5 Eylül 2013

SERSERİLER KRALI (1967)

serseriler kralı 1967 ile ilgili görsel sonucu
HUNP: 8,0







Vizyon Tarihi : 1967

Hunp : 8,0

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :

Sadri AlışıkSadri AlışıkOsman
Filiz AkınFiliz AkınFatma
Parla ŞenolParla ŞenolBoncuk
Kenan ParsKenan ParsOsman'ın Abisi
Tülin ElginTülin ElginSelma
Cahide SonkuCahide SonkuBoncuk'un Babaannesi
Engin İnalEngin İnal
Nubar TerziyanNubar TerziyanHakim
Mümtaz EnerMümtaz EnerAvukat
Yaşar ŞenerYaşar ŞenerKumarbaz
Feridun KarakayaFeridun Karakaya
Necip TekçeNecip Tekçe
Mehmet Ali AkpınarMehmet Ali Akpınar Kumarhaneci
Hüseyin ZanHüseyin Zan
Hüseyin GülerHüseyin GülerFedai
Hasan CeylanHasan CeylanKumarhaneci
Ali SeyhanAli Seyhan
Niyazi VanlıNiyazi Vanlı
Zeki TüneyZeki TüneyFedai
Hakkı KıvançHakkı Kıvanç
Bedri ÇavuşoğluBedri Çavuşoğlu
Afif YesariAfif YesariFedai
Ergül BuharalıErgül BuharalıFedai
Hikmet GülHikmet GülYolcu
Ali DemirAli DemirMemur
Rıza TüzünRıza TüzünNubar Terziyan Seslendirmesi
Kemal ErgüvençKemal ErgüvençMehmet Ali Akpınar Seslendirmesi
Sadettin ErbilSadettin ErbilKenan Pars Seslendirmesi
Jeyan Mahfi TözümJeyan Mahfi Tözüm Seslendirme
Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Görüntü Yönetmeni
Süre
77 dk
Tür
Özellikler
Ülke
Türkiye












Bir adamın sevdiği kadın için yaptığı fedakârlıkları konu edinir. Osman, hokkabazlık yaparak para kazanır. Beraber çalıştığı arkadaşı Fatma’yı sever ancak bunu ona bir türlü söyleyemez. Fatma’nın boncuk adında küçük bir kızı vardır. Boncuk’un yakalandığı bir hastalık yüzünden ameliyat olması gerekir. Ne var ki Fatma ameliyat için gerekli parayı karşılayamaz. Bu yüzden Fatma’nın kayınvalidesi Boncuk’u elinden almaya çalışır. Osman, sevdiği kadına yardım etmek için elinden geleni yapacaktır. (Meltem İşler Sevindi)

Post-Prodüksiyon
Osman Bilen (Negatif Kurgu)

Ali Berkan (Negatif Kurgu)

Tanas Petriyadis (Laboratuar)

Sedat Tuncel (Laboratuar)

Recai Karataş (Laboratuar)
Müzik ekibi
Behiye Aksoy (Şarkılar)
Firmalar
Kemal Film (Yapım)

Acar Film (Film Hazırlık)

Replikler :
‘Tenderly’ (1946) (Walter Gross / Jack Lawrence); “The shore was kissed by sea and mist tenderly//I can’t forget how two hearts met breathlessly.” Melodideki duygusallıktan farklı olarak bir tokat ile sonuçlanan konuşma.
Selma; “Seninle bütün ömrümüzce mesut olurduk. Aramızda Turgut olmasa tabii.”
Osman; “Ama var.”
Selma; “Olmaması senin elinde.”
Osman; “Ne demek istiyorsun?”
Selma; “Dünyada senin üstüne kumar hilesi bilen var mı? Her şeyi çeviren, parayı kazanan sen, milyonların sahibi Abin. Hem paralara hem de bana sahip olabilirsin. Hiç düşündün mü? O’nu ortadan kaldırmak o kadar kolay ki. Öldürmek değil, kendini en emniyette hissettiği bir anda polise bir telefon kâfi. Nerden anlayacak bizim yaptığımızı. Senelerce içerde çürür, senelerce. Sonra yeniden kurarız işimizi. Sen ve ben. Sadece sen ve ben.”
‘Aseara Ti-Am Luat Basma’. Maria Tanase’nin söylediği (1955/57) Romen halk şarkısını Metin Bükey Orkestrası’nın yorumu ile dinliyoruz.
İstiklal Caddesi yakınlarındaki ‘Şen Sahne’. Göbek dansı, şarkı, sihirbazlık, ne isterseniz var. Kapının önündeki Çığırtkan (filmde adını öğrenemediğimiz Feridun Karakaya), özellikle, ‘illüzyonist’ Ebu Medrani (asıl adı Osman) için yırtınıyor.
‘Valurile Dunarii’ (Danube Waves) (Donau Wellen) (1880) (Ian Ivanovici). Sihirbazımız sahnede. Kuyruklu frak, gösterişli bir asa, silindir şapka, beyaz eldiven, pelerin. İskambil kâğıtlarıyla yaptığı gösteri ve şapkadan çıkan horoz, tavuk. Kendinden çok emin bir hali vardı. Ancak seyirciler arasında Necip Tekçe’yi görünce eli ayağı birbirine dolaşıyor. Kem küm edip kulise kaçar. Nedenini sonra anlayacağız.
“Elveda bütün hatıralar, elveda bütün gençliğim//Gelmesin baharlar, gelmesin yazlar//Bilinmesin karanlık mazim.” Sahne sırası Fatma’da. Behiye Aksoy’un sesi ile ‘Beni Benden Alan (Elveda)’ (Mutsel Öztürk) şarkısını söylüyor.
İlkokula giden Boncuk isminde bir kızı var. Tam anlaşılmıyor ama kocası Şeref galiba ölmüş. Zavallı kadın, ne yapsın, ‘bu sefalet yuvasında geçimini sağlamaya çalışıyor’. Milyoner babaanne Aliye Hanım ile ilişkileri iyi değil. Yaşlı kadın, yardımcı olmadığı gibi torununu yanına almak istermiş. Avukat Mümtaz Ener, bu konu basının diline düşmeden ‘iyililikle bir hal çaresi’ bulunmasından yana.
3 buçuk dakikalık kulis sahnesi filmin özeti gibi.
Boncuk hastalıklı bir çocuk. Sık sık terlemesi ve fenalık geçirmesinden anladığımız kadarıyla, sorunu kalp. İki kez gelen Doktor Tevfik Soyurgal’a göre durum ümitsiz. “Bu ana kadar yaşaması bile mucize.” Feridun Karakaya ve Osman konuşurken ortada bir de ‘gizli aşk’ olduğu anlaşılır.
Osman; “Bana bak, Fatma’ya bir şey belli etme.”
Feridun Karakaya; “Sen de Fatma için kendini öldür dur.”
Osman; “Ne yapalım yani? Kimsesiz, gariban diye yanımıza aldıksa bundan mana mı çıkartacaksın yani?”
Feridun Karakaya; “Hadi hadi, bana yutturamazsın. Çıra gibi yanıyorsun. Dumanın tütüyor, görmüyor muyuz?”
Oysa güzel Fatma bunun farkında bile değil. Kahramanımıza ‘Abi’ deyip duruyor. Gönlünü, başka kimse kalmamış gibi ‘rahmetli’ kocasının kuzeni Kemal’e kaptırmış.
Keşke Osman’ın sıkıntısı yalnızca ‘sevda çekmek’ olsa. Durumu çok daha zor. Necip Tekçe şunları söylemişti; “Elimden gelse seni şu anda kendi elimle gebertirdim ama bu hak kardeşinin (‘Abinin’ demeliydi). Kalleşçe ihbar ettiğin kardeşinin… Hesabın, Abin hapisten çıkar çıkmaz görülecek. Korkma çok az vakit kaldı. Beni Abin gönderdi buraya. Kaçmaya kalkarsan kiralık bir katile geberttirecek seni. Hem seni hem de Fatma’yla kızını. Onları nasıl sevdiğini biliyoruz (Osman’ın aşkını hapisteki Ağabey bile anlamış).”
Osman; “Yemin ederim Abimi ihbar eden ben değilim. Kaç defa söyleyeceğim be?”
Necip Tekçe; “Yok canım, senin yeminin ha? Alçak, kalleş.”
Bunların anlamını Sadri Alışık’ın sesi ile izlediğimiz 9 dakikalık sahnede öğreniyoruz; “Etrafımdaki ölüm çemberini her an daraltıyorlar. Her geçen gün, saat, dakika o korkunç sona doğru sürüklüyor beni. Turgut’un, canımdan çok sevdiğim Abimin elinden yiyeceğim bir kurşunla bitecek olan sona. ”
“Hâlbuki her şey ne kadar güzel başlamıştı.” Yıllar öncesini, siyah beyaz filmlerin bu değişmez cümlesinden sonra anlatıyor. İki kardeşin hayatı başlangıçta da pek düzgün değil. Şehrin en büyük kumarhanesini işletiyorlar. “Her gece cepleri deste deste banknot dolu adam (‘adamlar’) ‘lütfen bizi yolun’ diye koşup gelirlerdi bizim oraya.” Osman da bu işin ustası olduğu için, rulet ve poker masalarında 100 binler el değiştiriyor.
Bir gece Selma, ‘dünyanın en sevimli, en tatlı, en nefis dişisi çıkagelir’. “ ‘Yengen’ dedi Turgut. Sanki büyülenip kaldım iyi mi? Gözlerim dalıp gitti o lacivert gözlere.” Genç kız, şerefine düzenlenen eğlencelerde, danslarda ağabeyden çok Osman’la ilgili. “Çiklet gibi yapıştı yakama.”
Fausto Papetti’nin saksofonundan ‘Harlem Notturno / Nocturne’ (1939) (Earle Hagen). Abisine anlatmaya çalışır. “Kızın gözü göz değil.” Ama beriki ‘abayı iyice yakmış, deli gibi âşık’. Dinlemiyor bile.
Sonunda Selma yapar yapacağını. Turgut’u polise ihbar eder. Kardeşten, yine yüz bulamayınca görüş günü bu ‘gammazlığı’ Osman’ın yaptığını söylüyor. Turgut’u iyice delirtmek için “Tecavüz etti bana” demeyi de ihmal etmez. Sonra ‘zengin bir işadamıyla Avrupa’ya gitmiş’.
Osman ne yapsa kimseyi inandıramıyor. Adı ‘kalleş, namussuz nankör’ olmuş bir kere. Kapılar yüzüne kapanır. Sonunda, bu Şen Sahne’de ekmeğini kazanıyor. Ama Necip Tekçe’nin patron Ali Seyhan’la yaptığı özel görüşmeden sonra Osman’ın afişi bir dansöz resmi ile kapatılır. Artık sahneye çıkamayacak. Patron yine de insaflıymış kuliste çalışmasına izin verir.
Fatma’nın programa geç kaldığı bir gece (Kemal’le buluştuğu için saatin kaç olduğunu unutmuş) seyirciler ortalığı yıkıyorlar. Oyalamak için Osman, ‘Kanaryam Güzel Kuşum’ (1966) (Mustafa Nafiz Irmak) şarkısını söyler. Sonra Boncuk, Metin Bükey Orkestrası’nın yorumladığı ‘España Cañi’ (1925) (Pascual Marquina Narro) ile dans ediyor. Ama bu kadar heyecana dayanamaz bayılır.
Doktorun yazdığı ilaçların parası epey tutuyormuş. Çözüm Feridun Karakaya’nın ‘hünerli ellerinde’.
‘Work Song’ (1960) (Nat Adderley / Oscar Brown, Jr.). ‘34 ES 240’ plakalı Sirkeci-Sarıyer otobüsü. Osman’ın ‘ricasını’ geri çeviremez. Herb Alpert and Tijuana Brass’ın ‘S. R. O.’ 33’lüğündeki (1966) melodi eşliğinde yolcuların cüzdanlarını toparlıyor.
Yalnız ilaç değil bebek falan da alırlar. Para ile ilgili sorular Spor Toto’dan diye geçiştirilir. 11 bilmişler. ‘Beşiktaş maçını da tuttursalarmış tam 80 bin lira alacaklarmış’.
Bu arada ‘mahkeme için ihbarname gelir’. Aliye Hanım, Boncuk’u almakta ısrarcı. Avukat Mümtaz Ener ‘zavallı yavrunun sefaletten kurtarılmasından, yüz binlerce liralık ameliyat ve tahsil masraflarından’ söz ediyor.
‘Zorba’daki (1964) ‘Clever People and Grocers’ (Mikis Theodorakis). Hâkim Nubar Terziyan kararını açıklar; Fatma, 15 gün içinde tedavi için gerekli parayı bulamazsa çocuk, babaanneye verilecek. Bu şartı kabul edip etmediğini sorduğunda ilginç bir şey olur; Yanıt Osman’dan gelir; “Kabul ediyoruz, Hâkim Bey.”
‘Şehnaz Longa’ (Santuri Ethem Efendi). Yük yine bizimkilerin sırtında. İşportacılık yapıyorlar. “Hadi, topatan fabrikanın bu mallar. 2 buçuk, çoraplar iki buçuk.” Feridun Karakaya, her zaman olduğu gibi ‘cüzdan faaliyetinde’.
Toparladıkları para yaklaşık 6 bin. Osman bu parayı kumarhanelerde 100 bin yapacak. ‘Eskiden iskambil kâğıtlarını eline alınca çarliston oynatırdı’. Bunca yıl aradan sonra şimdi ‘kahveye ilk defa giden mektep talebesi gibi eli titriyor’.
Biraz tebdil kıyafetle ve top sakallı olarak ilk uğradığı yer Hasan Ceylan’ın bitirimhanesi. Burada kimler yok ki. Kapıcı Hakkı Kıvanç.
‘Hatari!’ (1962) filmindeki ‘The Sounds of Hatari’ (Henry Mancini). Yaşar Şener ile restleşip tüm parasını toparlıyor.
‘Lawrence of Arabia’daki (1962) ‘Overture’ (Maurice Jarre) duyulurken Barbutçu Ali Ekdal’ın ifadesini almıştı bile. Bakaradan da 40 bin kaldırır. Ancak Niyazi Vanlı, Osman’ı tanımış. Patrona söyler. Para geri alınacak ama burada değil.
‘Dead Ringer-Main Title’ (1964) (André Previn). Kumarhane çıkışında kurşun yağdırırlar. Neyse ki yaralanmadan kurtulur.
“Maggie’s Murder” (1964) (Previn). Belediye otobüsünde arkadaşı ile dertleşiyor. Hâlâ 20 bin eksikleri varmış. Az bir şey olsa Feridun Karakaya yolculardan tamamlardı. Miktar böylesine yüksek olunca açığı Mehmet Ali Akpınar’ın kumarhanesi kapatır.
Bu arada Fatma ve Kemal pasaportları hazırlamışlar. Boncuk’un tedavisi için yurt dışına gitmek üzereler. Turgut da cezasını tamamlamış kardeşinin peşinde. ‘Osman’a ait sinek bile canlı kalmayacakmış’. Düğüm Yeşilköy’de çözülecek.
Genç kadın kahramanımızın sevgisini havaalanına giderken aynada gördüğü gözyaşlarından anlıyor.
Fatma; “Bana cevap vermezsen hiçbir yere gitmem Osman. Yemin ederim ki bir yere gitmem. Niçin bana hiç söylemedin?”
Osman; “Neyi? Anlamıyorum ne dediğini.”
Fatma; “Anlıyorsun, hem de çok iyi anlıyorsun. Niçin hiç açılmadın, bir kerecik olsun açılmadın bana?”
Ama böyle yoğun duygusallığa vakit yok. Uzaktan Turgut ve adamları geliyor. Zaten bütün duası Boncuk için, Fatma için. Tek beklentisi de “Bu zavallı Abinizi unutmayın”.
Onlar uçağa binene kadar Turgut’u tabancayla ama içinde kurşun olmayan bir tabancayla durdurur. Abisi ateş ettiğinde Pan Am çoktan havalanmıştı.
Turgut; “Neden yaptın bunu boş tabancayla? Neden beni ateşe zorladın?”
Osman; “Boş ver Abi, böylesi daha iyi. Biz zaten ofsayta düşmüşüz. Hayatımız kaymış. Yalnız şunu bil ki ‘Kalleş’ Osman asla sana ihanet etmedi.”
(Yazan: Murat Çelenligil) 

serseriler kralı 1967 ile ilgili görsel sonucu


 TESBİHNAME.COM

Hiç yorum yok: