HUNP : 7,4 Follow @filmnostalgi Tweet |
Vizyon Tarihi : 1968
Hunp : 7,4
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
Yılmaz Güney | Karşıyakalı Pire Nuri | ||
Nebahat Çehre | Hacıhüsrevli Melahat | ||
Nihat Ziyalan | Asil Ahmet | ||
Danyal Topatan | Bit Ahmet | ||
Hüseyin Zan | Onsekizlik Parlak Selami | ||
Ahmet Koç | Komiser | ||
Enver Dönmez | Boyacı Abdullah | ||
Çetin Başaran | Selami'nin Adamı | ||
Sami Tunç | Selami'nin Adamı |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Pire Nuri lakaplı bir
kasaba bitiriminin hikâyesini anlatır. Pire Nuri hapisten yeni çıkmıştır. Ancak
çıkar çıkmaz yine uygunsuz işlere bulaşarak karakola düşer. Fakat ceza almaktan
bir şekilde kurtulur. Bu arada namlı bir yankesici olan Hacıhüsrevli
Melahat, Pire Nuri’nin yaşadığı mahalleye gelir. Bunu duyan Pire Nuri,
Melahat’i yanına çekebilmek için peşine düşer. Oysa bu kez işler hiç de
plânladığı gibi gitmez. (Ayşe Pay)
Replikler:
Adana’yı ikiye bölen
Seyhan Nehri’nin kenarında oturmuş, güneşin keşke daha uzun sürseydi dedirten
güzellikteki batışını seyreden üç arkadaş ; Pire Nuri, Asil Ahmet ve Bit
Ahmet..
Asil ; “Ne düşünüyorsun Pire kardeş?”
Nuri ; “Hacıhüsrevli Melahat’ı bizim tarafa çekmek lazım.”
Bit Ahmet ; “Tanır mısın ki?”
Nuri ; “Tanımam.”
Asil ; “Lan kardeşim, tanımadığın avrat gelir mi sana?”
Nuri ; “Bir çaresi vardır elbet. Şimdi, bu avradı biri getirdi buraya. Önce, kimin yanında onu bulmalı.”
Bit Ahmet ; “Olsa olsa Çapırt Mehmet’in yanındadır. Veya, Malatyalı Sabri’nin.”
Nuri ; “Hepsini düşüneceğiz. Bu gece, bu karıyı bulmalı.”
Asil ; “Bulsak bile, verirler mi bi ze? İnsan nafakasını kolay kolay kaptırır mı?”
Nuri ; “Önce tatlılıkla, güzellikle isteyeceğiz. Verdi, verdi. Vermedi, çökeceğiz tepesine. Zora dağ bile dayanamamış.”
Yılmaz Güney’in askerliği öncesindeki son filmi. 1972 yılında Aykut Düz yönetiminde tekrar çevrilecektir ; ‘Kadersizler’.
60’lı yılların Adana’sı.. Hadırlı Köyü (Sarıçam semtindeki gecekondu mahallesi). Geçen taşıtların ayırtına bile varmadan, yol kenarındaki çöp yığınlarında [yoksa Manila (Filipinler) yakınlarındaki ‘Smokey Mountain’ adlı devasa çöplüğe benzediği için,‘dağlarında’ mı demek lazım] bir şeyler arayan çoluk çocuk onlarca insan.
[‘Gitmesek de bizim’ dediğimiz bu yerlerde, okyanusun ötesinde kurulan Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps), iyiliksever(!) pek çok çalışma yapmıştır mutlaka.] Biraz içerlerde, tek katlı, basık, büyük olasılıkla bir odalı, sahipleri gibi eğri büğrü evler. Her tarafta çamur, çocuk, çamaşır. Biraz uzakta Yılmaz Güney filmlerindeki umut ; Beyaz yaka ve siyah önlükleriyle okula giden iki kardeş. Her seyredişte başka bir ayrıntısını gördüğümüz film, bu mahalleden üç arkadaşı, İstanbullu Parlak Selami’nin Hacıhüsrev’den getirdiği, ‘piyasa’ya her çıkışında en az 3-4 cüzdanla dönen Melahat’ı (ve daha nice kişiyi) anlatıyor.
(Rıza Tüzün’ün sesi ile) Bit Ahmet.. Pire ve Asil’den farklı olarak, karısı, dört çocuğu ve filmin başında kucağından indirmediği horozundan oluşan bir ailesi var. Belli ki, Sıtkı’nın Horozcular Kahvesi’ndeki dövüşlerden para kazanıyor.
(Sadettin Erbil’in sesi ile) Asil Ahmet.. Resul’ün (açık hava) Kahvesi’nde, mahalle kemancısının ‘müziği’ ile bir tepsi halka tatlısını hapur hupur yerken tanıdık onu. Kemancıya, teşekkür için, yarısı yenmiş bir tatlı
veriyordu. Bit Ahmet’in, içinden çıktığı eve benzeyen giysileri gibi Asil Ahmet’inkiler de önadıyla uyumlu. Çok eski ama ona yakışan bir palto. Ceketinin göğüs cebinde bir mendil. Arkasına basılı pabuçlar ve beyaz çoraplar. Uzun ve beyaz bir atkı. Doyduktan sonra, elini ve ağzını sürahideki suyla yıkayıp bu atkı ile kurulamıştı. Hep, çok sevdiği ama hiç olmamış ve olmayacak ‘dost’undan söz ediyor.
(Nedret Güvenç’in sesi ile) Melahat.. ‘İş’e çıktığı zamanlar ‘mutaassıb’. Cüzdanların saklanması için çarşaf giyiyor. Keçi ve koyun dolu hayvan pazarında, o giysiyle bile ne kadar alımlıydı. Filmin sonlarına doğru söyledikleri ; “Benim bir babalığım vardı. Anamın üçüncü kocası. Çok akıllı bir adamdı, tımarhanede öldü. Rahmetli derdi ki ‘Arkadaşlarından kuvvetli olduğun zaman onlardan kork, onlardan bir kötülük bekle’ derdi. Günlerin sayılı artık Nuri. Seni ya öldürürler ya deliğe tıkarlar. Tetikte ol. Leblebiden nem kapman lazım.”
(Abdurrahman Palay’ın sesi ile) Pire Nuri.. Lastik çizmeli ve parkalı. Kendisini, Selami’ye şöyle tanıtmıştı ; “Bana Adanalı Pire Nuri derler. 19 senem var. Diyarı gurbet gezmişim, mekân tutmamışım. Bir bıçakla adamı ikiye bölerim.” Filmin başında, sokakta bir iskemleye oturmuş davul zurna eşliğinde sakal tıraşı yaptırıyordu. Hapisten ‘tahliye olduğu’ gün, dış dünyaya uyum gösterip Arabacı Cabbar’dan 300 liralık ‘olmayan alacağını’ istemiş, direnince de ‘iki zumzuk atarak’ sorunu çözümlemiş. Eskiistasyon Karakolu’nda Komiser’in Cabbar’la ilgili olarak yaptığı konuşma sırasında Hacıhüsrevli Melahat’ın Adana’da olduğunu öğreniyorlar. Pire ilk değil ama ikinci denemesinde Melahat’ı İstanbullu’nun elinden alır almasına ancak başlarına da gelmedik kalmaz.
Sonradan “Seni kaçırdık ama yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Bir hayal uğruna hayatımızı felç ettik” diyecektir.
Filmden, güzel bir türkü ; “İnsanoğlu bir binadır // Dokunmayın taşına // İnsanoğlu yaşayamaz // Dünyada tek başına //**// Mert isen namerdin yeme // Ekmeğini aşını // Düşersen kaldıran olmaz // Taşa vursan başını.”
Uçsuz bucaksız sahil (Karataş Plajı) ve soluğumuzu sıklaştıran deniz..
Asil ; “Denize mi bakıyorsun?”
Melahat ; “Hayır, denize bakıyorum.”
Asil ; “Deniz iyidir, ha.”
Melahat ; “Bir şey mi diyeceksin?”
Asil ; “..Benim canım sana çok ısındı be. Niye dersen, benim bir dostum var tıpkı sen..”
Melahat ; “Öyle mi? (Uzaklardaki Pire Nuri’ye bakarak) Çok mu seviyorsun dostunu?”
Asil ; “Çok da söz mü yani?”
Melahat ; “(Hâlâ Nuri’ye bakarken) O da seni seviyor mu?”
Asil ; “Abov, hiç sevmez olur mu bacım? Beni görmediği gün ölür kahrından. Beni hep tertemiz yataklarda yatırır. Kokular, esanslar sürer. Başımı, ayaklarımı yıkar. Beni çocuğuymuşum gibi sever. (Bit Ahmet gelince toparlanır) Diyeceğim deniz iyidir ha. Ben çok severim denizi. Bir defasında ırmağa düştüm ben.. Ehh, bana müsaade.”
Bit ; “Ne anlatıyordu bizim Asil?”
Melahat ; “Dostu bana çok benziyormuş”
Bit ; “Kimin? Asil’in mi? Onun dostu yoktur ki. Ama, Asil öyle zanneder. Yalanına kendi de inanmıştır. Biz beraber büyüdük. Bütün arzusu ‘dost’ sahibi olmaktı. Olamadı.”
Melahat ; “(Bakışları hep çok uzaktaki Pire’de) Nuri’nin dostu var mı?”
Bit ; “Yok. Hapislerde yatmaktan karılara vakit ayıramadı.” (Murat Çelenligil)
Asil ; “Ne düşünüyorsun Pire kardeş?”
Nuri ; “Hacıhüsrevli Melahat’ı bizim tarafa çekmek lazım.”
Bit Ahmet ; “Tanır mısın ki?”
Nuri ; “Tanımam.”
Asil ; “Lan kardeşim, tanımadığın avrat gelir mi sana?”
Nuri ; “Bir çaresi vardır elbet. Şimdi, bu avradı biri getirdi buraya. Önce, kimin yanında onu bulmalı.”
Bit Ahmet ; “Olsa olsa Çapırt Mehmet’in yanındadır. Veya, Malatyalı Sabri’nin.”
Nuri ; “Hepsini düşüneceğiz. Bu gece, bu karıyı bulmalı.”
Asil ; “Bulsak bile, verirler mi bi ze? İnsan nafakasını kolay kolay kaptırır mı?”
Nuri ; “Önce tatlılıkla, güzellikle isteyeceğiz. Verdi, verdi. Vermedi, çökeceğiz tepesine. Zora dağ bile dayanamamış.”
Yılmaz Güney’in askerliği öncesindeki son filmi. 1972 yılında Aykut Düz yönetiminde tekrar çevrilecektir ; ‘Kadersizler’.
60’lı yılların Adana’sı.. Hadırlı Köyü (Sarıçam semtindeki gecekondu mahallesi). Geçen taşıtların ayırtına bile varmadan, yol kenarındaki çöp yığınlarında [yoksa Manila (Filipinler) yakınlarındaki ‘Smokey Mountain’ adlı devasa çöplüğe benzediği için,‘dağlarında’ mı demek lazım] bir şeyler arayan çoluk çocuk onlarca insan.
[‘Gitmesek de bizim’ dediğimiz bu yerlerde, okyanusun ötesinde kurulan Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps), iyiliksever(!) pek çok çalışma yapmıştır mutlaka.] Biraz içerlerde, tek katlı, basık, büyük olasılıkla bir odalı, sahipleri gibi eğri büğrü evler. Her tarafta çamur, çocuk, çamaşır. Biraz uzakta Yılmaz Güney filmlerindeki umut ; Beyaz yaka ve siyah önlükleriyle okula giden iki kardeş. Her seyredişte başka bir ayrıntısını gördüğümüz film, bu mahalleden üç arkadaşı, İstanbullu Parlak Selami’nin Hacıhüsrev’den getirdiği, ‘piyasa’ya her çıkışında en az 3-4 cüzdanla dönen Melahat’ı (ve daha nice kişiyi) anlatıyor.
(Rıza Tüzün’ün sesi ile) Bit Ahmet.. Pire ve Asil’den farklı olarak, karısı, dört çocuğu ve filmin başında kucağından indirmediği horozundan oluşan bir ailesi var. Belli ki, Sıtkı’nın Horozcular Kahvesi’ndeki dövüşlerden para kazanıyor.
(Sadettin Erbil’in sesi ile) Asil Ahmet.. Resul’ün (açık hava) Kahvesi’nde, mahalle kemancısının ‘müziği’ ile bir tepsi halka tatlısını hapur hupur yerken tanıdık onu. Kemancıya, teşekkür için, yarısı yenmiş bir tatlı
veriyordu. Bit Ahmet’in, içinden çıktığı eve benzeyen giysileri gibi Asil Ahmet’inkiler de önadıyla uyumlu. Çok eski ama ona yakışan bir palto. Ceketinin göğüs cebinde bir mendil. Arkasına basılı pabuçlar ve beyaz çoraplar. Uzun ve beyaz bir atkı. Doyduktan sonra, elini ve ağzını sürahideki suyla yıkayıp bu atkı ile kurulamıştı. Hep, çok sevdiği ama hiç olmamış ve olmayacak ‘dost’undan söz ediyor.
(Nedret Güvenç’in sesi ile) Melahat.. ‘İş’e çıktığı zamanlar ‘mutaassıb’. Cüzdanların saklanması için çarşaf giyiyor. Keçi ve koyun dolu hayvan pazarında, o giysiyle bile ne kadar alımlıydı. Filmin sonlarına doğru söyledikleri ; “Benim bir babalığım vardı. Anamın üçüncü kocası. Çok akıllı bir adamdı, tımarhanede öldü. Rahmetli derdi ki ‘Arkadaşlarından kuvvetli olduğun zaman onlardan kork, onlardan bir kötülük bekle’ derdi. Günlerin sayılı artık Nuri. Seni ya öldürürler ya deliğe tıkarlar. Tetikte ol. Leblebiden nem kapman lazım.”
(Abdurrahman Palay’ın sesi ile) Pire Nuri.. Lastik çizmeli ve parkalı. Kendisini, Selami’ye şöyle tanıtmıştı ; “Bana Adanalı Pire Nuri derler. 19 senem var. Diyarı gurbet gezmişim, mekân tutmamışım. Bir bıçakla adamı ikiye bölerim.” Filmin başında, sokakta bir iskemleye oturmuş davul zurna eşliğinde sakal tıraşı yaptırıyordu. Hapisten ‘tahliye olduğu’ gün, dış dünyaya uyum gösterip Arabacı Cabbar’dan 300 liralık ‘olmayan alacağını’ istemiş, direnince de ‘iki zumzuk atarak’ sorunu çözümlemiş. Eskiistasyon Karakolu’nda Komiser’in Cabbar’la ilgili olarak yaptığı konuşma sırasında Hacıhüsrevli Melahat’ın Adana’da olduğunu öğreniyorlar. Pire ilk değil ama ikinci denemesinde Melahat’ı İstanbullu’nun elinden alır almasına ancak başlarına da gelmedik kalmaz.
Sonradan “Seni kaçırdık ama yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Bir hayal uğruna hayatımızı felç ettik” diyecektir.
Filmden, güzel bir türkü ; “İnsanoğlu bir binadır // Dokunmayın taşına // İnsanoğlu yaşayamaz // Dünyada tek başına //**// Mert isen namerdin yeme // Ekmeğini aşını // Düşersen kaldıran olmaz // Taşa vursan başını.”
Uçsuz bucaksız sahil (Karataş Plajı) ve soluğumuzu sıklaştıran deniz..
Asil ; “Denize mi bakıyorsun?”
Melahat ; “Hayır, denize bakıyorum.”
Asil ; “Deniz iyidir, ha.”
Melahat ; “Bir şey mi diyeceksin?”
Asil ; “..Benim canım sana çok ısındı be. Niye dersen, benim bir dostum var tıpkı sen..”
Melahat ; “Öyle mi? (Uzaklardaki Pire Nuri’ye bakarak) Çok mu seviyorsun dostunu?”
Asil ; “Çok da söz mü yani?”
Melahat ; “(Hâlâ Nuri’ye bakarken) O da seni seviyor mu?”
Asil ; “Abov, hiç sevmez olur mu bacım? Beni görmediği gün ölür kahrından. Beni hep tertemiz yataklarda yatırır. Kokular, esanslar sürer. Başımı, ayaklarımı yıkar. Beni çocuğuymuşum gibi sever. (Bit Ahmet gelince toparlanır) Diyeceğim deniz iyidir ha. Ben çok severim denizi. Bir defasında ırmağa düştüm ben.. Ehh, bana müsaade.”
Bit ; “Ne anlatıyordu bizim Asil?”
Melahat ; “Dostu bana çok benziyormuş”
Bit ; “Kimin? Asil’in mi? Onun dostu yoktur ki. Ama, Asil öyle zanneder. Yalanına kendi de inanmıştır. Biz beraber büyüdük. Bütün arzusu ‘dost’ sahibi olmaktı. Olamadı.”
Melahat ; “(Bakışları hep çok uzaktaki Pire’de) Nuri’nin dostu var mı?”
Bit ; “Yok. Hapislerde yatmaktan karılara vakit ayıramadı.” (Murat Çelenligil)
Yapım Ekibi
|
Selahattin
Geçgel (Set Amiri)
|
İbrahim
Uğurlu (Set Ekibi)
|
|
Erol Su (Set
Ekibi)
|
|
İhsan Söğüt (Set
Ekibi)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Şeref Gedik (Yönetmen
Yardımcısı)
|
Aykut Düz (Yönetmen
Yardımcısı)
|
|
Arif Erkuş (Yönetmen
Yardımcısı)
|
|
Kamera Ekibi
|
Fikret
Temizer (Kamera Asistanı)
|
Necdet
Taşçıoğlu (Set Fotoğrafları)
|
|
Işık Ekibi
|
Cengiz Arlı (Işık
Şefi)
|
Ses Ekibi
|
Yorgo
İlyadis (Ses Kayıt)
|
Firmalar
|
Güney Film (Yapım)
|
Ender Işık Servisi (Işık)
|
Sayın Yönetici, SinemaTürk'teki yazımı kullanmışsınız. Teşekkür ederim, Murat Çelenligil.
YanıtlaSil