HUNP: 8,1 Follow @filmnostalgi Tweet |
Samanyolu
Vizyon Tarihi : 1967
Hunp : 8,1
Orijinal Dil : Türkçe
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
|
Hülya Koçyiğit | Zülal |
|
Ediz Hun | Nejat |
|
Önder Somer | Namık |
|
Nedret Güvenç | Zülalin Annesi |
|
Ömercik | Erol |
|
Mine Sun | Nebahat |
|
Sevim Emre | Şükran |
|
Uğur Kıvılcım | Didar |
|
Arşavir Alyanak | Nejat'ın Babası |
|
Meral Kurtuluş | Nejat'ın Üvey Annesi |
|
Meltem Mete | Namık'ın Sevgilisi |
|
Muammer Gözalan | |
|
Güzin Ozon | |
|
Taci Saraç | |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | H. Koçyiğit Seslendirmesi |
|
Hayri Esen | E. Hun Seslendirmesi |
|
Abdurrahman Palay | Ö. Somer Seslendirmesi |
|
Birsen Kaplangı | Ömercik Seslendirmesi |
|
Tijen Par | M. Sun ve M. Mete Seslendirmesi |
|
Alev Koral | S. Emre Seslendirmesi |
|
Rıza Tüzün | A. Alyanak Seslendirmesi |
|
Suna Pekuysal | U. Kıvılcım Seslendirmesi |
|
Ayşegül Devrim | M. Kurtuluş Seslendirmesi |
|
Erdoğan Esenboğa | Seslendirme |
|
Tanju Tuncel | Seslendirme |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
İki
kuzenin engellerle dolu aşk hikâyesi anlatılır. Annesini küçük yaşta kaybeden
Nejat’i teyzesi büyütmüştür. Önceleri başarılı, çalışkan bir çocuktur. Ama
büyüdükçe durulmuş, okula olan ilgisini de yitirmiştir. Artık yegâne tesellisi
şiir ve roman yazmaktır. Kuzeni Zülâl ise, sosyal ve şımarık bir kızdır.
Çocukken çok iyi anlaşsalar da son zamanlarda daha çok tartışır olmuşlardır.
Zülâl, Nejat’a karşı giderek daha da zalim olmaya başlamıştır. Nejat, yıllardır
Zülâl’i sevmektedir. Ancak bunu ona söyleyememiştir. Okulunu bitiren genç kız
Namık’la evlenmeye karar verir. Nejat bütün ümidini yitirmiştir. Artık tek
gayesi Zülâl’in mutluluğudur. (Ayşe Adlı)
Ayrıntılar:
“Yeryüzünde sevildiğini bilmeyen [romanda (sf. 69) ‘anlamayan’] hiçbir kadın yoktur.”
Franck Pourcel’in “Je L’aime” albümündeki (1967) ‘Little Man’li (1967) (Sonny Bono) sahnede askerden ‘O’nun yanında olmak, aynı havayı teneffüs edebilmekten başka bir şey düşünmeden’ dönen Nejat’a “Hemen gitmem lazım. Arkadaşlar bekliyor. Nasıl olsa artık hep evdesin. Akşama bol bol görüşürüz” diyebilmişti. ‘Sevdiklerine cefa çektirmekten hoşlanmak’ O’nun en büyük özelliği. Fakat hiç kimse, ‘birisi’ kadar cefasını çekmedi (sf. 120).
Zülâl; “Niye öyle bakıyorsun gözlerime.”
Nejat; “Orda yıldızları seyrediyorum. Gökyüzünün bütün ışıkları içlerinde parlıyor.”
Zülâl; “Samanyolu’nu da görüyor musun?”
Nejat; “Evet, saadet ülkesine doğru uzanıyor. Biz de oraya gidelim mi Zülâl?”
Zülâl; “…Ben saadeti göst erişte sanıyordum. Meğer bütün saadetim küçümsediğim bir varlığın altın kalbindeymiş. Sen, beni yalnız benim için sevdin. Ben bunun kıymetini çok geç anladım.”
Yazarından daha ünlü romanın (Samanyolu-1940/41-Kerime Nadir) (13. basım-1977-İnkılâp ve Aka Kitabevleri) ikinci Yeşilçam çevrimi.
“Üzülme sen meleğim, gün olur kavuşuruz//Ecel ayırsa bile mahşerde buluşuruz.” Karaköy Meydanı. Şekip Ayhan Özışık’ın Nihavent şarkısını (1967) Metin Bükey Orkestrasından enstrümantal olarak dinlerken Nejat’ın sözleri; “ Artık askerlik bitti. Eve, annemin ölümünden sonra bana ikinci bir anne olan teyzemin yanına dönüyorum. Çocukluğumdan beri acı tatlı bir sürü hatıralarla dolu günler geçirdiğim [‘Aşka Tövbe’de (1968) Mübinlerin olan ve romanda Büyükdere’deki] o Yalı’da kavuşmak için sabırsızlandığım biri var; Teyzemin kızı Zülâl.”
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Portrait Of My Mother’ (Manos Hadjidakis). Teyzesiyle kucaklaştığı ve ‘bütün gün güneş altında yapılan talimleri’ anlattığı sahne bu melodi ile.
Annesi yıllar önce (kitapta O’nu doğururken) ölmüş. Yeniden evlenen babası pek ilgilenmediği için teyzesinde kalmış. Zülâl’e olan düşkünlüğü çocuk yaşlarında başlıyor. ‘Yaşıyla beraber artan bir muhabbet, bir bağlılık’. Fransız okulundaki tahsili sırasında ‘edebi eserlere merak sarmış’. Beşinci yılda öğrenimini yarım bırakmasının nedeni de bu zaten (romanda ‘tifo’). Şiir yazıyor ve ut çalıyor.
‘Yıllardır gizli bir aşkla sevdiği’ Zülâl de onu seviyor ama bu (şimdilik) ‘daha ziyade hayatta muvaffak olamamış bir akraba çocuğuna karşı beslenen acımaya benzer bir duygu’.
Paul Mauriat’nın ‘World Top Hits’ (1967) albümündeki “Noir C’est Noir (Black is Black)” (1966) (Tony Hayes / Steve Waday / Michelle Grainger) melodisini dinledikleri sahnede Şükran “Nedense, Nejat’a daima insafsız davranırsın” diyordu.
Zülâl, annesi (filmde adı yok) Nedret Güvenç ve emektar Dadısı Güzin Özel (romandaki adı, Arapça siyah/siyahî anlamındaki Esved Kalfa) ile beraber. İki sene piyano dersi aldığını ve acemice de olsa ‘bazı etüdler’ çalabildiğini romandan öğreniyoruz. Koleji bitirmiş.
Diplomasını, delikanlının terhis olduğu günün ertesinde (romanda askerliği sürerken) alıyor.
“Gioconda’s Smile” albümündeki (1965) ‘Concerto’ (Manos Hadjidakis) ve ardından ‘Charade’ (1963) (Henry Mancini). O güzel ahşap iskelede ‘birkaç gün dinlenmek isteyen’ Nejat’a “Dinlen tabii ama bu aylarca sürmesin” derken ne kadar kırıcıydı. Devamı da var; “Yani hep böyle boş ve avare mi yaşayacaksın? Bir baltaya sap olmaya niyetin yok mu senin?” Yüze çarpılan ‘hiçlik’. İlginçtir, ‘okumamış’ Nejat sonradan romanları kapışılan bir yazar olacak ama Zülâl’i bir işte çalışırken göremeyeceğiz.
Genç kızın gözü yükseklerde. Didar’a ‘âşık olacağı erkekte sosyal durum, servet, şahsiyet gibi şeyler aradığını’ söylemişti. Zaten Nejat gibi ‘tahsili yarım kalmış, hayatta yolunu bulamamış bir insan aşktan ne bekleyebilir ki’.
Delikanlı iş bulma sıkıntısı içindeki olduğu günlerde bir okul arkadaşı ile karşılaşır; Namık. Çapkınlığı daha baştan belli.
Caravelli’nin ‘Merci Cherie’ albümündeki (1966) ‘Merci Cherie’ (1966) (Udo Jürgens). Kimbilir kaçıncı sevgilisini öperek evine bırakıyor.
‘Arabesque’deki (1966) ‘The Zoo Chase’ (Henry Mancini). Genç kızı ‘sepetledikten’ sonra hızla giderken az daha Nejat’a çarpacaktı. Yıllar sonra karşılaşmaları böyle. Dört yıl süren mühendislik eğitimini Amerika’da tamamlamış. Oradan getirdiği beyaz, üstü açık, ‘06 HN 713’ plakalı arabası muhteşem. Sekiz aydır Ankara’da (romanda ‘İzmir’) çalışıyormuş. Kahramanımız sıkıntısı gözünden kaçmaz. “İşler pek yolunda değil galiba. Bir derdin varsa bana anlatabilirsin” diyor.
‘A Grande Orquestra de Paul Mauriat’ albümündeki (1967) ‘Celine’ (1966) (Mort Shuman / Vline Buggy & Hugues Aufray) melodisiyle mest olduğumuz küçük çayevinde (kitapta ‘muhallebici’) bir iş bulacağına söz verir.
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Mr. Noll’ (Manos Hadjidakis). Bu günlerde Nejat, babasından (romanda ise üvey annesi Nedime’den) bir telgraf alıyor. Hasta ve O’nu son bir kez görmek istiyormuş. ‘Ölmek üzere olanların’ iletileri hep bu notalarla geliyor galiba. Menderes Köprüsü’nde (1968) İrfan Usta da kardeşi Cemal’in veda telgrafını bu ezgi ile almıştı.
Beşiktaş. [‘Lekeli Melek’te (1969) Selmaların olan] evde gördüğümüz üvey kız kardeşi Nebahat ile sonradan tekrar karşılaşacağız.
‘Saba Makamında Tambur Taksimi’. Babasının, içimizi parçalayan son sözleri. ‘Büyük bir pişmanlığın ıstırabı ile geçen son saniyeler’. İhmali ve ‘küçük bir miras bile bırakamadığı’ için af diliyor oğlundan.
Cenaze sonrası Yalı’ya döndüğünde Namık’ın aradığını öğrenir. Zülal’in “Çok efendi, çok sempatik bir genç” sözleri yüreğine oturuyor. O sırada arkadaşı, kırmızı güller ve ‘Merci Cherie’ (1966) (Udo Jürgens) melodisi ile gelir. Nejat’a eniştesinin fabrikasında iş (romanda santral memurluğu) bulmuş. Ama bakışlarını ‘teyzekızından’ alamıyor.
Fausto Papetti’nin ‘I Remember N.1’ albümündeki (1962/67) ‘Perfidia’ (1939) (Alberto Dominguez). İşe alınmasını ‘Red Label’ viski ile kutladıkları gazinoda, Zülâl’le evlenmek istediğini söyler. Yaptığı iyiliğin ‘bedeli’ de, Nejat bu konuda yardımcı olacak. Arkadaşının allak bullak olmuş hali gözünden kaçmaz. “Yoksa? Eğer böyle bir şey varsa sakın saklama.” Kahramanımız “Seni temin ederim ki yok. Biz O’nunla kardeş gibi bir arada büyüdük” falan diyerek durumu idare eder. Filmin bu kırılma noktasında “Evet, seviyorum” diyebilseydi keşke.
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Portrait Of My Mother’ (Manos Hadjidakis). Namık’ın ‘hislerini açıkladığı evlenme mektubu’ bu melodi ile.
Fausto Papetti’nin ‘I Remember N.3’ uzunçalarındaki (1966) “Let’s Face the Music and Dance” (1936) (Irving Berlin). Günler sonra nişan. Konuklar gelirken, Didar sofrada bir eksik olup olmadığına bakıyor. Nejat ‘manen’ ölmekte. Kaçmak imkânı olsa bir an tereddüt etmezdi (sf. 58). Yaver Süha Bey ‘gençlerin ilerdeki müstakbel hayatlarında birbirlerini bugünkü heyecanla sevmelerini gönülden dilediği’ bir konuşma yapar.
Juanito’nun söylediği (1967) ‘Arkadaşımın Aşkısın (La Femme de Mon Ami)’ (1962) (Enrico Macias / Fecri Ebcioğlu). Nişanlıların dansı sürerken Nejat’ın tek isteği ‘ortadan büsbütün silinmek yok olmak’. “Tanrım! Niçin bir saadet bazen bir bahtsızlığın sebebi oluyordu. Ve niçin sevinenlerin neşesini herkes paylaşırken ıstırabımın kimse farkına varmıyordu?”
O gece Zülâl’e aşkını itiraf eder. Birkaç gün sonra bakmaya kıyamadığı genç kızı önce 40 yıl geçse de güzelliğinden kaybetmeyecek bir şekilde öpüyor. Ardından (romanda bir, filmde-bir ters bir düz- iki) tokat atar. Kırgınlıklar, barışmalar.
Yeni evliler İzmir’e giderken Nejat’ın dudaklarında, üzüntüsünü gizlemeye çalışan ‘iğreti ve şaşkın bir gülümseyiş’.
“Yeni bir aşk arıyorum//Haberin olsun//Beni bu hale koyan//Allahtan bulsun” (Suat Sayın / Ülkü Aker). Artık O’nu tamamen kaybetti. Mevsimler ve seneler durmadan geçiyor, birbirini kovalıyor. “Tanrının insanlara verdiği tahammül gücü meğer ne kadar sonsuz.” Hayatın ‘Zülâl’den ibaret olmadığına kendini inandırmaya başlamış (sf. 115 ve 139).”
6 yıl süren koskoca ayrılık. Zülâl’in bir çocuğu olmuş; Erol. Nejat ise ünlü bir yazar. Romanları adeta kapışılıyor. Namık, işlerinden çok bitmeyen çapkınlıklarıyla meşgul. Ailesini İstanbul’a getirtir.
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Virgin in my Neighbourhoud’ (Manos Hadjidakis). Erol, bahçede anneannesiyle oyunlar oynuyor. Bu güzel bölüm ancak 2-3 saniye.
Çok bilinen ‘gardıropta saklanma sahnesi’. Namık, telefonla ‘dün giydiği gri elbisenin cebindeki iki mektubu yok etmesini’ ister Nejat’tan. Karısının eline geçmemeliymiş.
Zarftaki adres çarpıcı bir şeyi ortaya çıkarır. Metreslerinden biri Nejat’ın üveyi Nebahat’mış. Bunu öğrenince kardeşinin payına iki, Namık’a bir tokat (ama Nejat buna yumruk diyor) düşer.
‘Dönsen De Artık Sevemem Seni’ (Mehmet Bürün). Sonrasında Zülâl’le yakınlaşıyorlar. Güneş batarken deniz kıyısında gezinti.
“Gioconda’s Smile” albümündeki (1965) ‘Countess Esterhazy’ (Manos Hadjidakis). ‘Geciken saadetlerine kavuşmaya karar vermişken’ bir olay delikanlının ‘aklını başına getirir’. Küçük Erol yağmurlu bir gece ‘anne ve babasından hiç ayrılamamak için’ dua ediyordu. “Bir yuva ne kadar ahenksiz olursa olsun onu dağıtmaya ne senin ne de benim hakkımız var” yazılı bir mektup bırakır. Tek çare ‘aradan çekilmesi, bir daha dönmemek üzere gitmesiymiş’.
‘Major Dundee’deki (1965) ‘The Escape-Lt. Graham-Artillery’ (Daniele Amfitheatrof). Arkasından koşan Zülâl bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında bayılır. Zatürree olmuş. Hasta yatağında sevgilisinin ismini sayıklıyor hep.
Onların sevgisini anlayan Namık, Nejat’ı tabancayla yaralar. Sonra, filmde kendi şakağına bir kurşun sıkarak, romanda ise yürek durması sonucu ölür.
Dışarıda berrak bir eylül gecesi; “Hakiki sevginin ne olduğunu, karşılık beklemeyen tertemiz bir aşkla sevilmenin büyüklüğünü artık anlayabiliyorum Nejat. Bir zamanlar aşkına değer vermemiş, sana acı çektirmiştim. Ama inan ki bunun cezasını ağır ödedim.”
96 dakikalık filmde ancak 10 dakika (o da Berkant’ın sesi olmadan) dinlediğimiz ‘Samanyolu’ (Metin Bükey / Teoman Alpay).
Zülâl; “Nejat, sen yıldızların isimlerini bilir misin?”
Nejat; “Evet, biraz.”
Zülâl; “Şu sayısız yıldızlardan meydana gelmiş beyaz enli şeridin adı ne?”
Nejat; “Samanyolu.”
Zülâl; “Nereye gider bu Samanyolu?”
Nejat; “Öyle bir ülkeye ki orada yalnız saadet vardır.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Film Hazırlık : The Rank/Londra. Zafer ALGAN Franck Pourcel’in “Je L’aime” albümündeki (1967) ‘Little Man’li (1967) (Sonny Bono) sahnede askerden ‘O’nun yanında olmak, aynı havayı teneffüs edebilmekten başka bir şey düşünmeden’ dönen Nejat’a “Hemen gitmem lazım. Arkadaşlar bekliyor. Nasıl olsa artık hep evdesin. Akşama bol bol görüşürüz” diyebilmişti. ‘Sevdiklerine cefa çektirmekten hoşlanmak’ O’nun en büyük özelliği. Fakat hiç kimse, ‘birisi’ kadar cefasını çekmedi (sf. 120).
Zülâl; “Niye öyle bakıyorsun gözlerime.”
Nejat; “Orda yıldızları seyrediyorum. Gökyüzünün bütün ışıkları içlerinde parlıyor.”
Zülâl; “Samanyolu’nu da görüyor musun?”
Nejat; “Evet, saadet ülkesine doğru uzanıyor. Biz de oraya gidelim mi Zülâl?”
Zülâl; “…Ben saadeti göst erişte sanıyordum. Meğer bütün saadetim küçümsediğim bir varlığın altın kalbindeymiş. Sen, beni yalnız benim için sevdin. Ben bunun kıymetini çok geç anladım.”
Yazarından daha ünlü romanın (Samanyolu-1940/41-Kerime Nadir) (13. basım-1977-İnkılâp ve Aka Kitabevleri) ikinci Yeşilçam çevrimi.
“Üzülme sen meleğim, gün olur kavuşuruz//Ecel ayırsa bile mahşerde buluşuruz.” Karaköy Meydanı. Şekip Ayhan Özışık’ın Nihavent şarkısını (1967) Metin Bükey Orkestrasından enstrümantal olarak dinlerken Nejat’ın sözleri; “ Artık askerlik bitti. Eve, annemin ölümünden sonra bana ikinci bir anne olan teyzemin yanına dönüyorum. Çocukluğumdan beri acı tatlı bir sürü hatıralarla dolu günler geçirdiğim [‘Aşka Tövbe’de (1968) Mübinlerin olan ve romanda Büyükdere’deki] o Yalı’da kavuşmak için sabırsızlandığım biri var; Teyzemin kızı Zülâl.”
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Portrait Of My Mother’ (Manos Hadjidakis). Teyzesiyle kucaklaştığı ve ‘bütün gün güneş altında yapılan talimleri’ anlattığı sahne bu melodi ile.
Annesi yıllar önce (kitapta O’nu doğururken) ölmüş. Yeniden evlenen babası pek ilgilenmediği için teyzesinde kalmış. Zülâl’e olan düşkünlüğü çocuk yaşlarında başlıyor. ‘Yaşıyla beraber artan bir muhabbet, bir bağlılık’. Fransız okulundaki tahsili sırasında ‘edebi eserlere merak sarmış’. Beşinci yılda öğrenimini yarım bırakmasının nedeni de bu zaten (romanda ‘tifo’). Şiir yazıyor ve ut çalıyor.
‘Yıllardır gizli bir aşkla sevdiği’ Zülâl de onu seviyor ama bu (şimdilik) ‘daha ziyade hayatta muvaffak olamamış bir akraba çocuğuna karşı beslenen acımaya benzer bir duygu’.
Paul Mauriat’nın ‘World Top Hits’ (1967) albümündeki “Noir C’est Noir (Black is Black)” (1966) (Tony Hayes / Steve Waday / Michelle Grainger) melodisini dinledikleri sahnede Şükran “Nedense, Nejat’a daima insafsız davranırsın” diyordu.
Zülâl, annesi (filmde adı yok) Nedret Güvenç ve emektar Dadısı Güzin Özel (romandaki adı, Arapça siyah/siyahî anlamındaki Esved Kalfa) ile beraber. İki sene piyano dersi aldığını ve acemice de olsa ‘bazı etüdler’ çalabildiğini romandan öğreniyoruz. Koleji bitirmiş.
Diplomasını, delikanlının terhis olduğu günün ertesinde (romanda askerliği sürerken) alıyor.
“Gioconda’s Smile” albümündeki (1965) ‘Concerto’ (Manos Hadjidakis) ve ardından ‘Charade’ (1963) (Henry Mancini). O güzel ahşap iskelede ‘birkaç gün dinlenmek isteyen’ Nejat’a “Dinlen tabii ama bu aylarca sürmesin” derken ne kadar kırıcıydı. Devamı da var; “Yani hep böyle boş ve avare mi yaşayacaksın? Bir baltaya sap olmaya niyetin yok mu senin?” Yüze çarpılan ‘hiçlik’. İlginçtir, ‘okumamış’ Nejat sonradan romanları kapışılan bir yazar olacak ama Zülâl’i bir işte çalışırken göremeyeceğiz.
Genç kızın gözü yükseklerde. Didar’a ‘âşık olacağı erkekte sosyal durum, servet, şahsiyet gibi şeyler aradığını’ söylemişti. Zaten Nejat gibi ‘tahsili yarım kalmış, hayatta yolunu bulamamış bir insan aşktan ne bekleyebilir ki’.
Delikanlı iş bulma sıkıntısı içindeki olduğu günlerde bir okul arkadaşı ile karşılaşır; Namık. Çapkınlığı daha baştan belli.
Caravelli’nin ‘Merci Cherie’ albümündeki (1966) ‘Merci Cherie’ (1966) (Udo Jürgens). Kimbilir kaçıncı sevgilisini öperek evine bırakıyor.
‘Arabesque’deki (1966) ‘The Zoo Chase’ (Henry Mancini). Genç kızı ‘sepetledikten’ sonra hızla giderken az daha Nejat’a çarpacaktı. Yıllar sonra karşılaşmaları böyle. Dört yıl süren mühendislik eğitimini Amerika’da tamamlamış. Oradan getirdiği beyaz, üstü açık, ‘06 HN 713’ plakalı arabası muhteşem. Sekiz aydır Ankara’da (romanda ‘İzmir’) çalışıyormuş. Kahramanımız sıkıntısı gözünden kaçmaz. “İşler pek yolunda değil galiba. Bir derdin varsa bana anlatabilirsin” diyor.
‘A Grande Orquestra de Paul Mauriat’ albümündeki (1967) ‘Celine’ (1966) (Mort Shuman / Vline Buggy & Hugues Aufray) melodisiyle mest olduğumuz küçük çayevinde (kitapta ‘muhallebici’) bir iş bulacağına söz verir.
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Mr. Noll’ (Manos Hadjidakis). Bu günlerde Nejat, babasından (romanda ise üvey annesi Nedime’den) bir telgraf alıyor. Hasta ve O’nu son bir kez görmek istiyormuş. ‘Ölmek üzere olanların’ iletileri hep bu notalarla geliyor galiba. Menderes Köprüsü’nde (1968) İrfan Usta da kardeşi Cemal’in veda telgrafını bu ezgi ile almıştı.
Beşiktaş. [‘Lekeli Melek’te (1969) Selmaların olan] evde gördüğümüz üvey kız kardeşi Nebahat ile sonradan tekrar karşılaşacağız.
‘Saba Makamında Tambur Taksimi’. Babasının, içimizi parçalayan son sözleri. ‘Büyük bir pişmanlığın ıstırabı ile geçen son saniyeler’. İhmali ve ‘küçük bir miras bile bırakamadığı’ için af diliyor oğlundan.
Cenaze sonrası Yalı’ya döndüğünde Namık’ın aradığını öğrenir. Zülal’in “Çok efendi, çok sempatik bir genç” sözleri yüreğine oturuyor. O sırada arkadaşı, kırmızı güller ve ‘Merci Cherie’ (1966) (Udo Jürgens) melodisi ile gelir. Nejat’a eniştesinin fabrikasında iş (romanda santral memurluğu) bulmuş. Ama bakışlarını ‘teyzekızından’ alamıyor.
Fausto Papetti’nin ‘I Remember N.1’ albümündeki (1962/67) ‘Perfidia’ (1939) (Alberto Dominguez). İşe alınmasını ‘Red Label’ viski ile kutladıkları gazinoda, Zülâl’le evlenmek istediğini söyler. Yaptığı iyiliğin ‘bedeli’ de, Nejat bu konuda yardımcı olacak. Arkadaşının allak bullak olmuş hali gözünden kaçmaz. “Yoksa? Eğer böyle bir şey varsa sakın saklama.” Kahramanımız “Seni temin ederim ki yok. Biz O’nunla kardeş gibi bir arada büyüdük” falan diyerek durumu idare eder. Filmin bu kırılma noktasında “Evet, seviyorum” diyebilseydi keşke.
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Portrait Of My Mother’ (Manos Hadjidakis). Namık’ın ‘hislerini açıkladığı evlenme mektubu’ bu melodi ile.
Fausto Papetti’nin ‘I Remember N.3’ uzunçalarındaki (1966) “Let’s Face the Music and Dance” (1936) (Irving Berlin). Günler sonra nişan. Konuklar gelirken, Didar sofrada bir eksik olup olmadığına bakıyor. Nejat ‘manen’ ölmekte. Kaçmak imkânı olsa bir an tereddüt etmezdi (sf. 58). Yaver Süha Bey ‘gençlerin ilerdeki müstakbel hayatlarında birbirlerini bugünkü heyecanla sevmelerini gönülden dilediği’ bir konuşma yapar.
Juanito’nun söylediği (1967) ‘Arkadaşımın Aşkısın (La Femme de Mon Ami)’ (1962) (Enrico Macias / Fecri Ebcioğlu). Nişanlıların dansı sürerken Nejat’ın tek isteği ‘ortadan büsbütün silinmek yok olmak’. “Tanrım! Niçin bir saadet bazen bir bahtsızlığın sebebi oluyordu. Ve niçin sevinenlerin neşesini herkes paylaşırken ıstırabımın kimse farkına varmıyordu?”
O gece Zülâl’e aşkını itiraf eder. Birkaç gün sonra bakmaya kıyamadığı genç kızı önce 40 yıl geçse de güzelliğinden kaybetmeyecek bir şekilde öpüyor. Ardından (romanda bir, filmde-bir ters bir düz- iki) tokat atar. Kırgınlıklar, barışmalar.
Yeni evliler İzmir’e giderken Nejat’ın dudaklarında, üzüntüsünü gizlemeye çalışan ‘iğreti ve şaşkın bir gülümseyiş’.
“Yeni bir aşk arıyorum//Haberin olsun//Beni bu hale koyan//Allahtan bulsun” (Suat Sayın / Ülkü Aker). Artık O’nu tamamen kaybetti. Mevsimler ve seneler durmadan geçiyor, birbirini kovalıyor. “Tanrının insanlara verdiği tahammül gücü meğer ne kadar sonsuz.” Hayatın ‘Zülâl’den ibaret olmadığına kendini inandırmaya başlamış (sf. 115 ve 139).”
6 yıl süren koskoca ayrılık. Zülâl’in bir çocuğu olmuş; Erol. Nejat ise ünlü bir yazar. Romanları adeta kapışılıyor. Namık, işlerinden çok bitmeyen çapkınlıklarıyla meşgul. Ailesini İstanbul’a getirtir.
“Gioconda’s Smile” uzunçalarındaki (1965) ‘Virgin in my Neighbourhoud’ (Manos Hadjidakis). Erol, bahçede anneannesiyle oyunlar oynuyor. Bu güzel bölüm ancak 2-3 saniye.
Çok bilinen ‘gardıropta saklanma sahnesi’. Namık, telefonla ‘dün giydiği gri elbisenin cebindeki iki mektubu yok etmesini’ ister Nejat’tan. Karısının eline geçmemeliymiş.
Zarftaki adres çarpıcı bir şeyi ortaya çıkarır. Metreslerinden biri Nejat’ın üveyi Nebahat’mış. Bunu öğrenince kardeşinin payına iki, Namık’a bir tokat (ama Nejat buna yumruk diyor) düşer.
‘Dönsen De Artık Sevemem Seni’ (Mehmet Bürün). Sonrasında Zülâl’le yakınlaşıyorlar. Güneş batarken deniz kıyısında gezinti.
“Gioconda’s Smile” albümündeki (1965) ‘Countess Esterhazy’ (Manos Hadjidakis). ‘Geciken saadetlerine kavuşmaya karar vermişken’ bir olay delikanlının ‘aklını başına getirir’. Küçük Erol yağmurlu bir gece ‘anne ve babasından hiç ayrılamamak için’ dua ediyordu. “Bir yuva ne kadar ahenksiz olursa olsun onu dağıtmaya ne senin ne de benim hakkımız var” yazılı bir mektup bırakır. Tek çare ‘aradan çekilmesi, bir daha dönmemek üzere gitmesiymiş’.
‘Major Dundee’deki (1965) ‘The Escape-Lt. Graham-Artillery’ (Daniele Amfitheatrof). Arkasından koşan Zülâl bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında bayılır. Zatürree olmuş. Hasta yatağında sevgilisinin ismini sayıklıyor hep.
Onların sevgisini anlayan Namık, Nejat’ı tabancayla yaralar. Sonra, filmde kendi şakağına bir kurşun sıkarak, romanda ise yürek durması sonucu ölür.
Dışarıda berrak bir eylül gecesi; “Hakiki sevginin ne olduğunu, karşılık beklemeyen tertemiz bir aşkla sevilmenin büyüklüğünü artık anlayabiliyorum Nejat. Bir zamanlar aşkına değer vermemiş, sana acı çektirmiştim. Ama inan ki bunun cezasını ağır ödedim.”
96 dakikalık filmde ancak 10 dakika (o da Berkant’ın sesi olmadan) dinlediğimiz ‘Samanyolu’ (Metin Bükey / Teoman Alpay).
Zülâl; “Nejat, sen yıldızların isimlerini bilir misin?”
Nejat; “Evet, biraz.”
Zülâl; “Şu sayısız yıldızlardan meydana gelmiş beyaz enli şeridin adı ne?”
Nejat; “Samanyolu.”
Zülâl; “Nereye gider bu Samanyolu?”
Nejat; “Öyle bir ülkeye ki orada yalnız saadet vardır.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Kurgu
|
Diamandi
Filmeridis (Kurgu)
|
Sanat Yönetmeni
|
Fethi Oğuz (Sanat
Yönetmeni)
|
Yapım Ekibi
|
Semih Sezerli (Yapım
Sorumlusu)
|
Yönetmen Ekibi
|
Erdoğan Avcı (Yönetmen
Yardımcısı)
|
Halis özer (Reji
Ekibi)
|
|
Gültekin Karakaya
(Reji Ekibi)
|
|
Kamera Ekibi
|
Cengiz Tura (Kamera
Asistanı)
|
Işık Ekibi
|
Halit Aysan (Işık
Şefi)
|
Ses Ekibi
|
Yorgo İlyadis (Ses
Kayıt)
|
İdari İşler
|
Sonay Kanat (Set
Amiri)
|
Mustafa Buvan (Set
Amiri)
|
|
Firmalar
|
Erman Film (Yapım)
|
Erman Film (Seslendirme)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder