Hunp : 8,0
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
Göksel Arsoy | Nihat | ||
Türkan Şoray | Nihal | ||
Peri Han | Necla | ||
Öztürk Serengil | Namık Yüksel | ||
Sami Hazinses | Kansız Mustafa | ||
Necdet Tosun | Tosun | ||
Meral Sayın | Nezihi | ||
Hulusi Kentmen | Kontak Necdet | ||
Nubar Terziyan | Kocakafa Ali | ||
Handan Adalı | Nihat'ın Annesi | ||
Dursune Şirin | |||
Uğur Kıvılcım | Esma | ||
Selahattin İçsel | İnşaat Ustası | ||
Mualla Sürer | Konuk Oyuncu | ||
Abdurrahman Palay | G.Arsoy Seslendirmesi | ||
Jeyan Mahfi Tözüm | P.Han Seslendirmesi | ||
Mücap Ofluoğlu | Ö.Serengil Seslendirmesi | ||
Gazanfer Özcan | S.Hazinses Seslendirmesi | ||
Kemal Ergüvenç | H.Kentmen Seslendirmesi | ||
Rıza Tüzün | N.Terziyan Seslendirmesi | ||
Nevin Akkaya | T.Şoray Seslendirmesi | ||
Hayri Esen | H.Kentmen Seslendirmesi |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Eser
|
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Annesinin ölümü üzerine
babasıyla yaşadığı sorunlardan dolayı evini terk eden Nihat’ın başına gelenler
anlatılır. Ali, karısının ölümünden sonra Necla ile evlenmiştir. Necla ve onun
sevgilisi Namık bir dolandırıcı çetesine üyedirler. Amaçları Ali’nin servetine
konmaktır. Her şeyin farkında olan Nihat, Necla’yı seven babasına gerçeği
anlatamaz. Fakat Necla’nın gözü Nihat’tadır. Nihat yüz vermeyince ona iftira
atar. Bunun üzerine Nihat evi terk ederek sokaklarda yaşamaya başlar. Yıllar
sonra gerçekler ortaya çıkacaktır. (İbrahim Veli Sözer)
Kurgu
|
Turgut
İnangiray (Kurgu)
|
Dekor Tasarım
|
Sohban
Koloğlu (Dekor Tasarım)
|
Yapım Ekibi
|
Semih
Sarıoğlu (Yapım Sorumlusu)
|
Adil Kıbıcı (Set
Amiri)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Mehmet
Aslan (Yönetmen Yardımcısı)
|
Kamera Ekibi
|
Sertaç
Karan (Kamera Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
İlya
Pençoğlu (Negatif Kurgu)
|
Hilmi
Başcan (Laboratuar Şefi)
|
|
Hayati
Akbulut (Laboratuar)
|
|
Erdoğan
Dolapçı (Laboratuar)
|
|
Yılmaz
Erman (Laboratuar)
|
|
Işık Ekibi
|
Kenan
Eryılmaz (Işık Şefi)
|
Ses Ekibi
|
Yorgo
İlyadis (Ses Kayıt)
|
Turgut
İnangiray (Senkron)
|
|
Firmalar
|
Melek Film (Yapım)
|
Erman Film (Film
Hazırlık)
|
|
Erman Film (Seslendirme)
|
“He'll Have to Go” (Joe
Allison / Audrey Allison) (1959) melodisi. ‘Şair’ bahçıvan Nihat ve Köşkün
sahibi Necdet Bey’in güzel kızı Nihal.
Nihat; “Ben de isterdim şüphesiz//Çiçek koparmak olsun//Bütün günahı ellerimin//Olmadı işte.”
Nihal; “Biraz çiçek koparmanızı rica edecektim. Şiirinizi dinledikten sonra cesaretim kalmadı doğrusu.”
Kış öncesinde İstanbul. (İlk sahnelerde, Mustafa rolündeki Sami Hazinses, Nihat'a "Kışa kadar Allah kerim. Yatacak bir yer buluruz elbet" diyor ama film şubat-mart aylarında çekilmiş.) Varlıklarıyla insanı rahatlatan üç arkadaş; Ayak takımından Mustafa, Tosun ve onların yanında eski giysileriyle bile çok 'kentsoylu' kalan 'Şair' Nihat. Günübirlik işlerle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Geceleri aç ık havada, örneğin deniz kenarındaki kayıklarda uyurlar. Nihat, günün ilk saatlerinde vapur düdüklerinden yakınan Mustafa'ya "İyi ya, çalar saatin var işte" diyor.
Biraz geç uyanan ('uykusuna kurşun işlemeyen') Tosun'a ; "Uyanmak zamanı geldi güzelim//Seher gitmeden uyan//Gözlerini aç güzelim//Uyan güzelim uyan." diye şiir okuyunca, Mustafa "Güzele dikiz. Çingene Esma'nın ayısı bundan daha yakışıklı" diye takılır. Sabah mahmurluğu geçen Tosun; "Lafla karın doymaz. Hele benimki hiç doymaz. Toplanın da zilliyi kırmaya gidelim."
Nihat, neredeyse her söyleyeceğini şiirle dile getiriyor. Güzel bir hanımın ağır koltuklarını başları üzerinde kan ter içinde taşırlarken "Sırtımdaki hayat yükü çileden çıkarır beni" diye şiire başlayınca, canından bezmiş durumdaki Mustafa onu susturur ; "Gözünü seveyim sus. Şiir söyleme de ne söylersen söyle." Neyse ki bir inşaatta (en azından bitene kadar) kalıcı bir iş bulurlar. Tosun işçilere yemek yapacak diğer ikisi de amele olarak çalışacaktır.
Nihat'ın ameleliği de ‘şairane’; "Karıştırırım kumu kireci//Yardımım dokunsun diye insanlara//Onların rahatı benim rahatım//Yükselen her çatıda görürüm//Geçmişin tatlı rüyasını//Her sıcak oda//Hatırlatır bana annemi."
Böyle şiir okuyup çalışırken inşaatın sahibi Necdet Bey’in kızı Nihal onu duyar ve aralarında bir yakınlık oluşur. Bir gün Patron’u, kötü sonuçları olabilecek bir kazadan kurtarınca ödül olarak köşkte çalışmaları istenir. Nihat bahçıvan, Tosun aşçı ve Mustafa da kâhyadır artık. Bahçe, mehtap ve galiba en önemlisi Nihal, Nihat'ın şairliğini arttırıyor. Bir gece, fıskiyeli havuzun kenarında otururlarken genç kızın "Derdin nedir şair? Bu hayatın adamı olmadığın belli" demesi üzerine yaşantısını anlatır. (Üç yıldır beraber olduğu arkadaşlarına bunları anlatmamış olması ilginç. Onlar bu konuşmayı bahçenin, saklandıkları başka bir köşesinde dinlerler.) Annesini ve babasını… Köşklerindeki mutlu çocukluğunu… Koleje yatılı yazılmasını… Annesinin ani ölümünü… Okulunu bitireceği yıl babası Ali Bey’in Necla isimli genç ve güzel bir kadınla evlenmesini… Necla'nın, akrabam diye tanıttığı sevgilisi Namık'la, babasından para sızdırmasını.
Necla, bir gece, "Babandan ne istediğim malum; Para, mücevher, lüks bir hayat. Sana gelince delikanlı, şimdiye kadar ne istediğimi anlamadıysan ya çok toysun ya da aptal" diyerek ona sarılıyor. Ali Bey durumu yanlış anlayıp oğlunu evden kovar. [Keşke filmdeki isimler (Nihal, Nihat, Necdet, Necla, Nezihi, Namık) bu kadar benzer olmasaydı.]
Bir rastlantı sonucu Necdet ve Ali Beyler iki yakın arkadaş. Ali Bey, oğlunu haksız yere kovmanın verdiği üzüntüyle geçen üç yıl içinde Necla'dan ayrılmış. Bu kez de Nihal'in abisi Nezihi bu kötü ikilinin tuzağına düşmüş.
Delikanlı, sık sık "Bir dördüncüye ihtiyacımız var" denerek kumar partilerine çağrılır. Yüklü miktarda para kaybetmesine karşın bu çarktan kendini kurtarmakta zorlanıyor. [Ali Beyin kumar oynadığı (ve tabii kaybettiği) sahnede ‘Autumn Leaves’ (1945/49) (Kosma / Prevert / Mercer); Nezihi (Necla’nın deyimi ile) ‘yolunurken’ Spencer Ross Orkestrasından “Tracy’s Theme” (1960) (Asher) vardı.] Üstelik Namık, babasının serveti için Nihal'i gözüne kestirmiş.
Durumu anlayan Nihat, arkadaşlarının yardımı ile bu oyuna engel olur. Necdet Beyin girişimi ile baba oğul kavuşurlar. Film başladığı gibi İstanbul Boğazı görüntüleri ile biter. Tek fark, üç arkadaş da yaşam boyu sürecek sevgilerini bulmuşlardır.
Filmden iki şiir.
"Bir güzele güzelliğini söylemek isterdim//Aynalardan evvel//Bir güzelle yaşamak isterdim//Güzel güzel."
’Bir Sevda Şiiri’ (Önce Nihat’tan sonra Nihal’den dinliyoruz.) “Sen, eski bir sevda şiirisin//Bir koku var sende//Ellerinde mi//Saçlarında mı//Gözlerinde mi//Bilmem//Bir koku var sende//Sıcak yaz akşamlarına mahsus.” (1945) (Şimdilik) (Muzaffer Tayyip Uslu)
Nihat; “Ben de isterdim şüphesiz//Çiçek koparmak olsun//Bütün günahı ellerimin//Olmadı işte.”
Nihal; “Biraz çiçek koparmanızı rica edecektim. Şiirinizi dinledikten sonra cesaretim kalmadı doğrusu.”
Kış öncesinde İstanbul. (İlk sahnelerde, Mustafa rolündeki Sami Hazinses, Nihat'a "Kışa kadar Allah kerim. Yatacak bir yer buluruz elbet" diyor ama film şubat-mart aylarında çekilmiş.) Varlıklarıyla insanı rahatlatan üç arkadaş; Ayak takımından Mustafa, Tosun ve onların yanında eski giysileriyle bile çok 'kentsoylu' kalan 'Şair' Nihat. Günübirlik işlerle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Geceleri aç ık havada, örneğin deniz kenarındaki kayıklarda uyurlar. Nihat, günün ilk saatlerinde vapur düdüklerinden yakınan Mustafa'ya "İyi ya, çalar saatin var işte" diyor.
Biraz geç uyanan ('uykusuna kurşun işlemeyen') Tosun'a ; "Uyanmak zamanı geldi güzelim//Seher gitmeden uyan//Gözlerini aç güzelim//Uyan güzelim uyan." diye şiir okuyunca, Mustafa "Güzele dikiz. Çingene Esma'nın ayısı bundan daha yakışıklı" diye takılır. Sabah mahmurluğu geçen Tosun; "Lafla karın doymaz. Hele benimki hiç doymaz. Toplanın da zilliyi kırmaya gidelim."
Nihat, neredeyse her söyleyeceğini şiirle dile getiriyor. Güzel bir hanımın ağır koltuklarını başları üzerinde kan ter içinde taşırlarken "Sırtımdaki hayat yükü çileden çıkarır beni" diye şiire başlayınca, canından bezmiş durumdaki Mustafa onu susturur ; "Gözünü seveyim sus. Şiir söyleme de ne söylersen söyle." Neyse ki bir inşaatta (en azından bitene kadar) kalıcı bir iş bulurlar. Tosun işçilere yemek yapacak diğer ikisi de amele olarak çalışacaktır.
Nihat'ın ameleliği de ‘şairane’; "Karıştırırım kumu kireci//Yardımım dokunsun diye insanlara//Onların rahatı benim rahatım//Yükselen her çatıda görürüm//Geçmişin tatlı rüyasını//Her sıcak oda//Hatırlatır bana annemi."
Böyle şiir okuyup çalışırken inşaatın sahibi Necdet Bey’in kızı Nihal onu duyar ve aralarında bir yakınlık oluşur. Bir gün Patron’u, kötü sonuçları olabilecek bir kazadan kurtarınca ödül olarak köşkte çalışmaları istenir. Nihat bahçıvan, Tosun aşçı ve Mustafa da kâhyadır artık. Bahçe, mehtap ve galiba en önemlisi Nihal, Nihat'ın şairliğini arttırıyor. Bir gece, fıskiyeli havuzun kenarında otururlarken genç kızın "Derdin nedir şair? Bu hayatın adamı olmadığın belli" demesi üzerine yaşantısını anlatır. (Üç yıldır beraber olduğu arkadaşlarına bunları anlatmamış olması ilginç. Onlar bu konuşmayı bahçenin, saklandıkları başka bir köşesinde dinlerler.) Annesini ve babasını… Köşklerindeki mutlu çocukluğunu… Koleje yatılı yazılmasını… Annesinin ani ölümünü… Okulunu bitireceği yıl babası Ali Bey’in Necla isimli genç ve güzel bir kadınla evlenmesini… Necla'nın, akrabam diye tanıttığı sevgilisi Namık'la, babasından para sızdırmasını.
Necla, bir gece, "Babandan ne istediğim malum; Para, mücevher, lüks bir hayat. Sana gelince delikanlı, şimdiye kadar ne istediğimi anlamadıysan ya çok toysun ya da aptal" diyerek ona sarılıyor. Ali Bey durumu yanlış anlayıp oğlunu evden kovar. [Keşke filmdeki isimler (Nihal, Nihat, Necdet, Necla, Nezihi, Namık) bu kadar benzer olmasaydı.]
Bir rastlantı sonucu Necdet ve Ali Beyler iki yakın arkadaş. Ali Bey, oğlunu haksız yere kovmanın verdiği üzüntüyle geçen üç yıl içinde Necla'dan ayrılmış. Bu kez de Nihal'in abisi Nezihi bu kötü ikilinin tuzağına düşmüş.
Delikanlı, sık sık "Bir dördüncüye ihtiyacımız var" denerek kumar partilerine çağrılır. Yüklü miktarda para kaybetmesine karşın bu çarktan kendini kurtarmakta zorlanıyor. [Ali Beyin kumar oynadığı (ve tabii kaybettiği) sahnede ‘Autumn Leaves’ (1945/49) (Kosma / Prevert / Mercer); Nezihi (Necla’nın deyimi ile) ‘yolunurken’ Spencer Ross Orkestrasından “Tracy’s Theme” (1960) (Asher) vardı.] Üstelik Namık, babasının serveti için Nihal'i gözüne kestirmiş.
Durumu anlayan Nihat, arkadaşlarının yardımı ile bu oyuna engel olur. Necdet Beyin girişimi ile baba oğul kavuşurlar. Film başladığı gibi İstanbul Boğazı görüntüleri ile biter. Tek fark, üç arkadaş da yaşam boyu sürecek sevgilerini bulmuşlardır.
Filmden iki şiir.
"Bir güzele güzelliğini söylemek isterdim//Aynalardan evvel//Bir güzelle yaşamak isterdim//Güzel güzel."
’Bir Sevda Şiiri’ (Önce Nihat’tan sonra Nihal’den dinliyoruz.) “Sen, eski bir sevda şiirisin//Bir koku var sende//Ellerinde mi//Saçlarında mı//Gözlerinde mi//Bilmem//Bir koku var sende//Sıcak yaz akşamlarına mahsus.” (1945) (Şimdilik) (Muzaffer Tayyip Uslu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
EKSİKLER VE YANLIŞLAR İÇİN LÜTFEN YORUM YAPIN. YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.