17 Ekim 2013

KADIN İSTERSE (1965)

HUNP: 8,4







Vizyon Tarihi : 1965

Hunp : 8,4

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :

Ayhan IşıkAyhan IşıkTüccar İrfan Ersoy
Hülya KoçyiğitHülya KoçyiğitMatmazel Nadya
Nuri AltınokNuri AltınokKonsolos
İbrahim Delidenizİbrahim DelidenizNadya'nın Babası
Reha YurdakulReha YurdakulAvukat Kamil Şekercioğlu
Semih SergenSemih SergenPiyer
Hayri EsenHayri EsenAyhan Işık Seslendirmesi
Atıf KaptanAtıf KaptanProfesör İhsan Kerim
Gülbin ErayGülbin ErayLilian
Jale ÖzJale ÖzHatice
Ahmet TurgutluAhmet TurgutluLokanta Sahibi
Osman TürkoğluOsman TürkoğluKonsolosluk Görevlisi
Necip TekçeNecip TekçeKonsolosluk Görevlisi
Celal ErsözCelal Ersöz
Talia SaltıTalia Saltı
Fatoş ÖztanFatoş Öztan
Nazan KiperNazan Kiper
Hayri EsenHayri EsenAyhan Işık Seslendirmesi
Rıza TüzünRıza TüzünA.Kaptan Seslendirmesi
Muhip ArcımanMuhip ArcımanH.Esen Seslendirmesi
Abdurrahman PalayAbdurrahman Palay  R.Yurdakul Seslendirmesi
Agah HünAgah Hün   N.Altınok Seslendirmesi
Jeyan Mahfi TözümJeyan Mahfi Tözüm  H.Koçyiğit Seslendirmesi
Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Müzik
Görüntü Yönetmeni
Eser
Süre
99 dk
Tür
Özellikler
Ülke
Türkiye
Etiketler








Farklı milletlerden olan bir kadın ile bir adamın yaşadığı aşk hikâyesi konu edilir. Nadya babasıyla yaptığı uçak yolculuğunda bir kalp krizi geçirir. Uçak acil olarak İstanbul’a iniş yapar. Babası Nadya’yı tedavisi için konsolosluğa teslim eder. Nadya’nın tedavisi yapılır ancak kalbindeki ur yüzünden altı aylık ömrü kalmıştır. Doktor Nadya’ya aşk gibi heyecan verici duyguları yasaklar. Nadya gizlice hastaneden kaçarak İstanbul’u gezer. Vapurda iş adamı İrfan ile tanışır. Tüm gün beraber vakit geçirirler. Ertesi gün Nadya, hakkında hiçbir şeyden bahsetmeden gizlice İrfan’nın evinden ayrılır. O günden sonra birbirini unutamayan Nadya ve İrfan’ın yolları tekrar kesişecektir. (Meltem İşler Sevindi)

Dekor Tasarım
Basri Büyükcan (Dekor Tasarım)
Yönetmen Ekibi
T. Fikret Uçak (Yönetmen Yardımcısı)

Namık Karakılıç (Yönetmen Yardımcısı)
Kamera Ekibi
Tosun Bayri (Kamera Asistanı)
Ses Ekibi
Tuncer Aydınoğlu (Ses Kayıt)
Müzik ekibi
Tuncer Aydınoğlu (Müzik Yönetmeni)
Firmalar
Acar Film (Yapım)

Replikler :

Konsolosluktaki ziyafette Johann Baptist Strauss’un iki valsi; ‘Kaiser-Walzer op. 437’ (1889) ve ‘Morgenblátter op. 279’ (1863).
Nadya; “Hayat meğer uyurken görülmeye başlanıp da uyandıktan sonra da devam eden bir rüyadan başka bir şey değilmiş. Tesadüflerin, bazen umulmadık saadetler getirebileceğini söylemişlerdi bana. Ama bu kadar çabuk..”
İrfan; “Kaderin önüne geçilemeyeceğini biliyorum. Tanrı bize yardım ediyor.”
Aynı adlı romanın (Esat Mahmut Karakurt) (Birinci basım 1960) (Dördüncü basım 1975) (İnkılâp ve AKA Kitabevleri) Yeşilçam çevrimi. Roma’dan kalkan 4 motorlu Pam Am (kitapta Asya postasını yapan iki katlı İsveç) uçağı ‘yol programında’ olmamasına karşın Yeşilköy Hava Alanı’na inmek zorunda kalır .
‘Dead Ringer’ (1964) için yapılan (André Previn) ‘The Dog Attacks’ ile izlediğimiz sahnede ‘25–26 yaşlarında, harikulade güzel bir kadın’ rahatsızlanmış. Kaptan pilotun ‘Ekselans’ diyerek konuştuğu babası, konsolosluk aracılığı ile Türk makamlarıyla görüşüp Nadya’nın sağaltım için İstanbul’da bir hafta kalmasını sağlıyor. Kendisi Suriye’ye gidip dönecekmiş. Hava Limanında ‘Ekselans’ ile görüşen vali yardımcısı filmin bir sürprizi; Yönetmen Nejat Saydam.
‘Yavaş yavaş büyüyen habis bir ur’ (romanda mediastin tümörü) genç kızın kalbini kaplıyor. Daha önce Hamburg ve Roma’daki iki profesör 6 aylık ömrü kaldığını söylemişler. Profesör İhsan Kerim’e göre ‘kendisini bir erkekle beraber geçireceği heyecanlı saatlerden koruyabilirse’ bu süre biraz daha fazla olabilirmiş.
‘Main Title Dead Ringer’ ve ‘This Was His Room’ (1964) (Prévin) melodileri ile hastaneden kaçar. Konsolosluk görevlilerini atlatıp Galata Köprüsü’nden bir vapura biniyor. Cezalı bilet için gerekli 240 (romanda 60–70) kuruş için ‘genç, esmer, uzun boylu, tığ gibi bir erkek’ yardımcı olur. İstanbul Ticaret Odası Başkanı tüccar (kitapta Türk Hava Orduları’nda Kurmay Binbaşı) İrfan Ersoy. Genç kız onu görünce Freud’un bir sözünü anımsıyor; “Her kadının şuuru altında (şuuraltında) bir erkek yaşar. Bu erkeğe rastlayan kadın bütün irade ve dayanma gücünden yoksun kalır.” Sonraları “Sizi gören her kadın, size mağlup olmaya mahkûmdur” diyecektir.
Babası, yıllar önce Ankara’da diplomat olarak görev yaptığı için Nadya çok güzel Türkçe konuşuyor. ‘Hatta Türk mektebinde, Maarif Koleji’nde okumuş’. Oysa romanda böyle bir şey yok. Almanca konuşuyorlar.
Vapurla yapılan Boğaz gezisinde; Yeni Mahalle İskelesi’nde; Tarık Öcal’ın gitarını (kitapta Viyana müziği) dinlediğimiz Ahmet Kostarika’nın sahil lokantasında; İrfan’ın Talimhane’deki evinde birbirlerinin olduktan sonra bile isimlerini söylemiyorlar. ‘Erikler Çiçek Açtı’ (1968) ve ‘Son Tren’deki (1964) durum burada da var; “Meçhul kalmak daha güzel.”
Nadya, ertesi sabah bir mektup bırakarak gider. “Ebediyen senin olmanın saadeti içinde senden ayrılıyorum. Beni sakın arama..”
Tekrar karşılaşmaları Konsolosluğun verdiği bir ziyafette (romanda Moskova’da) olur. İrfan ve arkadaşı İstanbul Barosu avukatlarından Kâmil Şekercioğlu da davetliymiş. Bu sırada Atlantic News gazetesinin Türkiye muhabiri Lilian ile karşılaşıyoruz. Kahramanımız, ilerde, bu meraklı Amerikalının (kitapta ise İsviçre’de tıp eğitimi yapan kız kardeşi Gülseren’in) yardımını görecek.
Âşıklar tekrar buluşabilmek için her şeyi yapıyorlar. Agâh Hün’ün seslendirdiği Konsolos kuşkulanmış, Piyer’i genç kızın yanından ayırmıyor. Kahramanlarımızın onu sahil meyhanesinde atlattıkları sırada Akademi ödülü adayı bir melodi var; ‘Bibidi-Babidi-Boo’ (The Magic Song) (1948) (Al Hoffman / Mack Davis / Jerry Livingston). ‘Cinderella’da (1950) kullanılmıştı.
‘Soğuk Savaş’ dönemi. Berlin’in bile doğu-batı diye ikiye ayrıldığı yıllar. Filmde, zülfü yâre dokunur diye söylenmiyor ama Nadya bir Rus kızı. Babası, Kara Orduları Komutanı General İvan Biyeviç. İrfan (bir buçuk ay önce Moskova’dan vatana dönerken intihar ettiği iddia edilen veyahut öldürülen), Fuat Bey’in yerine ataşemiliter olarak atanmış. Yüzbaşı Kâmil de muavini. Bu nedenle romandaki gizli buluşmalar İstanbul’dakilerden daha gerilimli. Delikanlı ‘felakete doğru adım adım yaklaştıklarını hissediyor’.
Nadya; “Seven bir kadının, sevdiği erkeğin uzağında kalmasından daha büyük bir felaket olamaz.”
Yazar, ona 30 yıl sonra olacakları da söyletiyor; “Rahat yaşamak istiyorsak, yaşamak isteyen ulusları bırakıp kendi evimize dönmeliyiz.”
Bu sırada İsviçre, Neuchátel’deki Profesör Riggenbach (kitapta Cenevre’deki Prof. Egner) genç kızın ameliyatını yapmayı kabul ediyor. Dünyada ilk kez yapılan bu cerrahi girişim ‘büyük bir muvaffakiyetle neticelenir’. Kalbi artık ‘en normal insanınki gibi’ sağlammış.
Nadya, ‘Ankara Ekspresi’nde (1970) Hilda’nın yapacağı gibi, sevdiği erkeğin ülkesinde yaşamayı yeğliyor. “Ben yalnız hürriyeti değil aşkı da seçmiş bulunuyorum. Aşk, hürriyetten de üstündür. Öyle bir memlekettir ki aşk onun hududu, sınırı olamaz asla. (Sf. 227)” Yıllar sonra çocuklarının oralarda iş bulmak ümidiyle konsolosluk önünde sıraya girmesi ne acı.
Esat Mahmut Karakurt’un ‘meçhul’e olan tutkusu.
Nadya; “Biraz da içimizde bir küçük merak hissi kalsın. İnsanlar, niteliğini bilmedikleri şeylere karşı daha büyük bir ilgi duyarlar.”


 TESBİHNAME.COM

Hiç yorum yok: