HUNP: 8,2 Follow @filmnostalgi Tweet |
Yıldız
Tepe
-Yıldıztepe-
Vizyon Tarihi : 1965
Hunp : 8,2
Orijinal Dil : Türkçe
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
|
Ekrem Bora | Murat |
|
Fatma Girik | Sevgi |
|
Ayla Algan | Cemile |
|
Salih Güney | Ali |
|
Aliye Rona | Büyükanne |
|
Meriç Başaran | Leyla |
|
Devlet Devrim | Türkan |
|
Atıf Kaptan | Kılıçoğlu Ahmet |
|
Nejat Çetinok | Osman |
|
Ahmet Turgutlu | Hizmetkar |
|
Selahattin İçsel | Doktor Faruk |
|
Mahmure Handan | Doktorun Eşi |
|
Fatma Bilgen | Fatma |
|
Tanju Gürsu | Türkan'ın Sevgilisi |
|
Sadettin Erbil | E. Bora Seslendirmesi |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | F. Girik Seslendirmesi |
|
Rıza Tüzün | A. Kaptan Seslendirmesi |
|
Muhip Arcıman | S. İçsel Seslendirmesi |
|
Hayri Arlı | A. Turgutlu Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Süre
|
95 dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Bir
genç kızın sosyal hayattan kopuk akrabalarının yanında başına gelenler
anlatılır. Kimsesiz kalan Sevgi, Yıldız Tepe’de yaşayan uzak akrabalarının
yanına yerleşir. İnsanlardan uzakta yaşayan aile, Sevgi’yi soğuk karşılar.
Sevgi, geceleri evde garip sesler duymaya başlar. Bu durumu sorgulaması aile
içinde hoş karşılanmaz. Aile Sevgi'nin evden ayrılması için genç kıza baskı
yapar. Büyükannenin sahip çıktığı Sevgi, evin büyük oğluna âşık olur. Ancak bu
durum evin iki oğlunu karşı karşıya getirecektir. (Suna Topkara)
Ayrıntılar:
André Previn’in ‘Dead Ringer’ (1964) için yaptığı ‘Main Title’ ve buharlı trende bir genç kız; “Kimsesiz bir kızım. Annemi yıllar önce kaybetmişim. Liseyi bitirmeme yakındı babam öldü. Yapayalnız kaldım. Şimdi babamın uzaktan bir akrabası olan Kılıçoğlu Ahmet Bey’in yanına gidiyorum.”
60’lı yıllar. Sevgi, elinde bavul, akrabalarına sığınmaya gelmiş. “Maggie’s Murder” (1964) (Previn) melodisi ile bekliyor. Bütün aile karşılar zannetmişti ama trenden indiği köprüde kimse yok. Nice sonra gelen Ahmet Bey’le gittiği Yıldız Tepe.
[Aynı adlı roman (Peride Celal) (İnkılâp Kitabevi) (Birinci baskı–1945) ise 1939 da başlıyor. Kahramanımızın kitaptaki adı Sâra. Sevgi’den daha şanslı. Çünkü anne ve konsolos babası sağ. Görevli olarak uzak bir memleketteler. Savaş dünyanın her yerinde. Bu nedenle genç kız ‘leyli okuduğu’ Erenköy Lisesi’ni bitirince yanlarına gidemez. Annesinin bir akrabası, Ahmet Kılıçoğlu onu almaya gelir. Karadeniz taraflarında, sahilden içerde bir kasabaya götürecek. Arkadaşı Nihal de Suadiye’deki Köşklerine çağırmıştı fakat kısmet değilmiş.]
‘Yaşayan ölülerle dolu’ Yıldız Tepe. Kılıçoğullarının beyaz taştan yapılmış, mimarisi zevksiz, kaba evleri. ‘Lanete uğramış’ ve dağılmakta olan aile için bir zindan, bir mezarlık gibi. Kasabalılar ‘Uğursuz Tepe’ diyorlar. Aile, ‘bir fırtınanın sahile attığı döküntüye benziyor’. Yalnızlık içindeler. ‘Hepsinin hayatına hâkim olan bir büyük sır var’. Genç kız ‘önceleri seyirci gibiyken zamanla hiç istemeden aralarına karışır, onlardan biri olur’. Yıldız Tepe’de ‘hayatın boş laflardan, manasız hayallerden, budala gösterişlerden ibaret olmadığını öğrenecektir’. Kaç kez gitmeye niyetleniyor ama kendisine bile itiraf edemediği bir şey ona engel olur.
Büyükanne; Sevgi’yi Yıldız Tepe’de tutan en sağlam bağlardan biri. ‘Cesur, tahammüllü, iradeli’. Bir müddetten beri gözleri görmüyor ancak seziş kuvveti müthiş. Genç kızın, bitip tükenmekte olan aile için son şans olduğunu anlamış. Kalp hastası ve vakti az. Tek ümidi Sevgi ile Murat’ın birbirlerini sevmeleri. Ama aralarında (şimdilik) yalnızca nefret var. Yoksa bu duygu başka bir şey mi?
Talihsiz Cemile; Anne ve babası ölünce Büyükanne yanına almış. ‘Ateş saçan öfkeli bakışlarında delice, acayip bir mana’. Kavgaya hazır bir kedi gibi. Fırtınalı gecede “Murat abi kurtar onu, yağmurda ıslanıyor” diye bağırmasının nedenini sonra anlayacağız. Delikanlı, duruma tanık olup bayılan Sevgi’yi odasına getirdiğinde “Edie’s Theme / This was his Room” (1964) (Previn) melodisi duyuluyor.
Ahmet Kılıçoğlu, 60 yaşlarında. Büyükannenin hem akrabası hem damadı. Cansız ve garip bir dalgınlıkla bakıyor. Karısı Fatma da onun gibi. Film boyunca birkaç kelime dışında sesleri duyulmuyor. Üç çocukları olmuş; Murat (romanda İbrahim), Ali ve aileyi yakıp kavuran ortanca oğulları Osman.
Murat; Mülkiye’yi birincilikle bitirmiş. ‘İki sene kaymakamlığı bile var’. Ama şimdi köpeği Kurt’la bazen Yıldız Tepe’de bazen Sarı Çiçek Yaylası’ndaki kulübede kalıyor. Elinde meşin kamçı. Güçlü, kuvvetli, vahşi ve yaklaşılmaz. Baltayla odun kırması ne kadar güzeldi. Sevgi ile karşılaştığı (Kurt’un genç kıza saldırdığı) sahnede ‘Nights in the Gardens of Spain’ (1915/16) (Manuel de Falla) adlı senfonik noktürndeki 3. bölüm var; ‘In the Gardens of Sierra de Cordoba’.
Ali; Çocuk ruhlu, gelgeç gönüllü. Önce Akademi’nin resim bölümüne sonra Edebiyat Fakültesi’ne devam etmiş. Romanda ‘bir gazetede muhabirlik’ bile var (sf. 33). ‘Hepsi muvaffakiyetsizlikle sonuçlanmış’. Gördüğü her genç kıza tutulur. Daha önce Dr. Faruk’un kızı (kitapta ‘kız kardeşi’) Leyla’ya ilgi duyuyormuş. ‘İçli, şair ruhlu’ ama aşkına karşılık bulamayınca Sevgi’ye saldıracak kadar değişebiliyor.
Osman; Onla karşılaşmamız bir mezar taşında olur. “Burada Osman Kılıçoğlu yatıyor. 1930–1955 (romanda 1936). Ölümlerin en beterile (‘beteri ile’ olmalıydı) öldü.” Yıldız Tepe’deki sır bu üç sözcükte gizli; ‘Ölümlerin en beteri’.
Yedi (kitapta 9–10) yıl önce ailenin İstanbul’da ‘kurulu düzenli bir hayatı varmış’. Ta ki Osman, mahalleye taşınan Türkan’a (romanda adı yok) bağlanıncaya kadar. Genç kadının uğursuz bir güzelliği var. Üstelik evli. Yaşlı koca çok varsıl ve sık sık seyahatlere(!) çıkıyor. Onların beraberliklerini bildiği halde boşanmaz. Romandaki durum biraz daha acımasız. Kadın ‘zengin kocadan ayrılmak istemiyor’. Delikanlı büyükannenin dediğini yapar ve bu ilişkiyi bitirir. Türkan kocasını zehirleyince, beklendiği gibi, suçu Osman üzerine alır. Söyledikleri Kılıçoğullarındaki özverinin bir örneği; “..Farkına varmadan onu bu cinayete ben teşvik ettim. Onu seviyorum.”
Yağmurlu bir sonbahar sabahı, şafak sökerken asılır. Cemile’nin evden kaçıp idamı seyretmesi filmin inandırıcı olmayan kısmı. Romanda ise mahkeme kararı o yıllardaki uygulama ile Beyazıt Meydanı’nda yerine getirilir. ‘Boynunda kocaman bir yafta’. “Küçük Cemile, komşuların peşine takılıp Osman ağabeysini görmeye gitmiş.”
Kitaptan farklı olarak Türkan (herhalde kendisinden iyice nefret edelim diye) hemen başkalarıyla beraber oluyor. Bu sırada bir sürprizle karşılaşıyoruz; Kadeh tokuşturduğu ilk kişi Tanju Gürsu.
Erkeklerin intikam için yemin ettiğini gören Büyükanne daha erken davranıp Türkan’ı öldürür. Her şeyi anlattıktan sonra kalbi daha fazla dayanamaz. Şimdi Osman’ın yanında huzur içinde yatıyor.
Filmin sonunda, Sevgi’yi trenden indiren sözler.
Murat; “Gitme Sevgi… Gidersen çökeceğiz, dağılacağız. Seni seviyorum. Kılıçoğlu ailesi ikimizle devam edecek. Bir kadın eliyle yıkılan ailemiz gene bir kadın eliyle devam edecek.” [Sâra ise, romanın sonunda (sf. 216) İbrahim için “Evet gelecek, bir gün mutlaka gelecek ve ben ebediyete kadar bile olsa onu beklemekten usanmayacağım” diyor.]
(Yazan: Murat Çelenligil)
Sanat Yönetmeni
|
Stavro Yuanidis (Sanat
Yönetmeni)
|
Yapım Ekibi
|
Melih Altınışık (Yapım
Sorumlusu)
|
Yönetmen Ekibi
|
Ayla Algan (Yönetmen
Yardımcısı)
|
Gültekin Karakaya
(Yönetmen Yardımcısı)
|
|
Ayla Algan (Reji
Ekibi)
|
|
Kamera Ekibi
|
Ahmet Erhan (Kamera
Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
Ali Berkan (Negatif
Kurgu)
|
Işık Ekibi
|
Erol Batıbeki (Işık
Şefi)
|
Necdet Kökeş (Işık
Asistanı)
|
|
Haydar Aslan (Işık
Asistanı)
|
|
Ses Ekibi
|
Tuncer Aydınoğlu
(Ses Kayıt)
|
Arif Özalp (Senkron)
|
|
Soner Oğuz (Senkron)
|
|
İdari İşler
|
Melih Altınışık (Prodüksiyon
Amiri)
|
Melih Gülgen (Prodüksiyon
Asistanı)
|
|
Sezai Kırmacıoğlu
(Set Ekibi)
|
|
Nizam Ergüden (Set
Ekibi)
|
|
Firmalar
|
Uğur Film (Yapım)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder