Hunp : 7,9
Orijinal Dil : Türkçe
Özellik : Siyah Beyaz
Oyuncular :
|
İzzet Günay | Halit Ersoy | |
|
Sevda Ferdağ | Deniz | |
|
Tamer Yiğit | Yılmaz Ersoy | |
|
Pervin Par | Nazmiye | |
|
Mualla Sürer | Rukiye | |
|
Reha Yurdakul | Remzi | |
|
Kadir Savun | İrfan Ersoy | |
|
Hüseyin Baradan | Rıza | |
|
Hüseyin Zan | Hasan | |
|
Asım Nipton | Ağır Ceza Üyesi | |
|
Mahmure Handan | Remzi'nin Annesi | |
|
Mahir Ötkün | Cumhuriyet Savcısı | |
|
Asım Nipton | Hakim | |
|
Toron Karacaoğlu | Tamer Yiğit Seslendirmesi | |
|
Sadettin Erbil | Hüseyin Baradan Seslendirmesi | |
|
Hayri Esen | İzzet Günay Seslendirmesi | |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | Sevda Ferdağ Seslendirmesi | |
|
Tijen Par | Pervin Par Seslendirmesi | |
|
Kemal Ergüvenç | Kadir Savun Seslendirmesi | |
|
Esen Günay | Hüseyin Zan Seslendirmesi | |
|
Hakkı Haktan | Cemal | |
|
Timuçin Caymaz | H. Haktan/A. Nipton Seslendirmesi | |
|
Erdoğan Esenboğa | Reha Yurdakul Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü
Yönetmeni
|
|
Süre
|
90
dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Aşkları felaketle
neticelenen iki gencin hayatı anlatılır. Komiser Halit, Yılmaz ve Nazmiye üç
kardeştir. Makinist olan babalarıyla birlikte Aydın’da yaşamaktadırlar.
İstanbul'daki amcalarının vefatıyla onun kızı Deniz de aralarına katılır.
Yılmaz ve Deniz kısa sürede severler birbirlerini. Yılmaz okulunu bitirince
evleneceklerdir. Ancak Nazmiye'nin kocası Rıza, bu sevda üzerinde büyük bir
tehdittir. Bir kumpas kurar ve genç kıza saldırır. Yılmaz bu kez kendini
tutamayacak ve Rıza’ya karşılık verecektir. (Ayşe Adlı)
Mekanlar:
Efes Antik Kenti, Selçuk,
İzmir, Türkiye
Ayrıntılar:
“Gioconda’s Smile”
albümündeki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘When the Clouds Come’.
Menderes Köprüsü’nde Komiser Halit; “Burası Aydın Ovası. Şu gördüğünüz kıvrıla kıvrıla nazlı nazlı akan su da Menderes Nehri’dir. Burada güneş başka türlü doğar. Rüzgâr başka türlü eser. Ben buralarda doğup büyüdüm. Mesleğim ve vazifem çok defa meraklı ve daha ziyade acıklı olayların içinde yaşatmıştır beni. Bunlardan en önemlisine burada, Menderes Köprüsü’nün üstünde şahit oldum. Bu, kardeşim Yılmaz’ın dramıydı. Menderes Köprüsü’ne ne zaman yolum düşse o hazin dramın hatırası sarar beni. İşte şimdi gene, o günler o hazin olaylar birer rüya gibi gözümün önünde…”
[Son iki cümle, çekimlerden hemen önce (4 Mayıs) eşini kaybeden İzzet Günay’ın acısını da yansıtıyor].
‘56 504’ numaralı lokomotif; ‘Karadayı’. Üç sene sonra o da makinisti gibi emekli olacak. Çelebi görünümü ve kişiliğiyle İrfan Usta. Soyadı Ersoy ama o bizim için hep İrfan Usta. Eşi yıllar önce ölmüş. Aydın’da, yörenin varsıl çiftçilerinden Remzi Beyin ısrarla almak istediği birkaç dönüm tarlası ve bir evi var. [İç çekimler İstanbul’da, ‘Lekeli Melek’ (1969) ve “Karateciler İstanbul’da” (1974) gibi filmlerdeki ahşap binada yapılmış]. Dargınlık nedeniyle kardeşi Cemal’le yıllardır görüşmemişler. Büyük oğlu Halit, Polis Müdürü. Küçük oğlu Yılmaz, Ege Üniversitesindeki (hangisi olduğunu öğrenemediğimiz) bir fakülteyi bitirmek üzere. Güzel kızı Nazmiye ile evlere şenlik kocası Rıza da Onlarla beraber.
Ailenin tek sorunu bu damat bey zaten. İçmediği, karısını azarlamadığı, dövmediği gün yok. Genç kadının ‘hayatını mahvedecek’. Buna dayanamayan Yılmaz’a, abisi ve babası “Ablan şikâyetçi olmadıktan sonra bize laf söylemek düşmez” demişlerdi. Canhıraş feryatlar için yardıma koşarken “Dur evladım. Ablan senden böyle bir yardım istedi mi? Kaç defa söyledim sana, karı koca arasına girilmez” diye engelleniyor.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Mr.Noll’. Bir akşam, Postacının [‘Zehirli Hayat’ (1967) filminin Bekçisi Mürteza Yanık] getirdiği taahhütlü mektup İrfan Usta’nın İstanbul’a gitmesini gerektirir. “Abi, bu mektubu hastaneden yazıyorum. Hayata gözlerimi yummak üzere olduğum şu anda tek emelim seni görmektir. Bana böyle bir lütufta bulunursan…”
İzmir’e, ölen kardeşinin güzeller güzeli kızı Deniz’le beraber döner.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Assasins’. Tüm aile beraberken Rıza’nın ‘baldızına’ bakışları olacak kötü şeylerin habercisi gibi.
Hafta sonu, piknik için gittikleri sahilde genç kıza bir saldırmadığı kalmıştı.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Virgin in my Neighbourhood’. Ama yaşam şaşırtılarla dolu. Aynı gün Deniz ile Yılmaz arasında tertemiz bir sevgi başlar. Tam da delikanlının sınavlarına denk gelmiş. ‘Bir Demet Menekşe’deki (1973) Yakup Amca’nın sözlerini biraz değiştirirsek; “Aşk bu, sınav falan dinlemez”.
Paul Mauriat’nın ‘Blooming Hits’ uzunçalarındaki (1968) ‘Puppet on a String’ (1967) (Bill Martin / Phil Coulter) ve ‘O Sole Mio/Santa Lucia’ (1835) (Teodoro Cottrau / A. Longo). Onları, kendileri kadar güzel İzmir’de, iki melodiyle izliyoruz. Saat Kulesi önlerinde, Hayvanat Bahçesi’nde, faytonla dolaşırken ve güneş batarken yemekte.
Sonraki bir gün her zamanki tarla işi için gelen Remzi Bey, Deniz’i görünce çarpılmış gibi olur. Bunu duyan Yılmaz saklamayı başaramadığı tatlı bir kıskançlıkla “Yakışıklı adamdır. Seni görmesini istemezdim” diyecektir. Gerçekten de, bir zamanlar yanıp tutuştuğu tarlayı unutan Remzi, genç kızı istetmek için annesini göndermelere kalkmıştı. (Neyse ki, Onların sevgilerini anlayıp bundan da vazgeçer).
Nazmiye’nin Deniz’e söyledikleri olacakların bir özeti. “Anla beni ne olur… Senin hem mesut olmanı hem de buradan gitmeni istiyorum. Hepimiz bir çatı altında olamayız. Benim kocam dünyanın en adi adamı, anlıyor musun en adi adamı. Bir gün cinayet çıkar bu evde. Git, ne olur git.” Rıza ise gün geçtikçe azıtıyor. Genç kızı gördüğünde O’nu tutabilene aşk olsun. Anahtar deliğinden gözetlediği akşam çıkan olaylar sonucu karısı alıp evden ayrılmak zorunda kalır.
Ama Çamaşırcı Rukiye yok mu! Deniz’den başka kimsenin olmadığı bir gece Rıza’yı eve alıyor. İrfan Usta seferde, Yılmaz mezuniyet kutlamasında.
‘Ben Hur’daki (1959) (Miklós Rózsa) ‘Overture’ ve ‘The Desert’ melodileriyle izlediğimiz saldırı Yılmaz’ın yetişmesiyle ‘son anda’ önlenir. Boğuşmada aralarındaki tabanca ateş alıyor.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Portrait of my Mother’ ve ‘Countess Esterhazy’. “Affet, abla” ve “Eniştemi vurdum abi” diyecektir. Oysa gerçek, göründüğünden bambaşka olabiliyor.
O gece olanları tam olarak anlayabilmek için Nazmiye’nin ‘şok neticesi kaybolan hafızasının’ geri gelmesini beklemek gerek. ‘450. maddenin 4. bendi gereğince ipe gitmekte olan’ Yılmaz’ın ise fazla zamanı yok.
Russ Case’in yorumuyla ‘Cleopatra’daki (1963) (Alex North) ‘Caesar and Cleopatra Theme’.
Aydın tren garı.
İrfan Usta; “Vay koca aslan vay. Hangi rüzgâr attı seni buraya bakalım.”
Halit; “Karşılamaya geldim seni baba.”
İrfan Usta; “Sağ ol evlat, doğrusu bu karşılama merasimine diyecek yok vallahi. Ama dur, bana numara yapma. İşlere hafif gidiyor demek ki. Beni düşünüp geldin. Zamanın bollaşmış yani.”
Halit; “…”
Seyyar gazeteci; “Yazıyor cinayeti yazıyor. Eniştesini öldüren katili yazıyor.”
İrfan Usta; “Yılmaz nasıl?”
Halit; “…”
İrfan Usta; “Ya çocuklar?”
Halit; “…”
İrfan Usta; “(Bir gazete alır) Şimdi bana niye geldiğini anladım.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Menderes Köprüsü’nde Komiser Halit; “Burası Aydın Ovası. Şu gördüğünüz kıvrıla kıvrıla nazlı nazlı akan su da Menderes Nehri’dir. Burada güneş başka türlü doğar. Rüzgâr başka türlü eser. Ben buralarda doğup büyüdüm. Mesleğim ve vazifem çok defa meraklı ve daha ziyade acıklı olayların içinde yaşatmıştır beni. Bunlardan en önemlisine burada, Menderes Köprüsü’nün üstünde şahit oldum. Bu, kardeşim Yılmaz’ın dramıydı. Menderes Köprüsü’ne ne zaman yolum düşse o hazin dramın hatırası sarar beni. İşte şimdi gene, o günler o hazin olaylar birer rüya gibi gözümün önünde…”
[Son iki cümle, çekimlerden hemen önce (4 Mayıs) eşini kaybeden İzzet Günay’ın acısını da yansıtıyor].
‘56 504’ numaralı lokomotif; ‘Karadayı’. Üç sene sonra o da makinisti gibi emekli olacak. Çelebi görünümü ve kişiliğiyle İrfan Usta. Soyadı Ersoy ama o bizim için hep İrfan Usta. Eşi yıllar önce ölmüş. Aydın’da, yörenin varsıl çiftçilerinden Remzi Beyin ısrarla almak istediği birkaç dönüm tarlası ve bir evi var. [İç çekimler İstanbul’da, ‘Lekeli Melek’ (1969) ve “Karateciler İstanbul’da” (1974) gibi filmlerdeki ahşap binada yapılmış]. Dargınlık nedeniyle kardeşi Cemal’le yıllardır görüşmemişler. Büyük oğlu Halit, Polis Müdürü. Küçük oğlu Yılmaz, Ege Üniversitesindeki (hangisi olduğunu öğrenemediğimiz) bir fakülteyi bitirmek üzere. Güzel kızı Nazmiye ile evlere şenlik kocası Rıza da Onlarla beraber.
Ailenin tek sorunu bu damat bey zaten. İçmediği, karısını azarlamadığı, dövmediği gün yok. Genç kadının ‘hayatını mahvedecek’. Buna dayanamayan Yılmaz’a, abisi ve babası “Ablan şikâyetçi olmadıktan sonra bize laf söylemek düşmez” demişlerdi. Canhıraş feryatlar için yardıma koşarken “Dur evladım. Ablan senden böyle bir yardım istedi mi? Kaç defa söyledim sana, karı koca arasına girilmez” diye engelleniyor.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Mr.Noll’. Bir akşam, Postacının [‘Zehirli Hayat’ (1967) filminin Bekçisi Mürteza Yanık] getirdiği taahhütlü mektup İrfan Usta’nın İstanbul’a gitmesini gerektirir. “Abi, bu mektubu hastaneden yazıyorum. Hayata gözlerimi yummak üzere olduğum şu anda tek emelim seni görmektir. Bana böyle bir lütufta bulunursan…”
İzmir’e, ölen kardeşinin güzeller güzeli kızı Deniz’le beraber döner.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Assasins’. Tüm aile beraberken Rıza’nın ‘baldızına’ bakışları olacak kötü şeylerin habercisi gibi.
Hafta sonu, piknik için gittikleri sahilde genç kıza bir saldırmadığı kalmıştı.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Virgin in my Neighbourhood’. Ama yaşam şaşırtılarla dolu. Aynı gün Deniz ile Yılmaz arasında tertemiz bir sevgi başlar. Tam da delikanlının sınavlarına denk gelmiş. ‘Bir Demet Menekşe’deki (1973) Yakup Amca’nın sözlerini biraz değiştirirsek; “Aşk bu, sınav falan dinlemez”.
Paul Mauriat’nın ‘Blooming Hits’ uzunçalarındaki (1968) ‘Puppet on a String’ (1967) (Bill Martin / Phil Coulter) ve ‘O Sole Mio/Santa Lucia’ (1835) (Teodoro Cottrau / A. Longo). Onları, kendileri kadar güzel İzmir’de, iki melodiyle izliyoruz. Saat Kulesi önlerinde, Hayvanat Bahçesi’nde, faytonla dolaşırken ve güneş batarken yemekte.
Sonraki bir gün her zamanki tarla işi için gelen Remzi Bey, Deniz’i görünce çarpılmış gibi olur. Bunu duyan Yılmaz saklamayı başaramadığı tatlı bir kıskançlıkla “Yakışıklı adamdır. Seni görmesini istemezdim” diyecektir. Gerçekten de, bir zamanlar yanıp tutuştuğu tarlayı unutan Remzi, genç kızı istetmek için annesini göndermelere kalkmıştı. (Neyse ki, Onların sevgilerini anlayıp bundan da vazgeçer).
Nazmiye’nin Deniz’e söyledikleri olacakların bir özeti. “Anla beni ne olur… Senin hem mesut olmanı hem de buradan gitmeni istiyorum. Hepimiz bir çatı altında olamayız. Benim kocam dünyanın en adi adamı, anlıyor musun en adi adamı. Bir gün cinayet çıkar bu evde. Git, ne olur git.” Rıza ise gün geçtikçe azıtıyor. Genç kızı gördüğünde O’nu tutabilene aşk olsun. Anahtar deliğinden gözetlediği akşam çıkan olaylar sonucu karısı alıp evden ayrılmak zorunda kalır.
Ama Çamaşırcı Rukiye yok mu! Deniz’den başka kimsenin olmadığı bir gece Rıza’yı eve alıyor. İrfan Usta seferde, Yılmaz mezuniyet kutlamasında.
‘Ben Hur’daki (1959) (Miklós Rózsa) ‘Overture’ ve ‘The Desert’ melodileriyle izlediğimiz saldırı Yılmaz’ın yetişmesiyle ‘son anda’ önlenir. Boğuşmada aralarındaki tabanca ateş alıyor.
“Gioconda’s Smile”daki (1965) (Manos Hadjidakis) ‘Portrait of my Mother’ ve ‘Countess Esterhazy’. “Affet, abla” ve “Eniştemi vurdum abi” diyecektir. Oysa gerçek, göründüğünden bambaşka olabiliyor.
O gece olanları tam olarak anlayabilmek için Nazmiye’nin ‘şok neticesi kaybolan hafızasının’ geri gelmesini beklemek gerek. ‘450. maddenin 4. bendi gereğince ipe gitmekte olan’ Yılmaz’ın ise fazla zamanı yok.
Russ Case’in yorumuyla ‘Cleopatra’daki (1963) (Alex North) ‘Caesar and Cleopatra Theme’.
Aydın tren garı.
İrfan Usta; “Vay koca aslan vay. Hangi rüzgâr attı seni buraya bakalım.”
Halit; “Karşılamaya geldim seni baba.”
İrfan Usta; “Sağ ol evlat, doğrusu bu karşılama merasimine diyecek yok vallahi. Ama dur, bana numara yapma. İşlere hafif gidiyor demek ki. Beni düşünüp geldin. Zamanın bollaşmış yani.”
Halit; “…”
Seyyar gazeteci; “Yazıyor cinayeti yazıyor. Eniştesini öldüren katili yazıyor.”
İrfan Usta; “Yılmaz nasıl?”
Halit; “…”
İrfan Usta; “Ya çocuklar?”
Halit; “…”
İrfan Usta; “(Bir gazete alır) Şimdi bana niye geldiğini anladım.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Yapım Ekibi
|
Kadir Çakar (Set
Ekibi)
|
Yönetmen Ekibi
|
Erdoğan Avcı (Yönetmen
Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Muzaffer Turan
(Kamera Asistanı)
|
Işık Ekibi
|
Mazhar Eröz (Işık
Şefi)
|
Firmalar
|
Hisar Film (Yapım)
|
Ses Film (Film Laboratuvarı)
|
|
Süperfon Film (Seslendirme)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
EKSİKLER VE YANLIŞLAR İÇİN LÜTFEN YORUM YAPIN. YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.