20 Mayıs 2013

KAHPE (1960)

kahpe_1960 (2).jpg
HUNP: 7,6






Kahpe

Vizyon Tarihi : 1960

Hunp : 7,6

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :

Göksel Arsoy Göksel Arsoy Bülent Ar
Belgin Doruk Belgin Doruk Ayla
Gönül Beyhan Gönül Beyhan Belkıs-Melahat
Nubar Terziyan Nubar Terziyan Komiser Muammer
Muammer Gözalan Muammer Gözalan Ruhi Bey
Atıf Avcı Atıf Avcı Fadıl
İhsan Devrim İhsan Devrim Doktor
Erol Taş Erol Taş Goril
Anna Ünal Anna Ünal Dansöz Zambak
Jeyan Mahfi Tözüm Jeyan Mahfi Tözüm B.Doruk Seslendirmesi
Mümtaz Ener Mümtaz Ener Nubar Terziyan Seslendirmesi
Nevin Akkaya Nevin Akkaya Gönül Beyhan Seslendirmesi
Hayri Esen Hayri Esen G.Arsoy Seslendirmesi
Zafer Önen Zafer Önen Seslendirme
Fikri Çöze Fikri Çöze Seslendirme
Handan Kadıoğlu Handan Kadıoğlu Belgin Doruk Seslendirmesi

Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Görüntü Yönetmeni
Vizyona Giriş Tarihi
14 Aralık 1960
Tür
Özellikler
Ülke
Türkiye
Etiketler












Gittiği gece kulübünde çalışan dansçıyı öldürmekle suçlanan bir adamın hikâyesi anlatılır. Bülent genç bir mühendistir. Eğlenmek için gittiği gece kulübünde bir dansçıyla tanışır ve kadının evine gider. Kısa bir süre sonra birileri tarafından kadının öldürüldüğüne tanık olur. Katiller suçu ona atmakla tehdit edince kaçmak zorunda kalır. Kaçak hayatı yaşarken kendisine bir araba çarpar. Çarpan kişi de hasta kocasından kurtularak mirasa konmak isteyen Belkıs'tır. Belkıs bu karşılaşma ile Bülent’in hayatını kurtarır. Ancak Bülent'in bir cinayete bulaştığını anlayınca da tehdit ederek yanında çalışmasını sağlar. Ayla ise Belkıs’ın zengin kocasının kızıdır. Bir süre sonra Ayla ile Bülent arasında bir yakınlaşma başlar. Bu durum Belkıs’ın hoşuna gitmez ve yeni planlar yapmaya başlar. (Nesrin Taşkesenli)


Replikler:
‘Elizabethan Serenade’ (1951) (Ronald Binge).
Evin hanımı, üzerinde ince bir gecelik Bülent’in odasına gelmiş. Duvarda ‘Dancer Putting on the Slipper’ yağlı boya tablosu (1896) (Edgar Degas).
Belkıs; “Çok sıcak. İnsan böyle gecelerde uyumaktan daha başka şeyler düşünüyor.”
Bülent; “Bu insanına göre değişir.”
Belkıs; “Sen kocam hakkında ne düşünüyorsun? Hastalığı hakkında, evlilik vaziyetimiz, hepsi.”
Bülent; “Evlilik vaziyetinize aklım ermez ama hastalığına gelince yazık, acınacak bir şey.”
Belkıs; “ ‘Acınacak bir şey’! Bu doğru ama kime? O’na mı, bana mı? Biliyor musun, çok zengindir. 4 buçuk milyondan fazlası var.”
Bülent; “Para insanı mesut etmek için kâfi bir şey değ il.”
Belkıs; “Bu da insanına göre değişir. Eğer bu para elime bir geçseydi... Acaba kocamın başına bir kaza gelse.”
Bülent; “Yapsana ne duruyorsun.”
Belkıs; “Ben yaparsam tehlikeli olur. Ama sen...”
‘İyi’nin de ‘kötü’nün de %100 olduğu film.
Jenerikten sonra Dansöz Zambak’ın yatak odasındayız. Duvarda ‘Çıplak Maya’nın (Goya) bir kopyası var. Genç kadın 4-5 gündür (filmdeki adını öğrenemeyeceğimiz) Atıf Avcı ile beraber. Ama adamın ‘padişah torunu’, ‘bir azamet, bir azamet’ tutumundan usanmış.
‘The High and the Mighty’deki (1954) (Victor Young) ilk beş notanın ardından ‘pipolu asilzade bozuntusu’nu kovuyor.
Atıf; “Paranı veriyoruz ya.”
Zambak; “Hıh, paramı veriyormuş. O bir hafta evveldi. Parkta sırnaştığın zamandı o. Eve kapağı atıncaya kadar kesenin ağzını açtın. Sonra?”
Atıf; “Bardan kaldırdıkların daha fazla mı ödüyorlar?”
Zambak; “Tabii, ne sandın ya? Hem daha fazla ödüyorlar hem de insanın başına ekşiyip kalmıyorlar. Şimdi çalışmaya gidiyorum. Sen de pılını pırtını toplayıp defolup gidersin. Gece döndüğüm zaman seni burada bulursam sen düşün artık ötesini.”
‘Skokiaan’ (1947) (August Msarurwa). Gazinonun masaları dolu. Zambak, Pérez Prado Orkestrası’nın çaldığı melodi ile sahnede. Genç bir mühendis, Bülent Ar, iyice sarhoş olmuş. Garsondan gene içki, ‘bir de şu oynayanı’ istiyor. ‘Dağda bayırda çalışarak geçen aylar sonrasında’ tek eğlencesi bu.
‘Siempre En Mi Corazon’ (1942) (Ernesto Lecuona). Zambak ile 5 şişe şampanya daha içiyor. Genç kızın evine gittiklerinde ayakta duramayacak haldeydi. ‘Mambo Italyano’yu söylemeye çalıştığı birkaç saniye içinde sarhoşluğundan eser kalmaz. Çünkü bir olay yaşamını değiştiriyor.
Atıf gitmemiş. Dansözü öldürüp suçu Bülent’in üzerine atar. Kahramanımız ne yapacağını bilmez halde. Her taraf parmak izi dolu. Çözüm ‘pipolu’dan gelir; “İstanbul’a git. Yeşilköy Feneri’nde bir kahve var. Marmara Kahvesi. Oraya arada bir yaşlı bir balıkçı uğrar. Barba derler. Unutma Barba. Seni bir gece kayıkla bir şilebe atar, hududu geçersin.”
Saatler sonra telefonda konuşurken bunun hayal olduğunu anlıyoruz; “Düştü bir avanak sonunda. Yutar tabii. Çıkar yol bırakmadım ki herife. Marmara Kahvesi’nde Barba’yı arayacak. Barba diye birini bulabilirse tabii.”
Perişan geçen aylar. Olmayan birinin peşindeki Bülent’in yaşamı tekrar değişir. Belkıs Hanım, arabasıyla çarptığı delikanlıyı evine getiriyor. İyilik yaptığını sanıyorduk ama ne acımasız planları varmış.
‘Yeni Dünyadan Senfonisi; I. Adagio. Allegro molto’. (1893) (Antonin Dvorák) (1.00-1.20 dakika arası). Bülent kendine geliyor.
Belkıs; “Az kaldı başıma iş açıyordun. Karakol karakol dolaşacaktım neredeyse.”
Bülent; “Polis? Polise bildirdiniz mi?”
Belkıs; “Daha bildirmedim ama... Acelen ne? Polisten korkuyorsun galiba. Bir hırsızlığın falan mı var?”
Bülent; “...”
Belkıs; “Pekâlâ söyleme. Yalnız bundan sonra burada çalışacaksın sen anladın mı? Benim adamım olarak. Bunu hiç aklından çıkarma. Ne istersem onu yapacaksın. Ne istersem.”
İsteği kısa sürede belli olur.
Aile hakkındaki bilgileri o civarda balıkçılık yapan Muammer’den öğreniyoruz.
Ruhi Bey eskiden önemli bir müteahhitmiş. Belkıs ikinci hanımı. Ölen ilk eşinden Ayla adlı yetişkin bir kızı var. Çocuğu yaşındaki Belkıs’la evlendikten hemen sonra şüpheli bir kazada felç olmuş. İki yıldır tekerlekli iskemleye bağlı. Kızı “Bursa’ya arabası ile giderken rot kırılmış. Sonra frenlerde de hiç hayır yokmuş. Nasıl olur, yepyeni araba” diyecektir. Kimin yaptığı belli.
Bülent’in görevi hastabakıcılık. Ayrıca deniz motoru ile otomobilin bakımı. Asıl işi kısa sürede anlaşılır; Ruhi Bey’i öldürmek. Belkıs bunun için 500 bin lira verecekmiş.
Başka beklentileri de var. Bir gece delikanlının yatağına gecelikle uzanmış ama karşılık bulamamıştı.
Çünkü planda olmayan bir şey gerçekleşir; Ayla ve Bülent birbirlerini severler.
Delikanlının, yaşamını tehlikeye atarak Ruhi Bey’i kurtarması Onları daha da yakınlaştırıyor.
Sonraki günlerde Bülent bir şey fark eder. Belkıs her akşam deniz motoruyla evden ayrılıp yakınlardaki bir otelde şarkıcılık yapıyor. Sahne adı Melahat. Üstelik kim olduğunu şimdilik öğrenemeyeceğimiz bir dostu var burada.
Piyano eşliğinde Feriha Tunceli’nin sesi ile söylediği şeddi arabân şarkı (Selanikli Ahmet Efendi); “Bir vefâsız yâre düştüm beni hiç yâd etmiyor//Badeler güller çemenler gönlümü şâd etmiyor//Her ne yapsam nev-nihalim gamdan âzâd etmiyor//Badeler güller çemenler gönlümü şâd etmiyor.”
Belkıs yalnızca Ruhi Bey’i değil üvey kızını da ortadan kaldırmaya karar vermiş. Bir gece kapının altından attığı mektup şöyle; “Küçükhanım, babanızın çok yakında kurban gideceği bir cinayeti öğrenmek isterseniz yarın aşağıdaki adrese geliniz. Bir dost.”
Bebek, Sarıkaya’daki Ayazağa Çiftliği. Taksi şoförü “Buraları pek tenha yerler. Arzu ederseniz bekleyeyim. Yahut ben de geleyim” diye Ayla’yı uyarmıştı.
‘Pictures at an Exhibition; V. Ballet of the Unhatched Chicks’. (1874) (Modes Mussorgsky). Belkıs’ın adamı Goril, genç kızı bekliyormuş. Saldırısından Bülent’in yardımı ile kurtulur.
Delikanlı bu işin Otel’de çözüleceğini anlamış.
‘Pictures at an Exhibition; I. Gnome’. (1874) (Mussorgsky). Melahat’ın ‘Fincanı Taştan Oyarlar’ı söylediği gece bir inceleme yapıyor. Müdür odasında gördüğü pipo her şeyi açıklıyor. Belkıs’ın dostu Atıf Avcı planlamış bu işleri. “Anladın ama biraz geç anladın değil mi?” Adamları Goril de orada.
‘Romeo ve Julyet Fantezi Uvertürü’ (1870) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky). Kavga, Ruhi Bey’in odasında devam eder. Meğer ‘Balıkçı’ zannettiğimiz Muammer aslında ‘Cinayet Masası Komiseri’ymiş.
Atıf’a şunları söylüyor; “Bar kadını cinayetinde de böyle aptallık ettin. Bütün tablalarda pipo tütününün küllerini bırakmakla kendini daha evvel o zaman ele vermiştin.”
Kahramanımıza da bir öğüdü olacak.
Bülent; “Demek benim suçsuz olduğunu biliyordun. Demek sen isteseydin ben bu akşam o adamla boğuşurken...”
Muammer; “Evet, isteseydim mani olurdum. Ama kulağına küpe olsun, o bar senin bu kadın benim hovardalık etmek doğru bir yol değildir.”
Delikanlı ve Ayla 5. kez öpüşürken film bitiyor.
‘And This Is My Beloved’ (1953) (Robert Wright / George Forrest). ‘Kismet’ müzikalindeki melodi. Ayla, babasını kurtardığı için teşekküre gelmiş.
Ayla; “Sen bir kahramansın Bülent.”
Bülent; “Kim olsa...”
Ayla; “Hayır, hiç kimse yapamazdı. Benim rüyalarımın prensi bir kahramanmış Bülent... En sevdiğim bir...”
Bülent; “Biliyorsun benim sevmeye hakkım yok. Ben polis tarafından aranan bir adamım.”
(Yazan: Murat Çelenligil) 


Kurgu
Yönetmen Ekibi
Mithat Sertesen (Reji Ekibi)

Mesude özkılıç (Reji Ekibi)
Kamera Ekibi
Melih Sertesen (Kamera Asistanı)
Post-Prodüksiyon
Ali Berkan (Negatif Kurgu)

Recai Karındaş (Laboratuar)

Mihail Skarpedis (Laboratuar)

Mahmut Babacan (Laboratuar)
Işık Ekibi
Kenan Eryılmaz (Işık Ekibi)

Bahattin Acınır (Işık Ekibi)

Ahmet Ateş (Işık Ekibi)
Sanat Ekibi
Bilal Uysal (Dekor Ekibi)

Aydın Arakon (Dekor Ekibi)

Nazım Akbulut (Aksesuar)
Ses Ekibi
Lami Kamil (Ses Kayıt)

Mehmet Bozkuş (Senkron)
İdari İşler
Melih Üstüngör (Set Amiri)
Müzik ekibi
Feriha Tunceli (Şarkılar)
Seslendirme
Hayri Esen (Seslendirme Yönetmeni)
Firmalar
Acar Film (Yapım)

Acar Film (Seslendirme)

Acar Film (Film Hazırlık)

kahpe_1960.jpgkahpe 1960 ile ilgili görsel sonucukahpe 1960 ile ilgili görsel sonucu

 TESBİHNAME.COM

Hiç yorum yok: