HUNP: 7,7 |
Bire On Vardı
Vizyon Tarihi
: 1963
Hunp : 7,7
Orijinal Dil :
Türkçe
Oyuncular :
|
Fatma Girik | Fatma | |
|
Tamer Yiğit | Mehmet | |
|
Reha Yurdakul | Murat Gürsoy | |
|
Diclehan Baban | Bebek Necla | |
|
Hüseyin Baradan | Yusuf | |
|
Süha Doğan | Cahit Doğan | |
|
Nuray Uslu | Sevim | |
|
Zuhal Tan | Hale | |
|
Hüseyin Güler | ||
|
Tunç Başaran | Eczacı | |
|
Selahattin İçsel | Sevim'in Babası | |
|
Faik Coşkun | Otelci | |
|
Mehmet Ali Akpınar | Cahit | |
|
Abdullah Ferah | Garson | |
|
Adnan Uygur | ||
|
Gülten Ceylan | ||
|
Orhan Çoban | Garson | |
|
Celal Ersöz | Selim | |
|
Kaya Volkan | Selim Gürsoy | |
|
Adalet Cimcoz | F.Girik Seslendirmesi | |
|
Hayri Esen | T.Yiğit Seslendirmesi | |
|
Agah Hün | S.Doğan Seslendirmesi | |
|
Hakkı Haktan | Ali Güner | |
|
Alev Koral | Diclehan Bababn Seslendirmesi | |
|
Sadettin Erbil | Hüseyin Baradan Seslendirmesi | |
|
Erdoğan Esenboğa | Hüseyin Güler Seslendirmesi | |
|
Osman Alyanak | Selahattin İçsel Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Müzik
|
|
Görüntü
Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Süre
|
89 dk. |
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Zengin olma hayalleriyle
gittikleri İstanbul’dan kurtulmaya çalışan Fatma ile Mehmet’in hikâyesi konu
edilir. İstanbul’a zengin olma hayalleriyle gelen Mehmet, iş bulamayınca
hırsızlık yapar. İşlediği suçun ızdırabıyla bir gece kulübüne gider. Kulüpte
dansçı olarak çalışan Fatma ile tanışır. Fatma’ya yaşadıklarını anlatır.
Konuştukça aynı kaderi paylaştıklarını fark ederler. Fatma da ünlü olma
hayalleriyle geldiği İstanbul’da gece kulübüne düşmüştür. Bu karşılaşmanın
kader olduğuna inanarak bir plan yaparlar. İstanbul’dan kurtulmak için
yaptıkları bu plan karşılarına yeni engeller çıkarır. (Meltem İşler Sevindi)
Ayrıntılar:
Miles Davis’in ‘Miles Ahead’ albümündeki (1958) ‘The Maids of Cadiz’ (1957) (Leo Delibes).
Fatma’nın küçücük odası, birer bardak çay ve Mehmet’in anlattıkları; “Keşke sana dün rastlasaydım. Yahut 3 saat önce… Tıpkı senin(ki) gibi başladı hikâye. Bir akşam vakti Haydarpaşa’dan İstanbul’a baktım. Bir yıl oluyor tam. Akın akın İstanbul’a geliyordu millet. ‘Bir Mehmet Demirci mi (romanda Quinn Williams, Hollywood filminde Alex Winkley) fazla bu kadar insanın arasında’ dedim. Haber bile vermeden ayrılmıştım evden. Elektrik işlerinden anlarım biraz. İşten işe, orda burda süründüm bir zaman. En son iyi bir işe girdim. 20 lira gündelik alıyordum. Bir sabah içimde bir sıkıntıyla uyandım. Dükkâna geldiğimde kepenk yüzüme kapandı. Ustam o gece kalpten ölmüştü. İşte ondan sonra oldu ne olduysa. Birik miş param bir süre idare etti. İş aradım bulamadım. Bir hafta aç kaldım. Oturduğum odanın kirasını da verememiştim. Gece eve döndüğümde ev sahibim bütün eşyam olan alet çantam ve pardösümü pencereden kafama atar gibi attı. Sokakta kalmıştım. Sığınacak bir yerim, arkadaşım, dostum yoktu… Aç ve perişandım. Aklıma Ustayla sık sık gittiğimiz bir ev geldi…”
‘Deadline at Dawn’ın (1944) (William Irish) siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması. Roman, ‘Bire On Vardı’ adıyla (çeviren Leyla Soykut) (Akba Yayınları) çıkmış (1962). Hollywood çevriminde (1946) Susan Hayward var.
Kapısında “Giriş 3 lira, Dans 1 T.L” yazılı ‘Dancing Hall’. İçerde ‘Rock Around the Clock’ (1953) (Max Freeman) ile dans eden çiftler. ‘Vazifeli Bayanlara Aittir’ yazılı yerde bekleyen genç kızlar bir liralık bilet hatırına dans ediyor. Özellikle Fatma (romandaki Ruth Coleman’a ‘tuğla’ rengindeki saçları nedeniyle ‘Bricky’ diyorlarmış) ‘bitse de gitsek’ havasında. Yüksek topuklu ayakkabıya pek alışık değil. İyice sırnaşan Hüseyin Güler’den kurtulmaya çalışırken ‘tertemiz yüzlü biri’, Mehmet, cankurtaran simidi gibi imdadına yetişir. Evine kadar eşlik eden delikanlının gidecek yeri yok. Üstelik bekçi düdükleriyle iyice tedirgin.
“Senin başın belada mı? İstersen içeri gel, sıcak bir çay (kitapta ‘kahve’) içersin” diyor Fatma. Odası, şimdi, güzellikleri ve sevgileri ile daha büyük.
Çok tuhaf ve inanılmayacak bir tesadüf; İkisi de Tarsus’un Muradiye Mahallesi’ndeki Çarşıyolu Sokağı’ndan. (Ama masanın üzerindeki mektupta sokak adı ‘Çarşıboyu’). 5 yıl olmuş genç kız memleketten çıkalı, 5 uzun yıl. Mehmetler ise, 3 yıl önce babası emekli olunca Tarsus’a yerleşmişler.
İstanbul hangimizin rüyasına girmedi ki! Filmlerde gördükçe yüreği hop edermiş Fatma’nın. “Bir gitsem şuraya derdim. Sonra bir gün kendimi Haydarpaşa Rıhtımı’nda buldum.” Elinde bavul, cebinde 200 lira, kafasında olmadık hayaller. “Denizin ötesinde yükselen şehre bakıyordum. Köprü’nün (Galata) gerisinde batan güneş göğü kızıla boyamıştı. Şehir beni karşılıyordu sanki. Görüp göreceğim şenlik o oldu işte.” Artist olmaya gelmiş. Zengin olup annesine, kardeşlerine bakacaktı. “Sonrasını görüyorsun işte. Bu şehir böyledir, insanı ya yüceltir ya da ayağının altına alır ezer. Ezer de posasını çöplüğe atar. Şu anda evimde olmalıydım. O kadar özledim ki annemi...”
Dönememiş bir türlü. “Böyle mi döneyim? Düşünmedim değil. Kaç kere karar verdim. Yapamadım. Ölüm gibi bir şey geriye dönmek. İstanbul yapışmış yakama bir kere, büsbütün mahvolmadan kurtulamazsın.”
Mehmet’in durumu ise ‘dönersem evdekilerin yüzüne nasıl bakarım’ı aşıyor. Murat Gürsoy’un kasasından para çalmış. “Sana birkaç saat önce rastlasaydım belki de beraber dönerdik. Yenik ama beraber.”
Fatma’daki değişim hayranlık verici. ‘Dancing’dekiler “Sen geliyor musun bu gece. 63 Impala var altımızda. Nazmi’nin arkadaşı da sana kesik. Hem çok zengin” dediklerinde terslenmişti; “Ölüyorum yorgunluktan.” Oysa şu an, sabah 7’de hareket edecek Adana otobüsüne ‘temiz bir şekilde’ yetişmek için saatler sürecek bir koşuşturmaya hazır. “Her şeyin bitmediğine inandım birden bire. Bizi olmadık zamanda bir araya getiren talihi denemeye değmez mi?”
Sorun yalnızca ‘çalınan paranın geri verilmesi’ de değil. Erenköy’deki köşke gittiklerinde Murat’ı öldürülmüş bulurlar. (Hollywood çevrimindeyse ölen bir konsomatris, Edna Bartelli).
Fatma; “Bana doğruyu söyle, bu adamı sen öldürmedin değil mi?”
Mehmet; “Hayır, ben öldürmedim. Öyle olsaydı parayı yerine koymaya gelir miydim?”
Şimdi işleri daha zor. Bulunması gerekli katil/katiller var.
Film boyunca Fatma, Mehmet’ten daha güçlü. Pes etmek üzere olduğu anlarda [‘Gurbet Kuşları’nda (1962) (Orhan Kemal) gecekondusu ‘tekrar’ yıkılan Memed’e “Kalk lan kalk. Gene yaparık, yenisini yaparık” diyen Ayşe gibi] cesaret veriyor delikanlıya.
Sherlock Holmes ve Dr. Watson’a benziyorlar. (Hollywood filmindeki Alex, göçmen taksi şoförü Gus Hoffman da yardım ettiği için Mehmet ve Quinn’den daha şanslı).
‘Dar zaman’; En olmadık ipuçları; ‘Çözümü neredeyse olanaksız cinayet’.
Bu arada nerelere gidip kimleri tanımayız ki; Film boyunca sesini duyamayacağımız Murat Gürsoy; Kulüp X; Murat’ın sevgilisi Hale; Sağlık Eczanesi; Aynı zamanda filmin yönetmen yardımcısı olan ‘Eczacı’ Tunç Başaran; Şişli Sıhhat Yurdu; O gece bir oğlu olan Ali Güner; Lale İşkembecisi; Sevim ve hastalığına para yetiştirmeye çalışırken neredeyse ‘kötü yola düşeceği’ babası; Birini göremediğimiz üç tane Cahit Doğan; Gülten Ceylan ile ’bütün mücevherlerini ve her şeyini alan’ (kaçmak için beklediği) Ergun; Ayazağa’daki BP Benzin İstasyonu; Mirasyedinin Bebek Necla; Murat’ın kardeşi Selim; ‘I Want A Lip’ (1960) (Nino Tempo / April Stevens) şarkısını dinlediğimiz Bodrum Lokantası (“I want a lip//And then I want another lip//I want two lips//To kiss me all the time”); Sadettin Erbil’in sesi ile ‘kötünün de kötüsü’ Yusuf; Dolmabahçe Saat Kulesi.
Mehmet; “Bir dükkân düşünürdüm, küçük bir elektrikçi dükkânı, İstanbul rüyası kanıma girmeden önce. Babam çok zorlamıştı ‘sermaye vereyim’ diye. Kim dinler? ‘İstanbul Mehmetsiz olmaz’ diye kafama koymuşum bir kere. Oysa babamın hakkı vardı. Mahalle arasında bir elektrikçiye her zaman iş çıkar.”
Fatma; “Sen müşteriye gidince ben bakardım dükkâna. Temizliğini de yapardım.”
Mehmet; “Vitrinini küçük, renkli ampullerle süslerdik.”
Fatma; “Bahçedeki portakal ağacını da.”
Mehmet; “Evleri de. Sokakları, mahalleyi, Tarsus’u nura boğardık. (Yaptığı hırsızlığı anımsar) Bütün bunlar olabilirdi ama iş işten geçmiş bir kere. Tarsus nura kavuşmak için bir başka Mehmet Demirci’yi bekleyedursun.”
Fatma; “Niye geçmiş olsun. Aldıklarını yerine koysan. Ben de seninle geleceğim. Ne tuhaf, kendimi artık hiç yorgun hissetmiyorum. Kaybedecek bir şeyimiz kalmamış ki. Ama ya kazanırsak? Sabah 7’de Adana otobüsü var.”
Mehmet; “Adana otobüsü… Kumarın ne demek olduğunu bilmem ama şimdi anlıyorum. Bu oyunu oynamaya değer.”
(Yazan: Murat Çelenligil)
Diğer:
Sanat Yönetmeni
|
Semih Sezerli (Sanat
Yönetmeni)
|
Dekor
Tasarım
|
Sohban Koloğlu
(Dekor Tasarım)
|
Yapım
Ekibi
|
Adnan Uygur (Yapım
Sorumlusu)
|
Nejat Buvan (Set
Ekibi)
|
|
Ergun Sipahi (Set
Ekibi)
|
|
Yönetmen
Ekibi
|
Tunç Başaran (Yönetmen
Yardımcısı)
|
Bilge Olgaç (Yönetmen
Yardımcısı)
|
|
Mehmet Bozkuş (Yönetmen
Yardımcısı)
|
|
Bilge Benderli
(Reji Ekibi)
|
|
Kamera
Ekibi
|
Hüseyin Birol (Kamera
Asistanı)
|
Cemal Yılmaz (Kamera
Asistanı)
|
|
Işık
Ekibi
|
Rıdvan Varol (Işık
Şefi)
|
Ömer Ekmekçi (1.
Işık Asistanı)
|
|
İhsan Gedik (Işık
Asistanı)
|
|
Ses
Ekibi
|
Marko Buduris (Ses
Kayıt)
|
Tasarım
|
Remzi Türemen
(Afiş)
|
Firmalar
|
Uğur Film (Yapım)
|
Ören
Film (Film Laboratuvarı)
|
|
Apa
Ofset Basımevi (Afiş Basım)
|
|
Sine
Organizasyon (Diğer)
|
1 yorum:
The show is 점보카지노 excellent and none of the the} graphics and animation high quality is misplaced on the smaller screen. Additionally, they've an excellent customer help staff who can be found 24/7 through email, live chat and cellphone. Fruit Party 2 is another Pragmatic Play slot engine that comes with 7×7 cluster pays mechanics.
Yorum Gönder