir. Kahramanımız mahkemede “Belamızı bulduk” diyecektir.
Savcı Talat Gözbak’ın tüm ısrarına rağmen çeteyi ele vermez. Sonuçta kendisi 8, “Masumdur, hiçbir suçu yoktur” diye korumaya çalıştığı Ahmet 2 yıl ceza alıyor. (İkinci çevrimde cezaları 8’er yıl).
‘Goldfinger’daki (1964) “Auric’s Factory” (John Barry). Ahmet’in kız kardeşi İstanbul Cezaevi’ne gelmiş, Sedat’a demediğini bırakmaz. Şimdi nefretle baktığı delikanlıyı bir süre sonra deliler gibi seveceğini bilemezdi tabii.
Meral; “..Geberirsin inşallah! Başkalarını da zehirleyemeden geberirsin de kurtuluruz. Bize ettiklerini kimbilir kimlere de etmişsindir.”
Sedat; “Ettim, ettim ya! Birine, hem de nasıl birine. O senden de beterdir şimdi.”
Mahallede boynu bükük kalan babasını kastediyor.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Death Of Tilley’ (John Barry). 4 yıllık çilenin ardından bir afla hapisten kurtulmuş. Mahallelinin davranışı şimdi bambaşka. “Çıktın mı delikten” diye küçümseyen Mehdi Amca; “Öyleyse yakında gene paran da olur araban da. Alıştın bir kere duramazsın” diye tekrar ‘kötülüğe bulaşacağını’ dokunduran Cevat Uz; “Semtimizin itibarını arttırdın. Gazetelerde resimlerini gördükçe babana da gösterip okurduk. İftiharından gözleri dolardı” diye kafa bulan İsmail Abi; “Senden sonra çok tövbe dedim Allahıma. İyi ki beni sana kısmet etmemiş” diye şükreden Züleyha.
‘El Cid’deki (1961) ‘Battle Preparation-The Battle of Valencia’ (6.30’dan itibaren) (Miklós Rózsa). En acısı Rıfat’ın davranışı. Yine meyhanedeydi. Şişeleri dizmiş karşısına. Oğlunu “Ne var, ne için geldin? Ne istiyorsun?” diye tersler önce. ‘Hükümet affetmiş’ ama yaşlı adam henüz değil. “Yaptığın değil beni asıl yalanın yıktı. Boş yere sevindirişin, kendine inandırışın yıktı.” Bir defa inanmış, bağrında torpil patlamış. “Hele zaman geçsin. Göreyim, inanayım. Aklım kessin iyice.”
Diğer yandan Polis Müdürü Kayhan Yıldızoğlu, Sedat’ın ensesinde. Çeteyi kıstırmak, suçüstü yapmak için yardımını istiyor. Aldığı yanıt; “Ben gammaz değilim. Ne olursa olsun kimseyi ihbar edemem. Öyle görmedim, alışmadım.”
Atıf da yanına dönmesi için bastırıyor.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Bond Back In Action Again’ (2.56-3.05 arası) (John Barry). Yıllar sonra karşılaşmaları bu kısa melodi ile. Çete ‘yeni işler için zemin yoklamak’ amacında. Oysa Sedat ‘bu işlerin cümlesine çaprazı çekmişti’. Hem de ‘silinmemecesine’. Ölüm tehdidine bile direnir ancak yelkenleri suya indirmesi uzun sürmez. Atıf nereden vuracağını iyi biliyor; “Babana acı bari. O’nu da yaşatmam bilesin.”
Araba konusunda iğneli laflar söyleyen mahalleli Cevat Uz haklı çıkıyor. Kahramanımız sonraki sahnede ‘34 HA 588’ plakalı arabadaydı.
‘Goldgfinger’daki (1964) ‘The Laser Beam’ (1.36-2.06 arası) (John Barry). Bu arada Ahmet de çete ile çalışmaya başlamış. Ancak davranışları biraz tedirgin. Nedeni kısa sürede anlaşılıyor. Haydar, kendisini Emniyet Müdürlüğü’nden çıkarken görmüş. Omerta Kuralı gereğince ‘dili kesilir, kulağı parçalanır’.
Sedat’ın, bu işi çetenin yaptığını anlaması çok sonra.
‘Goldfinger’daki (1964) ‘Teasing The Korean’ (0.40-1.07 arası) (John Barry). Yardımsever(!) Atıf “Yapayalnız, teselliye muhtaç” diyerek Meral’e gazinoda iş verir. (Böylesine güzel olmasa aynı şekilde davranır mıydı?) Ölen abisinin intikamını almak isteyen genç kız gazinoda şarkıcılığa başlamış.
Nesrin Sipahi’nin sesi ile ‘Azize’yi (1968) (Suat Sayın) söylüyor.
‘Lawrence Of Arabia’daki (1962) ‘The Miracle’ (İlk dakika) (Maurice Jarre). Daha da ileri giderek, Atıf’ın kolye hediye ettiği gece, çetenin ‘diğer işlerine’ de katılmak istediğini söylüyor. “Abimin bıraktığı işe devam etmek, sizden olmak istiyorum. Aynı kandanım. İşinize yarayabilirim.”
Sedat ile yakınlaşması bu sırada. Babası ile aralarındaki sorunu öğrenmiş. Düzeltmek için mahalleye gider. Oğlunun, çeteye neden boyun eğdiğini öğrenen yaşlı adam, Atıf ‘a ileri geri konuşunca kendi ipini çekmiş olur. Beşiktaş, Yıldız Asfaltı yakınında bir araba kazasında(!) ölüyor.
‘El Cid’ (1961) filmindeki ‘The Twins’ (Miklós Rózsa). Sedat, hâlâ durumu anlamamış, ‘beni affetmeden gitti’ diye kahroluyor. Meral’in ziyaretini, babasının Atıf ile konuşmaya geldiğini öğrenince ‘tek kişilik ordu’ gibi çetenin icabına bakıyor. Polise, yaralıları tevkif etmekten başka iş bırakmamış.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) ‘Portrait Of My Mother’ (Manos Hadjidakis) ve ‘Goldfinger’daki (1964) ‘Alpine Drive’ (John Barry). ‘Son’ yazarken Meral’e sarılmış, oradan uzaklaşıyor.
Yıllar öncesine dönebilse bu yaşadıklarını mı yoksa Züleyha’yı ve mahallesinde ‘manavlık etmeyi’ mi seçerdi?
‘The Barn-Love Theme’ (Miklós Rózsa). ‘El Cid’deki (1961) melodi.
Baba oğlu barıştırmaya gelmiş. Yanakta bir öpücükle sonuçlanan konuşma.
Rıfat; “Demek bütün bu itoğluitliklerin altında Atıf denen o cellât var.”
Meral; “Evet, Abim de öyle söylemişti.”
Rıfat; “Yalan söylemediğine nasıl inanayım?”
Meral; “Ne sizi tanırım ne Sedat’ı. Barışırsanız ne kazancım olur, hiç. Önce ben de sizin gibi düşünüyordum ama halini gördüm oğlunuzun, utandım. Her suçun bir cezası olur. Daha fazlasını çektirmeye hiçbirimizin hakkı yok. Hele sizin.”
Rıfat; “Seviyor musun?”
Meral; “Kimi?”
Rıfat; “Sedat’ı.”
Meral; “Ben mi? Niçin soruyorsunuz?”
Rıfat; “Hiiç! Farkında değilsen haberin olsun diye sordum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder