HUNP: 7,8 Follow @filmnostalgi Tweet |
Üsküdar
İskelesi
Vizyon Tarihi : 1960
Hunp : 7,8
Orijinal Dil : Türkçe
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
|
Fatma Girik | Leyla |
|
Suphi Kaner | Tarık Atlamaz |
|
Kemal İnci | Eşref |
|
Semra Ece | Nadide |
|
Nevin Han | |
|
Ayhan Candeğer | |
|
Asım Nipton | Genel Müdür |
|
Danyal Topatan | Cafer |
|
Murat Tok | |
|
Yavuz Yalınkılıç | |
|
Selahattin İçsel | Selim Bey |
|
Yılmaz Akbay | Suat Hamurcu |
|
Ayşe Dolar | |
|
Zeki Tüney | Suat Bey'in Adamı |
|
Seyhan Candeğer | |
|
Oğuz Yiğitbaş | |
|
Sadık Saydı | |
|
M.Araksi | |
|
M.Peruz | |
|
Gazanfer Özcan | Suphi Kaner Seslendirmesi |
|
Sadettin Erbil | Selahattin İçsel Seslendirmesi |
|
Suna Pekuysal | Fatma Girik Seslendirmesi |
|
Sacide Keskin | Semra Ece Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Tür
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Evlenmeye çalışan iki sevgilinin hikâyesini konu edinir. Memur olan Tarık ile kasiyer Leyla bir gün iskelede tanışırlar. Her gün işe giderken aynı vapuru kullanırlar. Bir süre sonra birbirlerine âşık olurlar ve evlenmeye karar verirler. Ancak Leyla’nın annesi, kızını zengin bir adamla evlendirmek ister. Bu yüzden Leyla’yı Tarık’tan ayırmaya çalışacaktır. (Meltem İşler Sevindi)
Replikler:
Aram İljic Khachaturian’ın Keman Konçertosu (1940) (Allegro Vivace)
eşliğinde Üsküdar İskelesi.. Her zamanki gibi acelesi olan Tarık ve
koşarken çarptığı Leyla’nın konuşmaları..
Leyla ; “Adım atarken önünüze bakmak adetiniz değil galiba.. Hay Allah, vapuru da kaçırdım. Çok fena oldu. Şimdi, bir saat bekleyeceğim.”
Tarık ; “(Genç kızın, ortalığa saçılan eşyasını toplamasına yardım ederken) Benim işim de çok acele, ama..”
Leyla ; “Sizin bütün işleriniz acele galiba.”
Tarık ; “Tabii, şey, sigortacılık tabii.”
Leyla ; “Belli işiniz hep kazalarla.”
Erman Şener’in “sıcacık bir film” dediği ‘Üsküdar İskelesi’, çok bilinen ve çok güzel bir şarkı ile başlıyor ; ‘Kâtibim’. Başak Sigorta’da bir memur (o ‘sigorta prodüktörü’ diyor) olan Tarık ; Sevimli, yerinde duramayan, hayat dolu bir genç tir. ‘Ev Ana’ adını verdiği ve onu evladı gibi seven Havva Hanımın evinde bir odada kalıyor. [‘Enayi’ (1974) filmindeki Şaziye Hanım ve Metin’e benziyorlar.] İlerde, Leyla’sına şunları söyleyecektir ; “Hiçbir şeyim yoktu hayatta biliyorsun (Ev Anaya biraz haksızlık ediyor galiba). Ne annemi hatırlıyorum ne de babamı. Çok küçüktüm halamı da kaybettim. Tahsilim (hukuk) yarım kaldı. (Genç kızın gözlerine bakarak) Ama, şimdi her şeyim var, her şeyim.”
İşine Üsküdar İskelesi’nden vapurla gidiyor. Geç kaldığında (vaktinde gittiği pek olmaz zaten) “Saatten haberiniz var mı, Tarık Bey?” diyenlere “Ben, bugün saatimi Merih saatine göre ayarladım” şeklinde yanıtlar verir. Şube Müdürü de kızsın mı sevsin mi şaşırmıştır ; “Burasını çalgılı gazinoya çevirdin. Şu haline bak, mahalle çocuklarından farkın yok. Eğer bir daha geç kalırsan, burada şarkı söylersen..” diye başlayan konuşma, Tarık süklüm püklüm dışarı çıkarken bambaşka bir şekilde sonlanır ; “Ha, dur.. Son günlerde fazla sigorta yaptığın için merkezden %10 zammın geldi. Bu seni şımartmasın anlaşıldı mı?”
Bir sabah, yine nefes nefese 8.15 vapuruna yetişme telaşıyla önce iki seyyar satıcıya sonra da Leyla’ya çarpar. Vapuru kaçırırlar. Bir sonraki vapurda çok etkilendiği genç kıza uzaktan bakmaya çalışırken, bu kez iri yarı bir adama çarpıyor. Leyla kendini tutamayıp gülünce, hemen genç kızın yanına oturur. İki genç, kısa sürede birbirlerini çok severler.
Leyla.. Beyoğlu’nda KUPA isimli bir hazır giyim mağazasında kasiyer. İstanbul’a bakan küçük çay bahçesindeki konuşmaları ne güzeldi. Ancak, bu mutluluk, genç kızın Almanya’dan dönen uzak akrabası Suat Beyin planları (içinde Leyla ile evlenmek de var) ile gölgelenmek üzeredir. Leyla için varlıklı bir kısmet isteyen annesi Nadide Hanım, damat adayının ‘meziyet’lerini saymakla bitiremez ; “Tahsilli, yakışıklı ve zengin.” Ancak, henüz ortaya çıkmayan bir ‘meziyet’i daha vardır ; Ana kızın Alemdağı’ndaki arsalarını ele geçirmek istiyor. Suat Beyin rahmetli babası, Leyla’nın (o da rahmetli) babası Mustafa Beyi çeşitli numaralarla borçlandırıp bu arsaları elinden almış. Ama, ‘kurt gibi bir dava vekili olan Mustafa Bey satışı resmi muamele ile tapuya intikal ettirmemiş’. Sonuçta, onlar bunu bilmeseler de arsalar hâlâ Nadide Hanım ve kızına ait. Avukatının söylediğine göre, arsalara konmak için Suat Beye tek bir yol kalıyor ; Leyla ile evlenmek.
Leyla bu öneriye şiddetle karşı çıkıp annesine Tarık’tan söz eder. ‘Memur’ ve ‘aylığı 600 lira kadar’ açıklamaları Nadide Hanımın karar vermesi için yetmiş de artmıştır bile. Tarık’la evlenirse analık hakkını helal etmeyecektir. İstediği yanıtı, şimdilik, alamayan Suat Bey, açgözlü annenin yardımı ile acımasız bir plan yapar. Sigorta şirketindeki tanıdıklarının aracılığı ile Tarık’a Anadolu’da bir yıl süreli bir ‘teftiş kadrosu’ ayarlar. Amacı onu İstanbul’dan, daha da önemlisi Leyla’dan uzak tutmaktır. ‘Ümit Sokağı’ (1966) filminde benzer bir şeyi Selim yapacaktır. O amacına ulaşırken, Suat Beyin planı son anda bozulur.
Unutamadığımız çay bahçesi..
Tarık ; “..Hep bir şeyler yapmak, bir delilik geçiyor aklımdan. Her şey ne kadar güzel. Ağaçlar, denizler, evler, insanlar, yollar. Sen niye her gün yanımda olmayacaksın?”
Leyla ; “..İşleri delilikle halledemeyiz. Ancak, akıllı uslu düşünürsek olur.”
Tarık ; “Düşünmeyeceğim işte, akıllı uslu düşünmeyeceğim. Ben seni deliler gibi seviyorum. Akıl benim işime karışamaz artık, anlıyor musun karışamaz.”
(Yazan : Murat Çelenligil)
Leyla ; “Adım atarken önünüze bakmak adetiniz değil galiba.. Hay Allah, vapuru da kaçırdım. Çok fena oldu. Şimdi, bir saat bekleyeceğim.”
Tarık ; “(Genç kızın, ortalığa saçılan eşyasını toplamasına yardım ederken) Benim işim de çok acele, ama..”
Leyla ; “Sizin bütün işleriniz acele galiba.”
Tarık ; “Tabii, şey, sigortacılık tabii.”
Leyla ; “Belli işiniz hep kazalarla.”
Erman Şener’in “sıcacık bir film” dediği ‘Üsküdar İskelesi’, çok bilinen ve çok güzel bir şarkı ile başlıyor ; ‘Kâtibim’. Başak Sigorta’da bir memur (o ‘sigorta prodüktörü’ diyor) olan Tarık ; Sevimli, yerinde duramayan, hayat dolu bir genç tir. ‘Ev Ana’ adını verdiği ve onu evladı gibi seven Havva Hanımın evinde bir odada kalıyor. [‘Enayi’ (1974) filmindeki Şaziye Hanım ve Metin’e benziyorlar.] İlerde, Leyla’sına şunları söyleyecektir ; “Hiçbir şeyim yoktu hayatta biliyorsun (Ev Anaya biraz haksızlık ediyor galiba). Ne annemi hatırlıyorum ne de babamı. Çok küçüktüm halamı da kaybettim. Tahsilim (hukuk) yarım kaldı. (Genç kızın gözlerine bakarak) Ama, şimdi her şeyim var, her şeyim.”
İşine Üsküdar İskelesi’nden vapurla gidiyor. Geç kaldığında (vaktinde gittiği pek olmaz zaten) “Saatten haberiniz var mı, Tarık Bey?” diyenlere “Ben, bugün saatimi Merih saatine göre ayarladım” şeklinde yanıtlar verir. Şube Müdürü de kızsın mı sevsin mi şaşırmıştır ; “Burasını çalgılı gazinoya çevirdin. Şu haline bak, mahalle çocuklarından farkın yok. Eğer bir daha geç kalırsan, burada şarkı söylersen..” diye başlayan konuşma, Tarık süklüm püklüm dışarı çıkarken bambaşka bir şekilde sonlanır ; “Ha, dur.. Son günlerde fazla sigorta yaptığın için merkezden %10 zammın geldi. Bu seni şımartmasın anlaşıldı mı?”
Bir sabah, yine nefes nefese 8.15 vapuruna yetişme telaşıyla önce iki seyyar satıcıya sonra da Leyla’ya çarpar. Vapuru kaçırırlar. Bir sonraki vapurda çok etkilendiği genç kıza uzaktan bakmaya çalışırken, bu kez iri yarı bir adama çarpıyor. Leyla kendini tutamayıp gülünce, hemen genç kızın yanına oturur. İki genç, kısa sürede birbirlerini çok severler.
Leyla.. Beyoğlu’nda KUPA isimli bir hazır giyim mağazasında kasiyer. İstanbul’a bakan küçük çay bahçesindeki konuşmaları ne güzeldi. Ancak, bu mutluluk, genç kızın Almanya’dan dönen uzak akrabası Suat Beyin planları (içinde Leyla ile evlenmek de var) ile gölgelenmek üzeredir. Leyla için varlıklı bir kısmet isteyen annesi Nadide Hanım, damat adayının ‘meziyet’lerini saymakla bitiremez ; “Tahsilli, yakışıklı ve zengin.” Ancak, henüz ortaya çıkmayan bir ‘meziyet’i daha vardır ; Ana kızın Alemdağı’ndaki arsalarını ele geçirmek istiyor. Suat Beyin rahmetli babası, Leyla’nın (o da rahmetli) babası Mustafa Beyi çeşitli numaralarla borçlandırıp bu arsaları elinden almış. Ama, ‘kurt gibi bir dava vekili olan Mustafa Bey satışı resmi muamele ile tapuya intikal ettirmemiş’. Sonuçta, onlar bunu bilmeseler de arsalar hâlâ Nadide Hanım ve kızına ait. Avukatının söylediğine göre, arsalara konmak için Suat Beye tek bir yol kalıyor ; Leyla ile evlenmek.
Leyla bu öneriye şiddetle karşı çıkıp annesine Tarık’tan söz eder. ‘Memur’ ve ‘aylığı 600 lira kadar’ açıklamaları Nadide Hanımın karar vermesi için yetmiş de artmıştır bile. Tarık’la evlenirse analık hakkını helal etmeyecektir. İstediği yanıtı, şimdilik, alamayan Suat Bey, açgözlü annenin yardımı ile acımasız bir plan yapar. Sigorta şirketindeki tanıdıklarının aracılığı ile Tarık’a Anadolu’da bir yıl süreli bir ‘teftiş kadrosu’ ayarlar. Amacı onu İstanbul’dan, daha da önemlisi Leyla’dan uzak tutmaktır. ‘Ümit Sokağı’ (1966) filminde benzer bir şeyi Selim yapacaktır. O amacına ulaşırken, Suat Beyin planı son anda bozulur.
Unutamadığımız çay bahçesi..
Tarık ; “..Hep bir şeyler yapmak, bir delilik geçiyor aklımdan. Her şey ne kadar güzel. Ağaçlar, denizler, evler, insanlar, yollar. Sen niye her gün yanımda olmayacaksın?”
Leyla ; “..İşleri delilikle halledemeyiz. Ancak, akıllı uslu düşünürsek olur.”
Tarık ; “Düşünmeyeceğim işte, akıllı uslu düşünmeyeceğim. Ben seni deliler gibi seviyorum. Akıl benim işime karışamaz artık, anlıyor musun karışamaz.”
(Yazan : Murat Çelenligil)
Kurgu
|
Turgut İnangiray
(Kurgu)
|
Dekor Tasarım
|
Sohban Koloğlu (Dekor
Tasarım)
|
Yönetmen Ekibi
|
Kemal İnci (Yönetmen
Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Muzaffer
Pekgüleryüz (Kameraman)
|
Sanat Ekibi
|
Sohban Koloğlu (Aksesuar)
|
Ses Ekibi
|
Turgut İnangiray
(Senkron)
|
Firmalar
|
Tez Film (Yapım)
|
Erman Film (Stüdyo)
|
|
Erman Film (Seslendirme)
|

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder