19 Mayıs 2013

YAPRAK DÖKÜMÜ (1967)

yaprak_dokumu_1967.jpg
HUNP: 8,4






Yaprak Dökümü

Vizyon Tarihi : 1967

Hunp : 8,4

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :
Ediz Hun Ediz Hun Şevket
Fatma Girik Fatma Girik Leyla
Cüneyt Gökçer Cüneyt Gökçer Ali Rıza
Semiramis Pekkan Semiramis Pekkan Necla
Güzin Özipek Güzin Özipek Hayriye
Nurhan Nur Nurhan Nur Fikret
Funda Postacı Funda Postacı Ayşe
Gürel Ünlüsoy Gürel Ünlüsoy Kenan
Esin Gülsoy Esin Gülsoy Ferhunde
Eşref Vural Eşref Vural Tahsin
Selahattin İçsel Selahattin İçsel Cevdet
Müşerref Çapın Müşerref Çapın Davetli Müşerref
Ali Demir Ali Demir Kumarbaz
Süha Doğan Süha Doğan Muzaffer
Orhan Elmas Orhan Elmas Doğan
Meriç Başaran Meriç Başaran Leman
Faik Coşkun Faik Coşkun Kahveci Faik
Recep Şen Recep Şen Recep
Memduh Alpar Memduh Alpar Saffet
Talia Saltı Talia Saltı Naciye
Nezihe Güler Nezihe Güler
Mesut Sürmeli Mesut Sürmeli Avukat Hulusi
Zeki Alpan Zeki Alpan Eskici
Orhan Çoban Orhan Çoban Garson
Meral Kurtuluş Meral Kurtuluş Davetli
Nermin Özses Nermin Özses Memure
Sıdıka Duruer Sıdıka Duruer
Alev Koral Alev Koral Güzin Özipek Seslendirmesi
Hayri Esen Hayri Esen Ediz Hun Seslendirmesi
Nevin Akkaya Nevin Akkaya Nurhan Nur Seslendirmesi
Nedret Güvenç Nedret Güvenç Semiramis Pekkan Seslendirmesi
Timuçin Caymaz Timuçin Caymaz Süha Doğan Seslendirmesi
Sadettin Erbil Sadettin Erbil Gürel Ünlüsoy Seslendirmesi
Handan Kadıoğlu Handan Kadıoğlu Esin Gülsoy Seslendirmesi
Altan Karındaş Altan Karındaş Talia Saltı Seslendirmesi
Hakkı Haktan Hakkı Haktan Kahveci Hüseyin
Jeyan Mahfi Tözüm Jeyan Mahfi Tözüm Fatma Girik Seslendirmesi

Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Müzik
Görüntü Yönetmeni
Eser
Süre
90 dk
Tür
Ülke
Türkiye
Etiketler
Sanat Yönetmeni
Stavro Yuanidis (Sanat Yönetmeni)
Yönetmen Ekibi
Yücel Uçanoğlu (Yönetmen Yardımcısı)

Mine Cezzar (Yönetmen Yardımcısı)
Ses Ekibi
Tuncer Aydınoğlu (Ses Kayıt)
Firmalar
Uğur Film (Yapım)








Çocuklarını birer birer kaybeden bir babanın öyküsü anlatılır. Ali Rıza Bey, emekli olduktan sonra beş çocuğuyla beraber İstanbul’a yerleşir. Eskiden öğrencisi olan Muzaffer Bey’in yanında bir iş bularak çalışmaya devam eder. İş yerinde çalışan Leman ile Muzaffer Bey’in uygun olmayan münasebetini öğrenir. Bu durum karşısında Muzaffer Bey'le çalışamayacağını düşünerek istifa eder. Ali Rıza Bey evi nasıl geçindireceğini düşünürken, oğlu Şevket banka imtihanını kazanarak işe başlar. Bunun üzerine Ali Rıza Bey vaktinin çoğunu evde geçirir. Eve maddi anlamda katkı sağlayamayan Ali Rıza Bey, çocuklarının gözündeki itibarını zamanla kaybeder. Yoksulluk içinde yaşamak istemeyen çocukları ise, babalarını birer birer terk edecektir. (Meltem İşler Sevinde)


Replikler:
‘Charade (Carousel)’ (1963) (Henry Mancini) ve ‘Sevdim Yine Bir Nev-Civan’ (Basmacı Abdi Efendi) melodilerinin fon müziği olarak kullanıldığı filmde 1914–18 Harbi sonrası. ‘Şerait-i hayatiye, şerait-i iktisadiye’ ama en acısı ‘fikriyat’taki çıkarcı değişim. (Belki ‘dökülen ilk yaprak’ budur.)
Kenan; “..Artık insanlar, sizin zamanınızın insanları değil. Gözleri açıldı.”
Ali Rıza Bey; “Kenan Bey oğlum, malum âliniz ben eski bir insanım. Anlaşabilmemize kolay kolay imkân yoktur. Çünkü ben, paradan başka şeylerle de mesut olunabileceğine inanıyorum.”
Kenan; “Evet, insan ibadet, çalgı yahut yetiştirdiği çocuklarıyla müteselli olabilir (avunabilir). Ama bütün bunlar için para lazımdır. Babasınız, ç ok daha iyi bilirsiniz ki parasız namus pek pek iki göbek dayanır. Zorladınız mı ahir ömrünüzde evlatlarınız feci bir yaprak dökümüne uğrayabilir.” (Ali Rıza Bey’in ailesi bir göbek bile dayanamıyor.)
Film, romandan (Reşat Nuri Güntekin) (İnkılâp Kitabevi–23. Baskı) (Birinci Basım 1925/30) farklı olarak 1925’te başlıyor. Ali Rıza Bey, ‘60 küsur yaşlarında eski bir mutasarrıf (kaymakam benzeri)’. Bir ara öğretmenlik de yapmış. ‘Arapça ve Farsçaya (romanda ayrıca İngilizce ve Fransızcaya) vâkıf’. Salacak’ta (kitapta Bağlarbaşı) babadan kalma bir evde [‘Ağaçlar Ayakta Ölür’den (1964) anımsadığımız Çürüksulu Ahmet Paşa Yalısı] oturuyor. Yaşamında ‘doğruluk ve namus’tan başka bir şey yok. ‘Eski talebelerinden’ Muzaffer Bey’in müdür olduğu Altın Yaprak Şirketi’nde memur. Evliliği biraz geç, 40’ına doğru olmuş. Ama sonra ‘nüfus işlerinde devletin başka hiçbir şubesinde göstermediği bir faaliyet gösterir’; “Yedi sene içinde, birbiri ardı sıra dört çocuğu dünyaya geldi. Nihayet dört senelik bir dinlenme müddetinden sonra–50 yaşına girdiği gün-son bir kızla (‘hızla’ deseydi daha mı uygun olurdu) çocuklarının sayısı beşi buldu. (Sf. 11–12)”
‘30 yıllık zevcesi’ Hayriye; Büyük kızı (28 yaşında) Fikret; Oğlu Şevket; Ortanca kızları Leyla ve Necla; Küçük kızı Ayşe ‘çok şükür, yuvarlanıp gidiyorlar’. Kenan “Daha çook yuvarlanıp gidersiniz” diyecektir. (Bu duruma göre, Ayşe’nin yaklaşık 20 yaşında olması gerek ama 9–10 yaşında.)
Fikret’in, çocuk yaşta geçirdiği hastalık sonucu, sağ gözünde leke var. Şevket, bir bankanın ‘müsabaka imtihanına’ hazırlanıyor. ‘Çarliston’ Leyla ve Necla, sanki iki değil tek kişi gibiler. Zaten, ilerde benzer şeyleri yaşıyorlar. Şimdilik (komşuları Sevinç Pekin’in verdiği) “Yes Sir, That’s My Baby” (1925) (Gus Kahn / Walter Donaldson) taş plağı ile dans etmekten başka bir şeye ilgileri yok.
Ali Rıza Bey, Şevket dışında kimsenin onaylamadığı bir nedenle işsiz kalır. Biraz hoppaca bir genç kız olan Leman’ın işe girmesini sağlamış. Muzaffer Bey onu hamile bırakınca “..Size kadın getirmiş bir adam mevkiine düşürdünüz beni” diyerek oradan ayrılır. (Evin dışına olmasa da ‘dökülen ikinci yaprak’.) Aile 30,5 liralık ‘tekaüt aylığı’na kalır. Neyse ki oğlu bankanın sınavını kazanmış. Yük şimdilik onun omzunda. Bankada daktilo olarak çalışan Ferhunde ile ‘münasebet’ kuruncaya dek. Genç kadın evli. Kocası bir Ankara seyahatinden erken dönünce yatakta yakalanırlar. Baba önce ‘olmaz’ falan dese de ‘La Cumparsita’ (1917) (Gerardo Matos Rodrigues) ve ‘La Paloma’ (1861) (Sebastian Yradier) ile izlediğimiz düğünün ardından eve gelin geliyor. (Dedikodu eksik olur mu? Silvana Panpani “Bir yaşıma daha girdim, dul kadın gelinlik giyer mi ayol” ve bir başka konuk “Kadın oğlandan büyükmüş” diyorlar.)
Ali Rıza Bey’in diğer ‘tekaüt memurlara benzemesi için bir ay yeterli olur’. Evde gelen giden gagaladığı için mahalle kahvesine ‘sığınır’. ‘Yorgana göre ayak uzatmak’ olmayınca düşüş çorap söküğü gibi geliyor.
Fikret’in, 50’lik ve iki (romanda üç) çocuklu Tahsin Bey’le evlenmek için Adapazarı’na gitmesi (‘dökülen üçüncü yaprak’); Antika tabakların, komşu duymasın diye fısıltıyla çağrılan Yahudi Eskiciye satılması; Kenan’ın Leyla’yı ağına düşürmesi ve ‘Adiós, Muchachos’ (1927) (Julio César Sanders / César Felipe Vedani) ile birbirlerinin olmaları; ‘Jalousie’ (1925) (Jacop Gade) ile dans ettikleri sahnede onu Doğan’a bırakıp Necla ile beraber olması; Evin Emniyet Sandığı’na rehin edilmesi (‘dördüncü yaprak’); Zimmetine para geçiren Şevket’in bir buçuk yıl ceza alması ve elbette, Ferhunde’nin onu terk etmesi (‘beşinci ve altıncı yapraklar’); Necla’nın randevu evine sermaye ve Leyla’nın bir avukat’a metres olması (‘yedinci ve sekizinci yapraklar’) ile aile paramparça olur.
Aslında, O. Henry’nin ‘Son Yaprak (The Last Leaf)’ öyküsünde olduğu gibi umudu simgeleyen yaprak dalında hâlâ duruyor; Kurtuluş Savaşımız ve kurulacak genç Cumhuriyet. Ama film olayları 1925’den başlatarak onu da biraz baltalıyor.
Gelininden dayak yiyen Recep Bey, bohçası koltuğunda ‘Mütekait Kahvesi’ne gelmiş.
Açık başlı emekli; “İşte dünya böyle. Gençken heves edip evleniyor insanlar. Sonra ömrü billâh uğraş dur. Ekmekti, elbiseydi, ev kirasıydı..”
Recep; “Alt tarafı bir tabak yemek koyacaklar önüne. Evde karı, çoluk, çocuk sıkar posanı çıkarırlar.”
Diğer emekli; “Sıkılıp çıkarılacak suyun kalkmadığında..”
Recep; “Böyle evden kovulur mütekaidin kahvesinde çile doldurursun.”
(Yazan: Murat Çelenligil)



YAPRAK DÖKÜMÜ 1967 ile ilgili görsel sonucu

 TESBİHNAME.COM

Hiç yorum yok: