3 Kasım 2016

AFİLLİ DELİKANLILAR (1964)

HUNP: 8,3







Afilli Delikanlılar

Vizyon Tarihi : 1964

Hunp : 8,3

Orijinal Dil : Türkçe

Oyuncular :

İzzet Günay İzzet Günay Kemal/Selim
Sadri Alışık Sadri Alışık Salih
Kenan Pars Kenan Pars Kenan
Gülsüm Kamu Gülsüm Kamu Necla
Suna Pekuysal Suna Pekuysal Nesrin
Cevat Kurtuluş Cevat Kurtuluş Meyhaneci Agop
Hakkı Kıvanç Hakkı Kıvanç Kenan'ın Adamı
Yavuz Karakaş Yavuz Karakaş Kenan'ın Adamı
Osman Türkoğlu Osman Türkoğlu Necmi
Mehmet Ali Akpınar Mehmet Ali Akpınar Tetanos Hüseyin
Yılmaz Korkut Yılmaz Korkut Asistan Yılmaz
 Talia Saltı Talia Saltı Necla'nın Hizmetçisi
Ahmet Koç Ahmet Koç Müşteri
Zeki Tüney Zeki Tüney Salih'in Adamı
Savaş Tuğ Savaş Tuğ
Levent Haskan Levent Haskan
Nubar Kamçılı Nubar Kamçılı Komiser
Mustafa Yavuz Mustafa Yavuz Müşteri
Ahmet Koç Ahmet Koç Müşteri
Hayri Esen Hayri Esen İzzet Günay Seslendirmesi
Jeyan Mahfi Tözüm Jeyan Mahfi Tözüm Gülsüm Kamu Seslendirmesi
Muhip Arcıman Muhip Arcıman Kenan Pars Seslendirmesi
Kemal Ergüvenç Kemal Ergüvenç Mehmet Ali Akpınar Seslendirmesi
Rıza Tüzün Rıza Tüzün Osman Türkoğlu Seslendirmesi

Yönetmen
Senaryo
Yapımcı
Görüntü Yönetmeni
Eser
Süre
96 dk
Tür
Özellikler
35 mm, Siyah Beyaz
Ülke
Türkiye
Etiketler











Bir adamın yıllar sonra çocukluk aşkıyla karşılaşması anlatılır. Kemal ile Salih, dolandırıcılık yaparak geçinmektedirler. Bir gün Kenan adında bir adamı dolandırırlar. Uzun süredir bir soygunun peşinde olan Kenan, bu gençlerle iş yapmaya karar verir. Beraber zengin bir kadını soymak için plân yaparlar. Ancak soygundan önce Kemal, beklemediği bir gerçekle yüzleşecektir. (Meltem İşler Sevindi)


Ayrıntılar:

Stanley Black And His Orchestra’nın ‘The Music Of Lecuona’ albümündeki (1959) ‘Always In My Heart (Siempre En Mi Corazón)’ (1942) (Ernesto Lecuona).
Mücevherlerini çalarken yakalamış Kemal’i (O’nu Selim olarak biliyor).
Necla; “Meğer şiir dolu sözlerin, birkaç pırıltılı taş parçasını çalmak için atılan bir oltaymış. Mücevher hırsızlığını affedebilirim ama kalbimi yalan yere çalmanı asla. Al, hepsi senin olsun. Yalnız bir şey var aralarında, ufak bir çakı! Kirli ellerini sürüp kirletme onu, dokunma ona.”

Müziği ile savaşlı yıllara, görüntüleriyle ümit dolu 60’lara gittiğimiz siyah beyaz film.
Kemal ve Salih… Şakaları bizi sarhoş eden, ele avuca sığmaz iki candan arkadaş. (Sadri Alışık’ın ismi ‘Osman’ olsaydı. ‘Salih’ pek gitmemiş). Dolandırıcılık, cepçilik, avantacılık, daha neler n eler. Para kazanma yöntemleri kabul edilebilir olmasa da, öyle cana yakınlar ki yaptıklarını hoş görürüz.
Önce ‘fırıldak’ şans oyunu başındalar. “Bakan değil basan kazanıyor… İzmir’in fuarı, buranın kumarı… Yeşil Bursa’ya basalım, neşemizi bulalım.” Ütülecek ‘enayileri’ oyuna çekmek için bütün bu tantana. Gerçek yaşamda değil ama bu tip oyunlarda ikisinin de üstüne yok. Uzaktan duyulan zabıta düdüğü, ‘durum vaziyetlerine rutubet yapınca’ (‘75 liralık’ fırıldağı bile alamadan) anında ‘toz olurlar’. Bir yakalansalar halleri duman! Her girişim kan ter içinde kaçmakla sonuçlanıyor. “Ulan amma taban yağladık, ha. Hani ölçseler dünya rekoru kırmışızdır, namussuzum!” Salih’in de yaşı, ‘atletlik için’ biraz ‘mantar’! (Başka bir sahnede ‘lacivert’)!
‘Nasiplerine yazılanı bulmak için’ Haydarpaşa Garı’na gelmişlerdi! Burada ‘yemledikleri’ Kenan, özellikle Kemal’in yaşamını değiştirecektir. Maça Beyi’nin cüzdanı da ‘balık değil balina mübarek’!
Gün biterken deniz kenarındaki ‘Mehtap Palas’tayız! Yatakları, birkaç portakal sandığı. Yorganları, sayısız yıldız. “İnsan, arkadaşının mazisini bilmezse, o arkadaşlığın bir ayağı topal demektir yani.” O gece ‘cemaziyülevvellerini’ öğreniriz.
Salih, ‘sicilli vesikalı, sülaleden gelme bir serseri’. Buna mukabil, ne yol koşarsa koşsun Kemal farklı. ‘Sabun kokulu yorganlarda’ yatmış bir hali var. “Anlat, yalnız keyfine değil biraz da derdine ortak olayım bari.”
Annesini çok küçükken, babasını 9 yaşında kaybetmiş. “Beni teyzem yanına aldı. İyi kadındı ama eniştem zebaninin cehennemden düşmüşüydü. İçer içer ‘bunu nerden musallat ettiniz başıma’ diyerek basardı sopayı. Bir gün, bir ağaç altında kendimi öldürmeyi düşünerek ağlarken küçük bir el uzandı.” Sınıf arkadaşı Necla güzel bir kız, ‘Peri’ derlermiş diğer çocuklar. “Derdimi, ben söylemeden hissetmişti. Çünkü O da annesini kaybetmiş ve babası ile yaşıyordu. Çoğu zaman, ‘Dostluk Tepesi’ adını verdiğimiz yere gider saatlerce otururduk.” Kötü talih orda da yetişir. Babası, işini İzmir’e nakletmiş! Birbirlerine ‘anne yadigârı madalyon ve babadan kalma çakı’ verirler.
“Daha sonra eniştem beni yetimhaneye yatırdı. Necla mektup yazacaktı, belki de yazmıştır ama yırtıp atmışlardır evden. Anlayacağın, izimizi kaybettik gitti. Lisedeyken bir gün kaçtım. Sonrası malum, serseri Kemal olup çıktık işte.”
Dua etsin ki rüyasında da olsa görebileceği bir kız, düşünebileceği hatıraları var. Salih ne yapsın! “Yalnızca senede bir gün namusumla çalışırım. Anamın mezarına çiçek götürmek için. Kasımpatılarına bayılırdı.”
Tek amaçları, ‘bir iki dalga daha çevirip namuslu bir iş (tütüncü dükkânı falan) tutmak’! O zaman rahmetlinin mezarını çiçekle donatacaklarmış.
Babasını üç yıl önce kaybedince, Necla artık İstanbul’da. Bıkıp usanmadan Kemal’i arıyor. Arkadaşı Nesrin’e göre ‘milyonluk elmaslara aldırmazken, beş liralık bir çakının üzerine titremesi’ delilik değilse nedir! Tek aşkından kalan son hatıra!
Haydarpaşa’dan anımsadığımız Kenan da elmaslara göz dikmişti. Adamlarına “Bazı işler vardır ki acele kaldırmaz. Önce kaleyi içerden fethetmek lazım. Mücevherlerden önce kızın kalbini çalacağız. Kızı âşık etmek için ilkin yakışıklı bir genç kiralayacağız. Fiyakalı bir oğlanla benim zekâm birleşti mi kalbini kaptırmayacak kız yoktur” diyordu.
Sopa-havuç metoduyla Kemal olur bu genç. Kasadaki mücevherlerin ‘onda biri’ ile başlayan pazarlık ‘yüzde elli’ ile sonuçlanır.
İki genci ‘plandakini aşan’ bir duygusallıkta görüyoruz. Aşk, rolden çıkıp gerçek olmaya başlamış. ‘Tehlikeyi’ hisseden Kenan, tehdit dayak, ne yapsa bu sevgiyi aşamıyor.
Kemal de çeşitli girişimlerden sonra ulaştığı mücevherlerin arasındaki çakıyı görünce, genç kızı korumak için canını bile ortaya koymaktan çekinmez.

“Çocuklar bir şey anlamaz sanırlar ama aslında en temiz, en büyük aşklar çocukluk aşklarıdır.”
(Yazan: Murat Çelenligil)


Kurgu
Yapım Ekibi
Nevzat Altındal (Yapım Amiri)
Yönetmen Ekibi
Alpay Ziyal (Yönetmen Yardımcısı)

Ergül Sezgin (Yönetmen Yardımcısı)
Yazım Ekibi
Orhan Aksoy (Öykü)
Kamera Ekibi
Mustafa Kırkağaçlı (Kamera Asistanı)
Post-Prodüksiyon
Sezai Elmaskaya (Negatif Kurgu)

Hilmi Başcan (Laboratuar Şefi)

Erdoğan Dolapçı (Laboratuar)

Hayati Akbulut (Laboratuar)

Yılmaz Erman (Laboratuar)
Işık Ekibi
Mehmet Çakar (Işık Şefi)
Ses Ekibi
Yorgo İlyadis (Ses Kayıt)

Firmalar
Erman Film (Yapım)

Erman Film (Seslendirme)

afilidelikanli64kkk.tif
 TESBİHNAME.COM

Hiç yorum yok: