![]() |
HUNP: 7,8 Follow @filmnostalgi Tweet |
Yiğit
Yaralı Olur
Vizyon Tarihi : 1966
Hunp : 7,8
Orijinal Dil : Türkçe
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
|
Yılmaz Güney | Yusuf | |
|
Hülya Koçyiğit | Gül | |
|
Muhterem Nur | Melahat | |
|
Tuncel Kurtiz | Remzi Kocael | |
|
Kenan Pars | Şevket | |
|
Asım Nipton | Recep | |
|
Leman Akçatepe | Gül'ün Annesi | |
|
Hüseyin Zan | Ali | |
|
Zeki Sezer | Komiser | |
|
Behçet Nacar | Fabrika Bekçisi | |
|
Fadıl Garan | Hurdacı İsmail | |
|
Selahattin İçsel | Çaycı | |
|
Dündar Aydınlı | Pavyon Fedaisi | |
|
Abdurrahman Palay | Yılmaz Güney Seslendirmesi | |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | Hülya Koçyiğit Seslendirmesi | |
|
Fatoş Tez | Seslendirme | |
|
Rıza Tüzün | Asım Nipton Seslendirmesi | |
|
Nevin Akkaya | Muhterem Nur Seslendirmesi | |
|
Hakkı Haktan | Ustabaşı Hakkı |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Süre
|
74 dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Evlenme
planları yapan Yusuf ve Gül’ün, tepe taklak olan hayatlarını anlatır. Yusuf,
bir demir fabrikasında işçidir. Gül ile fabrikadan alacaklı olduğu parayla
evlenecektir. Fakat kendi hesabı ile fabrikadaki hesabı tutmaz. Hesapları
kontrol etmek amacıyla kayıt defterini ele geçirir. Böylece yapılan
yolsuzlukları öğrenir. Artık hem Yusuf hem de Gül, fabrika sahibi Remzi ve
Şevket’in hedefi hâline gelirler. (Hüseyincan Eryılmaz)
Replikler:
Alex North’un ‘Cleopatra’ (1963) için yaptığı melodi ; ‘Main Title’ / ‘Farewell’ / ‘Love Theme’ / ‘Entracte (Caesar&Cleopatra)’. Evlenme hazırlığında iki işçi ve özellikle genç kızın kaçıp kurtulmak istediği gecekondu mahallesindeki konuşmaları..
Yusuf ; “Bir tek gayem var Gül, seni mutlu kılmak. Ne pahasına olursa olsun.”
Gül ; “Beni sev yeter. Beni al, kurtar bu kölelikten. Bu sokaktan, bu çeşmeden, herkesten.”
Yusuf ; “Kurtaracağım. Gideriz buradan, Fatih’e taşınırız..”
Gül ; “Beyoğlu’na.”
Yusuf ; “Beyoğlu’na. Küçük bir evimiz..”
Gül ; “Büyük bir ev, apartman. Resimlerdeki gibi.”
Yusuf ; “Büyük bir ev. İlerde küçük bir a raba..”
Gül ; “Büyük bir araba. Melahat Abla’nınki gibi.”
Jenerikte, ‘Doctor Zhivago’nun (1965) (Maurice Jarre) (“Lara’s Theme”den de güzel) ‘Main Title’ müziği ile İstanbul’da, varsıl-yoksul çelişkisini yansıtan ev görüntülerini izliyoruz.
Fatih, Çarşamba Çıkmazı’nda iki odalı bir evde oturan Yusuf, Siverek’ten gelmiş. Yardımı ile iş bulduğu Melahat Abla’nın sevgilisi Şevket Bey’in (işçilerin şapkalarında tuğla yazıyor ama çalışmalarına bakılırsa demir) fabrikasında yüzdelikle çalışıyor. Köyündeki durumu babasının yazdığı mektuptan anlıyoruz ; “..Buralarda pek çok sıkıntıya düştük. Senin gözün gibi sevdiğin sarı ineği satmaya karar verdik.” (Filmde bu konuya bir daha değinilmiyor.) Kendisi gibi bir fabrika işçisi olan Gül'le birbirlerini seviyorlar. Melahat Abla, Gül’ün yaşadığı gecekondu semtinden ‘kötü yola’ düşmüş bir komşu kızı. Gül’ün annesi, adını duymak bile istemez ama çıkarcı ve sarhoş babası Recep, onun ‘düştüğü’ yoldan gelen paraya neredeyse imrenmektedir. Yusuf'un 'analık' dediği yaşlı kadın, o hastalıklı haliyle hem fabrikada hem evde çalışırken ‘gençliğinde haraçla geçinmiş’ olan Recep, yan gelip yatmaktan başka bir şey yapmıyor. “Ar, namus diye bir şey var dünyada” diyen karısını “Ar(mış) namusmuş, hah” diye küçümsemek de cabası.
Yusuf’u, analığı gibi, hep canla başla çalışırken görüyoruz. Fabrika müdürü Remzi Bey’in “Haftaya biter mi” dediği bir iş için “Daha önce, 3 güne kadar” diyebiliyor.
Sonraları, bu ter içindeki çalışmanın her zaman olduğu gibi başkalarına yaradığını anlayacaktır. ‘Parmaklıklar Arkasında’ (1967) filminde, sürekli maaşının azlığından söz eden Ali’den farklı olarak, (aldatıldığını öğrenene kadar) işinde gücündedir, hiç yakınmaz. Alacağı yaklaşık 24 bin lirayken, “Hesabın oldukça zayıf senin” denerek 3 890 lira olduğu söylenir. (İşsizliğin bunalttığı günümüzde “Olsun, hiç olmazsa işi var” diyecek duruma gelmek ne acı.) Şevket Bey, Remzi ve muhasebeci İrfan bin bir dümenle işçilerin alacaklarına el koymakta, üstelik gizlice kumarhane işletip kalpazanlık yapmaktalar.
Emeğinin, başkalarına ‘avanta’ olduğunu öğrenen Yusuf, Gül’ün de yardımıyla dişiyle tırnağıyla bir uğraşa girişir. Genç kız, başlangıçta Melahat Abla’nın gösterişli yaşantısından etkilense de sonunda mutluluğu Yusuf’ta buluyor.
Küçük bir çayhane ve semaverli masadaki konuşmaları..
Yusuf ; “Bak, şu iki halkayı görüyor musun? Bunlar demirden de olsa bizi birbirimize bağlamaz mı?”
Gül ; “Paslı teneke de olsa bağlar Yusuf. Sen dememiş miydin ‘el ele olmak yeter’ diye. El ele olacağız. Sen benimsin ya yeter. Başka bir şey istemez.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
EKSİKLER VE YANLIŞLAR İÇİN LÜTFEN YORUM YAPIN. YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.