13 Ekim 2013

GÜNAHKAR KADIN (1966)

HUNP: 8,2

 





Kader Bağı

Vizyon Tarihi : 1966

Hunp : 8,2

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :

Türkan ŞorayTürkan ŞorayTürkan
Sadri AlışıkSadri AlışıkOsman
Filiz AkınFiliz AkınFiliz
Kuzey VargınKuzey VargınAyhan
Feridun ÇölgeçenFeridun ÇölgeçenTürkan'ın Babası
Semih SezerliSemih SezerliAliş
Uğur KıvılcımUğur KıvılcımUğur
Hüseyin BaradanHüseyin BaradanBar Patronu Kenan
Memduh AlparMemduh AlparHüsnü
Haydar KaraerHaydar KaraerBar Patronu
Sabahat IşıkSabahat IşıkOkul Müdiresi
Hüseyin ZanHüseyin Zan
Nevin AkkayaNevin AkkayaT. Şoray Seslendirmesi
Jeyan Mahfi TözümJeyan Mahfi Tözüm   F. Akın Seslendirmesi
Toron KaracaoğluToron KaracaoğluK. Vargın Seslendirmesi
Sadettin ErbilSadettin ErbilH. Baradan Seslendirmesi
Erdoğan EsenboğaErdoğan Esenboğa  S. Sezerli Seslendirmesi
Kamran UsluerKamran UsluerH. Zan Seslendirmesi
Rıza TüzünRıza TüzünM. Alpar Seslendirmesi
Birsen KaplangıBirsen KaplangıSeslendirme
Hayri ArlıHayri ArlıSeslendirme
Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Müzik
Görüntü Yönetmeni
Süre
67 dk
Tür
Özellikler
Ülke
Türkiye
Etiketler
Firmalar
Duygu Film (Yapım)











Türkan barlarda şarkı söyleyen ve hayatını kardeşi Filiz'e adamış olan genç bir kadındır. Filiz ablasının barda şarkı söylediğinden habersizdir ve ona yardımcı olmak için çalışmaya başlar. Çalıştığı fabrikanın patronu ile sevgili olan Filiz daha sonra aynı fabrikada ablası Türkan'a da iş bulur. Fakat, Filiz'in sevgilisi Türkan'ın peşini bırakmaz kardeşinin mutluluğu için yeniden barlara dönen Türkan'ı gören Filiz onun bir bar kadını olduğunu anlar ve hayatından çıkarır ama iki kardeşinde yüreği yaralıdır.

Replikler :

Fausto Papetti’nin ‘3a Raccolta’ albümündeki (1962) ‘Kon-Tiki’ (1961) (Michael Carr). Osman, ‘Şarkıcı’ Türkan’ı sataşanlardan korumuş.
Osman; “Hayatımda ettiğim ikinci kavga bu. Birincisi biraz lacivert gitti, 5 senemi yedi. Bu hapisten çıktığımın ilk gecesiydi. ‘Biraz eğleneyim’ dedim. Anlarsınız ya ‘bekârlık meselesi’.”
Türkan; “Onu da ben bozdum.”
Osman; “Her kavganın sonu sizin gibi bir melekle bitse bütün muharebelere gönüllü yazılırdım.”
Adı önce ‘Günahkâr Melek’ olarak düşünülen filmde Beyoğlu. Her köşesi şiddet, her taşı ‘benim hayatım bir roman’. Acının sahte kahkahayla örtüldüğü gazinolar. ‘Ayak direyen kadınları banknotların sayısı hizay a getirir’miş. Adana Bar’daki Türkan’ın işi çok daha zor. Hem böyle bir yerde şarkıcılık yapacak hem de ‘namusunu koruyacak’. Akıntıya kürek çekmek gibi bir şey. İkide bir ‘para’ diye gelen sarhoş ve kumarbaz baba işin tuzu biberi. Her türlü zorluğa katlanması kardeşi için. Üstelik üzülmesin diye babalarının ve kendi durumunu gizlemiş. ‘Meçhul bir şarkıcı’ olarak kalmak istiyor. ‘Filiz koleji bir bitirse bütün sıkıntıları sona erecek’.
‘Goldfinger’ (1964) için yapılan ‘Dawn Raid On Fort Knox’ (John Barry). Para babası Hüsnü, onu birkaç kolye ile elde edeceğini zannetmiş. Türkan ortalığı birbirine katıyor. Ama adam da oranın en iyi müşterisi. “Ya bu deveyi güdersin…” diyen patrona yanıt gecikmez “Üzülmeyin, bu diyardan gitmeyi tercih ederim”.
Yeni bir iş bulması lazım. Babasının kalpten sokakta ölümü de o günlerde. Filiz’in yalnız ablası değil “Annen, baban, her şeyinim artık”. ‘Tertemiz, pırıl pırıl yüzünde en ufak bir keder çizgisi görmek istemiyor’. Yatılı okuyan kardeşini yanına alır.
‘From Russia With Love’ filmindeki (1963) ‘Gypsy Camp’ (Barry) ile “İşte evimiz, Filiz. En güzel günlerimizi burda geçireceğiz” diyor. Çekimler, Etiler’de ‘yerli filmcilerin plato haline getirdikleri’ Mimar Cevat Bey’in evinde yapılmış. Bugünleri mumla arayacağını bilemezdi.
Bu arada Filiz ‘bir eşarp ve emprime atölyesinde’ iş bulur. Patronu Ayhan’la, ‘Lemon Tree’ (1962) (Will Holt) eşliğinde ve biraz gergin başlayan ilişkileri kısa zamanda aşka dönüşüyor. Genç kız ona ‘iş dışında da hoş bir dünya olduğunu hatırlatmış’. Arabada, deniz kenarında, beraber oldukları her yerde ‘Greenfields’ (1960) (Frank Miller / Terry Gilkyson / Richard Dehr) melodisi var. İş arkadaşları Aliş ve Uğur da çok güzel. Filme neşe katıyorlar. Ama Sadri Alışık’ın ortaya çıktığı 42. dakikadan sonra onları göremiyoruz. Yönetmen, Osman’ın hüzünlü neşesini yeterli bulmuş olmalı.
Türkan’ın yeni patronu Kenan ondan çok memnundu. Fakat zaman geçtikçe davranışları değişiyor. Reddedilse de istekleri önceleri ‘rica’ şeklinde; “Başarılarınızı beraberce yemek yiyerek kutlayabilir miyiz acaba?” Sonradan ‘sen’ demeye başlar; “Programın biter bitmez eve kaçacağına, biraz da müşterilerin arasına otursan fena olmayacak.” Daha da ileri gidip ‘konsomasyon yapmasını emreder’. Sonuç yine işsizlik.
Filiz’in şirketinde çalışmaya başlar. Belki iyi korunamadığı için filmin önemli kısmı tahrip olmuş. Her şey yolunda gibiyken ‘kapısını vurup çıktığı pavyon’a döner ve Kenan’dan iş ister. ‘Zorba’daki (1964) ‘Life Goes On’ (Mikis Theodorakis) ile izlediğimiz konuşma.
Türkan; “Hayatta sevdiğim iki şeyi de kaybettim. Tek dalım kaldı tutunduğum; Namusum. Başkaları bilmese bile bağlandığım, bana yaşama gücü veren tek şey o… Dilediğiniz kadar şarkı söyleyeyim. Bir göz oda kirası ile bir lokma ekmek parasına razıyım. Ne olur sarhoşların kucağına atmayın beni.”
Kenan; “Yeter be kızım. 20 yıldır ağlamamıştım.”
Ne olup bittiğini düğün günü anlıyoruz. “Oddjob’s Pressing Engagement” (1964) (Barry) ile başlayıp, Russ Case Orkestrası’nın çaldığı ‘Caesar and Cleopatra Theme’ (1963) (Alex North) ile devam eden ve ‘Gassing the Gangster’ (1964) (Barry) ile biten sahne. Bembeyaz gelinliği içindeki Filiz, ablasını kovuyor.
Türkan; “…Gitmeden önce öğrenmeni istediğim bazı hakikatler var. Evleneceğin erkek aslında beni sevmişti. Ben senin saadetini gölgelememek için günahkâr göründüm. Ama sen anlayamadın beni, anlayamadın.”
Tam o günlerde Ayhan’ın avare abisi Osman hapisten çıkıyor. Görüntüye, Sadri Alışık selamı ile gelir; “Vay, bilumum gariban, selamünaleyküm.” Büyük olasılıkla o yıllarda salon alkıştan inlemiştir. “Yaş 40, ömrün onda biri.” Ağzının cıvatası gevşek lâkin kalbi, kantara vursan evvel Allah, 24 ayar. ‘Bir numaralı nikâh memuru düşmanı’ ama Filiz’i görünce “Yenge, senin ablan filan yok mu” diyor. Ayhan böyle bir kızla evlendiği için ‘yatıp kalkıp dua etmeli ve memlekette ne kadar sandukası ziyaret edilecek evliya varsa tekmiline birden mum dikmeli’ymiş. ‘Şans meselesi yani’. Söyledikleri “Tanrı’nın kulağına gitmiş olacak ki” hemen o gece ‘yüreği ızgara gibi olur’. Türkan’la karşılaşır. Kalbi başka türlü atıyor artık. ‘Dünyada Filiz yengeden sonraki en kral kızı yakalamış’. Birbirlerinin dertlerine derman olurlar. Gazino biraz sorun yatıyor gibi olsa da Osman ‘feleğin çemberine değnek sallamış, insan sarrafı yani’. Mutluluğu elinden kaçırmıyor.
Önce ‘Quiéreme Mucho’ (1931) (Gonzalo Roig) ardından ‘Charade’ (1963) (Henry Mancini). Galata Köprüsü.
Osman; “Beyazdan nefret ettiğini söylemiştin ya Türkan. Bense beyazı tekrar sevdirmek istiyorum sana. Senin temiz kalbine en yakışan renk… Hatırlar mısın geçen gün ‘insan senin gözlerinde, senin için ölmeli’ demiştim. Şimdi ‘senin gözlerinde, senin için yaşamalı’ diyorum”.

gunahkar_kadin_1966 (2).jpg

 TESBİHNAME.COM 

Hiç yorum yok: