HUNP: 7,9 Follow @filmnostalgi Tweet |
Tığ
Gibi Delikanlı
Vizyon Tarihi : 1964
Hunp : 7,9
Orijinal Dil : Türkçe
Orijinal Dil : Türkçe
Oyuncular :
|
Tanju Gürsu | Murat | |
|
Filiz Akın | Gül | |
|
İzzet Günay | Hilton Ali | |
|
Serpil Gül | Kadillak Leyla | |
|
Ahmet Tarık Tekçe | Kamyon Ahmet | |
|
Suphi Kaner | Pencere Cemil | |
|
Hüseyin Baradan | Vecdi Candan | |
|
Mualla Sürer | Çifte Benli Gülcemal Mualla | |
|
Hulusi Kentmen | Gül'ün Babası | |
|
Vahi Öz | Kahveci Hurşit | |
|
Necdet Tosun | Aşçı | |
|
Mine Soley | Döküntü Emine | |
|
Mehmet Arslan | Gececi | |
|
Sadi Mutlu | Boncuk | |
|
Faik Coşkun | Usta | |
|
Zuhal Tan | ||
|
Kamer Sadık | ||
|
Aycan Can | ||
|
Tülin Dilek | ||
|
Mahmure Handan | Dadı | |
|
Talia Saltı | ||
|
Kemal Ergüvenç | A. Tarık Tekçe Seslendirmesi | |
|
Jeyan Mahfi Tözüm | Filiz Akın Seslendirmesi | |
|
Rıza Tüzün | H. Kentmen Seslendirmesi | |
|
Sadettin Erbil | Hüseyin Baradan Seslendirmesi | |
|
Hayri Esen | İzzet Günay Seslendirmesi | |
|
Toron Karacaoğlu | Tanju Gürsu Seslendirmesi | |
|
Selahattin İçsel |
Yönetmen
|
|
Senaryo
|
|
Yapımcı
|
|
Görüntü Yönetmeni
|
|
Süre
|
76 dk
|
Tür
|
|
Özellikler
|
|
Ülke
|
Türkiye
|
Etiketler
|
Zengin bir kıza âşık olan
bıçkın bir delikanlının hayatı anlatılır. Murat ve Ali, hayata birlikte
tutunmaya çalışan iki arkadaştır. Murat tamircide, Ali restoranda
çalışmaktadır. İkisinin de büyük hayalleri vardır. Ali önce Hilton’a transfer
olacak, oradan da Amerika’ya gidecektir. Murat ise Ali’yle birlikte gittiği
Amerika’da üniversite eğitimi alıp mühendis olacaktır. Yaşadıkları kenar
mahallede böyle hayallere bile yer yoktur. Gül, bütün hayallerin mümkün
olacağının ispatı gibi Murat’ın karşısına çıkar. Güzel ve zengindir. Üstelik o
da delikanlıyı sevmiştir. Ancak aralarındaki sınıf farkı, aşklarına büyük bir
engeldir. Önce Murat’ın gururu, sonra Gül’ün babası birlikte olmalarına mâni
olacaktır. (Ayşe Adlı)
Replikler:
Mantovani’nin ‘Film Encores’ albümündeki (1957) ‘Unchained Melody’ (1955) (Alex North / Hy Zared) ile başlayıp Bobby Darin’in ‘Things and Other Things’ uzunçalarındaki (1962) ‘Come September’ (1961) (Darin) ile devam eden sahne. Gül’ün [‘Çapkın Kız’dan (1963) anımsadığımız ‘34 AK 095’ plakalı ve yapımcı Şahan Haki’ye ait] Pontiac arabası Murat’ı ıslatmış. Delikanlıyı gideceği yere götürerek gönlünü alıyor.
Murat; “Aşağıda, Eskiçiçek Mahallesi’nde otururum ben. Otomobil tamircisiyim. Bir arkadaşım var, Ali. Biz Hilton Ali deriz. Garsondur. En büyük gayesi İngilizce öğrenip Hilton’da çalışmaktır. Döküntü Emine’yi sever, Pencere Cemil’den kıskanır Onu. Pencere Cemil rontgencilik (‘röntgencilik’) yapar. Bu yüzden hapis yatmışlığı vardır. Kamyon Ahmet’in en kral arkadaşıdır. Kamyon Ahmet’se Leyla’ya tutkundur. Kuru yerden nem kapar. Neler anlatıyorum değil mi? Sabah olanlar aklıma geldi de gene tepem attı.”
Gül; “Merakla dinliyorum, devam edin.”
Murat; “Ali’yle (‘Ahmet’le diyecekti. Gül’ün güzelliği insanda akıl mı bırakıyor) Leyla yüzünden kapıştık sizin anlayacağınız. Çayımı içmeden kahveden çıktım. Vakit erkendi. Yolu uzatayım diye başka bir sokağa saptım. Bütün bunlar sizi tanımam içinmiş.”
‘Baby Elephant Walk’ (1962) (Henry Mancini). ‘Hatari!’deki kıpır kıpır melodi ile Pencere Cemil’in ‘gece mesaisi’ başlamış. Pertavsızla (nasıl oluyorsa) evlerin içini gözetliyor. Yatağında kitap okuyan genç kız; Ufak bir pazı gösterisi yapan Kamer Baba; Öpüşen iki sevgili. Bekçi düdüğünün heyecan kattığı bu dakikalar Talia Salta’nın yukardan boşattığı bir kova su ile sona erer.
Dünyanın, şimdiki kadar olmasa da hızlı döndüğü 60’lar ve siyah beyazken bile rengârenk İstanbul. 27 Mayıs sonrası; Sovyetlerin Küba’daki (Kasım 1962) ve eksik olmasın, ‘biricik müttefikimiz’in de topraklarımızdaki (Nisan 1963) (Jüpiter) füzeleri; Nükleer denemeleri kısıtlayan Moskova Anlaşması (Temmuz 63); Türkiye ve Ortak Pazar arasında ‘Never Ending Story’ görüşmeleri; Başkan Kennedy’ye suikast; Kıbrıs olayları. Dünyada neler olmuş neler ama bunların hiçbiri mahalleliyi ‘enterese etmiyor’. Kimin kimi sevdiği ve ‘önceki gece hangi evde neler olduğu’ daha önemli. Hurşit’in kahvesinde başka konu yok.
İki ‘Tığ Gibi Delikanlı’. Murat, Faik Usta’nın tamirhanesinde işçi; Ali, Abuzittin Bey’in küçük lokantasında garson. ‘Çalınan Aşk’ (1963) ve ‘Arka Sokaklar’dan (1963) anımsadığımız (duvarı Atatürk resimli) evde yaşıyorlar.
Murat, öksüz kalınca okuyamamış. En büyük hayali ‘üniversite talebesi olmak’. (Gül, ilerde şaka yollu “Otomobil tamircisi için fazla bir hayal değil mi” diyecektir.) Komşu kızı Kadillak Leyla’yı ‘yakmış, eritmiş’. Genç kız da gerçekten ‘Kadillak’ hani. Sol kulağının üstünde kocaman gül, yüzünde (annesi gibi) sağlı sollu iki ben, iri küpeler, hafifçe açık göğsünde cafcaflı kolye. Murat işe giderken, her sabah bahçede aynı muhabbet.
Leyla; “Uyuyamıyorum, kaç sabahtır uykum kaçıyor. Kalkmışken Murat’ı göreyim dedim.”
Murat; “Kusura bakma, işlerim sıkı bu ara. Saat kaçta yollara düşüyorum anla artık.”
Leyla; “Kendini bu kadar yorma. Daha az kazansan da olur. Ben müsrif değilimdir. Gül gibi geçiniriz ha.”
Murat; “Vazgeç bu sevdadan Biz arkadaşız senle, komşuyuz. Komşunun tavuğuna da kış demeyiz.”
Kızının ‘gene terslenip bayramlık yüzünü astığını’ gören anne bir plan yapar; “Üzme tatlı canını. Sen bu işi bana bırak. Onu deli divane edip, çıralar gibi yakmazsam bana da Çiftebenli Gülcemal Mualla demesinler.”
Ali ise Döküntü Emine ve İngilizce sevdalısı. Murat’a “İngilizceyi (Hayri Esen’in seslendirmesinde ‘İngilisceyi’) biraz daha öğrenirsem doğru Hilton’dayım” diyordu. Sonrası ‘ver elini Amerika’ymış. ‘Küçük Amerika’da büyük umutlar.
Pencere Cemil’in Emine’yi gözetleyeceği düşüncesi uykularını kaçıyor. “Hele bir dikizle de ifadeni alayım. Bir yakalarsam başından aşağı su değil kurşun döktüreceğim” demişti. Henüz sevdiğini söyleyememiş. Aralarını yapsa yapsa Leyla yapar. İyi arkadaşlar çünkü.
‘Sabreden derviş’ atasözü sanki Kamyon Ahmet için söylenmiş. Tüm dünyası Kadillak’ın sevgisini kazanmak. Gerçi Hurşit’in dediği gibi ‘ortada fol yok yumurta yok’ ama bizimki her sabah ‘gran tuvalet’ ve yakasında karanfil Leyla’nın yolunu gözlüyor. Duyduğu da hep “Çekil yolumdan; Al voltanı; Açıl hadi; İşi azıttın artık” gibi moral bozucu sözler. Kahvedekiler bu durumu bildiklerinden “Artık herkes inandı, Leyla seni seviyor bal gibi. Çevirip konuştun. Gülüştünüz. Sonra sana nasıl bakıyordu, hayret vallahi birader” diye dolduruşa getiriyorlar. O kadar ki Ahmet “Kadınları bana sor sen” diye böbürlenmeye bile başlıyor. Sonuç hep aynı; Herkese birer çay.
Ahmet; “Hurşit, Hurşit. Getir bakalım hepsine. Ne dedim?”
Hurşit; “Çay dedin Ahmetçiğim.”
Ahmet; “Aferin (Kemal Ergüvenç’in coşkulu vurgulamasıyla ‘afferim’) Hurşit, yap hepsine benden Leyla’mın aşkı için birer çay.”
Kahvedekilerin neşeli şarkısı; “Kovsan kapından, yine gelirim. Leyla, Leyla, Leyla.”
Böyle bir gün, Pontiac’ın sıçrattığı su Gül ve Murat’ın tanışmasına neden olur. (Çekimler Temmuz ayında yapıldığı için filmin zor sahnelerinden biri olmalı.) Genç kız, kahramanımızın anlattığı mahalleli için “O insanları seviverdim” diyor. ‘Gene bir tesadüf olur karşılaşırlarsa kaldıkları yerden devam edecekler’.
‘Komşunun tavuğu’ diye başlayan atasözü Murat’ın Leyla’yı sevmesine yetmeyince Çiftebenli Mualla, Kadillak’ı ‘tavus kuşu’ gibi gösterecek bir büyü yapmaya karar veriyor. Ama öyle bir ‘malzeme’ gerekli ki ancak Ali bulabilir. Leyla “Bana Murat’ın saçı lazım… Dediğimi yaparsan Döküntü Emine’yi hemen tanıştırırım sana. Murat’ın saçını benimki ile beraber kaynatacağım. Bana deliler gibi vurulacak. İkimiz de aşktan öleceğiz. Tamam, mı?” demişti. Yanıt ‘kaşı beni kaşıyayım seni’ felsefesinin güzel bir örneği; “Mademki bana Emine’yi yapacaksın bu işi olmuş bil. Murat’ın kafasını usturaya vurmazsam bana da Hilton Ali demesinler.”
‘Jarabe Tapatío’ (‘Mexican Hat Dance’) (19. yüzyıl) (Jesús Gonzáles Rubio). Saç örneğinin alınacağı gece bir karışıklık olur. Ahmet ‘çim makası’yla dolaşan Ali’yi, Leyla için dolaşıyor sanıp yaka paça kahveye götürmüş.
Ahmet; “Leyla’ya yan gözle bakanın suyunu ısıtırım demiştim.”
Ali; “Yan bakar yampiri yürürüm ama kimsenin tavuğuna bakmam abi.”
Ahmet; “Cevap verme, ölümlerden ölüm beğen.”
Ali; “Bak abicim ben Leyla’yı…”
Ahmet; “O ismi ağzına selavatla (‘salâvatla’ diyecekti) al.”
Ali; “… Bırak da anlatayım be abi. Dinle de sonra öldür. Yaklaş biraz. Kulağına söyleyeceğim.”
Ahmet; “(Fısıldananları dinledikten sonra) Bunlar da saç oğlum, atkuyruğu değil. Kes, kes de Leyla bana tutulsun.” ‘Hilton’ paçayı kurtarmak için Kadillak’a Kamyon Ahmet’in saçını verir.
‘Theme From Hatari’ (1962) (Mancini). Ortada bir mangal, ana kız büyü yapıyorlar; “Hep yek//Kürek, yürek//Yürekte çeyrek//Çeyrekte karasinek//Ay yirmi dokuz//Duysun o domuz//Gelsin buraya//Bassın tahtaya//Kalbi yumuşasın//Uyku tutmasın//Aşk başlasın//Okus da aman//Okus da canım//Kızıma koca lazım.” Murat’ın saçı ‘kaynatılacaktı’ oysa mangalda yakıyorlar. Amaç ‘saçın sahibi’nin Kadillak’a âşık olmasıydı. Belki böyle bir değişiklik yaptıkları için Leyla ‘saçın sahibi’ne âşık olur.
Kahvedeki şarkı da değişir; “Sonsuz karanlıklarda güneşim Leyla.”
Artık hafta sekiz gün dokuz Ahmet’in kamyonu ile Boğaz’a çay içmeye gidiyorlar. Daha birkaç gün önceye kadar uğruna ölüp bittiği Murat’ı gördükçe “Bir zamanlar nasıl sevdiğimi düşünüyorum da şaşıp kalıyorum” diyor. Ahmet’in yanıtı; “O sebebi yalnız ben bilirim.” Ali’yi unuttu ya neyse.
‘Hilton’ ise yaptığı hizmetin ödülü olarak Emine ile tanışır. İlk söylediği; “Ay em veri tenk yu.” Yabancı dil eğitimi de hemen başlar. “Kam an Emine, Sit davn.” İlk ders “Ay lav yu yani seni seviyorum.” (Son kısmı daha çok biz seyirciler için.)
‘Oh, Susanna’ (1847/48) (Stephen Foster). Gül, köşklerinin bahçesini sularken bu şarkıyı söylüyor. Yanlışlıkla ıslattığı kişi de tahmin edileceği gibi Murat. Delikanlı “Kuzum siz insanı ıslatmaktan başka bir şey bilmez misiniz” falan diyor ama ne denli mutlu olduğu her halinden belli. Genç kız otomobil tamirciliğine inanmamış. ‘Ressam ya da şair’ olduğunu düşünüyor.
‘Opus No. 1’ (1943) (Sy Oliver / Sid Garris). Üçüncü görüşmeleri Tommy Dorsey ve Orkestrası’ndan dinlediğimiz melodi ile. Bir Pazar günü balık tutarlarken Gül, Onu denize düşürerek 3. kez ıslatıyor. Ateş bacayı iyice sarmış ama önlerinde bir engel var.
Genç kızın filmdeki adını öğrenemediğimiz babası ve Vecdi Candan (Hulusi Kentmen’e ait 56 model ‘İstanbul H. 44 147’ plakalı Ford Fairlane ile) Ankara’dan dönmüşler. Konuştukları konu kahramanlarımızın mutluluğunu bir süre bozacak. Vecdi’nin Gül ile evlenip aileye katılmasından söz ediyorlar. Ama ‘damat namzedi’ pek öyle sağlam pabuç değil.
Sevgililerinden birine “Bu fırsattan istifade etmem lazım. Herif yaşlı ve zengin. Kızından başka hiç kimsesi yok. Adamı tavladım, beni paralı biliyor. Kızı aldığımın ertesi günü resti çekeceğim” diyordu. Aslında Gül’ün babası da iflasın eşiğinde. “Damat’tan gelecek paraya ihtiyacı varmış.” Durum ortaya çıkmadan kızını evlendirirse kurtulacağını zannediyor.
Gül ve Murat’ın arasındaki yanlış anlamalara Vecdi’nin düzenbazlıkları da eklenince kısa süreli bir ayrılık yaşanır.
‘Night On Bald Mountain’ (1886/87) (Modest Mussorgsky). ‘Yeşilova Kır Kahvesi’nde Murat’ın dayağı ile bayılmadan önce söyledikleri; “Vurma yeter. Gül’ün parasında gözüm vardı. Seni seviyordu. Gözünden düşürmek için yalan söyledim.”
“The dream is so real I almost feel your lips on mine.” ‘Summertime in Venice’ (1955) (Alessandro Cicognini). Deniz kenarı.
Murat; “Gün pazardı. Nerde olduğumu biliyordun. Aptalca bir umudum vardı. Bana su ile geldin. Seni denizde buldum, denizde tanıdım.”
Gül; “Evimizi dalgaların üzerinde kurarız.”
Murat; “Bir çocuğumuz olur sonra.”
Gül; “Adını Deniz koyarız.” (Murat Çelenligil)
Kurgu
|
Turgut İnangiray
(Kurgu)
|
Yapım Ekibi
|
Semih
Sarıoğlu (Yapım Amiri)
|
Adil Kıbıcı
(Set Amiri)
|
|
Yönetmen Ekibi
|
Mehmet
Arslan (Reji Ekibi)
|
Kamera Ekibi
|
Muzaffer
Turan (Kamera Asistanı)
|
Post-Prodüksiyon
|
Sezai
Elmaskaya (Negatif Kurgu)
|
Hilmi Başcan
(Laboratuar Şefi)
|
|
Yılmaz Erman
(Laboratuar)
|
|
Hayati
Akbulut (Laboratuar)
|
|
Erdoğan
Dolapçı (Laboratuar)
|
|
Işık Ekibi
|
Kenan
Eryılmaz (Işık Şefi)
|
Sanat Ekibi
|
Sohban
Koloğlu (Dekor Ekibi)
|
Ses Ekibi
|
Yorgo
İlyadis (Ses Kayıt)
|
Turgut
İnangiray (Senkron)
|
|
Firmalar
|
Melek Film
(Yapım)
|
Erman Film
(Film Hazırlık)
|
Sayın Yönetici,
YanıtlaSilSinemaTürk'teki yazımı kullanmışsınız. Teşekkür ederim.
Murat Çelenligil.